DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Türkiye
Yazıcıya hazırla
Erdoğan karşı-gösteriler için çağrı yaparken, protestolar artıyor
Alex Lantier
12 Haziran 2013
İngilizceden çeviri (10 Haziran 2013)
Recep Tayyip Erdoğan, önümüzdeki hafta sonu kendi taraftarlarının karşı-gösterileri için çağrı yapar ve protestolara ilişkin hoşgörüsünün "bir sınırı" olduğu uyarısında bulunurken, onun önderliğindeki İslamcı hükümet karşıtı protestolar hafta sonu boyunca büyüdü.
Cumartesi günü, Erdoğanın kentin merkezinde tarihsel alanda değişiklik yapma planlarına karşı protestoları ezmeye yönelik başarısız bir girişimin ardından polisin çekilmesinden bir hafta sonra, on binlerce insan İstanbulda Taksim Meydanını doldurdu. Beşiktaş ve Fenerbahçe futbol kulüplerinin taraftar grupları, destekleyicilerine, Taksim Meydanındaki en büyük gösterilerden birine katılma çağrısı yaptı. Protestocular, "Erdoğan istifa" sloganını haykırdı.
Polis ile protestocular, söylentilere göre protestocuların polise sataşmasının ardından Gazi mahallesinde çatıştı ve polis çatışmalarda basınçlı su kullandı.
Başkent Ankarada, polis, Cumartesi gecesi 10.30 dolaylarında, tahminen 5.000 protestocuya gözyaşartıcı gaz ve basınçlı su araçlarıyla saldırdı. Ankarada, Pazar sabahına kadar süren çatışmaların ardından en az iki yaralı olduğu bildirildi.
Türk Tabipler Birliği, protestolarda, ülke çapında iki protestocunun ve bir polisin öldüğünü, yaklaşık 4.800 kişinin yaralandığını bildirdi. Bu rakama, tahminen 600 yaralı polis de dahil.
Ülkenin dört bir yanındaki protestolar sürerken, Pazar öğleden sonra Taksim Meydanında büyük bir gösteri düzenlendi. Katılımcılar, "Erdoğan istifa" sloganını haykırdı, müzik dinledi ve meydanın çeşitli yerlerinde halaylar çekti.
Taksim Meydanındaki gösteri, protestoları yatıştırmak amacıyla Erdoğan ile bir anlaşma için koşullar koymaya çalışan Taksim Dayanışma Platformu (bir grup akademisyen, mimar, çevreci ve muhalefet partisi CHPnin üyeleri) tarafından düzenlendi.
Taksim Dayanışma Platformunun, sendika bürokrasilerinin, sahte sol grupların ve CHP gibi ulusalcı partilerin manevraları, protesto hareketinin karşı karşıya olduğu önemli siyasi perspektif sorunlarına işaret etmektedir.
Protestolar, Erdoğanın, demokratik haklara saldırı, artan toplumsal eşitsizlik ve Suriyede ABD önderliğinde sürdürülen gerici savaşa desteği içeren politikalarına yönelik yaygın düşmanlığın odak noktası haline gelmiştir. Çok sayıda yorumcu, Taksim Meydanındaki protestoları, 2011de Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek karşıtı devrimci mücadeleleri başlatmış olan, Kahirenin Tahrir Meydanındaki protestolarla karşılaştırıyor.
Bununla birlikte, onlar arasında keskin farklılıklar bulunmaktadır. Her şeyden önce, Şubat 2011de, Mısırda, Mübareki deviren bir dizi güçlü kitlesel grev başlatan işçi sınıfı sürece müdahale etmişti. Bu grevler, doğrudan Mısırdaki devletin denetimindeki sendikalara karşıydı ve muhalefet partilerinin denetiminden kurtulmuştu.
Türkiyede, kemer sıkmaya, savaşa karşı ve demokratik haklar uğruna mücadelenin ilerlemesinin tek yolu, işçi sınıfını, benzer bir şekilde, sendikalardan ve burjuva muhalefetten bağımsız ve onlar aleyhinde, Erdoğan yönetimine karşı mücadelede seferber etmeye çalışmaktır. Türkiyedeki protestolar böylesi bir perspektif geliştirmedikleri ölçüde, sendika bürokrasisi ile CHP içindeki gerici güçlerin siyasi etkisi altında kalmaya devam etmektedirler. Bu gerici güçler, bir devrimin önüne geçmek ve Erdoğanın emperyalizm ile manevralarında kendi ağırlıklarını arttırmak için, onunla bir anlaşma arayışı içindeler.
Erdoğan, İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) taraftarlarını toparlamak için bu durumdan yararlanmaya çalışıyor. Erdoğan, sırasıyla Mersin, Adana ve Ankarada tura çıkarken, AKP, Pazar günü, Ankara ve İstanbulda önümüzdeki Cumartesi ve Pazar günleri hükümet yanlısı karşı-gösteriler düzenleme çağrısı yaptı.
Erdoğan, iddialara göre bir polisin göstericileri kovalarken bir köprüden düşüp öldüğü Adanada, protestocuları, bir polisi "şehit etmek"le suçladı.
O, aynı zamanda, protestocuları terörist olarak karalayarak, protesto gösterilerinin vahşice bastırılmasına bulaşan polislerin istifası yönündeki çağrılara saldırdı: "Polisimizi onların arzularına kurban etmeyeceğiz. Anarşistlerin ve teröristlerin sokaklarda dolaşmasına izin veremeyiz."
Erdoğan yanlıları ve protestocular, Perşembe günü Erdoğanın memleketi Rizede -AKP yanlılarının- bir grup protestocuya saldırmasının ardından, önceki gece ikinci kez çatıştı.
Polis protestoculara saldırırken Ankarada konuşan Erdoğan, "Sabrımızı koruduk, hala sabırlıyız ama sabrın da bir sonu var. Bu milletin iktidar partisine saygı göstermeyen bedelini öder" dedi.
Erdoğan, Kuzey Amerikanın ve Avrupanın büyük bankalarının, örneğin borç vermeyi durdurarak ve Türkiyenin borçlarının faiz oranlarını arttırma tehdidinde bulunarak kendisine baskı uygulayabileceği kaygılarına cevaben, bu bankalara yönelik boş saldırılarda da bulundu.
Erdoğan şunları söyledi: "Faiz lobisi kendine çeki düzen versin. Faiz lobisi yıllarca milletin alın terini sömürdü. Bundan sonra sömüremeyeceksin. Çok sabrettik. Olay sadece bu yapıyı oluşturan birkaç banka değil kim varsa hepsi için söylüyorum: Siz ki bize karşı böyle bir mücadeleyi başlattınız. Bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz. Utanmadan, sıkılmadan borsayı çökertme gayreti içine girenler, borsada Tayyip Erdoğan'ın parası yok, çökersen sen çökeceksin. Biz spekülatörlere izin vermeyiz. Senin spekülatörlüğünü yakalarsak, kim olursan ol ümüğünü sıkarız."
Bununla birlikte, bu, dış politikası sıkı sıkıya Washingtonın, başta Suriyedeki olmak üzere Ortadoğudaki savaşlarına göre düzenlenmiş ve Türkiyenin cari işlem açığını finanse etmek için uluslararası bankalara bağımlı olan bir hükümetten gelen boş bir tehdittir.
Erdoğan bu açıklamaları yaparken, bir diğer Türk yetkili, sinik bir şekilde, protestocularla olan çatışmaları Batı basınındaki talepler doğrultusunda yatıştırmaya çalışıyordu.
Polisin geçen hafta onun emriyle göstericilere vahşice saldırdığı İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Twitter üzerinden, Taksim Meydanındaki ve Gezi Parkındaki protestoculara gülünç mesajlar gönderdi: "Gençler, Gezi Parkında kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış doğru mu? Aranızda olmak isterdim... Anlaşsakta anlaşmasakta bizim birbirimizle dertleşmek, birbirimizin gözüne insanca ve adaletle bakmamız şarttır, her fert değerli ve özeldir."
Türk yetkililer, New York Timesın, Cuma günkü sayısında Gezi Demokrasi Hareketinin Erdoğanı eleştiren tam sayfa ilanını yayımlama kararını da eleştirdiler. Times, Hürriyet gazetesinin ilana ilişkin sorularını yanıtlayan bir mektupta şunları yazdı: "Biz bu tür ilanları yayımlarız; çünkü bize haberleri ve makaleleri yayımlama hakkını veren ama bir o kadar önemlisi, kamu haklarına kulak verilmesini garantiye alan [ABD Anayasasında ifade özgürlüğünü koruma altına alan] Birinci Değişiklike inanıyoruz."
Timesın anayasal haklardan ve özgürlüklerden söz etmesi, o ülke içi casusluğu arttıran ve bir polis devleti aygıtı inşa eden Obama yönetimini desteklediği için, boş ve siniktir. Hiç kuşku yok ki, Times, bu duyuruyu ABDnin dış politika kadrolarının, protesto hareketi içindeki emperyalizm yanlısı unsurları kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı uman kesimlerinin hesapları doğrultusunda yayımladı.
Türkiyenin AB Bakanı ve daha önce ABDde lobicilik yapmış olan Egemen Bağış alaycı bir biçimde şunları söyledi: "New York Timesın Birinci Değişiklike gönderme yaptığı yanıtını okuduğumda, gözlerim yaşardı, gerçekten etkilendim."
Bağış, Türkiyedeki Ermeni soykırımını inkâr eden bir ilan yayımlama planı iletildiğinde, Timesın bunu yapmayı reddetmiş olduğunu belirtti.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|