DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
İntihar bombası üst düzey Suriye yetkililerini öldürdü
Bill Van Auken
23 Temmuz 2012
İngilizceden çeviri (19 Temmuz 2012)
Bir intihar bombacısının, çarşamba günü, bakanların ve önde gelen güvenlik yetkililerinin bir toplantısına yönelik saldırısı, Devlet Başkanı Beşar el-Esad'ın kabinesindeki en az üç önde gelen üyenin yaşamına mâl oldu.
Suriye devlet medyası, Çarşamba günü, Savunma Bakanı Davuld Raiha'nın, onun yardımcısı ve devlet başkanının kayınbiraderi olan Assef Şavkat'ın ve Esad'ın güvenlik danışmanı Hasan Turkmani'nin sabahki büyük patlamada öldürüldüğünü doğruladı. Bu patlama, Şam'ın merkezindeki Ravda semtinde bulunan ve sıkı biçimde korunan Ulusal Güvenlik Binası'nda gerçekleşen üst düzey bir toplantı sırasında gerçekleşti.
Hizbullah'ın televizyon kanalına ve diğer kaynaklara göre, başta intihar saldırısında ağır yaralananlar arasında olduğu belirtilen Suriye İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim el-Şaar'ın da öldüğü söylendi.
Suriyeli yetkililerin bir koruma görevlisi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu açıkladığı bombalı saldırının sorumluluğunu ilk olarak Liva el-Isla adlı İslamcı bir grup üstlendi. Daha sonra, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), patlamanın, kendisinin Şam'daki saldırısının bir parçası olduğunu öne süren bir açıklama yaptı.
10 Mayıs'ta Şam'daki bir askeri istihbarat binasının dışında 55 kişiyi öldürmüş olan ikili bombalı intihar aracı gibi önceki saldırılar da dahil, intihar bombacılarının kullanılması, Ortadoğu'nun dört bir yanından Suriye'ye akın eden El Kaide bağlantılı militanların artan rolüne işaret etmektedir.
Esad yönetiminin kalbine yönelik terörist saldırı, Suriye başkentindeki çatışmaların dördüncü gününde gerçekleşti. Ülkenin diğer kesimlerini saran silahlı çatışmalardan daha önce uzak kalmış olan Şam, pazar gününden beri, tankların, topların ve roket güdümlü bombaların kullanıldığı çatışmalara maruz kalıyor.
Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (ICRC), pazar günü, Suriye'deki çatışmanın bir iç savaş olduğunu açıkladı. ICRC'nin Cenevre'deki bürosu, "ülkede uluslararası olmayan bir silahlı çatışma söz konusu" dedi.
Birleşmiş Milletlerin insani işler bürosu başkanı, Kızıl Haç'ın açıklamasının ardından, pazartesi günü, hem hükümet, hem de "asiler"e, "saldırıların sivillere yönelmesinin bir savaş suçu olduğu" uyarısında bulunan bir açıklama yaptı. BM insani işler ve acil yardım müsteşarı Valerie Amo, şu açıklamayı yaptı: "Suriye'deki artan çatışma, yüz binlerce insan üzerinde yıkıcı fiziksel ve psikolojik etkiler yaratmaktadır. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi durumu bir silahlı çatışma olarak betimlemiş olduğu için, Suriye'de çatışmaların yaşandığı bütün bölgelerde uluslararası savaş hukuku geçerlidir."
Açıklamalar, sözde-sol unsurların uluslararası düzeyde tekrarladıkları ve Suriye'deki çatışmaları rejim tarafından kendi halkına karşı işlenen tek yanlı bir katliam olarak sergileyen ana akım medyadaki haberlerin propaganda karakterini vurgulamaktadır. Gerçekte, Washington, onun Avrupalı müttefikleri ve Suudi Arabistan ile Körfez devletlerindeki ABD destekli monarşiler tarafından eşgüdümlü bir kampanya, bu dış güçler tarafından silahlandırılmış, finanse edilmiş, eğitilmiş ve "öğütlenmiş" olan mezhepçi milislerin başvurduğu şiddette hızlı bir artışı canlandırmaktadır.
İsrail istihbarat servisiyle yakından bağlantılı bir internet sayfası olan "debka.com"a göre, sözde "asiler" tarafından girişilen askeri operasyonların kapsamının genişlemesi, "Türkiye, Suudi Arabistan ve Katarın asilere silah akışını sürekli olarak arttırması" sayesinde mümkün olmuştur. Debka.com şöyle devam ediyor: "Onlar Suriye içinde savaşçılara ulaşıyor, aynı zamanda Türk askeri tesislerinde eğitim görüyorlar."
Benzeri eğitimler Ürdün'de de gerçekleşiyor.
Debka.com, ÖSO'nun, "bölgeleri birbirine bağlayan ve onları Türkiye'deki yüksek komutanlığa yönlendiren yüksek teknoloji ürünü iletişim araçlarıyla donanmış" olduğunu belirtiyor ve şunları ekliyor: "Her bir bölgesel komuta merkezinde bir yabancı bir 'askeri danışman' görevlendirildi. Onlar çoğunlukla, Britanya, Fransız, Türk, Suudi ve Katar ordularındaki özel kuvvetlerin uzmanları."
Önde gelen emperyalist devletler, bir utanmazlık ve ikiyüzlülük gösterisi içinde, Suriye'ye daha bir doğrudan yabancı müdahalenin bahanesi olarak, kendi kışkırttıkları şiddete başvurmaktadırlar. Britanya Dışişleri Bakanı William Hague, çarşamba günü, Şam'daki intihar bombalamalarına ilişkin olarak, yalnızca saldırının "BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konusunda, BM sözleşmesinin yedinci maddesine dayanan bir karar almaya acilen ihtiyaç olduğunu doğruladığını" vurgulayan resmi bir kınama yayımladı.
ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, Pentagon'da düzenlediği bir basın toplantısında, bombalamaların, durumun "denetim dışına çıktığını" gösterdiğini anlattı ve "uluslararası topluluğun" Esad'ın ekarte edilmesini hızlandırmak için "azami baskıyı uygulaması"na olan ihtiyacın altını çizdi.
Berlin'de, Almanya Başbakanı Angela Merkel, bombalamanın "bir sonraki BM kararını onaylamak için en uygun zamanın geldiğini gösterdiğini" açıklayarak burnunu soktu.
Bu tür bir Batı destekli karar, BM'nin özel elçisi ve önceki genel sekreteri Kofi Annan oylamanın perşembe gününe ertelenmesini istemeden önce, çarşamba günü öğleden sonra Güvenlik Konseyi'nin önüne getirilecekti. Konsey'in, Annan'ın barış planının bir parçası olarak, cuma gününe kadar Suriye'deki BM gözlemci heyetinin genişletilmesine izin vermesi gerekiyor.
Annan, bir yandan Batılı devletler arasında hem de onlarla Rusya ve Çin arasında bir uzlaşma için arabuluculuk yapmaya çalışıyor.
Suriye ile tarihsel müttefik olan Rusya, gözlemci misyonunun 90 gün uzatılması yönündeki kendi önerisini sundu; ABD, Britanya, Fransa ve Almanya tarafından desteklenen ve yedinci maddeye başvuran kararı veto etmeye söz verdi.
BM Sözleşmesinin yedinci maddesi, 15 üyeli Güvenlik Konseyi'ni, ekonomik yaptırımlardan askeri müdahaleye kadar bir dizi adımı atmaya yetkili kılıyor. Libya'ya ilişkin BM kararında, o zaman ABD-NATO'nun Kaddafi yönetimini devirmek için giriştiği savaşa haklılık kazandırmakta kullanılan aynı maddeye başvurulmuştu. Sahip oldukları veto yetkisini kullanmayarak Libya'ya ilişkin kararın geçmesine izin veren Rusya ve Çin, Libya'daki çıkarlarını feda ettiklerini yalnızca bu kararı izleyen savaşta göreceklerdi.
ABD emperyalizmi ve müttefikleri, bütün Ortadoğu'daki jeopolitik dengeleri kendi çıkarlarına uygun şekilde değiştirmek ve Washington'ın bölgesel egemenliği için başlıca rakip olarak gördüğü İran'a karşı daha büyük bir savaşa hazırlanmak amacıyla bir rejim değişikliğini kışkırttıkları için, Suriye'de, riskler çok daha fazla.
Britanya'da yayımlanan Telegraph gazetesi, daha doğrudan bir askeri müdahalenin hazırlandığını belirtirken, Obama yönetiminin kendilerine kasım ayındaki başkanlık seçimleri sonrasına kadar Suriye'ye askeri müdahalede bulunamayacaklarını söylediğini belirten Suriyeli "asi" kaynaklardan alıntı yaptı.
Özgür Suriye Ordusu'nun siyasi cephesi Suriye Destek Grubu (SDG) için Washington'da lobi faaliyeti sürdüren biri, gazeteye, "Aslında mesaj çok açık: Seçimler sonrasına kadar hiçbir şey olmayacak" demiş.
Bir diğer "seçenek savaşı", iktidarda seçim sandıklarında savaş düşmanlığına ilişkin her türlü ifadeyi kasıtlı olarak engellemeye çalışan Demokratik Parti yönetimine sahip ABD halkının arkasından hazırlanıyor.
Telegraph gazetesi, SDG'nin kısa süre önce Washington'dan "1.000 adet RPG-29 anti-tank füzesini, 500 adet SAM-/roketini, 750 adet 23mmlik otomatik silahı, çelik yelekleri ve güvenceli uydu telefonlarını" içeren askeri yardım talebinde bulunduğunu bildiriyor. Ayrıca, "asi" savaşçıların ücretlerini ödemek için, nakit 6 milyon Dolar talep edilmişti.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|