DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
Afrika Ulusal Kongresi Marikana cellâtlarını kutsadı
Chris Marsden
15 Ocak 2013
İngilizceden çeviri (24 Aralık 2012)
Afrika Ulusal Kongresinin (AUK) geçen hafta düzenlenen 53. seçimli konferansı Jacob Zumayı yeniden başkan seçti. Zuma, konferans delegelerinin yüzde 75inin oyunu alırken, müttefikleri, partinin en yüksek beş makamı ve Ulusal Yürütme Kurulundaki 80 sandalyenin çoğunu kazandı. Ulusal Maden İşçileri Sendikasının (NUM) önceki başkanı ve şimdi bir milyarder olan Cyril Ramaphosa, başkan yardımcılığına seçildi.
Kongre, Marikanadaki Lonmin platin madenindeki 34 grevci işçinin katledilmesinden ve onlarcasının yaralanmasından tam dört ay sonra gerçekleşti. O katliam, Güney Afrikanın platin, altın, elmas ve maden sanayilerini vuran bir grev dalgasına yol açmıştı. Grev, NUMa, COSATU sendikalar federasyonuna ve şaşırtıcı düzeyde eşitsizliği ve sömürüyü yöneten AUK hükümetine karşı siyasi ve örgütsel bir isyanı ortaya çıkartmıştı.
Zumanın ve Ramaphosanın seçilmesi, katliamın ve onun ardından madencilere yönelik yüzlerce maden işçisinin tutuklanmasını, dövülmesini, topluca işten çıkartılmasını, ardından da düzmece cinayet suçlamalarıyla yargılanmasını içeren azgın saldırının AUK tarafından onaylanmasıdır. Bu, AUKnin, küresel şirketlerin ve Güney Afrikalı şirketlerin taleplerine karşı çıkan siyasi ve toplumsal muhalefeti ezmek için gereken her şeyi yapacağının güvencesidir.
Ramaphosa, Lonminin yönetim kurulunda yer almakta ve Marikananın yüzde 9unu elinde tutmaktadır. O, aynı zamanda, Lonminin Siyahları Ekonomik Olarak Güçlendirme programının ortağı Incwala Resourcesu kontrol altında tutacak bir hisseye sahiptir ve yılda 18 milyon dolar kadar parayı cebe indirmektedir. O, katliamdan hemen önce, Lonminin yöneticilerine, "açıkça adi bir suç eylemi" olarak tanımladığı protestolara karşı "eş zamanlı eylem" çağrısı yapan elektronik postaları gönderen kişidir.Business Day, başyazısında, Ramaphosanın "parti politikasına yeniden dahil olması, ideolojik yanılsamalar dünyası yerine gerçek dünyada iş yapanlar ve pazarlık edenler için bir zaferi ifade etmektedir" dedi.
Kongre, Zumanın, "stratejik ulusallaştırma" sözünün AUKnin resmi politikasından çıkartılmasına yönelik doğrudan bir müdahalesine de tanık oldu. Yeni formül, Zumanın AUK Gençlik Birliği içindeki muhaliflerinin eleştirilerine yanıt olarak benimsendi. Gençlik hareketinin ihraç edilmiş önderi Julius Malema, AUK içindeki kendi hizibini güçlendirmek amacıyla, madenciler ve diğer işçiler arasında destek kazanmak için ulusallaştırma talebinden yararlanmıştı.
Madencilik şirketlerini rahatlatmak amacıyla, ulusallaştırmaya yapılan formalite icabı göndermenin yerine, anlaşılması güç ("her şeyi hesaba katarak", uygun görüldüğünde özel şirketlerin hisse senetlerini satın alma yoluyla güvence altına alınacak) "stratejik devlet mülkiyeti" kavramı geçirildi. Ramaphosa, "AUKnin politikaları ile ilgili olarak açık olmayan herhangi bir nokta var idiyse, insanlar şimdi bu konuda nerede durduğundan bütünüyle emin olmalı"yorumunda bulundu. Madenciler Odası, "AUKnin büyük çapta ulusallaştırmanın akılcı ve sürdürülebilir bir seçenek olmadığına ilişkin kararı"nı memnuniyetle karşıladı.
Sendikalar konfederasyonu COSATU, resmi olarak uzun süredir savunduğu politikanın (ulusallaştırma) terk edilmesine onay vermek ve AUKnin yeni önderliğine ve AUK, COSATU ve Güney Afrika Komünist Partisi arasındaki hükümet ittifakına bağlılık taahhütünde bulunmak için hızlı bir hamle yaptı.
COSATU Genel Sekreteri Zwelinzima Vavi, yılsonu mesajında "ittifak güvende" dedi. O, AUKnin örgütsel raporundaki, COSATUnun "zaman zaman demokratik hükümeti ırk ayrımcısı rejim gibi ya da daha kötü gördüğü"ne ilişkin bir ifadeyi "şiddetle" reddetti ve ekledi: "COSATU hiçbir zaman böyle bir yorum yapmamıştır ve asla yapmayacaktır."
Marikana katliamının hemen ardından, sendikalar sol bir görünüm sergilemeye kalkıştılar. Onlar, işçilerin yalnızca yüzde 5inin sendikalı olduğu Western Cape Vilayetindeki çiftlik işçilerinin sert ve militan yasadışı grevine göstermelik bir destek verdiler. Ama COSATUnun, kendilerine taleplerinin hiçbiri karşılanmamış olmasına rağmen Aralık ayında işe dönmeleri söylenen işçiler arasındaki hoşnutsuzluğu başka kanallara akıtmak ve bastırmak için araya girmesiyle, bunun açık bir oyun olduğu ortaya çıktı.
COSATU yılsonu açıklamasında, şimdi, "bu yılki kendiliğinden grev dalgalarına katılan işçiler,bize, Güney Afrikada işsizliğe, yoksulluğa ve eşitsizliğe karşı " mücadeleyi kazanamamamız durumunda, "ülke için ciddi sonuçları olacağı uyarısında bulunuyorlar. Milyonlarca yoksul ve ötekileştirilmiş insan sabrını yitiriyor ve yoksulluğa, işsizliğe ve eşitsizliğe karşı ekonomik dönüşüm için kendi militan mücadelelerine başlıyorlar " diye ilan ediyor.
Bu, egemen seçkinlere, işçilerin şimdi AUKye ve sendikalara yönelik öfkesinin doğrudan bir sonucu olarak, onların egemenliğine karşı toplumsal bir devrim tehdidinin giderek arttığına ilişkin kesin bir uyarıdır.
AUK, ırk ayrımcılığına son verilmesi görüşmelerini yaptığı 1994ten bu yana Güney Afrikayı aralıksız yönetmektedir. O, işçi sınıfı içindeki kitlesel devrimci bir muhalefet sonucunda iktidara geldi. Ama AUK, kendi ayrıcalıklı konumunu -bir siyah işadamları ve hükümet "ihalecileri" tabakasını zenginleştirme sürecinde- kapitalist mülkiyet ilişkilerinin korunmasına olan bağlılığı sayesinde emperyalist devletlerin ve küresel şirketlerin desteğiyle elde tutmaya çalıştı.
Tahminen 675 milyon dolarlık servetin sahibi olan Ramaphosa gibi sonradan görme zenginler ile işçi sınıfının ve yoksul köylülerin kaderini karşılaştırarak, AUKnin rolü hakkında bir fikir sahibi olabiliriz. 18 yıllık "siyah çoğunluğun" egemenliğinden (burjuvazinin gerçek egemenliğini gizlemek için kullanılan ifade) sonra, nüfusun en zengin yüzde 10u, en alttaki yüzde 10dan 101 kat fazla kazanç elde etmeye devam ediyor. Ortalama Güney Afrikalı beyazların net maaşı siyahlarınkinden altı kat fazla; işsizlik remi olarak yüzde 25 ve ülkedeki gençlerin üçte ikisi kişi başına gelirin aylık 75 dolardan az olduğu yoksul ailelerde yaşıyor.
Güney Afrikanın siyasi durumu ve tarihi, işçi sınıfı ile ezilen kitlelerin temel demokratik haklarının ve toplumsal ihtiyaçlarının -AUKde olduğu gibi kapitalizm yanlısı politikalara arada bir "devrim"e ve "sosyalizm"e ilişkin törensel dualar eşlik etse bile- ulusal burjuvazinin egemenliği altında karşılanmasının mümkün olmadığını göstermektedir.
AUKnin ve onun büyük ölçüde Güney Afrika Komünist Partisinin egemenliğindeki sendikalarda yer alan müttefiklerinin işçi sınıfının en amansız düşmanları oldukları bir kez daha açığa çıkmıştır. Onları sola çekmek ya da iyileştirmek mümkün değildir. Onlar devrilmelidir.
İşçi sınıfı yeni bir devrimci önderlik inşa etmeli, devlet iktidarını almalı ve bankaları, büyük şirketleri ve stratejik madenleri kendi hükümetlerinin mülkiyeti ve denetimi altına alan sosyalist politikalar uygulamalıdır. Bu mücadelenin Lev Troçkinin sürekli devrim kuramında geliştirilmiş enternasyonalist ve sosyalist strateji üzerine kurulması; Dördüncü Enternasyonalin Uluslararası Komitesinin Güney Afrika şubesinin önderliğinde verilmesi gerekiyor.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|