DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Avrupa Birliğinin Nobel Barış Ödülü
Peter Schwarz
3 Kasım 2012
İngilizceden çeviri (15 Ekim 2012)
Nobel Barış Ödülünün Avrupa Birliğine (AB) verilmesi, bütünüyle siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Onun amacı, AByi savunma adına işçi sınıfına karşı 1930lardan bu yana gerçekleşmiş en sert saldırıları hayata geçirenlere destek sağlamayı amaçlamaktadır.
Norveç Parlamentosunun beş kişilik Nobel Komitesi, seçimini, "ABnin barış, uzlaşma, demokrasi ve insan hakları uğruna başarılı mücadelesi"ne gönderme yaparak haklı göstermeye çalıştı. Komite, "II. Dünya Savaşındaki büyük acılar"ı ve Almanya ile Fransa arasında 70 yıllık bir dönem içinde yaşanmış olan üç savaşı anımsattı; ardından şunu açıkladı: "Bugün, Fransa ile Almanya arasında bir savaş düşünülemez."
Bütün bu savlar dizgesi, gerçekliği tam tersine çevirmektedir. Avrupa Birliği ya da onun önde gelen devletleri, ABye zemin oluşturan yirmi yıl önceki Maastricht Anlaşmasından bu yana -birinci Irak savaşı, Yugoslavyanın bombalanması, Afganistandaki savaş, ikinci Irak savaşı ile daha yakın zamandaki Libya savaşı ve Suriye ile İrana karşı savaş hazırlıkları dahil- bütün önemli emperyalist savaşlara ve suçlara dahil olmuştur.
Avrupa içinde "düşünülemez" savaşlara gelince; AB tarafından dayatılan acımasız kemer sıkma önlemleri, kıtayı 1914ten 1945e kadar iki dünya savaşının alanı ve tarihte tanık olunmuş en kötü suçların işlendiği yer haline getirmiş olan bütün toplumsal ve ulusal gerilimleri yeniden canlandırmaktadır.
AB, "demokrasi ve insan hakları"nı teşvik etmek şöyle dursun, kıtanın her yerinde artan toplumsal eşitsizliklerin, ulusal gerilimlerin ve otoriter egemenlik biçimlerinin başlıca itici gücüdür. Geniş seçmen çoğunluğunun iradesine karşı sosyal kesintileri dayatan; -İtalyada ve Yunanistanda olduğu gibi- seçilmiş hükümetler kitlesel direniş karşısında ABnin dayatmalarını uygulayamadığında onların yerine teknokratları atayan AB, mali sermayenin ekonomik ve toplumsal yaşamın bütün alanları üzerindeki diktatörlüğünü cisimleştirmektedir.
Nobel Barış Ödülünün ABye verilmesi, Brükselin dayatmalarına karşı kendi toplumsal ve demokratik haklarını savunmaya çalışan milyonlarca Avrupalı işçiye hakaret etmektir. Nobel Komitesinin kararıyla bağlantılı tehdit ortada: "AB tarafından belirlenmiş politikalara karşı çıkar ve onun geleceğini tehlikeye sokarsanız, Avrupa bir kez daha savaşa ve diktatörlüğe saplanacak."
Doğru olan, bunun tam tersidir. Avrupanın birleşmesi ve halkının barış ve refah içinde yaşaması yalnızca mali piyasaların gücünün kırılması ve toplumsal eşitsizliğin üstesinden gelinmesi durumunda mümkündür. Bu, işçi sınıfının Avrupa Birliğine karşı birliğini ve seferberliğini; onun yerini Avrupa Birleşik Sosyalist Devletlerinin almasını gerektirir.
Avrupa Birliği, çok sayıda işçi ve genç için işsizlikle, sosyal yardım kesintileriyle ve bürokratik küstahlıkla eş anlamlı hale gelmiştir. Onlar, Nobel Barış Ödülünün verilmesine, iğrenme ve nefretle tepki gösteriyorlar.
Medyanın ve bütün resmi siyasi partiler yelpazesinin tepkisi ise fazlasıyla coşkulu. Böylesi saçma bir kararın böylesi ortak -ve ikiyüzlü- bir övgüyle karşılanması pek sık karşılaşılan bir şey değil.
ABnin önde gelen kişilerinden Herman von Rompuy ve José Manuel Barroso ödülü "savaşın ve bölünmenin üstesinden gelme; barış ve refah üzerine kurulu bir kıtayı birlikte yaratma yönündeki eşsiz çabanın en üst düzeyde tanınması" olarak betimlediler. ABnin kemer sıkma önlemlerinin itici gücü Almanya Başbakanı Angela Merkel, ödülü, Avronun "son tahlilde bir değerler ve barış topluluğu olarak Avrupa düşüncesiyle ilgili olduğu için, bir para biriminden öte bir şey" olduğunun doğrulanması olarak değerlendirdi.
Yeşillerin Alman Parlamentosundaki önderleri Renate Künast ve Jürgen Trittin, "Avrupa kıtasının tarihindeki en başarılı barış projesi Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirildi" yorumunu yaptılar. Avrupa Parlamentosundaki Avrupa Solunun başkanı Gabi Zimmer, "Avrupanın olumlu değerlerini abideleştiren" bir ödül konusundaki sevincini ifade etti.
Nobel Barış Ödülünün açıkça siyasi amaçlarla verilmesi ilk defa olmuyor. Gerçekte, bu ödülün 111 yıllık tarihinde siyasi amaçlarla verilmediği bir durum bulmak zor. Dinamiti icat eden ve bombaların, mayınların ve silahların yıkıcı gücünü arttıran -ve bu süreçte bir servet yapan- Alfred Nobel tarafından bağışlanan ödül her zaman ikiyüzlülük ile karakterize edilmiştir.
Bu ödülü alanlar arasında, Henry Kissinger (1973), Menachem Begin (1978) ve F. W. De Klerk gibi siyasi gericilerin yanı sıra dört ABD başkanı (Theodore Roosevelt-1906, Woodrow Wilson-1919, Jimmy Carter-2002 ve Barack Obama-2009) da var.
Ödülün üç yıl önce Obamaya verilmesi özellikle garipti. O göreve geleli yalnızca dokuz ay olmuştu ve o, öncelinin savaş kışkırtıcısı politikalarını pürüzsüz bir şekilde sürdürüyordu. O zaman yapılan yorumlar, ödülü, George W. Bushun yolundan uzaklaşması için Obamaya verilmiş bir "sembolik destek" ve "cesaretlendirme" olarak betimledi. Gerçekte, Nobel Komitesi Obamaya açık bir çek armağan etmişti. Komite, dünyadaki en güçlü askeri aygıtın başkomutanının dilediğini yapmak için Avrupalı liberal kamuoyunun desteğine sahip olduğunun işaretini verdi.
Bu, o günden bu yana doğrulanmıştır. Obama öncelinin politikalarını sürdürdü. Guantanamo hala açık. Başkan, ABD emperyalizminin muhaliflerini öldürmek için uzaktan kumandalı hava araçlarını kullanıyor. O, aslında Bush önetiminin savaş politikalarını eleştirmiş olanların tamamının desteğiyle, Afganistandaki savaşı yoğunlaştırdı, Libyaya karşı yeni bir savaş başlattı; Suriyeye bir askeri müdahaleye ve İrana karşı savaşa hazırlanıyor.
Nobel Barış Ödülünün ABye verilmesi ve medya ile orta sınıfın eski liberal ve sol kesimlerinin coşkulu tepkisi, Avrupadaki toplumsal ve siyasi kutuplaşmanın boyutunu göstermektedir. Ekonomik kriz derinleştikçe ve işsizlik, yoksulluk ve toplumsal eşitsizlik artmayı sürdürdükçe; elbette, artan sayıda işçi bu kurumlarla çatışmaya girdikçe, bu tabakalar, ABnin ve gericiliğin kalelerinin ardında hizaya giriyorlar. Bu çelişki, kaçınılmaz olarak yoğun sınıf mücadeleleri biçiminde patlayacaktır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|