DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Yunanistan Seçimleri: İşçiler söz sahibi değil
Christoph Dreier
3 Mayıs 2012
İngilizceden çeviri (28 Nisan 2012)
Yunanistanda 6 Mayısta yapılacak seçimler, askeri diktatörlüğün 1974te sona ermesinden bu yana en fazla sayıda partinin katılımıyla çekişmeli olacak. Yüksek Mahkeme, geçen hafta, 36 kayıtlı örgütten 32sinin seçimlere katılmasına izin veren bir karar aldı. Ama seçimlere çok sayıda parti katılmasına rağmen, işçiler bu seçimlerde söz sahibi değil.
Geçen hafta, AB Komisyonu Başkanı Barroso, ABnin bir sonraki Yunan hükümetine dayatma niyetinde olduğu programı açıkladı. Bu "Büyüme ve İstihdam için Avrupa Girişimi", yalnızca ek bütçe kesintilerini değil ama aynı zamanda, elektrik üretim sektörünü etkileyen yaygın özelleştirmeyi ve piyasaların liberalleşmesini de gerektiriyor. Dahası, Barroso, hükümetin özel sektördeki ücretlerde 2014e kadar en az yüzde 15 kesinti dayatacağını ilan etti.
İşçi sınıfına yönelen, gerçek ücretlerin yüzde 65e varan oranlarda düşürülmesine, gençler arasında yüzde 50nin üzerinde işsizliğe ve aş evlerinin önünde uzun kuyruklara yol açan önceki saldırılar, doğrudan doğruya ABden, IMFden ve Avrupa Merkez Bankasından (AMB) oluşan troyka tarafından düzenlenmiş ve örgütlenmişti.
George Papandreou başkanlığındaki sosyal demokrat PASOK hükümeti bu saldırıları yaşama geçirmede giderek daha fazla zorlukla karşılaştığında, yerini, gayrı resmi bir şekilde AMBnin eski başkan yardımcısı Loukas Papadimosun "teknokrat" yönetimine bırakmıştı. Şimdiki seçim tarihi bile doğrudan troykanın talimatlarıyla belirlendi.
Bu koşullar altında, işçilerin sosyal hakları yalnızca AB kurumlarına ve Yunanistandaki yönetici seçkinlere karşı mücadele içinde savunulabilir. Ama seçimlere katılan tek bir parti bile, işçi sınıfı için bu tür bağımsız bir perspektifi savunmuyor. Onların hepsi Yunan burjuvazisinin şu ya da bu kesimi adına konuşuyor ve en fazlasından işçi sınıfına yönelik saldırıların en iyi şekilde nasıl sürdürülebileceği hakkında tartışıyor.
Birlikte şimdiki hükümeti oluşturan PASOK ile tutucu Yeni Demokrasiye ek olarak, seçimlere Radikal Solun Cephesi (SYRIZA) de katılıyor. SYRIZA, bunu, uzun süre kemer sıkma önlemlerini desteklemiş ve onlara oyları artık önem taşımadığı zaman çok geç şekilde karşı çıkmış olan eski PASOK milletvekilleri ile birlikte "Birleşik Sosyal Cephe"nin bayrağı altında yapıyor.
SYRIZA, seçim bildirgesinde, sosyal harcamalarda daha fazla kesintiye karşı çıkmakta ve şimdiye kadar yapılmış olan kesintileri geri alacağını vaat etmektedir. Bununla birlikte, o, aynı zamanda, Yunanistanın AB ve Avro bölgesi üyeliğini, dolayısıyla da bu kurumların emirlerini savunuyor. Onlar, Yunanistanın borçlarının iptal edilmemesi ama yalnızca yeniden görüşülmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu koşullar altında, sosyal saldırıları geri çevirmeye yönelik her vaat yalnızca boş bir laftan ibarettir.
SYRIZAnın, son seçimlerde PASOKun oynamış olduğu rolü oynamak istediği açığa çıkıyor. PASOK, o zamanlar, sosyal harcamalarda artış talebiyle bir kampanya sürdürmüş; seçimlerden sonra da, Yunanistanın son üç yıldır yaşadığı eşi görülmedik sosyal kesintileri uygulamak için sendikalarla olan sıkı ilişkilerini kullanmıştı.
Bu yalnızca PASOK milletvekilleriyle ittifakı değil ama bütün "sol"u kapsayan bir koalisyonun oluşturmak için Demokratik Sola (DIMAR) yapılan çeşitli teklifleri de içermektedir. DIMAR iki yıl önce SYRIZAdan kopmuştu ve o zamandan beri PASOK ile bir koalisyon oluşturmaya çalışıyor. Bu partinin amacı Yunanistanın Avro bölgesi üyeliğini ne pahasına olursa olsun savunmak; bir başka şekilde ifade edersek, sosyal karşı-devrimi sürdürmektir.
SYRIZA!nın başkanı Alexis Tsipras, kısa süre önce, partisinin, parlamentoda bir çoğunluğu garanti altına almak için sağcı ulusalcı "Bağımsız Yunanlılar"ın bir kesimi ile de bir koalisyon oluşturabileceğini söylemişti.
Yunanistan Komünist Partisi (KKE) özel bir rol oynamaktadır. Bu parti, seçim kampanyasında, tekrar tekrar, herhangi bir koalisyon hükümetine katılmayacağını söyledi. O, kampanyasını, ABden ayrılma, borçların ödenmemesi, hatta bankaların ve büyük şirketlerin devletleştirilmesi gibi son derece radikal taleplerle sürdürüyor.
Gerçekte, bu iddialar, yalnızca, onları güvenli kanallara akıtmak için işçilerin öfkesine hitap etmeye yaramaktadır. KKE Genel Sekreteri Aleka Paparigaya göre, Yunanistanda bir toplumsal devrim gündemde değildir. Bu koşullar altında, ABden çekilme yönündeki doğru çağrı, Drahmini kapitalist temelde yeniden devreye sokulması biçimindeki ulusalcı ve gerici perspektife dönüşmektedir
KKE, hükümetle işbirliği içinde olduğu için iki büyük sendika federasyonuna saldırırken, bizzat kendisi işçilerin sendikalist deli gömleğinden kurtulmasını önlemeye çalışmaktadır.
Bu, ifadesini geçtiğimiz yıllarda sendikalar bir dizi 24 saatlik etkisiz genel grev örgütlediğinde buldu. KKE, çok sayıda işçinin grevlerin yaygınlaştırılması talebini üstlenmedi ama ayrı ve aynı şekilde geçici grevler için çağrı yaptı. Onların görevlileri Atina caddelerindeki göstericilerin yakalanmasına yardımcı oldular. KKE görevlileri, Syntagma Meydanında, parlamentoyu öfkeli işçilere karşı korumak için onun etrafında bir bariyer oluşturdu.
DIMAR, KKE ve SYRIZAnın yanı sıra, on yıllardır onların yörüngesinde dolanan küçük gruplar da seçime katılıyor. Bunların en büyüğü, içinde Pablocuların, Maocuların ve KKEden ayrılanların yer aldığı Antarsya. Onlar, "devrim" ve "kapitalizmden kopma" türü radikal söylemleriyle, olası bir SYRIZA hükümeti için sol bir incir yaprağıdır. Bu gruplar, seçim bildirgelerindeki, başlıca hedeflerinden biri SYRIZA ile KKEnin "ortak eylemi" için çağrıdır.
Sahte sol örgütlerin ve sendikaların bütünüyle iflas ettiği ve ciddi bir ilerici alternatifin olmadığı koşullarda, aşırı sağ partiler her zamankinden daha açık şekilde faaliyet gösteriyor. Bağımsız Yunanlıların ve aşırı sağ LAOS partisinin yanı sıra açıkça faşist "Altın Şafak"ın da parlamentoya gireceği tahmin ediliyor.
Daha şimdiden, halen iktidarda olan ve kamuoyu araştırmalarında oy oranları yüzde 77,4ten yüzde 40ın altına inmiş olan PASOKun ve Yeni Demokrasinin bu aşırı sağ partileri hükümete katılmaya davet etmeyi düşüneceği konuşuluyor. LAOS, bir süre, şimdiki koalisyonun üyesiydi. PASOK ve Yeni Demokrasi, ona benzer sağcı demagojiyi kullanıyor ve göçmenlere yönelik cadı avı sürdürüyor. Onların işçi sınıfına karşı AB tarafından talep edilen ek kesintileri acımasızca uygulamakta kararlı olduklarından kuşku yok.
Yunanistanlı işçiler, bu tür diktatörce eylemlere karşı koymak ve sosyal haklarını savunmak için, bu "sol" partileri ve sendikaları reddetmek zorundalar. Onların, Yunanistandaki yönetici seçkinlere ve AB kurumlarına karşı olan ve Avrupanın bütün işçilerini Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri perspektifiyle birleştiren devrimci enternasyonalist bir partiye ihtiyaçları var.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|