World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Yunan Yönetici Seçkinleri İşçi Sınıfıyla Hesaplaşmaya Hazırlanıyor

Robert Stevens ve Chris Marsden
1 Haziran 2012
İngilizce’den çeviri (26 Mayıs 2012)

Yunanistan, kemer sıkma önlemlerine yönelik çok güçlü yaygın karşı çıkışın ortasında 17 Haziran’daki seçimlere hazırlanırken, yönetici sınıf işçilere karşı askeri bir baskı için gizli hazırlıklar yapıyor. Bu hazırlıklar, Yunanistan halkının Avrupa Birliği’nin kemer sıkma önlemlerine karşı oy kullanması durumunda Yunanistan’ı cezalandıracak mali mekanizmalar üzerine Avrupa Birliği içindeki açık tartışmalara paralel olarak gerçekleşmektedir.

Çarşamba günü sağcı Yunan gazetesi Kathimerini’de yayımlanan "Avrodan Çıkış Senaryosu Yunanistan’a Süreci Yürütmek İçin 46 Saat Veriyor" başlıklı bir makale, "21 ekonomistin, araştırmacının ve akademisyenin Avrodan çıkış senaryolarına ilişkin sentezini" sergiliyor. Gazete, yeni Yunan para biriminin devreye sokulmasının özenle planlanması ve küresel borsaların işlem çizelgelerini göz önünde bulundurarak, bir hafta sonu içinde, 46 saatte uygulamaya konulması gerekeceğini yazıyor.

Bu durumda, toplumsal muhalefeti bastırmaya yönelik doğrudan hamleler söz konusu olacaktır. Makale şunları belirtiyor: "Bu iki gün boyunca, önderler, devletin olası borç ödeyememesini yönetir, yeni para birimini planlar, bankaların sermaye yapısını yeniden düzenler, sermaye kaçışını önler ve kurtarma yardım eli kesildiğinde ödemeleri yapmanın bir yolunu ararken, halk içindeki huzursuzluğu yatıştırmak zorunda kalacaklardır."

Önde gelen iki araştırmacıdan alıntı yapan makale, "Avronun yerine Drahmiyi geçirmeye hazırlanan ülke, resmi açıklama yapılır yapılmaz, geçici bir çözüm olarak ordusunu hemen cumartesi sabahı harekete geçirebilir ve sınırlarını kapatabilir" diye belirtti.

Yunanistan’ın önceki maliye bakanı Filippos Sachinidis, Avrodan çıkışla ilgili olarak şunları söylemişti: "Elde ettiğimiz bütün başarılar ortadan kalkacak ve bu öylesine şiddetli bir yolla olacak ki, çağdaş bir demokrasi olarak işlemeye devam edip edemeyeceğimizi bilmiyorum."

Bu yorumlarda, kuşku götürmez bir siyasi tehdit unsuru bulunmaktadır. Yönetici seçkinler, işçilerin, sermaye ve Yunan devleti tarafından talep edilen her kesintiyi kabullenmek zorunda olduğunu, yoksa bir kıyametle karşılaşacağını ilan etmektedir. Onlar, işçilerin bu talepleri reddetmesi durumunda bankaların Yunanistan’a kredi vermeyi kesecekleri ve onu kendi parasını basmaya zorlayacakları uyarısında bulunuyorlar. Piyasalar, bir gece içinde yeni para birimine karşı spekülatif işlemler yaparak ülkeyi mali olarak harabeye çevirecektir. Bu noktada, mevduat sahiplerinin bankalara akın etmesini önlemek ve toplumsal muhalefeti ezmek için ordu harekete geçirilecektir.

Siyaset kurumu, Yunanistan’ın AB kemer sıkma önlemlerini ve sözde "kurtarma planını" destekleyen geleneksel yönetici partileri sağcı Yeni Demokrasi (ND) ile sosyal demokrat PASOK’un oylarını garanti altına almak için bu tür düşünceleri yaymaktan medet ummaktadır. 6 Mayıs’taki seçimlerde, bu iki parti, birlikte, oyların yalnızca yüzde 32’sini almışlardı.

Bununla birlikte, daha önemlisi, hem açık hem de gizli olarak tartışılan ve planlanan "olası riskler"in, Yunanistan’daki ve uluslararası düzeydeki sınıf çelişkilerinin aşırı yoğunlaşmasını yansıtmasıdır.

"Troyka"nın (Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) Yunanistan’a zorla kabul ettirmiş olduğu şey, NAZİ işgalinden bu yana benzeri görülmedik bir barbarlıktır. Yunanistan’ın resmi istatistik kurumundaki bir görevli geçen hafta şunları söyledi: "2012 yılının sonuna kadar, ekonominin, beş yıl önce başlayan resesyondan bu yana toplam yüzde 27 oranında küçüleceğini tahmin ediyoruz… Bu neredeyse üçte bir demektir. Bu, ileri bir Batı ekonomisinde görülmedik bir şey."

Mali sermaye ister başarısız kalan Avro kurtarma operasyonuna devam etmeye çalışsın, isterse Yunan ulusal para birimine karşı spekülasyonlara girişmeye karar versin, böylesi acımasız ve nefret uyandıran toplumsal saldırıların mevcut parlamenter mekanizmalar dolayımıyla yürürlüğe konması giderek zorlaşacaktır. Bu yüzden, bir tür asker-polis yönetimine başvurulması tehlikesi artmaktadır. Yunan halkı, bu tür yöntemlerin acı deneyimini, daha önce, 1967-1974 askeri cuntası biçiminde yaşamıştı.

Mali krizin 2008’de patlamasından bu yana, Yunan yönetici sınıfı, işçi sınıfı muhalefetini bastırmak için sürekli olarak orduya yaslanmıştır. Ordu, 2010’da kamyoncuların grevini ezmek için harekete geçirilmişti ve 2011’de çöpçülerin grevine karşı müdahaleye hazırdı.

Atina Haber Ajansı, 4 Şubat 2011’de, ordunun 71. Hava İndirme Tugayı’nın kemer sıkma önlemleri karşıtlarıyla çatışma senaryosunun da dahil olduğu bir tatbikat yaptığı haberini vermişti. Aynı yılın Eylül ayında, PASOK hükümetinin devrilmesi çağrısı yapan binlerce emekli subay savunma bakanlığı önünde gösteri düzenlemiş, yüzlercesi bakanlığa saldırmıştı. Silahlı Kuvvetleri Destekleme ve Yardımlaşma Derneği, o zamanki Başbakan George Papandreou’yu, ordunun onun politikalarını "giderek artan bir kaygıyla" izlediği konusunda uyardı.

O zamanki Savunma Bakanı Panos Beglitis, "Ülkenin demokratik yönetimine yönelik bu tür zorbaca ve demokrasi karşıtı tutum, derhal önlenmesi gereken bir saldırıdır" açıklamasını yapmıştı. 1 Kasım’da, Papandreou’nun istifasından kısa süre önce, Beglitis, bir darbenin güçbela önlendiği kuşkusuna yol açacak şekilde, silahlı kuvvetlerin bütün komuta kademesini görevden aldı.

On gün önce, 6 Mayıs’taki seçimlerin ardından hiçbir parti hükümeti kurabilecek durumda değilken, kendisi seçilmeden göreve gelmiş olan Başbakan Lucas Papademos, iktidarı baş yargıç Panayiotis Pikrammenos başkanlığındaki geçici hükümete devretti. Bu geçici hükümetin yapısı eğiticidir.

Emekli bir general ve eski genelkurmay başkanı Frangos Frangoulis savunma bakanlığına atandı. Eski bir donanma komutanı olan Frangoulis, genelkurmay başkanlığı konumundan, Beglitis’in 2011 Kasımında gerçekleştirdiği sürpriz görevden almayla uzaklaştırılmıştı.

Yurttaşları Koruma Bakanlığı’na atanan Eleftherios Economou, devlet istihbarat servislerinde uzun geçmişe sahip eski bir polis şefidir. O, Yunan Polisi’nin yanı sıra, Sivil Savunma Sekreterliği’ni, Ulusal İstihbarat Örgütü'nü, Yunan İtfaiye Örgütü'nü, Yunan Sınır Muhafızları’nı ve Yunan Kırsal Polisi’ni yönetmektedir.

Papandreou hükümetinin Ekim 2011’deki son eylemlerinden biri, Economou’yu kamu düzeni genel sekreterliği görevine atamasıydı. O, Papademos yönetimi tarafından Yurttaşları Koruma Bakan Yardımcısı yapılmış ve şimdiki konuma yükseltilmiştir.

Öte yandan, polis ile 6 Mayıs seçimlerinde oyların yüzde 7’sini almış olan faşist Altın Şafak arasında yakın ilişkiler olduğuna ilişkin çok sayıda söylenti var. Guardian, 3 Mayıs’ta, Altın Şafak üyelerini "sıkça polis örgütü üyelerinin görmezden gelmesi hatta işbirliğiyle, düşman olarak algıladığı kişileri yıldırmasına, aşağılamasına ve onlara saldırmasına" izin verildiğini yazdı.

Altın Şafak’ın oylarının bir çözümlemesini yapan To Vima, Yunanistan’daki polis memurlarının yarıdan fazlasının faşistlere oy verdiğini hesapladı.

Sosyalist İşçi Partisi’nin (SEK) Atina’daki merkezine Perşembe sabahı 30 dolayında polis memuru tarafından gerçekleştirilen saldırıyla ilgili olarak özellikle alarm verilmelidir. Anlatıldığına göre, "bir grup faşist … ırkçı küfürler haykırarak ve ön kapıyı kırmaya kalkışarak", bu polislere katılmıştır. Saldırı, ancak üst düzey bir polis şefinin gelmesinden sonra sona ermişti.

Yunanistan’daki işçilerin karşı karşıya olduğu en büyük tehlike, onların, karşı karşıya oldukları bu vahim duruma siyasi hazırlıksızlığıdır. Şimdiye kadar, işçiler arasındaki kemer sıkma karşıtı duyarlılıktan başlıca yararlanan SYRİZA (Radikal Sol Koalisyon) oldu. Ama o, sol söylemine ve AB’nin kurtarma paketlerine yönelik eleştirilerine rağmen, bir işçi sınıfı partisi değil, burjuva partisidir. Kapitalizme ve Yunan devletine karşı, devrimci bir mücadeleye inatla karşı çıkan bu parti, 17 Haziran genel seçimlerinde kendi adaylarına oy verilmesinin Avrupalı politikacıların ve bankerlerin boyun eğmeye ikna olmasına katkıda bulunacağı efsanesini körükleyerek, yanılsamalar yaymakta ve işçi sınıfını siyasi olarak silahsızlandırmaktadır.

Bu arada Yunanistan’daki ve Avrupa’daki egemen sınıflar, işçi sınıfının kabaran öfkesine, direnişine ve [seçimlerde] kemer sıkma önlemleri aleyhine oy kullanmasına karşı kendi yanıtlarını (Yunanistan’ın ekonomik yıkımı ve yoğun baskı) planlamaya bırakılıyor.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır