World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler

Yazıcıya hazırla

Mursi’nin devrilmesi Suriye’de rejim değişikliğine yönelik ABD saldırısını etkiliyor

Chris Marsden
12 Temmuz 2013
İngilizce’den çeviri (8 Temmuz 2013)

Ordunun Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi ve Müslüman Kardeşler destekli hükümeti deviren 3 Temmuz darbesinin, ABD emperyalizminin Suriye’de Beşar Esad’ı çekilmeye zorlamaya yönelik saldırısı üzerinde önemli etkileri var.

ABD’nin, Ortadoğu çapında kendi çıkarlarını garantiye almada dayanak olarak Müslüman Kardeşler’i ve diğer İslamcı güçleri desteklemesi, şimdi, iç savaş koşullarının bizzat Mısır’a yayılması tehlikesini yaratıyor.

Washington, hem Mısır’da hem de Tunus’ta, Hüsnü Mübarek ile Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinin ardından durumu istikrara kavuşturmak için, umutlarını İslamcı güçlere bağlamıştı. Suriye’deki Müslüman Kardeşler, Obama yönetiminin, El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin ve diğer Selefi grupların etkisini engelleme aracı olarak desteklediği "ılımlı" İslamcı eğilimlerden biriydi.

Bu nedenle, Raphaël Lefèvre tarafından yönetilen etkili düşünce kuruluşu Carnegie Endowment, 15 Mayıs’ta, Müslüman Kardeşler’i "Suriye’nin en örgütlü grubu... Müslüman Kardeşler, geniş bir İslamcı koalisyonun ağırlık merkezi olacak; onun ülke içinde yükselen grafiği İslamcı yörüngeyi yeniden merkeze kaydırıyor" sözleriyle anlattığı bir makale yayımlamıştı.

Mısır, şimdi, askeri cunta ile Müslüman Kardeşler’in destekleyicileri arasında, işçi sınıfının kitlesel seferberliklerinin ortasında yaşanan ve Mısır kapitalizminin temellerini tehdit eden hizipsel bir çatışmaya sürükleniyor.

Mısır ordusu, varlığını Washington’a bağlı olarak sürdürdüğü için, ABD’nin -önce Libya’da ve şimdi Suriye’de- rejim değişikliğine yönelik girişimlerinin bütünüyle arkasında durmaktadır. Bununla birlikte, ordu, özellikle de İslamcıların ve ordu önderliğinin kapitalist sınıfın güçlü rakip kesimlerini oluşturduğu Mısır’da, Mursi’nin ABD yanlısı duruşuna yönelik artan kitlesel muhalefetin ortasında, Suriye’deki savaşı açıkça bir cihat olarak tasarlayan Müslüman Kardeşler ile ilgileniyordu.

Müslüman Kardeşler’in ruhani önderi Yusuf El Karadavi, Sünniler’e, Suriye’deki Aleviler’e ve Şiiler’e karşı cihad başlatması çağrısı yapan ilk kişiydi. Ardından, Mursi, 15 Haziran’da, Kahire’deki Sünni din adamları tarafından düzenlenen 20.000 kişilik bir gösteriye katıldı ve orada Suriye ile bütün diplomatik ilişkileri kesmiş olduğunu açıkladı. Mursi, Washington ile onun Avrupa’daki ve Ortadoğu’daki müttefiklerinin Suriye’ye doğrudan müdahalesinin başlangıcı olacak bir uçuşa yasak bölge uygulamasını desteklediğini sözlerine ekledi.

Mursi, bu tavrın, resmen ayaklanmayı silahlandırma politikasına yönelmiş olan ABD’yi memnun edeceğini sandı. Bununla birlikte, askeri kaynaklara göre, o konuşma, çok sayıda general açısından "bardağı taşıran son damla" ve "ulusal güvenliğin kırmızı çizgisi" idi. Bir subay, "devletin büyük bir krizden geçtiği bir dönemde düzenlenen Suriye konferansı silahlı kuvvetleri endişelendirdi" dedi.

Uluslararası Kriz Grubu ile çalışan bir uzman olan Yasser El-Şimi, Mursi’nin çağrısının, El Kaide önderi Ayman El Zevahiri’nin memleketi olan Mısır’da yeni bir cihatçılar kuşağı yaratma riski oluşturduğunu söyledi.

Mısır’da potansiyel olarak devrimci mücadelelerin patlamasıyla karşı karşıya kalan Obama yönetimi, Mursi’ye ve Müslüman Kardeşler’e sadık kalmak ile Mısır’ın uzun süredir egemeni orduyla olan tarihsel bağlarına güvenmek arasında seçim yapmak zorundaydı. O, ordunun yanında yer aldı.

Bizzat Esad, bundan, onu iktidardan indirmeye yönelik ABD önderliğindeki çabaların başarısız olduğu sonucuna vardı. Esad, iktidar yanlısı Al Tawra gazetesinin 4 Temmuz tarihli sayısında yayımlanan röportajında, bir model olarak "siyasi İslam"ın çöküşünü ilan edecek kadar ileri gitti ve iç savaşta zafer öngördü.

Esad, İslamcı karşıtlarının Suriye’yi ortadan kaldırmaya ve "başarısız bir devlet" yaratmaya kalkıştıklarını ama bunu başaramadıklarını söyledi. Esad sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi, yalnızca doğrudan bir yabancı müdahale durumu değiştirebilir. Ama birçok ülkeden, bunu yapma konusunda çekince ve itirazlar geliyor. Bu yüzden, kararlılıkla ve bilinçle bu aşamanın üstesinden gelirsek, artık korkacağımız bir şey kalmaz."

ABD, kuşkusuz artan zorluklarla karşı karşıya ama Esad’ın Suriye’deki ABD saldırısının başarısızlığa uğratılmış olduğunu iddia etmesi bir hayaldir. Suriye’de ve İran’da rejim değişiklikleri Washington’ın stratejik hedefleridir; ABD, Mursi’nin doğrudan yazgısı ve bölgede Müslüman Kardeşler’in yakasını bırakmayan sorunlar ne olursa olsun, çok sayıda İslamcı yönetimle ittifakını sürdürmektedir.

ABD’nin müttefikleri arasında Mursi’nin devrilmesine ilişkin tutum, kesinlikle genelgeçer değildir. Kendilerine göre, iç ve dış siyasi çıkarlarına en uygun tavrın hangisi olduğuna bağlı olarak, onların bir kesimi düşmanca tavır alırken, diğerleri bunu daha az yapıyor.

Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Mursi’nin devrilmesini mahkum etti. Parlamentoda yaptığı ve Mursi’nin devrilmesini bir darbe olarak betimleyemediği için "samimiyet testinden sınıfta kalan" Batı’ya saldırdığı konuşmasında, "darbeler, açıkça, demokrasinin düşmanıdır" dedi.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) başındaki Erdoğan, iktidara geldiği 2002 yılından itibaren, ülkesinin laik-milliyetçi ordusuyla sürekli bir mücadele içindeydi. O, darbe planları suçlamasıyla yüzlerce subayı tutuklattı. Erdoğan, geçtiğimiz haftalarda, hiçbir yerde Mısır ölçeğinde olmasa da, Türkiye’nin şimdiye kadarki laik toplumunun İslamlaştırılmasına karşı çıkan kitlesel bir muhalefetle karşılaştı.

Suudi Arabistan ve Katar, genel olarak Müslüman Kardeşler’in destekleyicileri olarak görünüyor ama gerçek durum daha karmaşık.

Suriye’de, Suudi Arabistan, Washington’a danışarak, özenle seçilmiş gruplara arka çıkmakta; Müslüman Kardeşler gibi, kendi güvenliği için olası bir tehdit saydığı gruplara yardım etmemektedir. Suudi Arabistan, Bahreyn gibi, kendi sınırları içinde yaşayan büyük bir ezilen Şii nüfus ile başa çıkmak zorunda.

Katar, şimdiye kadar, El Nusra Cephesi gibi çok sayıda başka grubun yanı sıra, Müslüman Kardeşler’i desteklemektedir. Onun uydu üzerinden yayın yapan TV kanalı El Cezire, düzenli olarak El Karadavi’nin vaazlarını yayımlıyordu ve Mısırlı generaller tarafından kapatıldı.

Bununla birlikte, hem Riyad hem de Doha, Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK) tarafından atanmasının ardından, Başbakan Adli Mansur’u kutlamayı ihmal etmedi.

Mursi’nin alaşağı edilmesinden iki gün önce, 2 Temmuz’da, Birleşik Arap Emirlikleri, Müslüman Kardeşler bağlantılı El-Islah’ın hükümeti devirmek için komplo kurmakla suçlanan 68 üyesini, çoğu 7 ile 10 yıl arası olmak üzere hapse attı. Aralarında 13 kadının bulunduğu 26 kişi ise beraat etti. Artık ülkede olmayan 8 davalı 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davalılar, ülkedeki büyüyen muhalefet hareketinin parçasıydı.

Tüm bunlar olurken, Suriyeli muhalifler, çekişen bölgesel güçlerin kendi egemenliklerini garantiye almayı amaçlayan çabalarının ortasında, Batı desteğinden yararlanmaya devam ediyorlar. Kuzeybatı Suriye’deki bir aşiret reisi olan Ahmed Jarba, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK) bu hafta Türkiye’de yapılan toplantısında, onun yeni başkanı seçildi.

Jarba, Suudi Arabistan’a bağlı ve bu yüzden Müslüman Kardeşler’e düşman. O, Katar ile müttefik olan işadamı Mustafa Sabbah’ı küçük bir farkla yenilgiye uğrattı. Müslüman Kardeşler’den Muhammed Faruk Tayfur, üç başkan yardımcılığından birine seçildi. SUK, bir kez daha, Batılı devletlere ve Birleşmiş Milletler’e, muhalefetin en önemli kalesi olan kuşatma altındaki Humus’a yardım için "doğrudan müdahale" çağrısı yaptı.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır