DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
Mursinin devrilmesi Suriyede rejim değişikliğine yönelik ABD saldırısını etkiliyor
Chris Marsden
12 Temmuz 2013
İngilizceden çeviri (8 Temmuz 2013)
Ordunun Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiyi ve Müslüman Kardeşler destekli hükümeti deviren 3 Temmuz darbesinin, ABD emperyalizminin Suriyede Beşar Esadı çekilmeye zorlamaya yönelik saldırısı üzerinde önemli etkileri var.
ABDnin, Ortadoğu çapında kendi çıkarlarını garantiye almada dayanak olarak Müslüman Kardeşleri ve diğer İslamcı güçleri desteklemesi, şimdi, iç savaş koşullarının bizzat Mısıra yayılması tehlikesini yaratıyor.
Washington, hem Mısırda hem de Tunusta, Hüsnü Mübarek ile Zeynel Abidin Bin Alinin devrilmesinin ardından durumu istikrara kavuşturmak için, umutlarını İslamcı güçlere bağlamıştı. Suriyedeki Müslüman Kardeşler, Obama yönetiminin, El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesinin ve diğer Selefi grupların etkisini engelleme aracı olarak desteklediği "ılımlı" İslamcı eğilimlerden biriydi.
Bu nedenle, Raphaël Lefèvre tarafından yönetilen etkili düşünce kuruluşu Carnegie Endowment, 15 Mayısta, Müslüman Kardeşleri "Suriyenin en örgütlü grubu... Müslüman Kardeşler, geniş bir İslamcı koalisyonun ağırlık merkezi olacak; onun ülke içinde yükselen grafiği İslamcı yörüngeyi yeniden merkeze kaydırıyor" sözleriyle anlattığı bir makale yayımlamıştı.
Mısır, şimdi, askeri cunta ile Müslüman Kardeşlerin destekleyicileri arasında, işçi sınıfının kitlesel seferberliklerinin ortasında yaşanan ve Mısır kapitalizminin temellerini tehdit eden hizipsel bir çatışmaya sürükleniyor.
Mısır ordusu, varlığını Washingtona bağlı olarak sürdürdüğü için, ABDnin -önce Libyada ve şimdi Suriyede- rejim değişikliğine yönelik girişimlerinin bütünüyle arkasında durmaktadır. Bununla birlikte, ordu, özellikle de İslamcıların ve ordu önderliğinin kapitalist sınıfın güçlü rakip kesimlerini oluşturduğu Mısırda, Mursinin ABD yanlısı duruşuna yönelik artan kitlesel muhalefetin ortasında, Suriyedeki savaşı açıkça bir cihat olarak tasarlayan Müslüman Kardeşler ile ilgileniyordu.
Müslüman Kardeşlerin ruhani önderi Yusuf El Karadavi, Sünnilere, Suriyedeki Alevilere ve Şiilere karşı cihad başlatması çağrısı yapan ilk kişiydi. Ardından, Mursi, 15 Haziranda, Kahiredeki Sünni din adamları tarafından düzenlenen 20.000 kişilik bir gösteriye katıldı ve orada Suriye ile bütün diplomatik ilişkileri kesmiş olduğunu açıkladı. Mursi, Washington ile onun Avrupadaki ve Ortadoğudaki müttefiklerinin Suriyeye doğrudan müdahalesinin başlangıcı olacak bir uçuşa yasak bölge uygulamasını desteklediğini sözlerine ekledi.
Mursi, bu tavrın, resmen ayaklanmayı silahlandırma politikasına yönelmiş olan ABDyi memnun edeceğini sandı. Bununla birlikte, askeri kaynaklara göre, o konuşma, çok sayıda general açısından "bardağı taşıran son damla" ve "ulusal güvenliğin kırmızı çizgisi" idi. Bir subay, "devletin büyük bir krizden geçtiği bir dönemde düzenlenen Suriye konferansı silahlı kuvvetleri endişelendirdi" dedi.
Uluslararası Kriz Grubu ile çalışan bir uzman olan Yasser El-Şimi, Mursinin çağrısının, El Kaide önderi Ayman El Zevahirinin memleketi olan Mısırda yeni bir cihatçılar kuşağı yaratma riski oluşturduğunu söyledi.
Mısırda potansiyel olarak devrimci mücadelelerin patlamasıyla karşı karşıya kalan Obama yönetimi, Mursiye ve Müslüman Kardeşlere sadık kalmak ile Mısırın uzun süredir egemeni orduyla olan tarihsel bağlarına güvenmek arasında seçim yapmak zorundaydı. O, ordunun yanında yer aldı.
Bizzat Esad, bundan, onu iktidardan indirmeye yönelik ABD önderliğindeki çabaların başarısız olduğu sonucuna vardı. Esad, iktidar yanlısı Al Tawra gazetesinin 4 Temmuz tarihli sayısında yayımlanan röportajında, bir model olarak "siyasi İslam"ın çöküşünü ilan edecek kadar ileri gitti ve iç savaşta zafer öngördü.
Esad, İslamcı karşıtlarının Suriyeyi ortadan kaldırmaya ve "başarısız bir devlet" yaratmaya kalkıştıklarını ama bunu başaramadıklarını söyledi. Esad sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi, yalnızca doğrudan bir yabancı müdahale durumu değiştirebilir. Ama birçok ülkeden, bunu yapma konusunda çekince ve itirazlar geliyor. Bu yüzden, kararlılıkla ve bilinçle bu aşamanın üstesinden gelirsek, artık korkacağımız bir şey kalmaz."
ABD, kuşkusuz artan zorluklarla karşı karşıya ama Esadın Suriyedeki ABD saldırısının başarısızlığa uğratılmış olduğunu iddia etmesi bir hayaldir. Suriyede ve İranda rejim değişiklikleri Washingtonın stratejik hedefleridir; ABD, Mursinin doğrudan yazgısı ve bölgede Müslüman Kardeşlerin yakasını bırakmayan sorunlar ne olursa olsun, çok sayıda İslamcı yönetimle ittifakını sürdürmektedir.
ABDnin müttefikleri arasında Mursinin devrilmesine ilişkin tutum, kesinlikle genelgeçer değildir. Kendilerine göre, iç ve dış siyasi çıkarlarına en uygun tavrın hangisi olduğuna bağlı olarak, onların bir kesimi düşmanca tavır alırken, diğerleri bunu daha az yapıyor.
Türkiyenin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Mursinin devrilmesini mahkum etti. Parlamentoda yaptığı ve Mursinin devrilmesini bir darbe olarak betimleyemediği için "samimiyet testinden sınıfta kalan" Batıya saldırdığı konuşmasında, "darbeler, açıkça, demokrasinin düşmanıdır" dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) başındaki Erdoğan, iktidara geldiği 2002 yılından itibaren, ülkesinin laik-milliyetçi ordusuyla sürekli bir mücadele içindeydi. O, darbe planları suçlamasıyla yüzlerce subayı tutuklattı. Erdoğan, geçtiğimiz haftalarda, hiçbir yerde Mısır ölçeğinde olmasa da, Türkiyenin şimdiye kadarki laik toplumunun İslamlaştırılmasına karşı çıkan kitlesel bir muhalefetle karşılaştı.
Suudi Arabistan ve Katar, genel olarak Müslüman Kardeşlerin destekleyicileri olarak görünüyor ama gerçek durum daha karmaşık.
Suriyede, Suudi Arabistan, Washingtona danışarak, özenle seçilmiş gruplara arka çıkmakta; Müslüman Kardeşler gibi, kendi güvenliği için olası bir tehdit saydığı gruplara yardım etmemektedir. Suudi Arabistan, Bahreyn gibi, kendi sınırları içinde yaşayan büyük bir ezilen Şii nüfus ile başa çıkmak zorunda.
Katar, şimdiye kadar, El Nusra Cephesi gibi çok sayıda başka grubun yanı sıra, Müslüman Kardeşleri desteklemektedir. Onun uydu üzerinden yayın yapan TV kanalı El Cezire, düzenli olarak El Karadavinin vaazlarını yayımlıyordu ve Mısırlı generaller tarafından kapatıldı.
Bununla birlikte, hem Riyad hem de Doha, Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK) tarafından atanmasının ardından, Başbakan Adli Mansuru kutlamayı ihmal etmedi.
Mursinin alaşağı edilmesinden iki gün önce, 2 Temmuzda, Birleşik Arap Emirlikleri, Müslüman Kardeşler bağlantılı El-Islahın hükümeti devirmek için komplo kurmakla suçlanan 68 üyesini, çoğu 7 ile 10 yıl arası olmak üzere hapse attı. Aralarında 13 kadının bulunduğu 26 kişi ise beraat etti. Artık ülkede olmayan 8 davalı 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davalılar, ülkedeki büyüyen muhalefet hareketinin parçasıydı.
Tüm bunlar olurken, Suriyeli muhalifler, çekişen bölgesel güçlerin kendi egemenliklerini garantiye almayı amaçlayan çabalarının ortasında, Batı desteğinden yararlanmaya devam ediyorlar. Kuzeybatı Suriyedeki bir aşiret reisi olan Ahmed Jarba, Suriye Ulusal Koalisyonunun (SUK) bu hafta Türkiyede yapılan toplantısında, onun yeni başkanı seçildi.
Jarba, Suudi Arabistana bağlı ve bu yüzden Müslüman Kardeşlere düşman. O, Katar ile müttefik olan işadamı Mustafa Sabbahı küçük bir farkla yenilgiye uğrattı. Müslüman Kardeşlerden Muhammed Faruk Tayfur, üç başkan yardımcılığından birine seçildi. SUK, bir kez daha, Batılı devletlere ve Birleşmiş Milletlere, muhalefetin en önemli kalesi olan kuşatma altındaki Humusa yardım için "doğrudan müdahale" çağrısı yaptı.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|