DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Avrupada sınıf savaşı
Julie Hyland
12 Nisan 2013
İngilizceden çeviri (4 Nisan 2013)
Kıbrısa dayatılan cezalandırıcı önlemler, Avrupa burjuvazisinin sınıf savaşı saldırısının niteliksel bir derinleşmesini belirtmektedir.
Avrupa Birliği (AB), Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Uluslararası Para Fonundan oluşan troykanın dayattığı koşullar altında, 10 milyar avroluk banka kurtarma kredisi, bu küçük Akdeniz adasındaki yaşamın ekonomik temellerinin imha edilmesine bağlı kılındı. Kıbrısın başlıca bankaları, AMBye geri ödenmek üzere 100.000 avrodan büyük hesaplardan yüzde 60a varan kesintilerle, ya tasfiye ediliyor ya da kapsamlı biçimde yeniden yapılandırılıyor.
Bunun, mali sermayenin güçlü kesimlerinin gerçekleştirdiği bir yağmalama operasyonu olduğu, Kıbrıs hükümeti ile troyka arasındaki taslak "mutabakat anlaşması"nın sızdırılmasıyla açıklığa kavuştu.
"Hassas" damgalı anlaşma, Kıbrısın, emeklilik yaşını yükseltmeyi, kamu sektörü işlerinin azaltılmasını, kapsamlı özelleştirmeleri ve ülkenin doğal enerji kaynaklarının bulunması için bir "piyasaya açılım planı" ile "piyasa organizasyonu"nu içeren acil "yapısal reformları" uygulaması gerektiğini şart koşmaktadır.
Kıbrısın, aynı zamanda, "ekonominin rekabet edebilirliği" ile "orantılı bir ücret sistemi" oluşturması gerekiyor. Bu, Kıbrısın GSYHsının yüzde 25e kadar düşmesinin ve işsizliğin gelecek iki yıl içinde ikiye katlanmasının öngörüldüğü koşullarda, vahşice bir ücret kesintisi demektir.
Egemen seçkinler böylesi bir siyasi suçu nasıl açıklıyor? Avrupa Komisyonu üyesi Maria Damanaki, Kıbrıstaki kriz kendini göstermeye başladığında Vima FM radyo kanalına verdiği bir röportajda, bunun gerekçesini "Geçtiğimiz bir buçuk-iki yıl boyunca, Avrupa Komisyonunun strajejisi, Avrupalı şirketlerin Doğu Avrupa ve Asyadaki rakipleri karşısında rekabet edebilirliğini arttırmak için emek maliyetlerini düşürmek olmuştur." sözleriyle açıklamıştı.
ABnin Kıbrısa, Yunanistana ve tüm Avrupa ülkelerine dayattığı toplumsal olarak yıkıcı kurtarma paketlerinin altında bu ana gündem yatmaktadır. Eğer AB tüm ülkeleri harap etmek istiyorsa, bunun nedeni, onun ana gündeminin, Avrupalı sermayenin uluslararası rakipleri karşısında rekabet edebilirliğini güvence altına alma adına, Avrupalı işçi kitlelerini yeniden yoksulluğa döndürmek olmasıdır.
Damanakinin Çine ve Doğu Avrupaya karşı rekabet etme ihtiyacına yaptığı rastlantısal göndermenin ardında yatan anlam, Avrupa mali aristokrasisinin kârlarını arttırmak amacıyla, Avrupa işçi sınıfının 1930lardan bu yana görülmedik koşullara geri dönmesidir.
Çinde, resmi aylık asgari ücret, bölgelere göre 60 ile 200 avro arasında değişiyor. Ama aylık asgari ücretin Romanyada 157 avro, Bulgaristanda 159 avro, Çek Cumhuriyetinde 312 avro ve Polonyada 377 avro olduğu Doğu Avrupa, onun çok uzağında değildir.
Bu sefalet düzeyindeki ücret oranları, Sovyetler Birliğinin ve onun uydusu devletlerin çöküşünün ardından Doğu Avrupada 1990larda uygulanmış olan "şok terapi"nin doğrudan ürünleridir.
Bu ülkelerin sanayi ve toplumsal altyapıları, Almanyanın büyük şirketlerinin ve bankalarının özenle seçilmiş güvenilir temsilcileri tarafından yönetilen özelleştirme kuruluşu Treuhandın Doğu Almanyada başını çektiği o süreçte, ya kapatılmış ya da yok pahasına satılmıştı.
Bölge, milyonlarca işsizle, işyeri açmak için oraya akın eden ulusötesi şirketler adına bir ucuz emek deposuna dönüştürüldü. Şimdi, tüm Avrupa burjuvazisi, Doğu Avrupa "model"ini tüm kıtada yeni standart olarak yerleştirmek için küresel ekonomik krizden yararlanıyor.
Sovyetler Birliğinin tasfiyesinden yaklaşık yirmi yıl sonra, egemen seçkinler, bir "sosyal Avrupa"da refahın er geç artacağı numarasına başvurmuyorlar. Bunun yerine, işçilerin hakları, Avrupa sermayesinin rekabet edebilirliğinin önünde, rekabet içinde acımasızca ortadan kaldırılması gereken engeller olarak mahkûm ediliyor.
Bulgaristanda bulunan süper-sömürü düzeylerine ulaşmak için, bütün ülkelerin "başarısız durum"da olduğu ilan ediliyor, onların ekonomileri yağmalanıyor ve işsizlik artıyor.
German Foreign Policy.comun geçen yıl bildirdiği gibi, "devlete ait dış ticareti geliştirme kurumu Almanya Ticaret ve Yatırım (GTAI), Yunanistanda, Mart ayının sonundan bu yana bütün Yunan devlet varlıkları üzerinde mülkiyet hakkı olan ve onları satmaya hazırlanan Yunanistan Cumhuriyeti Varlıkları Geliştirme Fonunun (HRADF) danışmanı gibi davranmaktadır."
Web sayfası, "Almanya Ekonomi Bakanına göre, Alman Treuhandı örnek alan"HRADFnin, "yeni biçimlendirilen Alman eyaletlerinin özelleştirilme ve yeniden yapılanma sürecindeki Alman deneyiminden yararlanıyor"olduğunu yazmıştı.
Özel ekonomik bölge planlarını, özelleştirme kuruluşlarını, çalışma yaşamına ilişkin reformların ortadan kaldırılmasını ve sosyal yardım kesintilerini içeren aynı örnek, İspanyada, Portekizde ve başka yerlerde ortaya konuyor.
Sonuç olarak, bir konferans grubu olan Conference Board, Ocak ayında -işçilerin emeklilik ve tazminat gibi sosyal haklarını hesaba katan- birim emek maliyetinin, bu ülkelerde 2011 ve 2012 yılları arasında "tepetaklak" olduğunu ve Yunanistanda neredeyse yüzde 10 kadar gerilediğini bildirdi.
Bu, yalnızca başlangıçtır. Asgari ücretin geçen yıl yüzde 25 indirilip 25 yaş altındakiler için 510 avroya, diğerleri için de 740 avroya gerilediği Yunanaistanda, şirket yöneticileri, açıkça, onun 250 avroya indirilmesini talep ediyorlar.
İşçilerin ücretlerini ve yaşam koşullarını imha etmeyi amaçlayan bu yönelim, ABnin Kıbrısla ilgili acımasızlığını açıklamaktadır. O, Avrupanın egemen seçkinlerinin, bu amaca ulaşmada engel tanımayacağı yollu bir uyarısı olarak düşünülmektedir.
Onun bu denli fütursuzca davranmasının sorumlusu, sendikalar ile -Yunanistandaki SYRİZA gibi- ABnin en keskin savunucusu işlevini gören ve işçi sınıfı içindeki siyasi muhalefeti bastıran sahte-solcu gruplardır. Üst-orta sınıfın ayrıcalıklı bir tabakasını temsil eden bu örgütlerin, Avrupa sermayesinin rakipleri karşısında üstünlük elde etmesinde çıkarları vardır.
Avrupada sürmekte olan toplumsal karşı-devrim, yalnızca sınıf mücadelesi yönetemleriyle bozguna uğratılabilir. Her şey, ABye, onu oluşturan hükümetlere ve onların siyasi savunucularına karşı, Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri uğruna mücadelede kıta çapında birleşmiş bir saldırının gelişmesine bağlıdır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|