DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Washington bölgesel bir Ortadoğu savaşına müdahaleyi tırmandırıyor
Bill Van Auken
23 Haziran 2014
İngilizceden çeviri (21 Haziran 2014)
Yaklaşık 600 Yeşil Bereli “danışman”ın ve başka ABD askerlerinin önümüzdeki günlerde Irak’a gönderilmesi kararlaştırılırken, Pentagon, Cuma günü, Bağdat yönetiminin iki buçuk yıl önce, Amerikan ordusunun bütünüyle çekilmesinden önce reddetmiş olduğu angajman kurallarını görüştüğünü açıkladı.
Pentagon’un sözcüsü Tuğamiral John Kirby’ye göre, bunlar arasında en önemlisi, Iraklı sivillerin katledilmesiyle ve diğer savaş suçları ile ilgili uluslararası yasalardan kapsamlı şekilde muafiyet.
10.000 dolayında ABD askerini Irak’ın bir dizi stratejik üssünde belirsiz süreliğine tutacak olan güçler statüsü anlaşması üzerine görüşmelerin 2011’de kesilmesinin nedeni, bu tür koşulların Başbakan Nuri El Maliki başkanlığındaki hükümet tarafından kabul edilmemesiydi.
Pentagon’un sözcüsü, Obama yönetiminin, Irak’taki bozgunu Maliki başkanlığındaki bocalayan yönetime ABD’nin şartlarını kabul etmesi için şantaj yapmakta kullandığı ve böylece Washington’ın başlangıçta peşinde koştuğu kalıcı üslerin yolunu açtığı iddialarını saptırmaya çalıştı.
“2011 sonrasında konuştuğumuz şey, Irak’ta uzun süre kalacak olan oldukça büyük Amerikan birlikleriydi” diyen Kirby, sözlerini, “Burada, işlevi belirli bir süreyle sınırlı en fazla 300 kişilik çok küçük bir sayıdan söz ediyoruz” şeklinde sürdürdü.
Bununla birlikte, ABD’nin Vietnam’daki savaşına giden dönemin tarihinden haberdar olan herkes, savaştan zarar görmüş, Washington’ın ilgi odağındaki bir ülkeye “danışmanlar” gönderilmesinin, hızla “oldukça büyük Amerikan birliklerinin” sevkiyatına yol açabileceğini bilir.
İlk ABD başkanlığı seçimini Irak savaşına muhalifmiş gibi görünerek kazanmış olan Başkan Barack Obama’nın şimdi tam da bu savaş yolunu tuttuğunu varsaymak için her türlü neden var.
Obama, Perşembe günü Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, Irak’a yeniden ABD birlikleri gönderilmesini, Washington’ın terörizme karşı küresel mücadelesinin bir parçası olarak pazarlamaya kalkıştı (o, kısa konuşmasında, “terörizm” sözcüğünü 10 kez yineledi). Bununla birlikte, ABD yönetici kurumunun, ABD’nin eğitmiş olduğu Irak birliklerinin Irak’taki Sünni azınlığın yaygın ayaklanması karşısında çökmesine tepkisi, gerçekte, çok daha kapsamlı bölgesel ve küresel hedeflere yöneliktir.
Irak - Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kuzey ve batı Irak’taki ilerlemesinin “anavatan”da doğrudan bir terörist saldırı tehditi oluşturduğunu iddia eden Obama, Washington’ın “bölgedeki istikrarda stratejik çıkarı” olduğunu sözlerine ekledi.
Obama, bunları tek tek anlatırken, “açıkçası, enerji ve küresel enerji piyasaları gibi konular önemli olmaya devam ediyor” dedi.
Başka sözcüklerle ifade edersek, en son müdahale, aynı yaklaşık dokuz yıl süren yıkıcı savaş ve onu önceleyen işgal gibi, nihayetinde petrolle ve bu stratejik kaynağı kimin kontrol ettiğiyle ilgilidir.
Washington’ın Mart 2003’te yalanlar temelinde başlattığı, bir milyondan fazla Iraklı’nın öldüğü ve 4.500 dolayında ABD askerinin yaşamını verdiği savaş, Basra Körfezi’nin petrol rezervleri üzerinde Amerikan emperyalist egemenliğini kurmaya yönelikti. ABD emperyalizmi, başka araçlarla sürdürmeye zorlansa bile, bu hedeften hiçbir zaman vazgeçmemiştir.
İslamcı asiler, Obama konuşurken, Irak’ın, Bağdat’ın 250 kilometre kadar kuzeyindeki Beyji’de bulunan en büyük rafinerisini ele geçiriyordu. İç tüketime yönelik bu tesisin kaybı, zor durumdaki ülke için yakıt ve enerji sıkıntısı anlamına geliyor.
ABD’nin Irak’a müdahalesi, birbirini izleyen Amerikan askeri operasyonlarının ateşlemiş olduğu bölge çapında bir savaşa doğru kapsamlı müdahalenin bir parçasıdır. Bu müdahaleler, Irak’ın 2003’teki istilasından, İslamcı milislerin 2011’de Libya’daki rejim değişikliği uğruna ABD-NATO savaşında vekil güçler olarak kullanılmasına ve Suriye’de sürmekte olan mezhepsel iç savaşın ABD ile aralarında Suudi Arabistan ve diğer Sünni Basra Körfezi monarşilerinin de yer aldığı bölgesel müttefikleri tarafından başlatılıp desteklenmesine kadar uzanıyor.
IŞİD savaşçıları Cuma günü Beyji’deki hükümet birlikleri arasındaki son direniş noktalarını kuşatırken, Suriye hükümeti, Hama kentinde en az 34 kişinin öldürüldüğü ve 50 kadar insanın yaralandığı bir bombalı otomobil saldırısının gerçekleştiğini bildirdi. Saldırıyı, Suriye’de alan kontolü uğruna IŞİD ile çatışmış olan El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi üstlendi.
Bu arada, Lübnan’da, görünüşe göre IŞİD bağlantılı bir başka intihar bombacısı, Bekaa Vadisi’ndeki bir kontrol noktasına saldırdı ve iki kişiyi öldürüp onlarca insanı yaraladı. Bombalı saldırının açık hedefi, Lübnan Emniyet Genel Müdürü Şii kökenli Tümgeneral Abbas Ibrahim idi. Polis, aynı gün, Beyrut’ta, başka süikastlere hazırlandıklarından kuşkulanılan 20 IŞİD üyesini yakaladı.
Washington, Irak’taki müdahalesinin IŞİD’i ezmek anlamına geldiğini iddia ederken, bu İslamcı milis örgütü, ABD’nin kendi Frankeştayn’ıdır. O, ilk olarak, ABD ordusunun Irak toplumunu yıkıma uğratması ve ülkeyi enkaza çevirmiş olan acımasız mezhepsel katliamı canlandıran Amerikan işgalinin böl-yönet stratejisi sonucunda biçimlenmişti. Bu eğilim, Irak’ta bastırılmışken, ABD’nin, Suudi Arabistan’ın, Türkiye’nin ve bölgedeki diğer yönetimlerin, Başkan Beşar Esad yönetimine karşı rejim değişikliği uğruna mezhepsel bir savaş veren İslamcılar’ın egemen olduğu “asiler”e silah ve başka destek yağdırmasıyla birlikte, çarpıcı biçimde yeniden güçlendi.
Obama yönetimi, geçtiğimiz Eylül ayında, yoğun kitlesel muhalefet karşısında, Esad yönetimine karşı hava saldırıları gerçekleştirme planlarından ve IŞİD ile diğer İslamcı oluşumları desteklemekten geri adım atmaya zorlanmıştı. O, şimdi, IŞİD’i hem Irak’ta hem de Suriye sınırının öte yanında kovalama bahanesiyle, bu küçültücü kabullenmeyi tersine çevirmeye hazırlanıyor.
Perşembe günü Washington Post’a konuşan ABD’li yetkililer, yönetimin Irak’ı ve Suriye’yi “tek bir zorlu görev” olarak gördüğünü söylediler. Terörizme karşı mücadele bahanesi altında gerçekleşecek bu tür bir müdahale, asıl olarak, Esad yönetimini devirme yönelimini ilerletmeye yönelik olacaktır.
Bu düşünce, Perşembe günü, Obama’nın Irak politikasının önde gelen karşıtlarından Senatör John McCain’in desteğini aldı. John McCain, “biz Suriye’de de harekete geçmek zorunda olacağız” düşüncesine katıldığını açıkladı.
Destek ile ilgili olarak, Stratejik ve Uluslararası Stratejiler Merkezi’nde askeri strateji uzmanlarından, Afganistan ve Irak savaşlarında Pentagon’a danışmanlık yapmış olan Anthony Cordesman’ın Obama’nın basın açıklamasının ardından yaptığı bir açıklama da dikkate değer.
Cordesman, “Başkan’ın Irak’a 300 ABD askeri danışmanı daha gönderme kararı, krizin üstesinden gelmede ilk önemli adım. O, hem ABD’nin hem de İran’ın alanda bir varlık göstermesini sağlamaktadır. Bununla birlikte, ABD’nin hava gücüne başvurması, İran’ın Devrim Muhafızları’nı etkili bir şekilde güçlendirecektir; çünkü onlar Irak güçleri ile birlikte bulunacaklar.” diye yazdı.
Bu, Irak’a müdahalenin, ABD emperyalizminin küresel egemenlik yönelimine ayakbağı olan her gücü hizaya getirme biçimindeki kapsayıcı stratejisinin bir parçası olarak, İran’ın ülkedeki etkisini azaltma biçimindeki bir diğer önemli stratejik amacını gösteriyor. Bu, hiç kuşkusuz, Washington’ın, başlangıçta ABD işgali eliyle yönetime getirilmiş olan Maliki’nin ayağını kaydırma ve onun yerine Tahran’a karşı Washington’ın yanında yer alacak daha uysal bir yönetimi iktidara getirme yönündeki her zamankinden açık kampanyasının da başlıca değerlendirmesidir.
Dolayısıyla, Obama’nın “belirlenmiş hedeflere yönelik ve kesin askeri eylem” hakkındaki bütün laflarına rağmen, gerçek şu ki, ABD emperyalizmi, bir kez daha, bölgesel hatta dünya çapında bir savaşa yol açabilecek saldırgan bir politika benimsemiş durumda.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|