www.wsws.org/tr/2013/oct2013/gree-o03.shtml
Geçtiğimiz Perşembe günü, Yunanistan’da hükümet eliyle sürdürülen toplumsal saldırıları ve artan faşist şiddeti protesto etmek için binlerce insan bir kez daha sokaklardaydı. Yunanistan’daki siyasi partiler, kitlesel protestolara, faşist parti Altın Şafak’ın yasaklanması ve devletin baskı aygıtlarının güçlendirilmesi talepleriyle yanıt verdiler.
Bir gün önce bir grup neo-Nazinin saldırısına uğramış ve bıçaklanarak öldürülmüş olan 34 yaşındaki sol görüşlü hip-hop şarkıcısı Pavlos Fyssas’ın cenazesi için binlerce insan toplandı. Aynı zamanda, ülkenin çeşitli yerlerinde, daha küçük anma törenleri ve protesto gösterileri düzenlendi. Öğrenciler Fyssas’ı anmak için dersleri engellediler.
Öğrenciler, ayrıca, Atina’nın çevresindeki Attika bölgesinde 10 okulu daha işgal ettiler. Böylece, işgal edilmiş okul sayısı 20’ye ulaştı. Onlar, devlet sektöründe toplu işten çıkarmaları protesto amacıyla grevde bulunan öğretmenlere destek amacıyla eylem yapıyorlar.
Öğretmenlerin grevi Pazartesi günü başladı. Onlar, greve beş gün daha devam edip etmemeye Cuma günü karar verecekler. Doktorlar, hemşireler, avukatlar ve diğer kamu sektörü çalışanları, 48 saatliğine öğretmenlerin grevine katıldılar.
Çarşamba günü, grevdeki kamu çalışanları, planlı toplu işten çıkarmalara karşı sürdürdükleri gösterileri, Altın Şafak’a karşı protestolarla birleştirdiler. Aynı akşam, 24’ten fazla şehirde on binlerce insan, faşistleri protesto etmek için sokaklardaydı. Polis ile protestocular arasında ardı ardına çatışmalar yaşandı.
İşçi kitleleri, Yunan hükümeti ile Avrupa Birliği (AB) tarafından işçi sınıfına uygulanan toplumsal saldırılar ile Yunan egemen seçkinlerinin halka karşı başvurduğu artan faşist terör arasında siyasi olarak bağlantı kuruyorlar. Yunan gazetesi To Vima, son üç yıl içinde gerçekleşmiş en az 300 neo-Nazi saldırısını sıraladı.
Faşist çeteler, işçilerin ve ezilenlerin muhalefetini sindirmek için, son yıllarda bilinçli olarak güçlendirilmiştir. Altın Şafak, polisle sıkı bağlara sahip. Polislerin çoğunluğu son seçimde Altın Şafak’a oy vermekle kalmamış, aynı zamanda, bu partinin üyelerinin adli takibattan korunmasında ve muhaliflere işkence yapılmasında da görev almışlardır.
Altın Şafak’ın yükselmesi, Yunan kapitalizminin iflasının ve Yunanistan’daki geleneksel partiler ile hükümete yönelik artan kitlesel hoşnutsuzluğun en yalın ifadesidir. Museviler’e uygulanan soykırımı reddeden ve değiştirilmiş Gamalı Haç’ı parti sembolü olarak kullanan bir örgüt olan Altın Şafak, son seçimlerde oylarının yüzde 7’sini kazandı ve halen 300 sandalyeli Yunan parlamentosunda 18 temsilciye sahip. Kamuoyu yoklamaları, bu partinin, onu Yunan politikasındaki en büyük üçüncü güç haline getiren yüzde 13’lük bir seçmen desteğine sahip olduğunu gösteriyor.
Çeşitli siyasi partiler, kitlesel protestolara, saflarını sıklaştırıp Altın Şafak’ın yasaklanmasını tartışarak yanıt verdiler. Onlar, sosyal kesintilere karşı yükselen muhalefetin ortasında, Fyssas’ın öldürülmesini demokratik haklara yönelik saldırının ve devletin baskı aygıtlarını güçlendirmenin bir bahanesi olarak kullanıyorlar.
Aslında Altın Şafak ile yakından bağları olan bu devlet aygıtının güçlendirilmesi, faşizmin yükselişine karşı mücadelede ileriye değil, geriye doğru atılan bir adımdır. Otoriter yapılar ve güçlü devlet aygıtları, faşizm için en önemli gelişme alanlarıdır.
Faşistlere ve polis devletinin kurulmasına karşı koyabilecek tek toplumsal güç, devrimci bir sosyalist programa göre bağımsız şekilde mücadele eden işçi sınıfıdır.
SYRİZA, ANTARSYA ve KKE gibi burjuva sol ve sahte-sol örgütlenmeler, Yunanistan’daki bütün büyük siyasi partilerinin ardında geniş bir siyasi birlik oluşturulması ya da Altın Şafak’ın yasaklanması çağrılarıyla, böylesi bir mücadelenin gelişmesini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
İktidardaki sosyal demokrat PASOK partisinin genel başkanı Evangelos Venizelos, Yunan anayasasının izin vermemesine rağmen, açıkça, Altın Şafak’ın yasaklanmasından yana olduğunu ifade etti. O, “Altın Şafak birincil araç olarak şiddeti kullanıyor ve ona bir suç örgütü olarak davranılmalıdır. O, şimdiden bütün sınırlarını aşmış durumda. Devlet buna müdahale etmelidir.” dedi.
Önceki iktidar partisi Demokratik Sol’un (DIMAR) genel başkanı Fotis Kouvelis, bütün partileri faşistlere karşı birlikte çalışmaya çağırdı. Kouvelis, “bütün demokratik partiler, neo-Nazi katillere karşı barışı ve demokrasiyi savunmak için bir cephe oluşturma konusunda anlaşmalılar.” dedi.
Hükümetin en büyük partisi Yeni Demokrasi (ND) de büyük partiler arasındaki birlik lehine konuştu. Başbakan Antonis Samaras, “iç tartışmaların ve gerilimlerin” zamanı olmadığını açıkladı. O, polis daha fazla kullanılması çağrısında bulundu ve bir televizyon kanalında yayınlanan konuşmasında, “demokrasi, düşmanlarının sandığından çok daha güçlüdür.” dedi.
Kathimerini’ye göre, ND ve PASOK, Altın Şafak’ın önünü kesmek için “ceza hukuku çerçevesinde mümkün olan bütün yasal yetkilerin kullanılması” konusunda anlaşmışlar. Bununla birlikte, İçişleri Bakanı Nikos Dendias, daha önce, muhaliflerle daha güçlü bir şekilde mücadele edebilmek için yasaların değiştirilebileceğini açıklamıştı.
Alman haber dergisi Der Spiegel, Yunan hükümetinin bir sözcüsünün, çok sayıda ND milletvekilinin yakın bağları bulunan Altın Şafak’ın resmen yasaklanmasını reddettiğini bildirdi. Bazı ND milletvekilleri, Altın Şafak ile bir koalisyon hükümeti kurmayı bile önermişler.
En büyük muhalefet partisi olan Radikal Sol Koalisyon SYRIZA, ND’nin “demokratları” olarak adlandırdığı kesime, faşizme karşı mücadeleyi destekleme çağrısı yaptı. SYRIZA’nın sözcüsü Dimos Papadatos, Perşembe günü, WSWS’ye, partisinin, “onların faşistler ile işbirliğine son vermek için ND’ye baskı yapmaya” çalıştığını söyledi.
Altın Şafak’ın suç örgütü ilan edilmesi çağrısı yapan SYRIZA, devletin baskıcı güçlerinin desteklenmesinin en atılgan destekçilerden biri.
Papadatos, “Eğer Ceza Kanunu’nun 187. Maddesi uygulansaydı, Altın Şafak’ın bütün üyeleri tutuklanıp mahkum edilebilirdi. Bizim yapmamız gereken şey bu.” dedi.
187. Madde, suç örgütlerine üyeliği yasaklıyor. Bir parti ya da örgüt bu şekilde sınıflandırıldığında, ona üyelik bir suç oluşturuyor ve bu temelde bütün parti üyeleri hapsedilebiliyor.
Bununla birlikte, SYRIZA, teknik olarak, bir partinin resmen yasaklanmasını reddediyor. Papadatos, sinik bir şekilde, “bir örgütün yasaklanması, demokrasinin tehdit edilmesi anlamına gelecektir.” açıklamasında bulundu.
ANTARSYA koalisyonunun bir parçası olan Sosyalist İşçi Partisi (SEK) gibi diğer sahte-sol gruplar, faşist örgütlerin yasaklanması için uzunca süredir çağrıda bulunuyorlar.
Stalinistler’in önde geleni Komünist Parti (KKE), faşistlere karşı “halk cephesi” çağrısı yapıyor.
Parlamentodaki tüm partilerin birleşik cephesi, Altın Şafak’a karşı bir tehdit olarak sunulmakla birlikte, nihayetinde işçi sınıfı içindeki muhalefeti ezmeye yöneliktir. Devlet aygıtının güçlenmesi işçi-işveren anlaşmazlıklarının ve protestoların bastırılmasına hizmet edecek; sonuçta, işçi sınıfı içindeki kapitalizm ve kemer sıkma önlemleri karşıtı muhalefeti seferber etmeye çalışan siyasi partileri hedefleyecektir.
Grevci işçiler, bu yıl yaşanan üç ayrı olayda olağanüstü hal yasalarına tabi kılınmış ve polis tarafından işe dönmeye zorlanmıştır. Temmuz ayında, 4.000 polis, Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin ziyaretinden dolayı konan gösteri yasağını uygulamıştı.