www.wsws.org/tr/2014/jan2014/snow-j27.shtml
Başkan Obama’nın geçtiğimiz Cuma günü NSA’nın casusluk programını savunan konuşmasının öngününde, ABD siyaset ve medya kurumu, usulsüzlükleri açığa vuran Edward Snowden’a karşı tehdit ve iftira kampanyasını tırmandırıyor.
ABD yönetiminin ve müttefiklerinin polis devleti tarzı gözetleme programlarını açığa çıkartarak büyük bir kamu hizmetini yerine getirmiş olan Snowden, Obama yönetimi tarafından Casusluk Yasası’na göre dosyalanmış suçlamalarla ve idamı ya da yargısız infazı yönünde çağrılarla karşı karşıya. ABD Anayasası’na ihanet suçunu işlemiş olanlar, onların suçlarını açığa vuran bu insana karşı “ihanet” çığlığı atıyorlar.
Perşembe günü, ABD Başsavcısı Eric Holder, Snowden’a özel af ayrıcalığı tanıma önerilerini, bunun “fazla ileri gitmek” olacağını söyleyerek, ilk kez açıkça reddetti. O, bizzat Obama’nın geçen hafta yaptığı açıklamalarda Snowden’ın devlet sırlarına ihanet etmekten suçlu olduğu ve yargılanmak üzere; yani kendisini Bradley Manning’e işkence yapıp 35 yıl hapse atmış olan bir “adalet sistemi”nin ellerine teslim ederek, ABD’ye geri dönmesi gerektiği biçimindeki ısrarını yineledi.
Holder’ın açıklamaları, üyeleri ABD Başkanı tarafından atanıp Senato tarafından onaylanan Özel Yaşam ve İnsan Hakları Gözetim Kurulu’nun (PCLOB) sözkonusu programların yasadışılığını kabul eden bir raporu ile aynı güne denk geldi. Kurul, Snowden tarafından açığa çıkartılan başlıca programlardan biri olan toplu telefon kayıtlarının, “uygun yasal dayanaktan yoksun” olduğu ve “ABD Anayasası’nın Birinci ve Dördüncü düzenlemelerine göre anayasal sorunlar içerdiği” sonucuna varmıştı.
Açık ifadeyle, NSA’nın programları yasadışı ve anayasaya aykırıdır. PCLOB’nin vardığı sonuçlar, kesinlikle, Amerikalılar’ın yüz milyonlarca konuşma kaydını mahkeme kararı ya da muhtemelen herhangi bir neden olmaksızın toplayan casusluk programlarının içeriğinin nesnel bir incelenmesinden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, Beyaz Saray, Kurul’un vardığı sonuçları hemen reddetti ve programı durdurma önerisini bir yana bıraktı.
Obama’nın konuşmasıyla teşvik edilmiş Snowden’a yönelik yeni cadı avı, ciddi olarak, geçtiğimiz Pazar günü, Demokratik ve Cumhuriyetçi partilerden Kongre üyeleri Snowden’ın Rus hükümeti için çalışan bir casus olarak çalıştığı suçlamasında bulunduklarında başladı. “Basın ile buluşma”da boy gösteren, Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Mike Rogers, Snowden’ı, “bize göre bazı yardımlar almış; büyük çoğunluğu özel yaşamla ilgisi olmayan” ama “Amerikalılar’ı korumak için bilgi toplamak amacıyla deniz ötesinde nasıl faaliyet gösterdiğimize ilişkin bilgileri çalmış olan bir hırsız” olarak betimledi.
Senato İstihbarat Komitesi’nin başkanı Demokratik Partili Dianne Feinstein, Snowden için, “anlaşılan o ki” Ruslar adına casus olarak çalışıyordu diyerek, Rogers’ın baştan sona asılsız iddialarını destekledi.
Snowden’ın, herhangi bir başka ülkeye girişine izin verilmemesine yönelik ABD önderliğindeki bir uluslararası kampanya sonucunda Rusya’da bulunduğu gerçeği basitçe yok sayılmaktadır. ABD ve müttefikleri, Snowden’ın geçtiğimiz yaz Moskova’nın Sheremetyevo Uluslararası Havaalanı’ndan ayrılmasını önlemek için, usulsüzlükleri açığa vuran bu eski NSA çalışanı içinde olduğu kuşkusuyla, Bolivya devlet başkanının uçağını indirecek kadar ileri gitmişlerdi.
Ruslar için çalıştığı suçlamalarına yanıt veren Snowden, New Yorker’a verdiği bir röportajda, “Bu beni esrarengiz göstermeye yönelik bir iftira değil. [Medyanın] piyasaya sürdüğü haberlerin düpedüz spekülasyon olduğunu, bizzat konuşmacılar kabul ediyorlar.” yanıtını verdi.
Bununla birlikte, Snowden’a yönelik saldırı, olgular değil ama iftira ve yalanlar üzerine kuruludur. Snowden’ın, devlet sırlarını ve suçlarını açığa vurmak gibi affedilmez bir günah işlediği için hapse tıkılması ya da daha kötüsü ile karşılaşması gerekiyor. Snowden, bu hafta, Rusya’daki yerel yetkililere korunma başvurusunda bulundu. Bu hareketi açıklayan avukatı, medyaya, “Edward, gerçekten yaşamının ve güvenliğinin tehlikede olduğuna inanıyor” dedi.
Haklı olarak! Snowden’ın talebinin ardından, Buzzfeed web sitesinde, ordu ve istihbarat yetkilileriyle yapılmış görüşmelere dayandırılan “Amerikan Ajanları Edward Snowden’ı Ölü İstiyor” başlıklı bir haber yayımlandı.
Bir Pentagon yetkilisinin “Onun [Snowden’ın] kafasına bir kurşun sıkmak isterdim... O tek başına Amerikan tarihindeki en büyük vatan hainidir” sözleri aktarıldı.
Sınırötesi çalışan bir savunma görevlisi, “Konuştuğum insanların çoğu, onun yargılanması ve asılması gerektiğini söylüyor. Yargılamayı unutalım ve onu asalım.” açıklaması yapmış. Halen NSA’da çalışan bir araştırmacı, engellenmemesi durumunda, “kişisel olarak gidecek ve onu bizzat öldürecektim” demiş.
Bu faşizan duygular, devlet ve medya aygıtına sinmiş durumda. Çarşamba günü, Wall Street Journal, Daniel Henninger’in bir makalesini yayımladı. Henninger, bu makalede, onaylayan şekilde, “Bay Snowden’ın ünlü bir Amerikalı olarak geleceği, Paul Revere’den çok Rosenbergler’inkine daha yakın olabilir”; yani, Amerikan tarihindeki en kötü ünlü siyasi infazlardan ve hukuksal rezaletlerden birinin kurbanlarıyla aynı yazgıya maruz kalması gerektiği düşüncesini ileri sürüyor.
Henninger, devletin gözetlemesine yönelik muhalefetin “genel paranoya”nın bir ifadesi olduğunu savunacak kadar ileri gidiyor.
Bu tür açıklamaların uluslararası ölçekte koordine edilmiş kan davasının bir parçası olduğu, Perşembe günü, Avustralya Dışişleri Bakanı Julie Bishop Washington DC’deki bir düşünce kuruluşuna Snowden’ın “benzeri görülmemiş ihanet”ten suçlu ve “Rusya’da gizlenirken ulusuna utanmazca ihanete devam eden biri” olduğunu söylediğinde vurgulandı.
Gizli servislerin, politikacıların ve hükümetlerin isterik tepkisi, yalnızca Snowden’a olan nefretin değil ama Snowden’ın bir ifadesi olduğu yaygın halk muhalefetinden duyulan korkunun dışavurumudur. Siyaset kurumunun yasadışı programların devamını garantiye almayı amaçlayan yalanları ve manevraları, temel demokratik hakların çiğnenmesine yönelik derin düşmanlığı ya da bizzat Snowden’a olan yaygın halk desteğini çökertmiş değil.
Demokratik hakların ortadan kaldırılmasının ardında, aşırı zengin egemen seçkinlerin, dünyanın ezilenlerine ve sömürülenlerine karşı kendi çıkarlarını savunma çabaları yatmaktadır. İşçiler, Snowden’a karşı kullanılmakta olan kaba yöntemlerde, devleti kontrol altında tutan şirket ve mali sektör aristokrasisine yönelik tüm toplumsal ve siyasal muhalefete karşı başvurulacak olan yöntemleri önceden tatmaktadırlar.
Dünya toplumu, büyük gücü ve ayrıcalıkları demokratik haklarla uzlaşmayan bir zenginerkinin egemenliği altında. Geçen hafta yayımlanan küresel servet eşitsizliğine ilişkin Oxfam raporu, dünyanın en zengin 85 bireyinin en yoksul 3,5 milyon insanın toplam serveti kadar bir zenginliği; en zengin yüzde birin de gezegenin toplam servetinin yüzde 46’sını kontrol ettiğini gösteriyordu.
Uluslararası işçi sınıfı, Edward Snowden’ı desteklemek için ayağa kalkmalıdır. Bunun, Obama yönetimine, siyaset kurumuna ve onların savunduğu kapitalist sisteme karşı demokratik ve sosyal hakları savunmak için bağımsız bir hareketin geliştirilmesi ile birleştirilmesi gerekiyor.