www.wsws.org/tr/2013/mar2013/grie-m28.shtml
Yunanistanın en büyük partisi olan iktidardaki Yeni Demokrasinin, göçmenlerin poliste ve orduda çalışmasını yasaklamayı önererek ve yüz binlerce göçmen çocuğu etkileyen yurttaşlığa kabul yasalarına saldırarak faşist Altın Şafakın desteğini araması, işçi sınıfına açık bir uyarıdır.
Yunan mahkemeleri, hem Yeni Demokrasinin hem de Altın Şafakın ona karşı sürdürdüğü bir kampanyanın ardından, 2010 Ragousis yutttaşlığa kabul yasasını iptal etti. Yeni Demokrasinin 125 milletvekilinden 85i, şimdi ertelenmiş olan ve uzun vadeli -etnik bakımdan saf- güvenlik hizmetleri yaratmayı amaçlayan ordu yasağını destekledi.
Bu hamleler, Yunan egemen sınıfının Altın Şafakı resmi siyasete entegre etmeye yönelik kapsamlı kampanyasının parçasıdır. Göçmenlere ve siyasi karşıtlarına her gün saldıran bu parti, son yıllarda sistematik olarak güçlendirilmektedir. Yunan burjuvazisinin etkili kesimleri tarafından finanse edilen ve polis tarafından desteklenen Altın Şafak, şimdi, anketlerde yüzde 14e ulaşıyor.
Yeni Demokrasinin yanı sıra sosyal demokrat PASOKu ve Demokratik Solu da (DİMAR) kapsayan Yunan hükümetinin faaliyetleri, yalnızca, Avrupanın dört bir yanındaki bir eğilimin en keskin ifadesidir. Egemen sınıf, tüm kıtada işçi sınıfına dayatılmış olan kemer sıkma politikalarına seçmen desteği sağlamak için, giderek daha fazla aşırı sağcı ve göçmen düşmanı güçlere bel bağlıyor.
Romanların Fransız Devlet Başkanı François Hollande tarafından ülke dışına çıkartılması, Roman karşıtı ve faşist güçlerin Macar hükümeti tarafından beslenmesi ve Alman İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrichin Doğu Avrupalı göçmenlere karşı son kışkırtmaları, bu son derece gerici politikanın örnekleridir.
Avrupa Birliğini oluşturan hükümetler, kendi sınırları içinde bu tür politikalara yaslanmakta ve onları -ABnin sosyal kesintileri dayatmakla kalmayıp sığınmacıları yakalayıp sınırdışı etmesi için kapsamlı polis baskınlarının finanse edilmesine de yardımcı olduğu, grevlerin bastırılmasını onayladığı ve Yeni Demokrasinin Altın Şafak ile giriştiği manevraları kabul ettiği - Yunanistanda desteklemektedir.
Faşist örgütler, Avrupadaki Nazi egemenliğinin sona ermesinden 68 yıl sonra, yeniden resmi politikanın bir parçası durumunda ve bütün etnik gruplar ya sınırdışı ediliyor ya da aşağılanıyor. Avrupa kapitalizminin barbarlığı, derin toplumsal krizin ortasında, bir kez daha açığa çıkıyor.
Bütün ülkelerde uygulanan toplumsal saldırılar, artık demokratik egemenlik süsleri ile uyumlu değildir. Kesintiler, yalnızca Yunanistanda, ücretlerde ortalama yüzde 38 kayba yol açtı. İşsizlik sürekli artıyor ve şimdiden yüzde 27ye ulaşmış durumda.
Avrupa burjuvazisinin sağcı saldırısı, yalnızca işçilerin bu politikaya olan muhalefetinin bastırıldığı ve herhangi bir kitlesel siyasi gücün faşistlere karşı koymadığı bir ortamda mümkündür. Bu durumun başlıca sorumlusu, Avrupanın, orta sınıfın hali vakti yerinde kesimlerine yaslanan sendikaları ve sahte sol partileridir. Onlar ABnin kemer sıkma politikalarının uygulanmasına yardımcı olmakta, işçi mücadelelerini sabote etmekte ve Altın Şafakın etkisini siyasi olarak ortadan kaldırmak için mücadele eden bir işçi sınıfı partisinin gelişmesini engellemektedirler.
Yunanistanda bu tür partilerden biri olan DİMAR, zaten hükümetin bir parçası ve Yeni Demokrasi ile sosyal demokrat PASOKun çoğunluğu elde etmesine yardımcı oluyor. DİMAR, işçilere yönelik bütün saldırılardan ve göçmenleri hedefleyen cadı avından ortaklaşa sorumludur. DİMAR, Yeni Demokrasinin Altın Şafak ile giriştiği manevralardan sonra bile, koalisyonda kalmaya devam ediyor.
Bununla birlikte, işçilerin direnişinin bastırılmasındaki başlıca rol, DİMARın üç yıl önce ayrılmış olduğu, en büyük muhalefet partisi Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) tarafından oynanmaktadır.
Yunanistan, son yıllarda yoğun kitlesel toplumsal protestolara, grevlere ve gösterilere tanık oldu. Ama sendikalar, protestoları yalıtmak için hükümetle yakın işbirliği içinde çalışmış ve onları zararsız kanallara akıtmışlardır. Bunun başarısız olduğu yerlerde, son metro işçilerinin ve denizcilerin grevlerinde olduğu gibi, hükümet işçileri işe dönmeye zorlamak için olağanüstü hal yasası dayatmaktadır. Sendikalar ise olağanüstü hal yasasının derhal uygulanmasını garanti ettiler.
SYRİZA, yalnızca bu işçi mücadelelerini bastırırken sendikaları değil, aynı zamanda, her kritik anda hükümeti de desteklemektedir. Geçtiğimiz Kasım ayında, ABnin beşinci kemer sıkma paketi kabul edildiği ve yüz binlerce işçi protesto amacıyla sokağa döküldüğünde, SYRİZAnın başkanı Alexis Tsipras, partisinin, hükümeti düşürmesini mümkün kılan parlamenter yollara başvurmayacağı sözünü verdi. O, SYRİZAnın AByi ve onun borç yönetimini savunacağını vurguladı.
SYRİZAnın adına konuştuğu sosyal tabakalar, proletaryanın toplumsal çıkarlarına organik olarak düşmandır. Kemer sıkma önlemlerine verdikleri destek, onları, Avrupa hükümetleri ile birlikte her zamankinden daha sağa sürüklemektedir.
Tsipras, Yeni Demokrasinin Altın Şafak ile parlamenter manevrasına başlamasından yalnızca birkaç gün sonra, Yeni Demokrasinin kurucusu Konstantinos Karamanlisin ölümünün 15. yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende, bu eski gericiye övgüler yağdıran bir konuşma yaptı. SYRİZA, aynı zamanda, orduyu küçültmeye karşı çıkmakta ve polisin silah donanımının iyileştirilmesini desteklemektedir.
SYRİZAnın ya da ondan daha küçük olan Yunan Komünist Partisinin (KKE) faşist tehlikeye karşı herhangi bir ciddi mücadele vermemesinin ya da saldırılara karşı göçmenleri savunmamasının nedeni bu siyasi yönelimdir. Onlar, faşist çetelerden çok daha fazla, bir işçi sınıfı hareketinden korkmaktadırlar.
Bir diktatörlük tehlikesine karşı koymak için, işçilerin kendilerine ait bağımsız bir perspektife ihtiyacı var. Her şey, işçilerin, toplumsal saldırılara karşı ve toplumsal gereksinimi kâr amacının üzerine koyan sosyalist bir program uğruna ulusal sınırlar ötesinde bir mücadelede birleşmesine bağlı. Bu, işçi sınıfı içinde, sendika bürokrasisine ve bütün küçük burjuva eğilimlere karşı uzlaşmaz bir mücadeleyi gerektiriyor.