DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler
Yazıcıya hazırla
2013 başlarken: Egemen çevrelerde kaygı havası
Nick Beams
14 Ocak 2013
İngilizceden çeviri (3 Ocak 2013)
Yeni yıl başlarken, egemen çevrelerde dünya ekonomisinin durumuna, artan jeo-politik gerilimler ve olası büyük toplumsal mücadelelere ilişkin bir kaygı var. Britanyada yayımlananEconomistin belirttiği gibi, "İranın nükleer tesisleri konusundaki hesaplaşmadan Avro Bölgesinin felaket getiren bir dağılmasına kadar, dünyayı 2013te vurabilecek felaketleri düşünmek zor değil."
Başlıca kaygı nedeni, dünya kapitalist ekonomisinin durumu. Mali krizin ilk işaretlerinden altı; 2008deki kıırlmadan ise dört yıldan fazla zaman sonra, küresel ekonomide bir "toparlanma" her zamankinden daha uzak.
YineEconomistin sözcükleriyle aktarırsak: "Küresel mali krizin patlamasından altı yıl sonra gerilemenin geride kalacağını ve ekonominin harekete geçeceğini düşünebilirsiniz. Oysa bunun yerine, Japon-tarzı bir uzun vadeli durgunluk dünyayı kuşatacakmış gibi görülüyor."
Avro bölgesi ekonomisi küçülüyor, Birleşik Krallık bir çift dipli durgunluk yaşıyor ve yüz yıldan uzun süredir en kötü "toparlanma"sının ardından bir kez daha batabilir; Japonya ise son 15 çeyrekte, eksi büyüme yaşadığı yedinci çeyrekten geçiyor. Yalnızca yüzde iki büyüyen, durgunluğun eşiğindeki ABD ekonomisinin büyük ekonomiler içinde tek "olumlu şey" olarak değerlendirilmesi, krizin çapına ilişkin ölçütlerden biridir.
Aynı zamanda, Çinin, Hindistanın ve diğer "yükselen piyasalar"ın yeni bir büyüme zemini oluşturabileceğine ilişkin umutlar da, geçtiğimiz 12 ay içinde ortadan kayboldu.
Financial Times, dünya ekonomisinin durumuna ve 2013e ilişkin beklentiler üzerine yorumunda, büyüme yarışındaki en üst basamakları Libya ile Güney Sudanın paylaşacağını, doğal kaynak zengini Moğolistanın ise üçüncü sırayı alacağını belirtti.
Economist, okurlarına, "küresel belirsizlik" kaygısından kurtulmak istiyorlarsa, [Çinin iki özel yönetim bölgesinden] Makaonun kumar merkezi için öngörülen yüzde 14lük büyüme oranına bakabileceklerini söylüyor. Bu yorum, ironik bir amaç taşımasına karşın, spekülasyonun küresel kapitalizm içinde oynadığı merkezi role uygundur.
Geçen yıl, dünya ekonomisinin yüzde 60tan fazlasını kapsayan ABDnin, Birleşik Krallıkın, Avrupa Birliğinin ve Japonyanın merkez bankalarının şu ya da bu biçimde "parasal genişleme" ile -gerçekte mali krizi atlatabileceği varsayılan büyük müktarda para basarak kumar oynama ile- uğraşmasıyla sona erdi.
Ama bu önlemler, ekonomik büyümeyi yeniden sağlamak şöyle dursun, yalnızca, çok daha derin mali krizlere ve küresel kur ve ticaret çatışmalarının yoğunlaşmasına zemin oluşturuyor. ABD Merkez Bankasının politikaları, bu bakımdan son derece önemlidir. Dünya kapitalizminin tarihinde, küresel mali sistemin zeminini oluşturan rezerv paranın merkez bankası, hiçbir zaman, o paranın değerini düşürmeye kalkışmamıştı.
Bun akarşılık, küresel ekonominin derinleşen sorunları, jeo-politik gerilimleri arttırmaktadır. Büyük siyasi ve muhtemelen askeri çatışmaları ateşleyebilecek giderek artan sayıda parlama noktası söz konusu.
Geçtiğimiz yıl, Obama yönetimi "Asyaya dönüş" adlı merkezi oluşturan Çin karşıtı adımları attığında, tüm Doğu Asya bölgesindeki gerilimlerin hızla arttığını gördük. ABD tarafından cesaretlendirilen Filipinler ve Vietnam, Doğu Çin Denizinde Çine kaşı iddialar ileri sürdüler.
Hem Japonyanın hem de Çinin siyasi önderlikleri, kötüleşen ekonomik koşullara, toplumsal hoşnutsuzluğun yönünü değiştirmek amacıyla milliyetçiliğe başvurarak yanıt verdiler. Bu gerilimlerin odağı, her iki ülkenin de hak iddia ettiği, tartışmalı Sekaku/Diaoyu adalarıdır. Şimdiye kadar, doğrudan askeri çatışmalardan kaçınıldı ama -özellikle de ABDnin, askeri bir saldırı karşısında Japonyanın arkasında olacağını açıkladığı koşullar altında- herhangi bir çatışma hızla kontrol dışına çıkabilir.
Ürkütücü "tarihsel öfkeler"e dikkat çekenFinancial Times, kısa süre önce, "Kuzeydoğu Asya yıllardır böylesi korkutucu görünmemişti" uyarısında bulundu.
Ortadoğuda, Suriyeye yönelik emperyalist destekli saldırı, gerilimleri tüm bölgede arttırmakla kalmayacak; küresel sonuçlara yol açacaktır. İsrailin, ABDnin ya da her ikisinin birlikte İrana yönelik doğrudan saldırı planlarını gündeme getirmesi kesin.
Aynı zamanda, büyük devletlerin kıtanın kaynaklarına egemen olma ve Çinin artan stratejik etkisine karşı koyma peşinde koştuğu Afrikada yeni bir kapışma söz konusu.
Tarih, kuşkusuz kendisini yinelemez ama salınımlar söz konusudur. İçinde bulunduğumuz dönem, giderek artan bir şekilde, dünya ekonomisindeki büyük bir gerilemeye büyük devletler arasında artan rekabetin eşlik ettiği, 1914te I. Dünya Savaşının patlamasına yol açan yüz yıl önceki döneme benzemektedir.
2013 yılı, aynı zamanda, her ülkede işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarına yönelik artan saldırıların sonucu olarak, büyük toplumsal ve sınıfsal mücadeleler getirecektir.
Egemen sınıflar ekonomik çöküşe çözüm oluşturacak politikalara sahip değiller ama onların acımasızca uyguladıkları kesin bir stratejileri var. Bu stratejinin amacı, işçi sınıfının toplumsal konumunu gerileterek, kâr sisteminin kireçlenmiş atardamarlarına yeni servet pompalamaktır.
Hangi isim altında sürdürülürse sürdürülsün (ABDde "mali uçurum", Avrupada ekonomik "reform" ve "yeniden yapılanma" ya da Avustralyada "Asya yüzyılı"nın zorluklarını göğüsleme), bu strateji, II. Dünya Savaşı sonrası dönemin bütün toplumsal kazanımlarını oratadan kaldırmayı amaçlıyor.
Bu toplumsal yıkım programına ve ona eşlik eden savaş tehlikesine karşı yarım yamalak önlemlerle ya da bir takım ekonomik iyileşmelerin durumu hafifleteceğine ilişkin yanlış umutlarla mücadele edilemez. Ona karşı, uluslararası işçi sınıfını kapitalizme karşı birleştiren devrimci sosyalist bir program temelinde mücadele edilebilir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|