DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Kıbrıs
Yazıcıya hazırla
Avrupa Birliğinin Kıbrıs yağması
Julie Hyland
5 Nisan 2013
İngilizceden çeviri (29 Mart 2013)
Avrupa Birliği (AB) tarafından Kıbrısa dayatılan kurtarma paketi, ülkenin bankalarını imha etmeyi ve işçi sınıfını aşırı yoksulluğa sürüklemeyi amaçlayan siyasi bir mali yağma suçudur.
Bir milyon dolayında insanın yaşadığı bu küçük Akdeniz adası, devletin iflasını önleme adına, daha önce Yunanistana dayatılmış olan şok terapiye tabi tutulmaktadır.
AB, Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından dikte ettirilen 10 milyar avroluk kredi koşulları, Kıbrısın ikinci büyük bankası olan Laikinin tasfiyesi ve onun AMBye olan borçlarının, kendisi de büyük bir yeniden yapılanma ile karşı karşıya olan Kıbrıs Bankasına aktarılmasını kapsıyor. Bu kredi, tahvil sahiplerine ve bankalarda 100.000 avrodan fazla parası olanlara yüzde 40 ve üstü para cezaları uygulayarak, ek olarak 5,8 milyar avro daha arttırılacak.
Deniz ötesi para transferlerine yasaklama, nakit para çekmede 300 avro sınırlama ve ülkeden ayrılanların yanlarında 1.000 avrodan fazla nakit para taşıyamamasını içeren acil para kontrolleri yürürlükte. Adadaki bankaların 12 gün sonra yeniden açılmasının ardından, Britanyalı güvenlik şirketi G4S, "sükûneti korumak için" nöbette.
Bu önlemler Almanya Başbakanı Angela Merkelin, Kıbrısın "mevcut iş modelinin ölü olduğunu" anlaması gerekiyor biçimindeki ısrarı ile uyumlu. Ülkenin, gayrisafi yurtiçi hâsılanın (GSYH) sekiz katı bir mali sektöre sahip olması ekonomik çöküş anlamına geliyor.
Kıbrıs hükümetinin 100.000 avrodan küçük banka hesaplarından yüzde 6,7 vergi alma planından vazgeçmeye zorlanması bu durumu zerre kadar değiştirmiyor. Bu durumdan kazançlı çıkanların tüm parası, başka yollarla alınacak.
Komünist Parti önderliğindeki önceki hükümetin uyguladığı ve şimdiki krizden de önce Paphos, Limasol ve Lefkoşada aşevlerinin açılmasına yol açmış olan AB kemer sıkma önlemleri nedeniyle işsizlik yüzde 15.
Bu durum daha da kötüleşecek.Wall Street Journalın memnuniyetle ifade ettiği gibi, "Lefkoşa, şimdi, bir avro bölgesi kurtarma paketinin olağan koşullarıyla karşılaşıyor: emek piyasası reformları, mali disiplin, özelleştirmeler, emeklilik ve sağlık hizmetleri reformu."
Bununla birlikte, basın, kemer sıkma önlemleri ve ücret kesintileri ekonomiyi canlandıracak bahanesinin sürdürüldüğü Yunanistan, İrlanda, İspanya ve diğer ülkeler için uygulanan AB kurtarma paketlerinden farklı olarak, Kıbrıstaki AB ilacının hastayı öldüreceğini açıkça kabul ediyor.
Kredi, yoğun iş kayıpları ve ücret kesintileriyle, sağlık, eğitim ve sosyal önlemlerin içinin boşaltılmasıyla, büyük işletmelerin özelleştirilmesiyle ve adanın doğal ve enerji kaynaklarının küresel enerji şirketlerine teslim edilmesiyle ilişkilendirilmiş durumda.
GSYHnin önümüzdeki iki-üç yıl içinde yüzde 25 azalacağı ve işsizliğin ikiye katlanacağı tahmin ediliyor. Tüm Avro Bölgesinin durgunluğa girmesiyle birlikte -ki bu Kıbrısta uygulanan önlemlerle şiddetlendirilecek- sonuç, toplumsal ve ekonomik bir yıkım olacaktır.
"... Ekonomiyi kıyı bankacılığına bağlama tercihi, önderlerin suç ortaklığının ve halkın gelirinin ötesinde yaşamaktan memnun olmasının ürünüydü"diye yazanFinancial Times, Kıbrıs halkını sorumlu tuttu.
Sanki adanın bir bankacılık merkezi haline gelip gelmeyeceği konusunda Kıbrıslı işçilere danışılmış gibi!
Gerçekte, kendi çıkarları doğrultusunda hükümet politikalarını dikte eden mali oligarşi her yerde cezadan muaf olarak faaliyet gösteriyor. Sonuç, en son birkaçını anarsak, Londra bankalararası faiz oranının (Libor) suistimalinde, HSBC bankasının ve diğerlerinin uyuşturucu parası temizlemesinde ve JPMorgan Chasein yaygın yolsuzluklarında özetlendiği üzere, her yerde asalaklık ve aşırı boyutlarda yolsuzluktur. Bu olayların bir tekinde bile, işlenen suçlardan dolayı hiç kimse sorumlu tutulmamıştır.
İşçiler, Berlin, Paris, Londra ve Brükselden yayılan ve Kıbrıstaki "kurtarma"nın sözde Rus oligarkları ve vergi kaçakçılarını hedeflediği, durumu değiştirdiği ve hatta bir servete el koyma biçimi olduğu yollu sinik propagandayı reddetmelidir.
Başını Almanyanın çektiği Avrupa Birliği, ABDnin desteğiyle, güçsüz bir rakibi ortadan kaldırmak ve küresel mali piyasalar üzerindeki denetimini sağlamlaştırmak için Kıbrıstaki krizi değerlendirmektedir. Avrupa ve Amerikan bankaları, krizin patlamasından haftalar önce paralarını Kıbrıstan çıkarmış olan Rus oligarklarından ve vergi kaçakçılarından kazanç elde edebilmektedirler.
Mali aristokrasiyi, yalnızca, Kıbrıs, Avrupa ve dünya ekonomisinin kaynaklarını çalışanların demokratik kontrolü altına almak için savaşan uluslararası işçi sınıfının devrimci mücadelesi mülksüzleştirebilir. ABnin büyük güçlerinin daha önce Kıbrıs bankalarında tutulan parayı ele geçirmek için dayattığı önlemler, mali sermayenin en güçlü kesimlerinin çıkarları uğruna hırsızlıktan başka bir anlam taşımamaktadır.
Almanyada yayımlananSüddeutsche Zeitungun açıkça kabul ettiği gibi, "Avro Bölgesi, uzun süredir refahı ve karşılıklı istikrarı arttıran bir camia olmaktan çıkmış durumda. O, herkesin kendi çıkarı ve yaşamı için savaştığı bir gladyatörler okuluna dönüşmüştür."
Tüm Avrupada süren azgın saldırı, ulusal düzeyde yenilgiye uğratılamaz. Kıbrıs burjuvazisi, aynı Yunanistandaki, İtalyadaki ve başka yerlerdeki benzerleri gibi, baştan sona gerici bir rol oynamaktadır. Onun, troykanın planlarına ilişkin alternatifi, süper zenginleri korumak ve adanın vergi cenneti konumunu sürdürmek için emeklilik fonlarına ve küçük hesap sahiplerine saldırmaktı.
Bu gelişmeler, yerküreyi pençesine alan ekonomik krize demokratik, insanca ve ilerici bir çözümün kapitalizm altında kesinlikle olanaksız olduğunu çarpıcı biçimde göstermektedir.
Kıbrısa dayatılan önlemlere karşı gerekli ilkeli muhalefet, emperyalist haydutların rekabet halindeki kliklerinden herhangi birinin değil ama işçi sınıfının çıkarları üzerinde yükselmelidir. Nasıl ki burjuvazi kendi sınıf çıkarlarını dayatmak için uluslararası örgütlere sahipse, işçi sınıfı da kendi uluslararası örgütünü geliştirmelidir.
Bu, Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri için mücadele demektir. Avrupa ekonomisinin yıkımını, yalnızca, işçi sınıfının tüm kıtadaki birleşik devrimci saldırısı ve bir bütün olarak burjuvazinin tam anlamıyla mülksüzleştirilmesi önleyebilir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|