World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler

Yazıcıya hazırla

2013 başlarken: Egemen çevrelerde kaygı havası

Nick Beams
8 Ocak 2013
İngilizce’den çeviri (3 Ocak 2013)

Yeni yıl başlarken, egemen çevrelerde dünya ekonomisinin durumuna, artan jeo-politik gerilimler ve olası büyük toplumsal mücadelelere ilişkin bir kaygı var. Britanya’da yayımlananEconomist’in belirttiği gibi, "İran’ın nükleer tesisleri konusundaki hesaplaşmadan Avro Bölgesi’nin felaket getiren bir dağılmasına kadar, dünyayı 2013’te vurabilecek felaketleri düşünmek zor değil."

Başlıca kaygı nedeni, dünya kapitalist ekonomisinin durumu. Mali krizin ilk işaretlerinden altı; 2008’deki kıırlmadan ise dört yıldan fazla zaman sonra, küresel ekonomide bir "toparlanma" her zamankinden daha uzak.

YineEconomist’in sözcükleriyle aktarırsak: "Küresel mali krizin patlamasından altı yıl sonra gerilemenin geride kalacağını ve ekonominin harekete geçeceğini düşünebilirsiniz. Oysa bunun yerine, Japon-tarzı bir uzun vadeli durgunluk dünyayı kuşatacakmış gibi görülüyor."

Avro bölgesi ekonomisi küçülüyor, Birleşik Krallık bir çift dipli durgunluk yaşıyor ve yüz yıldan uzun süredir en kötü "toparlanma"sının ardından bir kez daha batabilir; Japonya ise son 15 çeyrekte, eksi büyüme yaşadığı yedinci çeyrekten geçiyor. Yalnızca yüzde iki büyüyen, durgunluğun eşiğindeki ABD ekonomisinin büyük ekonomiler içinde tek "olumlu şey" olarak değerlendirilmesi, krizin çapına ilişkin ölçütlerden biridir.

Aynı zamanda, Çin’in, Hindistan’ın ve diğer "yükselen piyasalar"ın yeni bir büyüme zemini oluşturabileceğine ilişkin umutlar da, geçtiğimiz 12 ay içinde ortadan kayboldu.

Financial Times, dünya ekonomisinin durumuna ve 2013’e ilişkin beklentiler üzerine yorumunda, büyüme yarışındaki en üst basamakları Libya ile Güney Sudan’ın paylaşacağını, doğal kaynak zengini Moğolistan’ın ise üçüncü sırayı alacağını belirtti.

Economist, okurlarına, "küresel belirsizlik" kaygısından kurtulmak istiyorlarsa, [Çin’in iki özel yönetim bölgesinden] Makao’nun kumar merkezi için öngörülen yüzde 14’lük büyüme oranına bakabileceklerini söylüyor. Bu yorum, ironik bir amaç taşımasına karşın, spekülasyonun küresel kapitalizm içinde oynadığı merkezi role uygundur.

Geçen yıl, dünya ekonomisinin yüzde 60’tan fazlasını kapsayan ABD’nin, Birleşik Krallık’ın, Avrupa Birliği’nin ve Japonya’nın merkez bankalarının şu ya da bu biçimde "parasal genişleme" ile -gerçekte mali krizi atlatabileceği varsayılan büyük müktarda para basarak kumar oynama ile- uğraşmasıyla sona erdi.

Ama bu önlemler, ekonomik büyümeyi yeniden sağlamak şöyle dursun, yalnızca, çok daha derin mali krizlere ve küresel kur ve ticaret çatışmalarının yoğunlaşmasına zemin oluşturuyor. ABD Merkez Bankası’nın politikaları, bu bakımdan son derece önemlidir. Dünya kapitalizminin tarihinde, küresel mali sistemin zeminini oluşturan rezerv paranın merkez bankası, hiçbir zaman, o paranın değerini düşürmeye kalkışmamıştı.

Bun akarşılık, küresel ekonominin derinleşen sorunları, jeo-politik gerilimleri arttırmaktadır. Büyük siyasi ve muhtemelen askeri çatışmaları ateşleyebilecek giderek artan sayıda parlama noktası söz konusu.

Geçtiğimiz yıl, Obama yönetimi "Asya’ya dönüş" adlı merkezi oluşturan Çin karşıtı adımları attığında, tüm Doğu Asya bölgesindeki gerilimlerin hızla arttığını gördük. ABD tarafından cesaretlendirilen Filipinler ve Vietnam, Doğu Çin Denizi’nde Çin’e kaşı iddialar ileri sürdüler.

Hem Japonya’nın hem de Çin’in siyasi önderlikleri, kötüleşen ekonomik koşullara, toplumsal hoşnutsuzluğun yönünü değiştirmek amacıyla milliyetçiliğe başvurarak yanıt verdiler. Bu gerilimlerin odağı, her iki ülkenin de hak iddia ettiği, tartışmalı Sekaku/Diaoyu adalarıdır. Şimdiye kadar, doğrudan askeri çatışmalardan kaçınıldı ama -özellikle de ABD’nin, askeri bir saldırı karşısında Japonya’nın arkasında olacağını açıkladığı koşullar altında- herhangi bir çatışma hızla kontrol dışına çıkabilir.

Ürkütücü "tarihsel öfkeler"e dikkat çekenFinancial Times, kısa süre önce, "Kuzeydoğu Asya yıllardır böylesi korkutucu görünmemişti" uyarısında bulundu.

Ortadoğu’da, Suriye’ye yönelik emperyalist destekli saldırı, gerilimleri tüm bölgede arttırmakla kalmayacak; küresel sonuçlara yol açacaktır. İsrail’in, ABD’nin ya da her ikisinin birlikte İran’a yönelik doğrudan saldırı planlarını gündeme getirmesi kesin.

Aynı zamanda, büyük devletlerin kıtanın kaynaklarına egemen olma ve Çin’in artan stratejik etkisine karşı koyma peşinde koştuğu Afrika’da yeni bir kapışma söz konusu.

Tarih, kuşkusuz kendisini yinelemez ama salınımlar söz konusudur. İçinde bulunduğumuz dönem, giderek artan bir şekilde, dünya ekonomisindeki büyük bir gerilemeye büyük devletler arasında artan rekabetin eşlik ettiği, 1914’te I. Dünya Savaşı’nın patlamasına yol açan yüz yıl önceki döneme benzemektedir.

2013 yılı, aynı zamanda, her ülkede işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarına yönelik artan saldırıların sonucu olarak, büyük toplumsal ve sınıfsal mücadeleler getirecektir.

Egemen sınıflar ekonomik çöküşe çözüm oluşturacak politikalara sahip değiller ama onların acımasızca uyguladıkları kesin bir stratejileri var. Bu stratejinin amacı, işçi sınıfının toplumsal konumunu gerileterek, kâr sisteminin kireçlenmiş atardamarlarına yeni servet pompalamaktır.

Hangi isim altında sürdürülürse sürdürülsün (ABD’de "mali uçurum", Avrupa’da ekonomik "reform" ve "yeniden yapılanma" ya da Avustralya’da "Asya yüzyılı"nın zorluklarını göğüsleme), bu strateji, II. Dünya Savaşı sonrası dönemin bütün toplumsal kazanımlarını oratadan kaldırmayı amaçlıyor.

Bu toplumsal yıkım programına ve ona eşlik eden savaş tehlikesine karşı yarım yamalak önlemlerle ya da bir takım ekonomik iyileşmelerin durumu hafifleteceğine ilişkin yanlış umutlarla mücadele edilemez. Ona karşı, uluslararası işçi sınıfını kapitalizme karşı birleştiren devrimci sosyalist bir program temelinde mücadele edilebilir.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır