www.wsws.org/tr/2013/nov2013/unem-n29.shtml
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UCL (University College London ) Adil Sağlık Enstitüsü'nün ortak raporu, toplumsal eşitsizliğin DSÖ’nün Avrupa bölgesindeki 53 ülkede nasıl sağlık eşitsizliğinin artmasına neden olduğunu ortaya koyuyor.
Çocuklar arasındaki yoksulluk ve gençler arasındaki işsizlik özellikle kaygı verici.
"DSÖ Avrupa Bölgesinde Toplumsal Etkenler ve Sağlık Hizmetlerinin Paylaşımı” adlı son araştırma, disiplinler arası Avrupalı uzmanların oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından gerçekleştirilen iki yıllık bir araştırmanın sonucudur. Bu araştırmaya, küresel duruma (2008) ve İngiltere’ye (2010) ilişkin benzeri iki araştırması yönetmiş olan Profesör Sir Micheal Marmot başkanlık etti.
Rapor, insanların içinde doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, çalıştığı ve yaşlandığı koşulların onların sağlığını nasıl biçimlendirdiğinin ve bu koşulların güç, para ve kaynak eşitsizlikleri tarafından belirlendiğinin güçlü bir doğrulanmasıdır.
Rapor, "Yoksunluğun fazla olduğu bölgelerde yaşayan insanların, sigara dumanından, biyolojik ve kimyasal atıklardan, tehlikeli atık alanlarından, hava kirliliğinden, su baskınlarından, hijyen ve su kıtlığından, gürültü kirliğinden ve trafik yoğunluğundan büyük olasılıkla daha fazla etkileniyor" diyor ve ekliyor:
“Suyu ve hijyeni içeren altyapının kalitesi, diğer etmenlerle birlikte, sağlık için çok önemlidir. Göçmen toplulukları ve tüm Avrupa Bölgesi'nde gecekondu koşullarında yaşayan insanlar, genellikle en fazla kirletilmiş alanlarda yaşıyorlar.”
İnceleme, medyanın ve politikacıların bireysel kusurlar olarak değerlendirdikleri "kötü" davranışların (sigara içme, kötü beslenme ve alkol), toplumsal olarak belirlendiğini savunuyor.
Marmot, "Avrupa Bölgesi'ndeki büyük problem, sadece işsizlikle bağlantılı düşük gelir değil ama aynı zamanda sağlıklı bir yaşam sürdürmek için çok azını veren istihdam" sonucuna varıyor.
Avrupa Birliği'ndeki 28 ülkede -ki bunların arasında yüzde 25’in üzerindeki işsizlik oranıyla İspanya ve Yunanistan da bulunuyor- yaklaşık 26 milyon erkek ve kadın işsiz durumda. Aynı zamanda, Makedonya’nın ve Bosna-Hersek'in nüfuslarının da dörtte birinden fazlası işsiz.
Gençler arasındaki kitlesel işsizliği yorumlayan Marmot, "işsizlik, özellikle de genç işsizliğin kalıcı yüksek düzeyi, patlamayı bekleyen bir kamu sağlığı saatli bombası” diyor.
Troyka'nın (IMF, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Komisyonu) kemer sıkma tedbirlerini dikte ettiği Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerde hızla artan genç işsizliğine tanık olundu. Bu nedenle, birçok Avrupa ülkesindeki gençlerin yarısından fazlası işsiz.
Bu yılın başlarında haftalık tıp dergisi The Lancet’de yayımlanan bir araştırma, İngiltere'de 2008-2010 arasındaki 1.000 intiharın artan işsizlikle doğrudan bağlantılı olduğunu ortaya koymuştu. Britanya’daki Üniversite ve Lise Eğitmenleri Sendikası’nın öğrenci olmayan, bir işte çalışmayan ya da kurs görmeyen gençler arasında (“NEETs”) gerçekleştirdiği bir anket, onların üçte birinin depresyon geçirmiş olduğunu, üçte birinden fazlasının ise “evden dışarıya neredeyse hiç çıkmadığını” ortaya koydu.
İnceleme, yoksun hanehalkı yoksulluğu ile beş yaş altı ölüm oranı arasında bağlantı kuruyor. Avrupa’nın en yoksul ülkelerindeki (Bulgaristan ve Romanya) beş yaş altı ölüm oranı, her bin canlı doğum için sırasıyla 11 ve 12 iken, bu oran, nüfusunun çok küçük kesimi yoksul hanehalkından oluşan İzlanda’da binde 2.
AB genelindeki yüksek çocuk yoksulluğu oranlarına (Almanya'da yüzde 10, İngiltere'de yüzde 20, Romanya'da yüzde 33) dikkat çeken inceleme, "Erken yaşlardaki yoksunluk, kötü beslenme ve fiziksel, sosyal, duygusal, bilişsel ve dilsel gelişme alanlarında yetersizlik gibi diğer sağlık sorunlarıyla da bağlantılı. Bütün bunlar yaşam fırsatları ve ardından sağlık üzerinde yaşamboyu etkilere sahip." diye belirtiyor.
Araştırma, aynı zamanda, Romanlar’dan ve düzensiz göçmenlerden (ikamet ettiği ülkede izni olmadan çalışan veya yaşayan işçiler) söz ederek, Avrupalı hükümetlerin azınlık gruplarının giderek artan toplumsal dışlanmasına, kırılganlığına ve zarar görmesine yol açan gerici göçmen karşıtı politikalarına odaklanıyor:
"Avrupalı Romanların, önyargı ve ayrımcılık da dahil, zorlu toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel dışlama süreçlerine maruz kalması, onların insan haklarını ve kendi kaderlerini tayin etmelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Romanların yaşadığı toplumsal eşitsizlikleri azaltmada yaşanan ilerleme sınırlı kalmıştır. Bu durum, Avrupa'daki diğer halklarla karşılaştırıldığında, sağlık ve refah alanlarında Romanlar arasında büyük eşitsizliklere yol açıyor."
Göçmenler arasındaki işsizlik oranı, bölgedeki ülkelerin büyük çoğunluğundaki yurttaşlar arasında olduğundan daha yüksek:
"Özellikle ek dışlayıcı süreçlere maruz kalan düzensiz göçmenler; örneğin, sağlık hizmetlerine ihtiyacı olanlar, refakatçısı olmayan çocuklar, düzensiz kadın ev işçileri ve çoğu sex ticaretinde kullanılan kadınlar olan insan kaçakçılığı kurbanları büyük sorunlarla karşılaşıyorlar. Devletler, düzensiz göçmenlerin sağlık hizmeti de dahil sosyal koruma altına alınmasına ne ölçüde izin verdiklerine göre çeşitlilik gösteriyor.”
Marmot'un araştırması, eski Sovyetler Birliği'ni yıkıma uğratmış olan Dickensvari koşullara yeni bir ışık tutuyor. Onun yıkılmasından doğan ülkelerdeki ortalama yaşam süresi, Batı Avrupa'dan, erkekler için 17, kadınlar için ise 12 yıl daha az. Araştırmanın özetinde, “En alttaki beşte birlik dilimde yer alan ülkelerin çoğu bölgenin doğusunda” diye belirtiliyor.
"Avrupa bölgesinde sağlık alanında kalıcı ve yaygın eşitsizlikler var” ve "Avrupa'daki ekonomik kriz ve ona verilen yanıt sağlık alanındaki sosyal etmenleri olumsuz etkiledi” tespitlerini yapan Marmot’nun hükümetlerden bu gidişatı değiştirme yönündeki son ricası, kulak ardı edilmeye mahkum.
O, "Ben, halkının sağlık koşullarını önemseyen her hükümete şunu söyleyebilirim: politikalarınızın insanların yaşamları, daha önemlisi, eşitsizlik üzerindeki etkisine bakın" diyor ve ekliyor:
"Sağlık alanındaki eşitsizlik öldürür. Abes ve önlenebilir olan sosyal adaletsizliktir ve o insanların sağlık hakkına aykırıdır."