DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
2013 biterken kapitalist çöküş hızlanıyor
Nick Beams
4 Ocak 2014
İngilizceden çeviri (30 Aralık 2013)
1930’lardan bu yana yaşanan en derin mali krizin ardından geçen beş yıldan uzun bir sürenin ardından, bu yıl, hiçbir yerde, dünya ekonomisinde bir zamanların “normal” ekonomik büyümesine dönme belirtisi olmaksızın sona erdi. Bir iyileşmenin gerçekleşmesi yerine, sürekli düşük büyüme, durgunluk, azalan yatırımlar, sürekli düşen gerçek ücretler ve devamlı yüksek işsizlikle karakterize edilen “uzun süreli iktisadi durgunluk” uyarıları hızla artıyor.
Geçtiğimiz 12 ayda bir dizi benzeri görülmemiş para politikalarına tanık olundu. Bunların en dikkat çekici olanı, hem ABD merkez bankası Federal Reserve’in (Fed) hem de Japonya merkez bankasının, trilyonlarca doların büyük bankalara ve finans kurumlarına neredeyse ücretsiz aktarıldığı, para basmaya dayalı “parasal gevşeme” (quantitative easing-QE) programıydı.
Sadece Fed aktif büyüklüğünü -2008’deki finansal krizin başlangıcında olduğundan 4 kat fazla tutarak- bilançosunu bu yıl bir trilyon dolardan fazla genişletti. Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisindeki para politikasından sorumlu olan Japonya Merkez Bankası, kendini ülkedeki para arzını iki katına çıkarmaya adamış durumda.
Bu programların her ikisi de ekonomiyi canlandırmayı amaçladıkları iddiasıyla uygulandı. Fakat bundan yararlananlar yalnızca büyük bankalar ve büyük spekülatörler oldu. ABD ekonomisi, II.Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan diğer büyüme dönemlerinin ilk 4 yıllık ortalama yüzde 4,1 büyümesiyle karşılaştırıldığında, durgunluğun resmen sona erdiği Haziran 2009’dan sonra yıllık sadece ortalama yüzde 2,3’lük oranda büyürken, borsalar yılı rekor veya rekora yakın seviyede kapattı. Mali asalaklığın bu büyümesi, 2009 yılından bu yana küresel milyarderlerin servetinin ikiye katlanmasına yansımaktadır.
Fed’in ve diğer merkez bankalarının icraatlarının bir sonucu olarak mali piyasalara sağlanan bu para akışı, 2008’de yaşanandan çok daha ciddi bir başka mali çöküşün temellerini atıyor. Örneğin Bloomberg, riskli çürük kredilerin miktarının, bu yıl, 2008’de ulaşılan 593 milyar dolar seviyesini aşarak yeni bir rekor olan 693 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.
ABD ekonomisinde 2014 yılı için bir "toparlanma" öngörüyor olanlar, şüphesiz, resmi işsizlik oranının son dönemde düşmekte olduğuna işaret edecektir. Bu öngörüler yaratılan yeni istihdamın çoğunun önemli ölçüde düşük ücretli işler olduğu (Obama yönetiminin 2009 yeniden yapılanma programı kapsamında otomobil fabrikalarındaki yeni işe alınanların ücretlerinin yarıya indirilmesi bu bakımdan kriter oldu) ve “düzelmenin” çoğunun artan sayıda insanın işgücünün dışına çıkarılmış olmasına bağlı olduğu gerçeğini göz ardı ediyorlar. Geçtiğimiz 43 ay boyunca, ABD işgücü piyasasına girenden çok daha fazla insan çıkış yapmıştır.
Bu yılın başında Abe hükümeti ve Japonya Merkez Bankası tarafından başlatılan “parasal gevşeme” programı, Japon ekonomisine başlangıçta bir canlanma sağlamıştı ama bu etkiler yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Geçen hafta, hükümet, önümüzdeki Mart ayında başlayacak olan mali yıl için gerçek gayri safi yurtiçi hasılanın bu yıl için tahmin edilen yüzde 2,6’nın altında, yalnızca yüzde 1,4 olabileceği tahmininde bulundu.
Bu, gerçek ücretlerin ardı ardına 17 aylık düşüşün ardından son bir ay için düşmemiş olduğunu belirtilen raporun “iyi bir haber” olarak kabul edilmiş olması, Japon ekonomisindeki büyük durgunluğunun bir ölçütüdür.
Küresel kapitalist ekonominin çöküşünün altında yatan önemli göstergelerinden biri kar birikimi ile reel ekonominin genişlemesi için asli itici güç olan yatırım düzeyi arasındaki artan farklılıktır.
Küresel şirketlerin, yeni yatırımlar için çok az karlı pazar olduğu için, yaklaşık 4 trilyon dolar nakit varlığın -ki bunun yarısı ABD’de- üzerinde oturduğu tahmin ediliyor. Şirketler, karları üretimin genişlemesini finanse etmekte kullanmak yerine özsermayelerini artırmak için nakit varlıklarını giderek daha fazla hisse senedi geri alımında kullanıyor; dolayısıyla büyük şirketlerin büyük hissedarları olan yüksek riskli yatırım fonlarına, bankalara ve yatırım şirketlerine mali karlar sağlıyorlar. Buna, küresel otomobil endüstrisinde olduğu gibi, bazıları 1950'lerin başından beri faaliyet gösteren fabrikaların ve diğer tesislerin kapanmasına yol açan büyük bir "yeniden yapılanma" eşlik ediliyor.
“Yeniden yapılanma”nın toplumsal etkileri, en açık şekilde, yatırım düzeylerinin 2008 öncesi seviyelerin yüzde 30 oranında aşağı düştüğü avro bölgesinde görülmektedir. Bankaların talimatlarına uygun olarak tüm hükümetler tarafından uygulanan kemer sıkma programlarının etkisiyle birleştiğinde, bu yeniden yapılanma toplumsal yıkımı getiriyor.
Uluslararası Kızıl Haç Örgütü tarafından Ekim ayında yayınlanan bir çalışma, Avrupa’nın kemer sıkma gündeminin sonucu olarak uzun süreli bir yoksulluk, kitlesel işsizlik, sosyal dışlanma, artan eşitsizlik ve kolektif umutsuzluk dönemine saplandığına dikkat çekiyor. Rapor, “bu krizin uzun dönemli sonuçları henüz ortaya çıkmadı” diye belirtti ve ekledi: “Ekonomi yakın gelecekte daha iyi duruma gelse bile, yol açtığı sorunlar onlarca yıl boyunca hissedilecek.”
Küresel mali krizin patlaması sonrasında, Çin’in ve diğer "gelişmekte olan piyasalar"ın büyük ekonomilerden ayrışabileceği ve küresel genişleme için yeni bir temel sağlayabileceği iddiası ileri sürülmüştü.
Bu iddia geçtiğimiz on iki ayda tamamen paramparça oldu. Bu ayın başlarında Çinli yetkililer tarafından düzenlenen bir ekonomik konferansta, dünyanın ikinci büyük ekonomisinin aşağı yönlü bir baskı ile karşı karşıya olduğu uyarısı yapıldı. Konferans, Çin sanayisinin mali istikrarı tehdit eden önemli bir kapasite fazlasıyla ve özellikle yerel yönetimlerin sahip olduğu büyük borçlarla karşı karşıya olduğu sonucuna vardı.
2013 ortasında Fed’in “parasal gevşeme” programında bir azaltma beklentisine yönelik tepkiler, “gelişmekte olan piyasalar”ın ana ekonomilerden ayrışmak şöyle dursun, kısa süreli sermaye hareketlerine karşı aşırı derecede savunmasız olduğunu vurguladı. En önemli ekonomilerden sadece bir kısmı anarsak, Türkiye, Hindistan ve Endonezya ABD faiz oranlarındaki artışa tepki olarak, 1997-98 Asya mali krizinin, bu sefer daha geniş bir ölçekte ve bir bütün olarak küresel mali sistemin istikrarı için kapsamlı sonuçlarıyla birlikte yinelenmesi uyarısına neden olan dışarıya yönelik büyük mali akışlarla karşılaştı.
Küresel ekonomide herhangi bir iyileşme umudunu ortadan kaldıran bütün bu eğilimler, 2014 yılında şiddetlenmeye başlıyor. Egemen sınıflar, krize karşı, işçi sınıfını yoksullaştırmaktan ve baskıyı artırmaktan başka bir çözüme sahip değil. Dünya işçi sınıfı bu durumu enine boyuna değerlendirmeli ve önümüzdeki yıldan, devam eden kapitalist çöküşe karşı durmak için bir uluslararası sosyalist program üzerinde yükselen kendi siyasi inisiyatifini geliştirmek için yararlanmalı.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|