World Socialist Web Site (www.wsws.org)

www.wsws.org/tr/2013/mai2013/turk-m14.shtml

Bombalamalar Türkiye-Suriye sınırını salladı

Thomas Gaist
14 Mayıs 2013
İngilizce’den çeviri (13 Mayıs 2013 )

Cumartesi günü, Suriye sınırındaki Reyhanlı kasabasında patlayan bombalar en az 46 kişinin ölümüne ve 155 kişinin yaralanmasına yol açarken, 735 işyerine ve 120 konuta zarar verdi. Bombalı saldırıyı, şimdiye kadar herhangi bir örgüt üstlenmedi.

Türk yetkililer, bombalamanın hemen ardından, Washington’a, Esad rejimini devirmeye yönelik sürmekte olan müdahaleyi arttırma yönünde baskı yaptı. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye’yi hedef alanlar er ya da geç hesap verecekler... Büyük devletler, zamanı geldiğinde daha güçlü bir şekilde yanıt verirler."tehdidinde bulundu.

Erdoğan, geçen hafta boyunca, sinik bir şekilde, Obama’nın kimyasal silah kullanımına ilişkin "kırmızı çizgi"sinin Esad tarafından aşılmış olduğunu iddia ederek, ABD-NATO’nun Esad’ı devirmek için daha fazla çaba göstermesini talep etmişti. Bu duruş, BM’nin kimyasal silah saldırısından sağ kurtulanlarla yapmış olduğu görüşmelerin, zehirli gazların ABD destekli muhalefet tarafından kullanıldığını gösterdiğini belirten BM müfettişi Carla del Ponte’nin geçen hafta yaptığı açıklamalarla çelişmektedir. Del Ponte, Suriye hükümeti tarafından kimyasal silah kullanıldığına ilişkin herhangi bir kanıt olmadığını söylemişti.

ABD ve Türkiye destekli El Kaide bağlantılı muhalif güçlerin Suriye’de bu tür yüzlerce terörist bombalama eylemi gerçekleştirmiş olmasına rağmen, Türk hükümeti, suçu doğrudan doğruya Esad’a attı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, bombalamaların "Suriye’deki rejim yanlısı gruplarla yakından bağlantılı" unsurlar tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu öne sürdü. Güler, şüpheli olarak Acilciler’e atıfta bulundu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Berlin’de, "uluslararası topluluğun bu rejime karşı birşeyler yapmasının zamanı geldi"açıklamasını yaptı.

Suriye’ye yönelik Türk iddialarını reddeden Suriye Enformasyon Bakanı Umran el Zubi, Suriye "bu tür bir saldırıya karışmamıştır ve hiçbir zaman karışmayacaktır; çünkü bizim değerlerimiz buna izin vermez" dedi.

Zubi, Türkiye’nin ABD, Avrupa ve Körfez ülkeleri tarafından desteklenen terörist muhalefet güçlerine silah verme ve onlara güvenli geçiş sağlama kararını da kınadı. Muhalif güçlere geçici üsler ve onların saldırılarına ve terör bombalamalarına lojistik destek sağlayan Türkiye, ABD’nin Suriye’deki vekil savaşının çok önemli bir yardımcısı.

Zubi, "Türk hükümeti sivil Türklerin evlerini, çiftliklerini ve mülklerini dünyanın dört bir yanından gelen terörist gruplar için bir merkez ve geçiş yolu haline getirdi."dedi ve ekledi: "Onlar silahların, patlayıcıların, paraların ve katillerin Suriye’ye geçişini kolaylaştırdılar ve buna devam ediyorlar."

Zubi, Erdoğan’ın "bir katil ve kasap olarak istifa etmesi gerektiğini" söyledi.

Suriye’deki mezhep savaşı ve ondan kaçan sığınmacı akışı Türkiye’deki etnik ve mezhepsel gerilimleri arttırırken, Batı basını, Reyhanlı çevresindeki Türkiyeliler ile Suriyeli sığınmacılar arasında çatışmalar çıkmasından korkulduğunu belirtiyor. 300.000’den fazla Suriyeli, Türkiye’ye sığınmış durumda.

Bu savaş eliyle, en az 4 milyon 250 bin Suriyeli yerinden yurdundan olmuş ve 80 binden fazla insan öldürülmüş durumda. ABD emperyalizmi tarafından kışkırtılmış kızgın bir iç savaşın ortasında, kentler harabeye döndü, fabrikalar yağmalandı ve ekonomi çöküyor. ABD destekli muhalefetin en önemli unsurlarından biri olan El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi, Suriye’de yüzlerce bombalama eylemi gerçekleştirdi.

Reyhanlı’da, Türk hükümetinin Suriye’deki ABD önderliğinde süren savaşa katılmasına karşı, "Katil Erdoğan!" sloganlarının atıldığı gösteriler patlak verdi.

Yalnızca ön adını açıklayan Mehmet adlı bir işyeri sahibi, "bu duruma başbakan yolaçtı"dedi ve ekledi: "Artık huzurumuz kalmadı. Suriyeliler girip çıkıyorlar ve biz onların patlayıcı getirip getirmediğini, silahlı olup olmadığını bilmiyoruz."

Bu protestolar, Türk ve ABD hükümetlerinin, kamuoyunu hiçe sayarak savaşı kızıştırmaya yöneldiğini gösteriyor. Kamuoyu araştırmaları, Amerikalıların yüzde 62’sinin, Türklerin de yüzde 68’inin Suriye’deki savaşa karşı olduklarını gösteriyor.

İşçi sınıfı içinde savaş karşıtlığı yükselirken, Erdoğan hükümeti, saldırgan biçimde, Suriye savaşının ve Ortadoğu’da daha kapsamlı emperyalist ABD müdahalesinin nasıl sürdürüleceğine ilişkin bir tartışmanın yaşandığı Washington’ın daha hızlı eyleme geçmesi için baskı yapıyor. Eski ABD Savunma Bakanı Robert Gates, kısa süre önce, egemen sınıf içinde hava saldırıları ve "savaş alanına asker gönderme" çağrısı yapan koroya karşı çıkarken, Suriye’ye daha fazla ABD müdahalesinin bir "hata" olacağı uyarısında bulundu.

ABC [televizyon kanalının] "Bu Hafta" adlı programına çıkan Senatör John McCain, İsrail hava kuvvetlerinin saldırılarının Suriye’nin hava savunmasının güçsüzlüğünü kanıtlamış olduğunu iddia ederek, ABD Genelkurmay Başkanlığı’nın isteksizliği dediği şeye lanet okudu. McCain, Suriye’ye "uçuşa yasak bölge" dayatılması çağrısında bulundu.

ABD ordusunun ve istihbarat bürokrasisinin kimi kesimlerinin, Suriye’de şimdiye kadar ABD destekli muhalefetin hücum kıtaları işlevini görmüş olan El Nusra Cephesi gibi El Kaide bağlantılı güçlerle ikili oynamayı göz önünde bulundurduğuna ilişkin haberler söz konusu.

ABD destekli muhalif milislerin Türkiye’deki önderlerinden biri, Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlananThe National’a, ABD yetkililerinin El Nusra güçlerini katletmek için Suriye içinde insansız hava araçları saldırıları başlatmayı düşündüğünü söyledi. O, bir ABD yetkilisinin "Size yalan söyleyecek değilim. Sizin şimdi El Nusra’ya, ardından da Esad’ın ordusuna karşı savaşmanızı tercih ederiz. Bu El Nusralıları öldürmelisiniz. Bunu, eğer siz yapmazsanız biz yapacağız." dediğini söyledi.

Bu tartışma, ABD emperyalizminden ve onun müttefiklerinden gelen bütün desteğe rağmen Esad’ı devirmek için son derece sınırlı halk desteğine sahip olan ABD destekli muhalif milislerin apaçık görünen başarısızlığıyla birlikte yoğunlaştı. Lübnan’daki Şii milis güçlerinin şimdi Esad’ı desteklemek için devreye girmesiyle, ABD destekli muhalefetin son derece ağır bir yenilgiye uğrama riski bulunuyor. Aynı zamanda, Esad’ın İran ve Rusya’dan daha fazla askeri destek alabileceğine ilişkin haberler var.

Suriye’deki kriz, ABD ile müttefiklerinin kışkırttığı iç savaşta iki yılın ardından doruk noktasına ulaşıyor gibi görünüyor. ABD egemen sınıfı, yıkıcı bir bölgesel savaş tehlikesine yol açacak kapsamlı bir krizin ortasında, şimdi, daha fazla askeri şiddetle yanıt verme tehdidinde bulunuyor.

"İnsani müdahale"nin önde gelen savunucusu ve 2009’dan 2011’e kadar Obama’nın Dışişleri Bakanlığı’nda baş politika planlayıcısı olan Princeton Üniversitesi profesörü Anne-Marie Slaughter,Washington Post’ta yer alan ve onun başyazısındaki görüşe karşı çıkan bir makalesinde, "ABD’nin saygınlığı tehlikede"diye yazdı. ABD dış politikasındaki ileri gelenler içindeki bu tür güçlere göre, Rusya’nın ve Çin’in desteğini alan Esad’ı devirmede başarısız olmak, ABD’nin küresel jeo-stratejik egemenliğini kurma çabasına indirilmiş kabullenilemez bir darbe olacaktır.

Düşünce kuruluşu Brookings Doha merkezinden Salman Shaikh, "Bu bir varoluş mücadelesine indirgenmektedir"diyor ve ekliyor: "Esad’a karşı çıkanlar, bundan neyi kastettiklerini şimdi gerçekten göstermek zorundalar."



Telif Hakkı 1998-2009, Dünya Sosyalist Web Sitesi, Bütün hakları saklıdır