Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
2013te Asya
Peter Symonds
23 Ocak 2013
İngilizceden çeviri (18 Ocak 2013 )
Asyalı işçi sınıfı ve ezilen kitleler derinleşen bir ekonomik ve toplumsal kriz ve yükselen savaş tehlikesiyle karşı karşıyalar. Egemen sınıflar milliyetçilik ve militarizm zehirine başvururken, işçilerin sosyalist enternasyonalizm temelindeki birliği acil bir gereklilik haline gelmektedir.
Yeni bir dünya savaşının fay hatları, hiçbir yerde, Asyada olduğundan daha belirgin değil. Obama yönetiminin "Asya-Pasifike dönüş"ü, Çini kontrol altına almak amacıyla eski askeri müttefikleri güçlendirdiği, yeni stratejik ortaklıklar oluşturduğu, yeni üs anlaşmaları yaptığı ve askeri varlıkları yeniden yerleştirdiği için, jeopolitik gerilimleri arttırmıştır.
Müttefiklerini, kendi çıkarlarını saldırgan bir şekilde ileri sürmeye teşvik eden ABD, bölge çapındaki parlama noktalarını kızıştırmaktadır. Washington tarafından teşvik edilen Filipinler ve Vietnam, Güney Çin Denizinde Çin ile olan hükümranlık tartışmasında kendi pozisyonlarını güçlendirmek için, bir Güneydoğu Asya ülkeleri cephesi oluşturmaya çalışıyor. Güney Kore, ABDnin desteğiyle, Kore Yarımadasındaki gerilimi yüksek tutmayı sağlayacak şekilde, Kuzey Kore ile ilişkileri geliştirmeye yönelik önceki Günışığı Politikasına son verdi.
ABD dış politikasının pervasızlığı, Japonya ile Çin arasında, Doğu Çin Denizindeki tartışmalı Senkaku/Diaoyu adaları üzerine patlamış olan anlaşmazlıkta özellikle belirgindir. Tokyonun bu kayalıkları "ulusallaştırdığı" Eylül ayından bu yana, Japon ve Çin donanmalarına bağlı gemiler ve uçaklar yakın sularda ve hava sahasında riskli hamlelerle uğraşmaktadır. Herhangi bir kaza, dünyanın üç büyük ekonomisini (ABD, Çin ve Japonya) kapsayan bir çatışmaya dönüşme tehlikesine işaret etmektedir.
Obama yönetiminin ikiyüzlülüğü sınır tanımıyor. ABD Dışişleri Bakan yardımcısı Kurt Campbell, dün, ABD Japonyanın "ada savunusu"nu güçlendirmek için onunla birlikte ortak tatbikatlar yaptığı sırada, ada ile ilgili tartışmada "kazanmak için soğukkanlı olma" çağrısı yaptı. Amerikalı yetkililer, Washingtonın bölgesel anlaşmazlıklarda "tarafsız" olduğunu ilan ederken, sürekli olarak, ABDnin adalar üzerinde herhangi bir çatışma durumunda askeri olarak Japonyanın yanında yer alacağını tekrarlıyorlar.
ABD, Tokyoyu Pekin ile çatışmaya iterek, geçen ayki seçimlere egemen olan ve Başbakan Shinzo Abe başkanlığında sağcı bir hükümetin kurulmasıyla sonuçlanan Japon milliyetçiliğinin ve militarizminin yeniden canlanmasına yardımcı olmuştur. Bu hükümet, göreve gelmesini izleyen birkaç hafta içinde, askeri harcamalarda on yıl içindeki ilk artışı ilan etti, tartışmalı adaların etrafındaki Japon askeri güçlerini takviye etti ve Güneydoğu Asyadaki ekonomik ve stratejik bağlarını güçlendirmek için diplomatik bir atak başlattı.
Abe, Japonyanın Öz savunma Güçlerini Japon emperyalizminin çıkarlarını takip etme becerisine sahip "normal bir ordu"ya dönüştürmek için, ülkenin savaş sonrası anayasasının sözde barış yanlısı maddesini değiştirme niyetinde. Japon militarizminin yeniden ortaya çıkması, Filipin hükümetinin Tokyo ile daha yakın işbirliğini duyurmasıyla ve Çini dengeleyici bir güç olarak, "askeri açıdan daha güçlü Japonya"yı açıkça desteklemesiyle birlikte, bölgesel dengeleri şimdiden değiştiriyor.
Obamanın Asyaya "dönüş"ünün ardındaki itici güç, derinleşen küresel ekonomik krizdir. ABD, küresel egemenliğini, özellikle de küreselleşmiş üretim için merkezi konumda olan Asyada sürdürmek için, ekonomik gerilemesini askeri güç kullanarak önlemeye çalışıyor. Bununla birlikte, bağımsız bir ekonomik büyüme motoru olmanın çok uzağındaki Asya ekonomileri, şimdi, Avrupa ve Amerikan ihracat pazarlarındaki ani düşüşten zarar görüyor. 2012de, Çindeki büyüme oranı keskin bir şekilde yüzde 10,4ten yüzde 7,7ye; Hindistanda ise yüzde 8,9dan yüzde 5,5e geriledi. Japonya bir kez daha durgunluk içinde.
Asyadaki egemen sınıflar, Avrupa ve Amerikadaki gibi, artan ekonomik sorunlarına ilişkin yalnızca bir çözüme sahipler: krizin ekonomik yükünü içeride işçi sınıfının, dışarıda ise rakiplerinin sırtına yıkmaya kalkışmak. Hükümetler, kendi kemer sıkma önlemleri sonucunda tırmanan toplumsal gerilimleri dış "düşman"a yönlendirme planı peşinde koştukça, tehlikeli milliyetçi öfke tüm bölgede yükseliyor.
Japonyadaki ve Çindeki egemen seçkinler tarafından, ekonomileri küçüldükçe kışkırtılan milliyetçi yaygara, onların toplumsal altüst oluş karşısındaki korkularından kaynaklanmaktadır. Benzer biçimde, Hindistan ile Pakistan arasında Keşmirde yaşanan ve daha önce iki savaşa yol açmış olan sınır anlaşmazlığı da, Yeni Delhi ile İslamabad dikkatleri kendi iç krizlerinden saptırmak amacıyla halklar arasında düşmanlığı körüklediği için yeniden alevlenmiştir.
Milliyetçiliğin kabarmasına, ilerleyen bir silahlanma yarışı eşlik ediyor. Washington, Çinin savunma bütçesini ön plana çıkarmayı tercih ederken, askeri harcamalar tüm bölgede artıyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsüne göre, Asya, geçtiğimiz yıl askeri harcamalarda Avrupayı geçmeye başlamış durumda. Çinin, Japonyanın ve Hindistanın 2011 yılındaki savunma bütçeleri, sırasıyla, 89,9 milyar, 58,2 milyar ve 37 milyar ABD Doları idi. Güneydoğu Asya ülkelerinin toplam savunma harcamaları yüzde 13,5 artarak 24,5 milyar ABD Dolarını buldu. ABDnin 670 milyar dolar civarındaki savunma bütçesi, bütün olası rakiplerini gölgede bırakmaya devam ediyor.
Belirgin farklılıklar olmakla birlikte, şimdiki durum, Japon emperyalizminin ekonomik çöküşten sömürgeci istila yoluyla kurtulma peşinde koştuğu 1930ların savaş öncesi dönemini andırmaktadır. Japonyanın Çini işgali, onu ABD emperyalizmi ile tüm Asya-Pasifikte savaşa yol açan bir çatışmaya sokmuştu. Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca, Sovyetler Birliğinin çökmesi, Çindeki kapitalist restorasyon ve Hindistanın serbest-piyasa politikalarına dönmesi, emperyalist düzen içinde kendilerine bir yer edinmeye çalışan, bölgesel rekabeti ve feci bir nükleer çatışma tehlikesini büyük ölçüde arttıran hırslı kapitalist seçkinler yaratmıştır.
Aynı süreç, dünya nüfusunun yarısına ev sahipliği yapan Asyada, işçi sınıfının büyük ölçüde genişlemesine de yol açtı. Tüm dünyadaki sınıf kardeşleriyle birlikte artan toplumsal sefaleti ve savaş barbarlığına saplanmayı, onun ana nedeni olan kapitalizmi ortadan kaldırıp dünya çapında planlı sosyalist bir ekonomiyi kurarak durdurabilecek biricik toplumsal güç işçi sınıfıdır. Bu, her şeyden önce, işçileri uluslararası düzeyde birleştirmek için, milliyetçiliğin ve toplulukçuluğun bütün biçimlerine karşı siyasi bir mücadeleyi gerektirir. Dolayısıyla, işçi sınıfı, Stalinizm ile, özellikle de, onun, proletaryayı ulusal burjuvaziye tabi kılarak birbiri ardına yıkıcı ihanetlerden sorumlu olan Maocu türüyle hesaplaşmalıdır.
Bu, uluslararası Troçkist hareketin 20. yüzyıl boyunca Stalinizme karşı verdiği uzun süreli mücadeleden gerekli derslerin çıkartılması ve devrimci mücadeleleri ilerletmek için tüm Asyada Dördüncü Enternasyonalin Uluslararası Komitesinin şubelerinin inşa edilmesi anlamına gelir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|