World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Obama, Irak’a müdahalede “başarı” elde edildiğini iddia etti

Bill Van Auken
20 Ağustos 2014
İngilizce’den çeviri (19 Ağustos 2014)

Başkan Barack Obama, Pazartesi günü, yoğun ABD hava saldırılarıyla desteklenen Kürt ve Irak hükümet güçlerinin Musul barajınının Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) elinden geri alındığını açıklarken, Irak’ta sürmekte olan ABD askeri müdahalesinde “ileriye doğru büyük bir adım” atılmış olduğunu iddia etti. Ülkenin en büyük barajı olan Musul barajı, 11 gün önce, IŞİD savaşçılarının eline geçmişti.

Obama, Massachusetts eyaletinde bulunan Martha’s Vineyard adasındaki tatilinden kısa süreliğine dönüşü sırasında, Pazartesi günü akşama doğru yaptığı konuşmada, barajı ele geçirme operasyonunun açıklanmış hedefler çerçevesinde gerçekleştiğini iddia etti. Ülkedeki “ABD personelini ve kurumlarını koruma” ve insani amaçlara yönelik harekatlar olarak açıklanan bu hedefler uğruna sürdürülen operasyonlar, hızla, Irak’taki üçüncü ABD savaşı olma yolunda ilerliyor.

Obama, geçtiğimiz iki ay içinde, Irak’ın, 1,5 milyon nüfuslu Musul dahil, kuzeybatısının büyük bölümünü istila etmiş olan IŞİD’in barajı imha edebileceğini ve bunun, Dicle Irmağı’nın yaklaşık 380 kilometre güneyindeki Bağdat’a kadar bir su baskınına yol açarak, muhtemelen ABD büyükelçiliğini sular altında bırakabileceğini ileri sürdü. Bu gerçeklikten oldukça uzak senaryo, su baskının, önce çok büyük bir güçle IŞİD’in işgali altındaki Musul kentini vuracağı ve yine IŞİD ile diğer Sünni isyancıların kontrolü altındaki Tikrit’e yöneleceği gerçeğini gözardı etmektedir.

Bununla birlikte, barajın, Musul’u İslamcı savaşçılardan almaya yönelik çok daha kanlı bir saldırı öncesinde yeniden ele geçirilmesi stratejik açıdan akla uygundur.

Irak hükümet sözcüleri, olay yerindeki tanıklar barajın kimi kesimlerini elinde tutan IŞİD güçlerinin çatışmaya devam ettiğini bildirirken, onun günün daha erken saatlerinde ele geçirilmiş olduğunu açıklamışlardı. Sonradan, Irak özel güçleri ile saldırının en ağır yükünü çekmiş gibi görülen Kürt savaşçıların, İslamcıların çekilirken geride bırakmış oldukları patlayıcı maddelerden dolayı yavaş bir şekilde ilerlemek zorunda kaldıkları belirtildi.

Barajı ele geçirme mücadelesinde, Obama’nın 7 Ağustos’ta yeni ABD saldırısını açıklamasından bu yana yaşanan en yoğun hava saldırısına tanık olundu. ABD Merkez Komutanlığı’na göre, Pazartesi günü, ABD savaş uçakları, bombardıman uçakları ve insansız hava araçları, barajın yakınında 15 saldırı gerçekleştirdi. Bu, hafta boyunca yapılmış olan 25 saldırının ardından geldi.

Obama, Pazar günü geç saatlerde, Kongre’ye, ABD müdahalesinin sözde ABD personelini koruma ve “insani” amaçlar hedefinin Musul barajını ele geçirmeyi kapsayacak şekilde genişletilmiş olduğunu açıklayan bir rapor sundu. Yönetimin, bunun, Savaş Yetkileri Kararı’na uygun olduğunu iddia ediyor.

ABD’nin Vietnam savaşının ardından 1973 yılında kabul edilmiş olan karar, başkanın ABD askerlerini 60 günlüğüne savaşa göndermesi için Kongre’den yetki almasını gerektiriyor. Obama dahil, sonraki başkanlar bu gerekirliğe uymadılar; hatta son olarak Libya’da yönetim değişikliğini amaçlayan ABD-NATO savaşında görüldüğü gibi, Kongre bile onu uygulama yönünde bir girişimden kaçındı.

Obama, açıklamasında, operasyonların “doğası, süresi ve çapı bakımından sınırlı; Irak hükümeti ile eşgüdüm içinde ve onun talebi üzerine gerçekleşiyor” olduğunu iddia etti. Bununla birlikte, Beyaz Saray, bizzat Obama “aylar”dan söz etmiş olduğu halde, operasyonun ne kadar süreceğine ilişkin bir öngörüde bulunmayı reddediyor.

Yönetimin önde gelen bir yetkilisi, geçtiğimiz hafta, Wall Street Journal’a, “Bu noktada, Savaş Yetkileri Kararı’ndaki 60 günlük koşulun nasıl uygulanacağını tartışmak spekülatif olur. Yönetim, 60 gün içinde Kongre ile görüşmeye devam edecektir.” demişti.

Obama, Pazartesi günü basının karşısına çıktığında, Irak’taki “sızma görevi” konusunda sorulan sorulara yanıt olarak, yönetiminin “binlerce ABD askerini savaşmak üzere muharebe alanına sürmediği” konusunda ısrar etti. Bu özenle seçilmiş sözcükler, tam da, ABD müdahalesinde önemli bir tırmanmanın yaşandığını göstermektedir.

ABD’li yetkililer, tam saldırı tugaylarının gönderilmesine atfen, sürekli olarak, “savaşçı birlikler” sözcüğünü kullanıyorlar. Bu birliklerin yeniden devreye sokulmayacağını vurgulayan yetkililer, böylece, “terörizm karşıtı” operasyonlar gerçekleştirmek üzere binlerce ABD özel harekat askerinin gönderilmesinin ya da Irak hükümet güçlerine yol göstermek için “danışmanlar” ve “eğitmenler” sevk edilmesinin yolunu kapatmamaktadırlar. Irak’ta, şimdiden, binlerce paralı askerin yanı sıra 900 dolayında ABD askeri personeli bulunuyor.

Obama, Pazartesi günü medyaya yaptığı açıklamada, Washington’ın Bağdat’taki hükümeti ABD’nin gereksinimlerine uygun biçimde yeniden biçimlendirme çabalarının önemini belirtti. Yönetim, 2006’daki ABD işgaliyle iktidara getirilmiş olan Başbakan Nuri El Maliki’nin makamından ayrılmaya zorlanmasını ve yerini dinci Şii partisi Dava’nın önemli bir üyesi olan Haydar El Abadi’nin almasını selamlarken, Obama, atanmış yeni başbakanın, hızlı bir şekilde, “terörizm karşıtı ortak strateji”de Washington’ın ortağı işlevini görecek “güvenilir bir hükümet” oluşturması gerektiğini vurguladı.

Washington’ın müdahalesi, şimdiye kadar, Bağdat’taki hükümet ile ortak bir stratejiden çok, asıl olarak Kürt ayrılıkçı güçlerle birlikte gerçekleştirilen eşgüdümlü saldırılara dayanıyordu.

Wall Street Journal’ın Pazartesi günü yayımlanan bir makalede ortaya koymuş olduğu gibi, ABD operasyonları “tartışmaya yol açan yeni bir müttefik: Washington’ın terör örgütü olarak değerlendirdiği bir Kürt gerilla gücünden savaşçılar”a dayanıyor. Yazıda, Türkiye’de Kürtler’in bağımsızlığı için 30 yıllık bir savaş vermiş ve son olarak, Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimini devirmeye çalışan ABD destekli Sünni İslamcı “asiler”e karşı Suriye’deki Kürt bölgelerinin savunusunu örgütlemiş olan Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) gönderme yapılıyordu.

Wall Street Journal’ın haberine göre, PKK komutanları, geçtiğimiz hafta Sincar Dağı’na gelen ve “yapıcı tartışmalar” yapan ABD askeri danışmanları ile yeniden toplanmışlar. Suriye’de IŞİD ve diğer İslamcı “asiler” ile mücadele içinde, savaşta sertleşmiş PKK birlikleri, Peşmerge olarak bilinen Iraklı Kürt milislerin gerilemesini tersine çevirmede belirleyici oldular.

ABD’nin, Irak-Suriye sınırının diğer yanında birbirine cepheden karşıt olan güçlerle başdöndürücü şekilde aynı hizaya gelmesi, sözde “terör ile mücadele”nin sahteliğini vurgulamakta ve Washington’ın bölgedeki politikasına yön veren öncelikli yağmacı emperyalist çıkarları açığa vurmaktadır.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır