World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Suriye üzerine Paris konferansı

ABD ve Avrupalı müttefikleri rejim değişikliği yönündeki baskıyı yeniliyorlar

Alex Lantier
16 Ocak 2014
İngilizce’den çeviri (13 Ocak 2014)

Üst düzey ABD’li ve Avrupalı diplomatlar, sözde Suriye’nin Dostları grubunun Şam’da rejim değişikliği yönündeki baskıyı yenileyen iki günlük bir toplantısı için, Pazar günü Paris’te bir araya geldiler.

Görüşmeler, ABD yetkililerinin Suriyeli İslamcı muhalefet güçlerine yeniden malzeme sevkiyatına hazırlandığına ilişkin haberlerin ortasında gerçekleşti. NATO üyesi devletler, El Kaide bağlantılı Suriye muhalefetini desteklemek için Suriye ve onun Lübnan ile İran’daki müttefikleriyle neredeyse savaşa girişmelerinden yalnızca dört ay sonra, bölgeyi alevlendiren mezhepsel çatışmaları yeniden körüklüyorlar.

Pazar günkü Paris toplantısı, ABD destekli Suriye muhalefeti içindeki çeşitli İslamcı güçlere 22 Ocak’taki “Cenevre II” görüşmelerine katılmaları yönünde baskı yapma üzerine odaklandı. Cenevre görüşmeleri, muhalif milislerin -Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın bu makamdan ayrılmasının yolunu açacak şekilde- mevcut yönetimle iktidarı paylaşması yönünde bir geçici anlaşmaya varmayı amaçlıyor.

Suriye’nin Dostları grubunda yeralan ülkeler (ABD, Britanya, Fransa, Almanya, İtalya, Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır ve Ürdün), Pazar günkü toplantının ardından bir açıklama yayımladılar. “Eli kanlı Esad’ın ve yakın dostlarının Suriye’de hiçbir rolü olmayacak” iddiasında bulunan açıklamada Suriye muhalefetine seslenildi: “Onları, mümkün olduğunca kısa süre içinde, siyasi sürece katılmak üzere bir muhalefet güçleri heyeti oluşturmaya davet ediyoruz.”

Muhalefetin ABD destekli rejim değişikliği için seçilmiş araç olarak rolü, ABD’deki Uluslararası Sosyalist Örgüt, Fransa’daki Yeni Anti-kapitalist Parti ve Almanya’daki Marx 21 grubu gibi, Suriye muhalefetini bir “devrim” gerçekleştiriyor diye selamlayan sahte-sol grupların gerici rolünü vurgulamaktadır.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK) önderi Ahmed el Carba ile görüştükten sonra şu açıklamayı yaptı: “Kişisel olarak, Suriye muhalefetinin Cenevre’ye geleceğinden eminim. [Carba ile yapılan] Bugünkü toplantı son derece yapıcıydı. Onun ve diğerlerinin Cenevre’de olacağından eminim. Her iki tarafın bir araya geleceğine inanıyorum.”

Kerry şunları ekledi: “Esad rejimine gelince; bize, ilk günden beri, onların görüşmeye hazırlandığı söyleniyor.”

Carba’nın ve emperyalist destekli SUK’nin Suriye içinde savaşan ve görüşmeler yoluyla çözüme kesin biçimde karşı çıkan İslamcı muhalif gruplarla çok zayıf bağlantıları olduğu düşünüldüğünde, onun muhalefeti Cenevre görüşmelerine katılmaya ikna edip etmeyeceği belirsiz. El Cezire’nin Paris’teki muhabiri Jacky Rowland, Suriye muhalefeti yetkililerinin, Kerry’nin görüşmelere katılacakları yönündeki iddialarını destekleyen herhangi bir açıklama yapmadıklarını belirtti. Rowland, “Koalisyon’un davete ‘evet’ demeye hazır olup olmadığı kesinlikle belli değil” diye yazdı.

Bununla birlikte, Carba, tartışmaların havasından ve yeniden rejim değişikliğine yoğunlaşılmasından memnun kaldığını belirtti. O, “Hepimiz, Beşar Esad’ın ve ailesinin Suriye’de geleceği olmadığı konusunda anlaştık” dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, “Terörizmi besleyen Beşar Esad yönetimidir. Bu yönetime son vermeliyiz.” dedi.

Fabius’un bu tür açıklamaları, Suriye’de, NATO’nun ve Basra Körfezi şeyhliklerinin El Kaide bağlantılı Sünni İslamcı terörist örgütlere bel bağladıkları mezhepsel bir iç savaşı kasıtlı olarak beslemiş olan büyük emperyalist güçler tarafından izlenen siyasi olarak canice bir politikayı kılıfına uydurma yönünde sinik bir girişimdir. Bu güçleri yenilgiden kurtarmak için, geçtiğimiz Eylül ayında neredeyse savaşa girecek olan ABD ve onun komplo ortakları, El Kaide bağlantılı muhalefeti, daha doğrudan Amerikan dış politikasıyla aynı hizaya sokacak şekilde yeniden örgütlemeye yöneliyorlar.

Suriye’nin kuzeyindeki Halep, İdlib ve Rakka kentleri yakınlarında İslamcı muhalefetin rakip hizipleri arasında çatışmalar patlamış durumda. Londra merkezli, muhalefet yanlısı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, çatışmaların, 100’ü sivil (21’i infaz edildi) olmak üzere, 697 kişinin yaşamına malolduğunu bildiriyor.

Görünen o ki, çatışmalar, ABD destekli İslamcı hizipler ile özellikle komşu Irak’taki ABD destekli Başbakan Nuri El Maliki yönetimine karşı bir Sünni ayaklanmasına katıldıktan sonra Washington’ın gözünden düşmüş olan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) arasında gerçekleşiyor.

Bu çatışma, Washington’ın Suriye muhalefetine doğrudan yardıma yeniden başlaması için bir gerekçe oluşturdu. ABD, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) yapılan ABD yardımının El Kaide bağlantılı milislerden oluşan İslami Cephe’ye gittiğinin ortaya çıkmasının ardından, 11 Aralık günü, CIA tarafından yönetilen gizli silah sevkiyatına paralel şekilde gerçekleşen resmi yardımlarını askıya aldığını açıklamıştı. Washington, şimdi, İslami Cephe’nin IŞİD güçlerine yönelik saldırılarının ardından, ÖSO’ya sevkiyatlara yeniden başlamaya hazırlanıyor.

Washington, adı belirtilmeyen önde gelen bir hükümet yetkilisinin New York Times’a söylediği gibi, “[silahların] sonunda İslami Cephe’nin eline geçmeyeceğini kesin bir şekilde söylemek mümkün değil” demesine rağmen, ÖSO’yu silahlandırıyor.

ABD, bu davranışını, El Kaide’nin ABD destekli muhalefet içindeki etkisini sınırlama yönündeki çabanın bir parçası gibi sunarken, asıl kazançlı çıkacak olanın IŞİD’in rakipleri İslami Cephe ile El Nusra Cephesi olacağı görülüyor. El Nusra, açıkça, El Kaide önderi Ayman el-Zawahiri’ye bağlılık sözü vermişti.

ABD yardımının yeniden başlamasından, El Nusra kadar ÖSO’nun da yararlanacağını belirten Le Nouvel Observateur, Beyrut’taki Fransız Ortadoğu Enstitüsü’nden Romain Caillet’nin şu sözlerini aktardı: “El Nusra ikili bir rol oynuyor. O, çok sayıda karargahı, büyük ölçüde, çatışma olmaksızın ele geçiriyor ve mevzilerini elde tutup tutmayacağını anlamak için olayların nasıl gelişeceğini bekliyor. Çok sayıda savaşçı, şimdiden, El Nusra’ya bağlılık sözü vermiş durumda.”

Caillet, sözlerini şöyle sürdürüyor: “IŞİD Suriye’de gerçekten ortadan kaybolursa, onun öldürülmemiş, yakalanmamış ya da ülkeden kaçmamış olan yabancı savaşçılarının hepsi, çoğu eşleri ve çocukları ile birlikte geldiklerinden dolayı, sadece ailelerini korumak için El Nusra’ya katılacaklar.”

ABD emperyalizminin -işçi sınıfının, 2011’de Mısır’daki Hüsnü Mübarek diktatörlüğünü devirmesinin ardından benimsemiş olduğu- Sünni İslamcı güçlerle ittifakları çıkarları doğrultusunda yönlendirerek tüm Ortadoğu’da rejim değişikliği yaratma stratejisi, bölgeyi yıkıma uğratmış durumda. Suriye’yi paramparça eden bu strateji, tüm Ortadoğu’yu kapsamlı bir savaşa sürüklenmekle tehdit ediyor.

Suriye yönetimi ile ABD destekli muhalefet arasındaki çatışma, 2,3 milyon insanı Suriye dışındaki kamplara kaçmaya zorlayarak ve ülke içinde 6,5 milyon dolayında insanı yerinden ederek, Suriye’yi ve bölgeyi mahvetti. Bu, bir bütün olarak, 22,4 milyonluk Suriye nüfusunun üçte birinden fazlası demektir.

Suriye içinde yayılan toplumsal felaketten söz eden BM insani işler sorumlusu Baroness Valerie Amos, BBC’ye şunları söyledi: “Hasta ve yaralı olanlar ülkeden ayrılamıyor, biz de içeriye giremiyoruz. Aralarında Şam yakınlarındaki Yarmouk Filistin sığınmacı kampındakilerin de bulunduğu insanların açlıktan ölmenin eşiğinde olduğuna ilişkin haberler var.”

Çatışmalar, Irak’ta, özellikle de Sünni çoğunluğun yaşadığı ülkenin batısında kızışmaya devam ediyor ve ABD yetkilileri, 2003 işgaliyle zaten harap olmuş durumdaki ülkeye yeni bir saldırıyı düşünüyorlar. USA Today, sürmekte olan çatışmalar “Ortadoğu’da, sınırsız ölümler, petrol şokları ve er ya da geç ABD askeri müdahalesi ile birlikte büyük bir savaş olasılığını arttırıyor” gözleminde bulunuyor.

Dün, Bağdat’ta ve Selahaddin vilayetindeki Tuz Hurmato’da gerçekleşen bir dizi bombalı araç patlamasında ve silahlı saldırıda 22 kişi öldü, 80’den fazla insan yaralandı.

Irak yönetimi, güçlerini, Sünni İslamcı güçlerin kontrolü ele geçirdiği ve Obama yönetiminin aceleyle askeri donanım ve yardım sağladığı Maliki hükümetine karşı savunduğu Felluce’nin dışına yığıyor.

ABD ordusunun eski istihbarat görevlilerinden Jessica Lewis, AFP haber ajansına, “ABD deniz piyadeleri, 2004’teki Felluce saldırısında zorlukla karşılaşmıştı. Irak ordusu benzer bir savaşı sürdürmeye hazır değil” dedi ve ekledi: “Irak güvenlik güçleri, en iyi olasılıkla, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için Felluce’yi ağır silahları aşırı şekilde kullanarak ve uzaktan saldırı yoluyla yerle bir edecekler.”

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır