DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
Mısır ordusu hükümeti kuramazken kitlesel gösteriler ve çatışmalar sürüyor
Alex Lantier
9 Temmuz 2013
İngilizceden çeviri (8 Temmuz 2013)
İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiye karşı Çarşamba günü gerçekleşen ABD destekli darbenin ardından, kitlesel gösteriler sürüyor. Askeri cunta, Mursinin Müslüman Kardeşler örgütüne yönelik baskıda ısrar ederken, darbeyi destekleyen İslamcı partilerin koltuk kavgalarının ortasında sivil bir kukla hükümet kurmayı başaramadı.
Mısırın tamamında Cuma günü gerçekleşen, en az 36 kişinin öldürüldüğü ve 1.400 kişinin yaralandığı şiddetli çatışmaları, haftasonu gösterileri izledi. Pazar günü, Müslüman Kardeşlerin binlerce destekleyicisi darbeyi protesto etmek için Kahirenin kenar mahallelerinden Heliopolisdeki Salah Salem Caddesini kapatırken, Mursi karşıtı yüz binlerce gösterici Kahirenin merkezindeki Tahrir Meydanını doldurdu.
Protestolar ve çatışmalar, Mısırın ikinci büyük kenti İskenderiyede de devam etti. Cumartesi günü, İskenderiyede iki genci bir binadan aşağı atan ve İslamcı destekleyiciler olduğuna inanılan kişilere ait görüntüler YouTubeta dağıtıma sokuldu. Mısırın sekizinci ve onuncu büyük kentleri Mansura ile Tantada da Mursi yandaşları ile karşıtları arasında çatışmalar yaşandı.
İslamcı güçlerin askeri darbeye karşı silahlı direnişinin, Mısırı iç savaşa sürüklenmekle tehdit etme noktasına tırmandığının işaretleri de söz konusu. Aşırı sağcı İslamcı bir parti ve Mısır içinde terörist saldırılar örgütlemiş olan İslamcı Cemaat, dün, yeni atanmış Cumhurbaşkanı Adli Mansurun görevden alınması çağrısında bulundu.
Söylendiğine göre, Mısırlı İslamcılar, cuntaya karşı silahlı direniş örgütlemek için, komşu Libyadaki milis örgütü Ensar El Şeriatın bir kolunu Mısırda örgütlüyorlar. Ensar El Şeriat, 2011de NATO önderliğinde başlatılan savaşta Albay Muammer Kaddafiye karşı savaşmıştı. Örgüt, ardından, Eylül 2012de Bingazideki ABD büyükelçiliğine yapılan saldırıların zanlısıydı.
Çatışmalar, İslamcılara desteğin merkezlerinden Sina Yarımadasında da sürüyor. Cumartesi günü, dört ordu kontrol noktasına saldırıldı ve Ürdüne gaz taşıyan bir boru hattı bombalandı. Kıpti Hristiyan papazı Mina Abud Şarveenin öldürülmesinin ardından, dinsel / mezhepsel bir katliamın yoğunlaşması korkusu arttı.
Dün, Sina merkezli Selefi Cihat grubu, Sinanın "ülkeyi tahrip eden son gelişmeler"den etkilendiğini ifade ettiği bir açıklama yaptı. Grup, Mısır ordusunun ve polisinin "baskıcı uygulamalarına" yönelik saldırı tehdidinde bulundu.
Sürmekte olan protestolar ve Mursinin devrilmesi, büyük ölçüde, Şubat 2011de ABD destekli diktatör Hüsnü Mübarekin devrilmesine yol açan güçlü grev dalgasını yeniden başlatarak, geçtiğimiz yıl boyunca artmış ve Mısırı sarsmış olan güçlü işçi sınıfı mücadeleleri dalgasının bir sonucudur.
Mısırdaki Uluslararası Kalkınma Merkezinin en son araştırmalarına göre, geçen yıl, ekonomik taleplerle 3.817 grev ve gösteri yaşandı ve bunların büyük çoğunluğu (yüzde 71i) Mursinin Haziran 2012de seçilmesinden sonra ortaya çıktı.
Bu eğilim, bu yıl hızlandı ve Mısır, 2013ün yalnızca ilk beş ayı içinde 5.544 grev ve onlarla bağlantılı gösteriye tanık oldu. Bunların bir kesimi, Şubat ayındaki Sohna liman işçilerinin sürekli iş talebiyle başlattığı grevde ya da Nisan ayındaki demiryolu grevinde olduğu gibi, Batılı büyük medyada kısaca yer aldı; bu mücadelelerin büyük çoğunluğu hakkında ise hiçbir haber yapılmadı.
Mursi karşıtı muhalefet işçi sınıfı içinde büyüdüğü için, ABD dış politika kurumunun etkili kesimleri ve Mısır egemen sınıfı, İslamcı cumhurbaşkanının gitmesi gerektiği sonucuna vardı. Kendisine yılda 1,3 milyar dolarlık mali destek sağlayan Pentagon ile yakın işbirliği içinde faaliyet gösteren Mısır ordusu, Mursiyi alaşağı etti, onu ev hapsine aldı ve Müslüman Kardeşlerin yüzlerce önderi hakkında tutuklama kararı çıkarttı.
Mursinin devrilmesi Mısırda halkın geniş kesiminin desteğini alırken, onun yerini almış olan cunta, ABD dış politikasına ve bankaların çıkarlarına göre hizalanmış ordu tarafından yönlendirilen bir yönetimdir. Darbeyi örgütleyenlerin ilk hedefi Müslüman Kardeşler iken, amaçları işçi sınıfı içindeki kaynamaya son vermek, yakıt ve tahıl fiyatlarını Mısırın yoksul halkının onları satın alabileceği düzeyde tutan devlet sübvansiyonlarını kaldırmak ve Washingtonın Ortadoğu savaşlarına yönelik halk muhalefetini ezmektir.
Halkı Mursiye karşı mücadeleye sürükleyen hedeflere, bu yönetimi destekleyerek değil; işçileri ABD emperyalizmine ve onun Ortadoğudaki kapitalist müttefiklerine karşı mücadelede birleştirerek ulaşılabilir.
Ordunun darbesinin gerici karakterinin en açık işareti, Washingtonın desteğidir. Obama yönetimi, onu darbe olarak tanımlamaktan kaçınmaktadır; zira bunu yapması, ABDnin Mısır ordusuna olan parasal desteğinin kesilmesini tetikleyebilirdi. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Cumartesi günü, Mısır Savunma Bakanı ve cuntanın önderi General Abdul Fattah el-Sisi ile konuştu ve ona, Mısırda barışçıl bir siyasi "geçiş"i düzenlemesi için çağrı yaptı.
Bu çağrı, cuntadan seçimleri örgütlemesini isteyen New Jerseyden Demokrat Partili Senatör ve Senatonun Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Robert Menendez tarafından yinelendi: "Ordunun, bizim, iktidarın mümkün olan en kısa sürede sivil bir yönetime devredilmesini istediğimizi çok açık bir şekilde anladığından emin olmalıyız. Bana göre, bütün partileri içinde yer almaya teşvik ettiğimiz ve mümkün olan en kısa sürede seçimlere gideceğimiz bir süreci başlatmalıyız."
Ordunun, Ulusal Kurtuluş Cephesinin önderi Muhammed El Baradeyi başbakanlığa seçtiğine ilişkin yinelenen açıklamaların ardından, Mısırda devlet eliyle yayımlanan günlük gazete El Ahram, hükümet kurma görüşmelerinde başarılı bir sonuca varılamadığını bildirdi. Başbakanlığa, onun yerine, Genel Yatırım Kurulu yetkilisi Ziad Bahaa El Din önerilmişti. El Baradey, şimdi, cumhurbaşkanlığı yardımcılığı için düşünülüyor.
Mısır Sosyal Demokrat Partisinin kurucu üyelerinden El Din, bu kararın "nihai ya da resmi olmadığını" söyledi.
El Baradeyin cunta içinde bir mevki peşinde koşması, onun siyasi manevralarının sinikliğini gözler önüne sermektedir. O, geçtiğimiz yılki cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında, kötü sonuçlar alacağını gördükten sonra aday olmayacağını açıklamış ve seçimleri daha iyi koşullar altında gerçekleştirmediği için orduyu eleştirmişti: "Vicdanım, demokratik bir çerçevede gerçekleşmedikçe, cumhurbaşkanlığına ya da bir başka resmi makama aday olmama izin vermiyor."
Şimdi, El Baradeyin "vicdan"ı, onu açık bir askeri darbeye dayanarak kurulan bir hükümette çeşitli mevkiler peşinde koşmaya teşvik ediyor. El Baradeyin rolü, askeri yönetimin tanınmasını ve ulusal bütçeyi dengelemek için sosyal harcamalarda yapılacak büyük kesintiler karşılığında Mısırda yatırımları arttırmada kullanılacak olan Uluslararası Para Fonundan alınacak borçları garantiye almak için eski bir BM görevlisi olarak onun deneyiminden yararlanmak olacaktır.
İsrailde yayımlanan HaaretzĀ gazetesi, şöyle yazıyor: "El Baradeyin uluslararası kamuoyunda iyi tanınması ve diplomatik deneyimi, dünyayı, Muhammed Mursinin ve Müslüman Kardeşlerin iktidardan indirilmesinin bir darbe değil de halk devrimi olduğuna inandırma yönündeki çabalarında yeni yönetime çok yardımcı olacak. Bu tanınma, eğer Mısır, Amerikan askeri yardımının sürmesini ve Uluslararası Para Fonuna yeniden borç başvurusu yapmayı istiyorsa, son derece önemli."
El Baradeyin başbakanlığa atanmasına karşı direniş, asıl olarak, ordunun, Selefi grupların cuntaya karşı silahlı direnişe yönelmesini önlemek için koalisyonun bir parçası olarak tutmak istediği Selefi Nur Partisinden geldi. Bu partinin ordunun koalisyonunda yer alması, darbenin gerici karakterinin bir diğer kanıtıdır.
Nur Partisinin başkan yardımcısı Bassem El Zaraka, El Hayat TVde, partisinin El Baradeye muhalefetini, "El Baradey, Nur Partisinin desteklemediği laik bir devlet görüşüne sahip." diyerek açıkladı.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|