World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Almanya: Türk anne ile yedi çocuğu yangında öldü

K. Nesan
22 Mart 2013
İngilizce’den çeviri (14 Mart 2013)

10 Mart Pazar sabahı erken saatlerde, Baden-Würtemberg eyaletinin Stuttgart kenti yakınlarındaki Backnang’da, konut ve işyeri komleksi olarak kullanılan eski bir deri fabrikasının binasında yangın çıktı. Yangın, sekiz kişinin (Türk kökenli 40 yaşında bir anne ile yedi çocuğu) ölümüne yol açtı. Çocuklar altı ay ile 16 yaş arasındaydı. Çocuklardan 11 yaşındaki biri ile ailenin iki akrabası itfaiye gelmeden önce kurtarıldı.

Evin arkasındaki Merlin adlı kulübü işleten Yunanistanlı Christos Kiroglou, kapıyı kırarak üç çocuğun kurtulmasını sağladı. O, gazetecilere, "itfaiye gelene kadar, herkes elinden geleni yaptı" dedi.

Polis, olay yerini sıkı bir şekilde kapattı. Türk TV kanallarına bağlı ekipler polis barikatının önünde park ettiler. Kamera ekiplerinin eşlik ettiği bir gazeteci, yanmış olan evin karşısındaki sokakta, ölenlerin akrabalarıyla ve semt sakinleriyle röportaj yaptılar. Aileler ölenlerin anısına bir ağacın altına çiçekler bıraktı.

Gazeteci, ölmüş olan çocukların gözle görülür bir şekilde şoke olmuş amcası Cengiz Soykan ile evin yıkıntılarının önünde bir röportaj yaptı. Soykan, evin yangından önce oturulamaz durumda olduğunu ve yalnızca yabancıların böylesi berbat koşullarda yaşamaya zorlandığını söyledi. Ev 200 yıldan daha yaşlı ve temel tesisatlardan yoksundu. Büyükanne yıkıntılara baktı ve geride hiçbir şey kalmamış olduğunu gördü. Soykan, kardeşinin, sınırlı geliriyle kalabalık bir aileyi geçindirmeye çalıştığını ve daha fazlasını yapacak durumda olmadığını söyledi. O, Backnang kasabasında uzun süredir yaşadığını ve Türk toplumuna yönelik çok sayıda düşmanca saldırıya tanık olduğunu anlattı. 1983’te bir cami, 1995’te ise bir Türk kulübü yakılmış. Yalnızca birkaç hafta önce, yakındaki bir caminin önündeki çöp kutuları ateşe verilmiş. Soykan, bu saldırıdan Neo-Naziler’in sorumlu olmadığını umuyor; çünkü bunun trajediyi daha da ağırlaştıracağını söylüyor.

Evleri, dükkânları ve bir Alman-Türk kültür derneğini kapsayan tüm bina kompleksinin altyapısı harabe durumda. Mülk sahibi, kiracıların çok sayıda başvurusuna rağmen onlarca yıldır gerekli onarımları yapmamış. Olay yerindeki eski bir kiracı, katlanılamaz koşullardan dolayı ailesiyle birlikte oradan taşındığını belirtti.

Kurbanların ailesi iki yıldan uzun süredir o evde yaşıyor ve sürekli olarak geçici onarımlar yapıyordu. Ölen çocukların büyükannesi, kopuk elektrik tesisatının onarılması yönünde yaptıkları çok sayıda talebe yanıt alamadıklarını anlattı.

Çocuklarını tek başına büyüten anne, birçok defa, kendilerine daha iyi bir konut sağlanması için Alman makamlarına başvurmuş. Gençlik hizmetleri bürosu evi defalarca ziyaret etmişti ve ailenin yokluk içinde olduğunun farkındaydı.

Olaydan sonraki saatler içinde, bir polis sözcüsü, bu trajedinin aşırı sağcı siyasi bir saldırı olduğuna ilişkin her türlü düşünceyi reddetti ve yangının olası nedeninin odun yakan fırındaki bir arıza ve elektrik tesisatının standartların altında olması olduğunu açıkladı. Savcı ve polis olay hakkında bilgi sahibi ama "soruşturma haftalarca olmasa da, kesinlikle günlerce sürecek."

Türk hükümeti ve Almanya’daki Türk örgütleri, polisin yaptığı bu aceleye getirilmiş açıklama karşısındaki kuşkularını hemen dile getirdiler ve tam bir inceleme talep ettiler.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), yaptığı bir açıklamada şu talebi dile getirdi: "Gereksiz spekülasyonları, yalnızca hızlı ve inandırıcı bir inceleme önleyebilir. Mölln’deki saldırıda olup bitenler anılarımızdaki tazeliğini koruyor."

Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamada şunlar belirtildi: "Alman makamları ilk incelemenin ardından, olayın arkasında herhangi bir ırkçı unsur olmadığı konusunda bizi bilgilendirmiş bulunuyor. Bununla birlikte, önceki yıllarda yabancı düşmanı dürtülerin yol açtığı yangınlarda çok sayıda yurttaşımız yaşamını yitirmiş olduğu için, dikkatli ve ciddi bir soruşturma gerekiyor."

Kasım 1992’de, aşırı sağcılar Mölln’de iki Türk ailenin evini ateşe vermiş ve bir evden, kötü bir şekilde yanmış sekiz kişi hastaneye ulaştırılmıştı. İkinci evde ise 10 ve 14 yaşlarında iki kız çocuğu ile 51 yaşındaki büyükanneleri öldürülmüştü. Bu olaydan yaklaşık altı ay sonra, Mart 1993’te, Sollingen’de iki ailenin yaşadığı bir eve yönelik ırkçı saldırıda beş kişi öldürüldü ve 17 yaşındaki bir kişi ağır şekilde yaralandı. 4, 9 ve 12 yaşlarında üç kız çocuğu ile 18 ve 27 yaşlarındaki iki genç kadın öldürüldü. Kurbanlardan üçü aynı aileye mensuptu.

Backnang ilçesinin içinde bulunan bu semt, Neo-Naziler’in, Stuttgart’ın kentsel alanındaki "kalesi" olarak değerlendiriliyor. Ağustos 2000’de, Waiblingen yakınlarında bir sığınmacı kampı ateşe verilmişti. İki ay sonra, dazlaklar, Schorndorf’ta Yunanistanlı bir iş adamına saldırdılar. Bir dizi başka saldırının ardından, polis, bilinen 70 dolayında neo-faşistin semtte aktif olduğunu kabul etti. Nisan 2010’da, Winterbach’ta, 70 kişilik bir neo-Nazi grubu Türk ve İtalyan kökenli dokuz gence saldırmaya kalkıştı. Bu dokuz genç tahta bir kulübeye kaçınca, saldırganlar kulübeyi ateşe vermişti.

Backnang’da, Yeşiller Partisi üyesi Daniel Muratidis, Mart 2006’da, blogunda şunları yazmıştı: "Aşırı sağ sorunu, geçtiğimiz birkaç yıl içinde kötüleşti. Geçtiğimiz iki-üç yıl içinde, sağcılar tarafından hedef olarak belirlenmiş kişilerin otomobillerinin ön camlarının boyanmasına ve kırılmasına tanık olduk."Polis, Mart 2011’de kamuya açık yerlerin duvarlarına neo-Nazi sloganların yazıldığı 20 durum tespit etti. Mart 2012’de, çok sayıda grup Nazi karşıtı gösteriler düzenledi.

Backnang’daki evde çıkan yangının aşırı sağcılar tarafından çıkartılmış olduğunu düşünmek için son derece haklı nedenler bulunuyor; bu arada polis sorumluları gizlemeye çalışıyor. Bu, tam da, aşırı sağcı Ulusal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü 2000 ile 2007 yılları arasında, Alman istihbarat kurumlarının desteği olmaksızın gerçekleşemeyecek olan terörist saldırılara giriştiğinde istihbarat örgütlerinin izlediği yöntemdi. Bu Nazi terörist grubu sekiz Türk ve bir Yunan küçük iş adamı ile bir kadın polisi öldürdü. Teröristleri destekleyen farklı istihbarat ve polis kurumları, Ocak 2011’de açığa çıktı. Terörist saldırılara ait verileri, federal hükümet ve eyalet yönetimleri de örtbas ettiler.

Eğer yangın, yetkililerin iddia ettiği gibi teknik arızalardan kaynaklandıysa, bu durumda, anne ile çocuklarının ölümünden, ihmalkâr Alman kurumları sorumludur. Anneye uygun bir konut sağlamayı reddeden yetkililer, onun ardı ardına yapmış olduğu talepleri gözardı etmiştir. Etnik kökeni ne olursa olsun, milyonlarca işçi, aşırı yüksek kiraları ödeyemeyecek durumda bulunuyor ve benzeri barınma koşullarında yaşıyor. Federal hükümet ve eyalet yönetimleri, düşük ücretli işçiler, sosyal yardım alanlar ve aileleri için uygun fiyatlı evler inşa etmekten vazgeçmiş durumdalar. Bunun yerine, mevcut konut siteleri, kiraların patlamasına yol açacak şekilde, spekülatif kâr amacıyla yatırım fonlarına satılıyor.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır