DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
ABD, Obamanın İsraile yaptığı "barış" gezisinin ardından Suriyeye karşı savaşı hızlandırıyor
Johannes Stern
28 Mart 2013
İngilizceden çeviri (25 Mart 2013)
ABD Başkanı Barack Obamanın geçen hafta İsraile yaptığı gezinin ardından, ABD ve müttefikleri Suriye Devlet Başkanı Beşar Esadı devirme ve Batı yanlısı bir yönetim kurma planları doğrultusunda ilerliyor. ABDnin, Esadın Ortadoğuda yalıtılması ve Lübnandaki Suriye yanlısı yönetimin devrilmesi yönündeki diplomatik saldırısı sürerken, CIA operasyonları ve muhalefeti silahlandırma çağrıları artıyor.
Wall Street Jurnalda 23 Mart Cumartesi günü yer alan bir habere göre, CIA, Esad karşıtı seküler eğilimli güçleri "silah kullanımını, kentlerde çatışmayı ve rejimin casuslarına karşı koymayı kapsayan alanlarda eğitimle" desteklemeye yönelik faaliyetlerini genişletiyor.
Obama, 22 Mart Cuma günü, Ürdün Kralı II. Abdullah ile yaptığı ortak basın toplantısında, Suriyedeki aşırı İslamcı güçlerin artan etkisi konusunda uyarıda bulunmuş ve ABDnin desteğinin seküler güçlere kayacağını açıklamıştı.
Obama, "Suriyenin aşırılığın egemen olduğu bir yer haline gelmesinden fazlasıyla kaygılıyım; çünkü aşırı unsurlar kaosu arttırıyor"demiş ve sözlerini şöyle sürdürmüştü: "Birşeyleri fiilen kurmak söz konusu olduğunda, onların sunacakları pek birşey yok ama işlerliğini yitirmiş olan durumlardan yararlanmakta çok başarılılar."
Obama, ABDnin, "onu daha iyi bir yöne yönlendirme sürecini başlatma"yönündeki çabaları desteklediğini ve "uyumlu bir muhalefete sahip olmanın bunda çok önemli" olduğunu söyledi.
Obama yönetimi, geçen yıl, daha seküler muhalefet birliklerini silahlandırmaya yönelik CIA destekli bir teklifi geri çevirmişti. Şimdiye kadar, silah sevkiyatları Esada karşı savaşın en önemli kısmını yürüten İslamcı milislere gitti. Türkiyenin Suriye sınırı yakınında bir CIA merkezini kullanan Washington, uzun süredir, Türkiyedeki ve Basra Körfezindeki bölgesel müttefikleri ile yakın işbirliği içinde, İslamcı güçleri silahlandırma ve güçlendirme işiyle uğraşmıştır.
Batı yanlısı Suriye muhalefeti içindeki seküler unsurlara daha fazla destek verileceğinin açıklanması, ABDnin ve müttefiklerinin Esadı devirip yerine Batı yanlısı vekil bir yönetim yerleştirme yönündeki artan çabalarını yansıtmaktadır. Emperyalist güçler ve onların Batılı müttefikleri, Esad yönetimini devirmek için aşırı İslamcı milislere yaslanırken, El Kaidenin Suriye kolu El Nusra Cephesi gibi güçlerin Esad sonrası bir yönetimde güvenilmez olabileceğinden korkmaktadırlar.
ABD emperyalizminin Ortadoğudaki başlıca müttefiki olan İsrail, silahlı İslamcı teröristlerin komşu bir ülkedeki artan etkisinden korktuğu için, muhalefet içindeki seküler unsurların güçlendirilmesi yönünde özellikle baskı yapıyor.Wall Street Journala göre, Obamanın ziyareti sırasında Suriye üzerine yapılan görüşmelere katılmış olan önde gelen bir İsrailli yetkili, "İsrail, ABDnin Esad sonrası Suriyeyi biçimlendirmedeki etkisini memnuniyetle karşılayacaktır"demiş.
ABD ile İsrailin Suriyeye doğrudan askeri müdahale planlarına, her iki ülkenin Esadı devirmeye yönelik savaş-yanlısı bölgesel bir ittifakı biçimlendirmeye ve İrana karşı savaşa hazırlanmaya yönelik diplomatik atağı eşlik ediyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Beyaz Saray tarafından memnuniyetle karşılanan bir hamleyle, Türk meslektaşı Recep Tayyip Erdoğana telefon etti ve Türkiye ile normal diplomatik ilişkilerin yeniden kurulacağını açıkladı. O, 2010da Gazzeye yardım götüren filoya yönelik İsrail saldırısı sırasında Türk yurttaşlarının ölmesinden dolayı özür diledi. Türkiye, İsrail ile birlikte, Washingtonın en önemli bölgesel müttefiki ve defalarca, Esadı devirmek için Suriyeye doğrudan askeri müdahalede bulunulması çağrısı yaptı.
24 Mart Pazar günü, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Irak Başbakanı Nuri el Malikiye İrandan Suriyeye geçişlerin engellenmesi için baskı yapmak üzere Irakı ziyaret edeceğini açıkladı. ABD, İranın Esadı desteklemek için Irak üzerinden Suriyeye silah ve savaşçı gönderdiğini iddia ediyor. Malikinin Şii yönetimi, yaptıkları incelemelerin, İran uçaklarının Irak üzerinden yalnızca insani yardım taşıdığını gösterdiğini belirtti.
ABD, Esadın yerine emperyalizm yanlısı piyon bir yönetim kurma yönündeki artan saldırganlığının bir parçası olarak, Batı yanlısı muhalefetin, ABD Dışişleri Bakanlığının gözetiminde geçtiğimiz Kasım ayında bir araya getirilmiş olan ana cephesi olan İslamcıların egemenliğindeki Suriye Ulusal Koalisyonunu (SUK) yeniden yapılandırıyor. SUK, geçen hafta [Istanbulda] düzenlenen bir toplantıda, ABD vatandaşı ve bilişim şirketi yöneticisi Hasan Hittoyu sözde "geçici hükümet"in "başbakanı" olarak atadı.
SUKun önceki önderi Moaz el-Hatip, hatfa sonu, istifasını açıkladı. Şamdaki Emeviler Camisinin önceki imamı olan Hatip, El Nusra Cephesinin sözünü esirgemeyen bir savunucusuydu. Hatip, ABD, bu grubu resmen yabancı bir terörist örgüt olarak tanımladığında, bunu protesto etmiş ve Washingtonın bu kararını gözden geçirmesini istemişti.
Bununla birlikte, Suriye muhalefeti içindeki seküler güçlerin desteklenmesi, İslamcı milislerle süren işbirliği ile yan yana gerçekleştiriliyor. Washington, seküler güçler ile daha fazla doğrudan işbirliğini açıklarken, El Nusra Cephesine ve diğer İslamcı terörist gruplara, asıl olarak Katar ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinden yapılan büyük silah sevkiyatlarını hoşgörüyor ve denetliyor.
21 Mart Perşembe günü, Suriyenin başkenti Şamdaki bir camiye düzenlenen bombalı intihar saldırısında, aralarında Sünni din adamı Şeyh Muhammed Said Ramazanın da olduğu en az 49 kişi öldü. Suriye Dini Vakıflar Bakanı Abdul-Satar al-Sayyed, bu saldırıdan dolayı Batı destekli terörist güçleri suçladı.
Esadı devrimeye yönelik ABD önderliğindeki saldırıya, Fransa ile Britanyanın Suriye muhalefetini doğrudan silahlandırmaya yönelik ısrarlı çağrıları eşlik ediyor. Britanya Dışişleri Bakanı William Hague ile Fransız meslektaşı Laurent Fabius, 22 Mart Cuma günü, AB dışişleri bakanlarının Dublindeki toplantısından önce, Suriyeye silah ambargosunun kaldırılması çağrısında bulundu.
Fransa-Britanya planlarına ilişkin kaygılar artarken, Avrupa devletleri, Suriye muhalefetinin güçlendirilmesi gerektiği konusunda hemfikir. ABnin "ılımlı Suriye muhalefeti"ne olan yardımı nasıl arttırabileceğini tartışmaya devam ettiğini açıklayan AB Dış Politika Şefi Catherine Ashton, Suriyedeki ve bölgedeki durumu "olağanüstü kırılgan" olarak betimledi. Almanya, Avusturya ve İsveç gibi ülkeler, muhalefete doğrudan silah sağlamak yerine onun elinde olan bölgelerde ekonomik yaptırımların gevşetilmesinden yana.
Avrupalı büyük devletler arasında Suriye muhalefetine verilen desteğin kapsamı konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, tüm bölgede artan siyasi istikrarsızlıktan duyulan artan kaygıları yansıtıyor. 22 Mart Cuma günü, Lübnanda, Najib Mikati başbakanlıktan istifa ettiğini açıkladı. Ertesi gün, hükümet istifa etti ve Mikati, köklü biçimde parçalanmış olan ülkeyi yönetmek üzere bir "ulusal kurtuluş" hükümeti çağrısı yaptı.
Batılı büyük devletlerin Suriyedeki vekil savaşı eliyle ateşlenmiş olan mezhepsel bölünmeler, 1975ten 1990a kadar, 15 yıl boyunca iç savaşın içine çekilmiş bir ülke olan Lübnana yayılıyor.
Mikatinin istifa kararı, Lübnanın ikinci büyük kenti Tripolinin Bab al-Tabbaneh ve Jabal Mohsen mahalleleri arasında yaşanan ve 12 kişinin öldürüldüğü büyük çatışmanın ortasında geldi. Bab al-Tabbaneh mahallesindeki Sünni çoğunluk, Suriyede çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu Batı destekli muhalefeti destekliyor. Jabal Mohsen ise, Esad yönetimi ile İranın müttefiki Lübnanlı Şii siyasi hareketi ve milisi Hizbullaha sempati duyan -Suriye Devlet Başkanı Esadın da geldiği Şii mezhebi- Lübnanlı Alevilerin egemenliğinde.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|