World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Kürt bölgesi ABD’nin Irak hükümeti ile birlik çağrısını reddetti

James Cogan
27 Haziran 2014
İngilizce’den çeviri (25 Haziran 2014)

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) önderliği arasında, dün Kürt özerk bölgesinin başkenti Erbil’de gerçekleşen görüşmeler, Obama yönetimi adına bir diğer fiyasko ile sonuçlandı.

Irak’ın ABD tarafından eğitilmiş olan ordusunun dört tümeninin, binlerce polis ile birlikte mevzilerini ve donanımlarını bırakarak aşırı Sünni Irak - Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Ninova’nın kuzeyindeki Musul kentinin batısındaki alanın kontrolünü ele geçirmesine izin vermesinden bu yana, yalnızca iki hafta geçti. ABD işgaline karşı savaşmış olan Sünni direniş örgütleri tarafından desteklenen IŞİD savaşçıları, Tikrit kentini ele geçirip kutsal bir Şii türbesinin bulunduğu Samarra’yı tehdit edecek şekilde güneydeki Salahaddin bölgesine doğru ilerlerken, gerçekte Irak ordusunun hiçbir direnişi ile karşılaşmıyorlar.

Irak’ın kuzeybatısında, Suriye sınırı yakınlarındaki kenti Tal Afar’ın büyük bölümü IŞİD’in eline geçmiş durumda. IŞİD savaşçıları ile diğer Sünni militanlar, Irak’ın Beici yakınlarında bulunan kuzeydeki en önemli petrol rafinerisini kuşatıyor ve Diyala bölgesinde, Bağdat’a yalnızca 60 kilometre uzaktaki Bakuba kentini ele geçirmeye çalışıyorlar. Anbar bölgesinin batısındaki Felluce ve Ramadi kentlerinden diğer Sünni savaşçılar, hem Suriye hem de Ürdün ile olan başlıca sınır kapılarını ele geçirmiş durumdalar ve Haditha kenti ile önemli bir barajı ve hidroelektrik santralını tehdit ediyorlar.

Kerry, tüm Amerikan dış politika kurumunun, Sünni ayaklanmasından ve onu izleyen askeri bozgundan dolayı Şii ağırlıklı hükümetinin mezhepçi siyasetini suçladığı koşullarda, Pazartesi günü Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile buluşmuştu. O, kapalı kapılar ardında, kuşkusuz, Maliki’nin istifasında ısrar etti. Obama’nın Beyaz Saray’ı, Bağdat’taki kukla devletin tepesindeki yüzleri değiştirerek, Irak hükümetinin ülkenin batısı ile kuzeyindeki büyük kesimi üzerindeki denetiminin çökmesinin ardında yatan ve ABD müdahalesi ile işgali eliyle yaratılmış olan devasa toplumsal çelişkiyi ve bölünmeleri dengeleyeceğini düşüncesiyle kendini avutuyor.

Bununla birlikte, Maliki, görüşmenin ardından, istifa edeceğine ilişkin herhangi bir işaret vermedi. Onun partisi ile diğer Şii hizipler, parlamentonun yarıya yakınını kontrol ediyor ve aralarındaki farklılıklar ne olursa olsun, Sünni ayaklanmasına karşı herhangi bir ödün verilmemesi konusunda birleşmiş durumdalar. Geçtiğimiz Cuma gününden bu yana, Bağdat’ı, Samarra’yı ve Irak’ın güneyindeki çoğunlukla Şiilerin yaşadığı bölgeleri savunmada ve Bakuba ile Felluce’ye karşı saldırı düzenlemede hükümete bağlı ordu birliklerine yardımcı olmak için, İranlı askeri danışmanların eşlik ettiği iddia edilen ağır silahlı onbinlerce Şii milis seferber edilmiş durumda.

Kerry, dün, Kürt seçkinleri tarafından da reddedildi. KRG Başkanı Mesut Barzani, Kerry ile görüşmesinin ardından, ulusal birlik hükümeti planlarını eleştirdi. Kürt oluşumunun Bağdat’tan daha fazla özerklik yönünde ilerlemeyi seçtiğini, hatta bağımsızlık ilanının bile mümkün olduğunu ifade eden Barzani, “yeni bir gerçeklikle ve yeni bir Irak ile karşı karşıyayız” dedi.

KBY, adı hariç, şimdiden ayrı bir devlet konumunda. İki büyük Kürt partisi, ABD’nin 1991’de dayattığı “uçuşa yasak” bölgenin koruması altında, aralarında savaşmaya son vermiş ve Kürtler’in çoğunlukta olduğu üç bölgede birleşik bir yönetim kurmuştu. 2003’teki ABD istilasının ardından, Irak’ın yeni anayasası, Kürt bölgesine, kendi silahlı güçlerini ve uluslararası diplomatik ilişkilerini korumak da dahil, geniş yetkiler tanıdı.

KBY, 10 Haziran’dan bu yana, kendi kontrolü altındaki alanı genişletmek için Sünni ayaklanmasından yararlanıyor. Musul’un Dicle’nin doğusuna uzanan varoşları (kentin yarısından fazlası), IŞİD’in eline geçmedi ama KBY’nin peşmerge güçleri tarafından işgal edildi. Peşmerge, IŞİD ve Sünni savaşçılar ile dövüştüğü ölçüde, KBY’nin stratejik alanlar üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmış durumda. Kürt birlikleri, Irak ile Suriye’nin Kürtler’in çoğunlukta olduğu kuzeydoğu bölgesini birbirine bağlayan sınır kapısını ele geçirdi ve Tal Afar kenti yakınında IŞİD’e saldırdı. Onlar, Kürtler’in yaşadığı İran sınırı boyunca uzanan Diyala bölgesini de ele geçirdiler. En önemlisi, Kürt birlikleri, Kürt milliyetçilerinin KRG’ye ve bağımsız bir Kürt ulusuna dahil edilmesinde ısrar ettikleri Kerkük kenti ile çevresindeki petrol bölgelerini işgal etmiş durumdalar.

Barzani, Pazartesi günü, CNN’den Christiane Amanpour’a şunları söyledi: “Irak açıkça parçalanıyor... Son yaşananlardan sonra ... Kürt halkının şimdi bu fırsatı değerlendirmesi gerekiyor. Kürt halkı artık kendi geleceğini belirlemeli.” Barzani, Kerkük’ün “Kürdistan”ın bir parçası olduğunda ısrar etti ve Kürt güçlerinin bu noktada IŞİD’e saldırmaktan uzak duracağını belirtti. Barzani, Sünni aşırıların Bağdat hükümetine yönelik “halk öfkesi”nden dolayı bir “isyan” başlatabildiğini açıkladı ve Maliki’nin Kürtler’in yardım talebini reddetmiş olduğunu söyledi.

KRG’nin bağımsız bir gündem izlemedeki özgüveni, hem ABD ile Maliki’nin konumunun zayıflığından hem de Türkiye ile geliştirmiş olduğu yakın ilişkiden kaynaklanıyor. Türk devletinin Irak Kürt bölgesine yönelik tavrı, onun, kendi sınırları içindeki Kürt milliyetçisi ajitasyonu arttıracağı korkusuyla, herhangi bir bağımsızlık ilanını önlemek için askeri harekat tehditinde bulunduğu 2003’ten bu yana değişmiş durumda. Bununla birlikte, geçtiğimiz on yıl içinde, KBY ile ticaret filizlenirken, Türkiye’deki Kürt ayrılıkçı hareketi, Kürdistan İşçi Partisi (PKK), ayrı bir devlet kurma talebinden vazgeçti.

Türkiye, KBY’deki en büyük yatırımcı ve onun petrol sanayisinin gelişmesini hızlandırmada önemli rol oynadı. Geçen yıl, Irak Kürt petrol alanlarından Türkiye’nin Akdeniz’deki limanı Ceyhan’a giden bir boru hattı açıldı. Şimdi, tüm petrol ihracatının merkezi olarak örgütlenmesinde ısrar eden Bağdat yönetimine ve Washington’a meydan okuyarak, satmak üzere, Ceyhan’dan petrol sevkiyatları gerçekleşiyor. Geçtiğimiz hafta içinde, Kürt petrolü ile dolu olduğu söylenen bir tanker, adı belirtilmeyen alıcılara yeniden ihraç edilmek üzere, İsrail’in Aşkelon limanındaydı. 4 Haziran’da Türkiye ile KBY arasında 50 yıllık bir petrol ihracatı anlaşmasının imzalanmasının ardından, mühendislerin Kerkük petrol sahalarını da Ceyhan’a giden boru hattına bağladıkları söyleniyor.

Irak devletinin çöküşünün ortasında ve fiili Kürt bağımsızlığı gerçeği nedeniyle, Türk hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik, 13 Haziran günü, “Irak Kürtleri nerede ne isim altında yaşamak istediklerine kendileri karar verebilir. orada yaşayan halk da diğer halklar gibi kendi kaderini tayin hakkına sahip.” açıklamasını yaptı. Türk hükümeti, en azından kuzay Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasını önlemeye çalışmayacağını ifade ediyor.

KBY’nin ayrılması, Amerikan egemen sınıfı içinde, bir noktada Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın da dahil olduğu savunuculara sahip. ABD’nin, eski Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde rol oynamış olan Hırvatistan eski büyükelçisi Peter Galbraith, 17 Haziran tarihli Politico Magazine’de, Dışişleri Bakanlığı’nın “önde gelen yetkilileri, özel sohbetlerinde, Kürdistan’ın bağımsızlığının kaçınılmaz olduğunu, giderek daha fazla kabulleniyorlar” diye yazdı.

Üzerinde düşünülen kirli pazarlıkları ayrıntılı biçimde açıklayan Galbraith, “Dolayısıyla, pazarlığın zemini, Peşmerge birliklerinin ABD’nin IŞİD’e karşı hava saldırısı ile birlikte hareket etmesi ve Irak’ın geri kalan kesimin istikrarına yardımcı olması karşılığında, bağımsız bir Kürdistan’ın ABD tarafından tanınması” diyor. Galbraith’in değerlendirmesi, uzun vadede Kürt ve Iraklı Şii güçler arasında açık çatışma olasılığını ve Ortadoğu halklarının, ABD’nin emperyalist entrikalarının yolaçtığı giderek kötüleşen felaketini dışlıyordu.

Irak’a yaptığı kısa ve kaçamak ziyaretini eli boş tamamlayan Kerry, Brüksel’deki bir NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’na gitti. Bu toplantı, Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinde yaşanan ABD-NATO saldırganlığını koordine etmek için düzenlenmişti ama o, şimdi ABD emperyalizminin Irak’ta yarattığı yıkımın gölgesinde.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır