Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
NATO reformu Almanya’nın rolünü arttırıyor
Sven Heymann
16 Kasım 2013
İngilizceden çeviri (30 Ekim 2013)
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile Sosyal-Demokrat Parti (SPD) arasındaki koalisyon görüşmeleri henüz başlamış olmasına rağmen, Savunma Bakanı Thomas de Maizière, daha şimdiden NATO için yeni bir plan sundu.
Bu plan, Almanya’nın askeri ittifakta önder bir rol üstlenmesini öngörüyor. Federal seçimlerden yalnızca altı hafta sonra, yeni hükümetin, ülkeyi yeniden büyük askeri güçler arasına sokmaya çalışan çok daha saldırgan bir dış politikaya sahip olacağı ortada.
Yeni bir hükümetin oluşmasına kadar savunma bakanı olan Maizière’in önerisi, NATO savunma bakanlarının geçen hafta Brüksel’de gerçekleşen toplantısında kabul edildi. Plan, üye devletlerin, kendi askeri yeteneklerini, tüm ittifaka sağlanmadan önce, bağımsız biçimde değil de kolektif olarak geliştirmesini ve finanse etmesini öneriyor. Bu amaçla, belirlenmemiş sayıda ülke, her birine sorumlu bir ulusun önderlik edeceği “kümeler”de bir araya getirilecek.
Britanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerin yanı sıra, Almanya da daha küçük üyeler için bu tür önder bir rol üstlenecek. Amaç, önder devletlerin yönetimi altında ortak projelerin geliştirilmesi. Bu, silah üretimini ya da ortak komuta merkezlerini de içerebilecek. Uçaklara havada ortaklaşa yakıt doldurmaya ya da silah ticaretine ilişkin planların da değerlendirildiği belirtiliyor. Model, işgal altındaki Afganistan’ın çeşitli askeri komutanlıklara bölünmesidir.
Alman emperyalizmi, yıllardır, askeri olarak müdahaleye kısmen isteksiz kalmıştı. Afganistan özel görevi, 2001 yılında, kuyular kazmayı amaçlayan bir insani faaliyet olarak pazarlandı. “savaş” sözcüğü, yıllarca, resmi siyasi çevrelerde bir tabu olarak değerlendirildi. Berlin, 2003’te Irak savaşına karşı çıkmasının ardından, NATO 2011’de Libya’ya saldırdığında çekimser kalmıştı. Bu, şimdi, hiçbir koşul altında yinelenemeyecek ciddi bir hata olarak değerlendiriliyor.
Alman burjuvazisi ve başlıca şirketler, şimdi, gelecekteki askeri müdahalelere daha saldırgan biçimde katılımı son derece gerekli görüyor. Şubat ayında, büyük Alman şirketlerinin ticaret yollarının ve hammaddelere ulaşımın güvenliğini sağlaması yönünde Alman hükümetine baskı yapmak için bir ittifak oluşturduğu açıklanmıştı.
Partiler, seçim kampanyası sırasında taktiksel nedenlerden dolayı kendilerini tutmuşken, medyada Suriye’ye Alman müdahalesi çağrısı yapan yorumların olmadığı tek bir gün geçmiyor. Federal seçimler sonrasındaki haftalarda, Sol Parti, Alman ordusunun askeri harekatlarına olan desteğini de ilan etti.
Spiegel Online, NATO reformunda, Alman ekonomik çıkarlarının yanında, “Amerika Birleşik Devletleri’nin istikrarsız durumu”nun da önemli bir rol oynadığını yazdı. Geçmişte, ABD’nin adeta sınırsız savunma bütçesi, ABD ordusuna NATO içinde önder bir rol sağlıyordu. Bununla birlikte, ABD’nin ekonomik ve mali krizi ile artan sayıda savaşı ve askeri müdahalesi karşısında, Washington daha fazla destek ve sorumlulukların NATO üyesi devletler arasında paylaşılması çağrısı yapıyor.
Berlin ABD’nin gerilemesini NATO içinde ve gelecekteki savaşlarda daha önemli bir rol üstlenmek için bir fırsat olarak görmektedir. Daha Ağustos ayında, Suriye’nin ABD ve müttefikleri tarafından bombalanması kaçınılmaz gibi görünüyordu. Bununla birlikte, Amerikan halkının beklenmedik şekilde güçlü muhalefeti Obama yönetiminin planlarını engelledi. ABD, bunun yerine, Fransa’nın ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarına karşı olacak şekilde, Rusya ile bir anlaşma sağladı.
Diğer devletlerin temsilcileri de Maizière'in NATO’ya yönelik reform önerisinden övgüyle söz ettiler. Britanya Savunma Bakanı Phillip Hammond onun “iyi bir girişim” olduğunu söyledi. Britanya ve öncelikle de ABD, askeri kapasiteleri Ortadoğu savaşlarında gerçekten sınırına dayanmış olduğu için, yıllardır, Almanya’nın daha güçlü bir askeri rol oynaması için çağrı yapıyorlar. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen de bu Alman inisiyatifi için, de Maizière'nin dışişleri bakanlığına teşekkür etti.
Öneri, her ne kadar ilk bakışta NATO içi işbirliğini arttırıyor gibi görünse de, son tahlilde büyük güçler arasındaki gerilimleri arttıracaktır. “İçeridekiler”in, savunma bakanları toplantısının ek görevleri konusunda söylediği gibi, yeni strateji, önde gelen devletlerin silah sanayileri arasında rekabete yol açabilir. Belirli bir silah sisteminin bir büyük güç altında geliştirilmesi durumunda, onu, muhtemelen o kümedeki diğer üye devletler alacak.
Fransa, Alman önerisini son dakikada destekledi. Fransa, Almanya ile artan rekabetiyle birlikte, sürekli olarak, Almanya’nın önderliğindeki kümede yer alan küçük devletlerin, sorumlu biçimde önderlik etmesi konusunda ona güvenip güvenemeyecekleri sorusunu ortaya attı. Onlar, Almanya’nın, geçmişte, müdahale konusunda son derece isteksiz olduğuna ve askeri birlik göndermenin her zaman parlamentonun onayına bağlı olduğuna dikkat çektiler.
Alman burjuvazisi içinde, parlamentonun yetkilerini sınırlama konusunda çeşitli tartışmalar yaşanıyor.
Parlamenter sınırlama, Alman ordusu üzerinde eldeki son sınırlamalardan biridir. Ordu, her ne kadar Almanya’daki yönetimin yürütme organına bağlı ise de, birliklerin sevkiyatının federal parlamentonun çoğunluğu tarafından onaylanması gerektiği için, fiilen meclise bağlı bir ordudur. Fransa gibi diğer müttefikler, bunu, Almanya’nın NATO içinde öncülük etme sorumluluklarına sahip bir devlet olarak güvenilirliğine engel olarak değerlendiriyorlar.
Dışişleri Bakanlığı’nda müdürlük yapan Ekkehard Brose, geçen ay, SWP düşünce kuruluşunun “parlamentoya bağlı ordu ve ittifak yetenekleri” başlıklı kısa değerlendirmesinde, Alman dış politikasının ikilemine işaret etti. O, gelecekte NATO yapısı içinde önder bir rol oynayabilmek için parlamenter kısıtlamaların sınırlandırılması önerdi. Alman askerlerinin aramalara katılması ve onlara önderlik etme sorumluluğu, “özgün durumlara ilişkin hiçbir sınırlama olmaksızın, yasal güvence altına” alınmalı.
Brose’nin önerisi, Alman ordusunun gelecekteki savaşlara katılmasını etkili biçimde güvence altına almayı amaçlıyor. Onun talep ettiği parlamenter yetki reformunda, parlamento, birliklerin savaş alanından çekilmesine karar verme dışında bütün yetkilerinden arındırılacak.
Savunma Bakanı de Maizière, SPD ile koalisyon görüşmelerinin ilk turunda, benzeri bir öneride bulundu. CDU’nun meclis grup başkan yardımcısı Andreas Schockenhoff, hükümetin AB çerçevesinde gerçekleşen askeri harekatlara tek başına karar verebilmesi için, onlara ilişkin parlamenter sorumluluğun kaldırılması gerektiğini belirti.
SPD, Genel Sekreter Andrea Nahles’in parlamentonun karar verme yetkisinde değişiklik yapılmayacağını açıklamasıyla, bu öneriye başlangıçta ilgi göstermedi ama ona karşı ilkeli bir duruşa da sahip değil. Daha geçtiğimiz yıl, SPD sözcüsü Sigmar Gabriel, Sosyal-Demokratlar’ın ödün vermesi gerektiğini ileri sürmüştü. O, Petersburg diyaloğunda, güvenlik ve savunma politikası alanlarında egemenlikten adım adım vazgeçmeye hazır olunması gerektiğini söyledi.
SPD meclis grubunun önceki savunma sözcüsü Rainer Arnold, partisinin duruşu konusunda daha açıktı. O, parlamentonun yetkisinin kısıtlanmasına karşı çıkmış olmasına rağmen, aynı zamanda, Almanya’nın NATO’daki müttefiklerinin onun güvenilirliğine ilişkin kuşkularını hafifletmeye çalışmıştı. Arnold, her durumda, Alman parlamentosunun, birliklerin fiilen gönderilmesinden çok daha hızlı olacak şekilde, iki ya da üç gün içinde oylamaya hazır olacağını söylemişti.
De Maizière'nin NATO reform planı ve parlamentonun askeri görevler üzerindeki denetiminin kaldırılmasına ilişkin tartışma, Almanya’nın giderek saldırganlaşan dış ve askeri politikası ile ilişkilidir. Dış politikaya yaklaşımda artan saldırganlık ve halkın toplumsal ve demokratik haklarına yönelik iç saldırılar dikkate alındığında, gelecek hükümet, işçi sınıfına ters düşecektir. Onlar, sınıf mücadelesi daha açık biçimler alır almaz, içerideki halka karşı, askerlerinin yurt dışında davrandığı kadar acımasızca davranacaklar.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|