World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Seymour Hersh yeni olguları ortaya koydu:

Türkiye, ABD’yi Suriye’ye karşı savaşa kışkırtmak için gaz saldırısında bulundu

Patrick Martin
11 Nisan 2014
İngilizce’den çeviri (7 Nisan 2014)

Araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, Pazar günü London Review of Books tarafından yayımlanan uzun bir makalede, 21 Ağustos 2013 günü Şam’ın bir kenar mahallesine düzenlenen sarin gazı saldırısının, ABD’nin Suriye’ye saldırısı için bahane yaratmak amacıyla, Suriyeli “asiler” tarafından gerçekleştirildiğini anlattı.

Bu gaz saldırısı, Şam’ın Guta semtinde yüzlerce insanın ölümüne yol açmış, Obama yönetimi ile şirketlerin kontrolündeki medya ise bu vahşetten dolayı Suriye’deki Beşar Esad yönetimini suçlamıştı. New York Times, özel olarak, askeri konulardaki “uzman”ı C. J. Chivers’ın, roketlerin mermi yolundan, rüzgardan ve diğer teknik etmenlerden hareketle, gaz bombasının yalnızca Suriye ordusunun mevzilerinden ateşlenebileceğini göstermek için uzun bir makale yayımlamıştı.

Guta saldırısı, haftalar boyunca, Suriye’nin, kimyasal silah kullanarak 2012’de ilan edilmiş olan “kırmızı çizgi”yi aşmış olduğunu ilan eden Beyaz Saray’ın ve ABD ile Avrupa medyasının sürdürdüğü savaş çığırtkanı bir kampanyanın bahanesi haline gelmişti.

ABD Başkanı, bunun ardından, aniden tavrını değiştirmiş ve açık bir askeri saldırıyı yalnızca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in arabuluculuk yaptığı bir anlaşma yararına durdurmak için önce kongrenin onayını talep edeceğini açıklamıştı. Esad, bu anlaşmada kimyasal silah stoklarının gözetim altında imha edilmesini kabul etmişti.

Hersh’e göre, “Obama’nın düşüncesini değiştirmesinin kökeni, Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı’nın Wiltshire’daki laboratuvarı Porton Down’da yatıyordu. Britanya istihbaratı, 21 Ağustos saldırısında kullanılan bir sarin gazı örneğine sahipti ve yapılan analiz, onun Suriye ordusunun kimyasal silah cephaneliğinde olanlara uymadığını gösteriyordu. Saldırıdan Suriye’nin sorumlu tutulamayacağı mesajı hızla ABD Genelkurmay Başkanlığı’na iletildi... Bunun sonucunda, ABD’li yetkililer, başkana, nihayetinde onun saldırıyı iptal etmesine yol açan bir son dakika uyarısında bulundular.”

ABD askeri önderliği, Beyaz Saray’ın Suriye ordusundan başka sarin gazı kaynağı olmadığı iddiasının yanlış olduğunu da biliyordu. Hersh, “ABD ve Britanya istihbarat birimleri, 2013 ilkbaharından beri, Suriye’deki kimi asi birliklerinin kimyasal silahlar geliştirdiğinin farkındaydılar” diyor: “ABD Savunma İstihbarat Örgütü’ndeki (DIA) uzmanlar, 20 Haziran’da, DIA’nın başkan yardımcısı David Shedd’i bilgilendiren son derece gizli beş sayfalık ‘konuşulacak konular’ı ilettiler. Bu metinde, El Nusra’nın elinde bir sarin gazı üretim ünitesi olduğu belirtiliyordu...”

Hersh, ABD Ulusal İstihbarat Başkanlığı’nın şimdi varlığını reddettiği bu resmi belgeden uzun alıntılar yapıyor:

“El Nusra Cephesi’nin Suriye’deki göreli faaliyet özgürlüğü, bizim gelecekte bu grubun kimyasal silahlara sahip olma arzusunu engellememizi zorlaştıracağını düşünmemize yol açıyor... Türkiye’deki ve Suudi Arabistan’daki kimya sektöründeki yardımcılar... muhtemelen Suriye’de gerçekleştirilmesi öngörülen büyük çapta üretim için onlarca kiloluk, sarin ön maddeleri edinmeye çalışıyorlardı.”

Hersh, Türkiye’de geçtiğimiz Mayıs ayında iki kilo sarin ile yakalanıp tutuklanan El Nusra üyelerinden söz ediyor. Onlar, 130 sayfalık bir iddianamede, “fünye, havan imal etmek için boru ve sarin için kimyasal ön maddeler satın almaya çalışmak” ile suçlandılar. O zamandan bu yana, bu kişilerin tamamı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı ya da haklarındaki tüm iddialar düşürüldü.

Bu tutuklamalar, 2013 Mart ve Nisan aylarında Suriye’de gerçekleşen ve bir BM araştırmasının, Suriyeli “asiler”in karışmış olduğuna ilişkin kanıtlar bulduğu kimyasal silah saldırılarının ardından gerçekleşmişti. Bir kaynak, Hersh’e şunları anlatıyor: “Araştırmacılar, aralarında kurbanları tedavi eden doktorların da bulunduğu olay yerindeki kişilerle görüştüler. Asilerin gaz kullandığı açıkça ortadaydı. Bu halka duyurulmadı; çünkü hiç kimse bunun bilinmesini istemiyordu.”

Bu “hiç kimse”, kuşkusuz, ABD hükümeti, onun Avrupalı müttefikleri, BM’deki maşaları ve medyadaki siyasi savunucularıydı. Bunlar arasında, aynı zamanda, [ABD ile müttefiklerinin] Suriye’ye askeri müdahalesini açıkça destekleyen ya da ABD’nin finanse ettiği “asiler”i demokratik bir devrimin gerçekleştiricileri gibi göstererek ona haklılık kazandıran Uluslararası Sosyalist Örgüt gibi sahte-solcu gruplar da vardı.

21 Ağustostaki saldırı gerçekleştiğinde, Obama, Pentagon’a Suriye’yi bombalama planları hazırlamasını emretmiş ve eski bir istihbarat yetkilisinin Hersh’e söylediğine göre, “Beyaz Saray, genelkurmay başkanlığı tarafından belirlenmiş 35 hedefi Esad yönetimi için yeterince “acıtıcı” olmadığı için reddetmişti.”

ABD’nin bombalama planı, sonunda, 870 kiloluk bombalarla donanmış iki B-52 uçak filosunun ve denizaltılar ile savaş gemilerinden atılacak Tomahawk fizelerinin dahil olduğu “bir muazzam vuruş”u öngörmüştü.

Hersh, şöyle devam ediyor: “Eski istihbarat görevlisi, yeni hedef listesinin, ‘Esad’ın sahip olduğu her türlü askeri yeteneği bütünüyle ortadan kaldırmak’ anlamına geldiğini söyledi. Ana hedefler arasında elektrik hatları, petrol ve doğalgaz depoları, bilinen donanım ve silah depolarının tamamı, bilinen bütün komuta ve kontrol tesisleri ile orduya ve istihbarata ait bilinen bütün binalar vardı.”

Obama’nın Beyaz Saray’ının yönetiminde hazırlanan bombardıman saldırısı, binlerce, belki de onbinlerce ölüme yol açan ve faal bir toplum olarak Suriye’yi felç eden bir savaş suçu oluşturacaktı.

Hersh, ardından, en önemli ifşaatına geçiyor: ABD’li yetkililer, Guta’daki gaz saldırısına Türk hükümetinin ya da istihbarat örgütlerinin önayak olduğuna inanıyorlardı.

Hersh, ABD’li ordu ve istihbarat önderleri arasındaki, Türk hükümetinde “Suriye içinde sarin gazı saldırısı ile ilgili” olan “ve Obama’yı kırmızı çizgi tehditini yerine getirmeye zorlayan birileri olduğu”na ilişkin kaygıları aktarıyor.

Bu kaygı, Britanya askeri istihbaratının Guta’da kullanılan gazın türüne ilişkin bulguları eliyle güçlenmişti. Britanya askeri istihbaratı, Amerikalılar’a, “Burada bize tuzak kuruluyor.” mesajını gönderdi. Bu mesajı, Guta saldırısı ile ilgili olarak, “önde gelen bir CIA görevlisinin Ağustos ayı sonlarında gönderdiği, ‘bu, mevcut yönetimin [yani Esad’ın] işi değil. Birleşik Krallık ve ABD bunu biliyor.’” mesajı izledi.

Hersh, 2012’de Libya’nın Bingazi kentindeki ABD konsolosluğu ile CIA heyetine yönelen ve Libya büyükelçisi Christopher Stevens’ın da aralarında olduğu dört Amerikalı’nın öldüğü saldırılar konusundaki sert anlaşmazlığın, doğrudan doğruya Suriye’deki iç çatışma ile bağlantılı olduğunu ileri sürüyor.

CIA’in, Libya’nın silah depolarından alınan silahları Bingazi’den Suriyeli asilere gönderme işini örgütlediğine dair çok sayıda haber söz konusuydu. Hersh, ABD Senatosu’nun Bingazi’deki saldırıyı soruşturan bir komitesine gönderilmiş bir “çok gizli ek”ten alıntı yapıyor.

Bu belge, “Obama ile [Türk] Erdoğan arasında 2012 başlarında varılmış gizli bir anlaşmanın ayrıntılarını veriyordu... Anlaşmaya göre, finansman Türkiye’den, Suudi Arabistan’dan ve Katar’dan sağlanıyordu; CIA ise [Britanya istihbarat örgütü] MI6’nın desteğiyle, silahları Kaddafi’nin cephaneliğinden Suriye’ye getirmekten sorumluydu. Libya’da, kimileri Avustralya kökenli bir dizi paravan şirket kuruldu. Malların sağlanmasını ve sevkiyatını yapmak için, gerçek patronlarının kim olduğunu bilmeyen emekli Amerikan askerleri işe alındı. Operasyonu, kısa süre sonra biyografisini yazan kişiyle aşk ilişkisi açığa çıktığında istifa eden CIA başkanı David Petraeus yönetiyordu.”

Hersh’e göre, CIA, Bingazi fiyaskosundan sonra devredışı bırakılmıştı ama Libya’dan Türkiye’ye ve Suriye’ye silah akışı, muhtemelen omuzdan havaya atılan füzeleri de içerecek şekilde devam ediyordu. Obama yönetimi, sivil uçaklara saldırıda kullanılacağı kaygısıyla, bu füzelerin asilere sağlanmasına karşı çıkmıştı.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT), ABD’nin doğrudan askeri müdahalesine bahane sağlayacak bir provokasyon yaratma görevi vermişti. Hersh, kaynağından şunları aktarıyor: “Eski istihbarat görevlisi, ’MİT asilerle siyasi bağlantıyı yönetiyor ve jandarma askeri lojistik, kimyasal savaş eğitimi de dahil, alanda danışmanlık ve eğitim sağlıyor. 2013 ilkbaharında Türkiye’nin rolünün artması, onun oradaki sorunlarının kilit noktası olarak görüldü... Erdoğan, ABD’yi kırmızı çizgiyi aşmaya zorlayacak bir olayı kışkırtacağını umuyordu. Ama Obama, Mart ve Nisan aylarında yanıt vermedi.’ dedi.”

İki kaynak, Erdoğan’ın Mayıs 2013’te Washington’a yaptığı ziyarette düzenlenen ve Obama, Dışişleri Bakanı John Kerry ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Thomas Donilon’ın Erdoğan, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT başkanı Hakan Fidan ile buluştuğu çalışma yemeğini ayrıntılı biçimde anlatıyor. Erdoğan, “kırmızı çizgin aşıldı” dediği Obama’ya Suriye’ye saldırma çağrısı yapmış. Obama da, Fidan’ı göstererek, “Suriye’deki radikaller ile neler yaptığınızı biliyoruz” demiş.

Hersh, ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ve Savunma Bakanı Chuck Hagel için 21 Ağustos’taki gaz saldırısından önce hazırlanmış bir gizli bilgilendirme toplantısını anlatan bir “ABD istihbarat danışmanı”nın ağzından aktarıyor. Toplantıda, Erdoğan yönetimi içinde, Suriyeli asilerin askeri olarak gerilemesine ilişkin “büyük bir kaygı” olduğu belirtilmiş ve Türk yönetiminin “ABD’nin askeri bir tepkisine zemin hazırlayacak bir şeylere ihtiyaç duyduğu” uyarısında bulunulmuş.

Hersh’in eski istihbarat görevlisi, gaz saldırısı sonrasındaki dönemde, iletişim dinlemelerinin ve diğer verilerin, Guta saldırısını Türkiye’nin örgütlemiş olduğu kuşkularını desteklediğini anlatıyor. Hersh şunları yazıyor: “Eski istihbarat görevlisi, ‘Şimdi bunun, Obama’yı kırmızı çizgiyi aşmaya zorlamak için Erdoğan’ın adamları tarafından planlanmış örtülü bir eylem olduğunu biliyoruz’ diyor. ‘Onların, [önceki gaz saldırılarını araştırmak için 18 Ağustos’ta Şam’a varmış olan] ‘BM denetçileri oradayken, Şam’ın içinde ya da yakınında bir gaz saldırısı düzenlemeleri gerekiyordu. Dikkat çekici bir şey yapma konusunda anlaşılmıştı. DIA ve diğer istihbarat kaynakları, bizim önde gelen subaylarımıza, sarin gazının Türkiye üzerinden sağlandığını ve onun yalnızca Türkiye’nin desteğiyle elde edilebileceğini söylemişlerdi. Türkler, aynı zamanda, sarin gazının üretiminde ve kullanılmasında da eğitim verdiler’”.

Hersh’in haberinin güvenirliğini destekleyen kanıtlar, yalnızca bir hafta önce ortaya çıktı. YouTube’da, aralarında Fidan’ın da yer aldığı Türk yetkililerin bir toplantısına ilişkin bir video yayımlandı. Bu toplantıda, istihbarat şefi, Türk ajanlarının, Türkiye’nin Suriye’yi istila etmesine bahane sağlamak için Suriye topraklarındaki Süleyman Şah türbesine bir saldırı düzenlemeleri gerektiğini ileri sürüyordu.

Hersh’in açıklaması, onun Şam’da gerçekleşen bu “sahte bayrak” gaz saldırısına ilişkin dört ay içindeki ikinci uzun makalesi. Her iki makale de Britanya dergisinde yayımlandı; çünkü önde gelen hiçbir ABD gazetesi ya da dergisi, Politzer ödüllü bu gazetecinin yazılarını yayımlamıyor.

Haberciliğine New York Times adına Vietnam’daki My Lai katliamını bildirmekle başlayan Hersh, ABD ordusu ve istihbarat aygıtı içinde, sıkça Washington’daki mevcut yönetim ile siyasi farklılıklara sahip olan kaynaklar geliştirme konusunda uzmanlaşmıştır. Hersh, New York Times’tan ayrılarak Newsday’e geçti, ardından da yıllarca New Yorker’da yazdı.

Hem New Yorker hem de Washington Post, onun, Guta’daki sarin gazı saldırısının El Nusra Cephesi içindeki Suriyeli asiler tarafından gerçekleştirilmiş olduğu ortaya koyduğu haberini yayımlamayı reddetti ve Hersh’i düşüncelerini açıklamak için bir Britanyalı yayıncı bulmaya zorladı. ABD basını, o haber konusunda büyük ölçüde sessiz kaldı ve bu en son açığa vurmayı şimdiye kadar gizledi.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır