World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Amerika Birleşik Devletleri

Yazıcıya hazırla

ABD ile İran arasındaki cepheleşme tehlikeli bir aşamaya giriyor

Peter Symonds
14 Temmuz 2012
İngilizce’den çeviri (5 Temmuz 2012)

İran'ın nükleer programı üzerine bu ülke ile yaşanan, başını ABD'nin çektiği cepheleşme, uluslararası görüşmelerin ertelenmesinin ve İran'ın ekonomisini felce uğratmak için tasarlanmış ek yaptırımların dayatılmasının ardından tehlikeli bir aşamaya ulaşmış durumda. Obama yönetimi, sürekli olarak, İran'ın ABD taleplerini yerine getirmemesi durumunda, askeri seçenek de dahil bütün tercihlerin masada olduğunu açıklıyor.

Bu hafta New York Times'a konuşan ABD yetkilileri, deniz ulaşımını açık tutma bahanesiyle, Basra Körfezi'ndeki askeri yığınağın sürmekte olduğunu ayrıntılı olarak açıkladılar. İki uçak gemisi (USS Lincoln ve USS Enterprise), kendilerine eşlik eden savaş gruplarıyla birlikte bölgede bulunuyor. ABD donanması, Körfez'deki mayın tarama gemilerini ikiye katlamış, ABD Hava Kuvvetleri, bölgedeki varlığını F-22 hayalet uçakları ve F-15C'ler ile güçlendirmiş durumda.

Pentagon, ayrıca, Körfez'e bir yüzer operasyon platformu yerleştirmiş durumda. Bu platform, ABD özel güçlerinin operasyonlarına üs olmak da dahil, çok amaçlı olarak kullanılabiliyor. Platform uluslararası sulara yerleştirildiği için, ABD, üslerini kullanmak üzere bölgedeki yönetimlere başvurmadan İran içinde operasyonlara girişebilir.

ABD Savunma Bakanlığı'nın önde gelen bir yetkilisi, New York Times'a şunları söyledi: "Bu yalnızca İran'ın nükleer programıyla değil; aynı zamanda onun bölgesel hegemonya arzusuyla da ilgilidir. Bu, bütün müttefiklerimize, ortaklarımıza ve dostlarımıza, ABD yüzünü Asya'ya dönse bile onun askeri gücünün Ortadoğu'da tetikte olmaya devam ettiğinin somut kanıtı, karmaşık bir düzenlemedir."

Bu ifadeler, ABD'nin İran'ın nükleer programıyla ilgili doğrulanmamış iddialarının yalnızca ABD emperyalizminin enerji zengini Ortadoğu ve Orta Asya bölgelerindeki egemenliğini genişletmeyi amaçlayan gözü kara bir politikanın bahanesi olduğunu ortaya koymaktadır. Washington, İran'daki rejimi, bu arzuların önünde önemli bir engel olarak görmektdir.

ABD'nin yüzünü Asya'ya "dönme"sine -yani Obama yönetiminin Çin'in etkisinin altını oymak için artan diplomatik ve askeri çabalarına- yapılan gönderme, asıl stratejiyi belirtmektedir. ABD, Ortadoğu'daki ve Güneydoğu Asya'dan geçerek Çin'in limanlarına ulaşan önemli deniz yolları üzerindeki stratejik egemenliğini sağlama alarak, rakiplerine, özellikle Çin'e enerji ikmalini denetlemeyi amaçlamaktadır.

Obama yönetimi, şimdi, göreve geldiği ilk günlerde ayrıntılı olarak planlamış olduğu İran'a yönelik çatışmacı stratejisinin sonuna gelmiş durumda. Sözde "havuç - sopa" yaklaşımı, yazarları arasında Obama'nın İran konusundaki baş danışmanı haline gelmiş olan Dennis Ross'un da bulunduğu İkipartili Politika Merkezi'nin Eylül 2008'deki bir raporunda oldukça ayrıntılı şekilde hazırlanmıştı. İran'ı görüşmeye razı etmeye yönelik sınırlı ABD rüşvetleri, artan yaptırımlarla ve askeri saldırı tehditleriyle desteklenecekti.

Obama'nın görüşme teklifi, hiçbir zaman İran rejimiyle gerçek görüşmeler yapılmasını amaçlamadı. Tersine, o, Bush yönetiminin politikaları eliyle yabancılaştırılmış olan önemli Avrupalı müttefiklerin desteğini sağlamak anlamına geliyordu. Washington'ın niyetleri, Obama, Britanya'nın, Fransa'nın ve Almanya'nın desteğiyle, orta sınıf muhalefeti "Yeşil" hareketi desteklemek ve yeniden seçilmiş devlet başkanı Mahmud Ahmedinejad'ı devirmek için Haziran 2009'da İran'da bir rejim değişikliği kampanyası başlattığı zaman belli oldu.

İran ile P5+1 grubu (ABD, Britanya, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya) arasındaki görüşmeler geçtiğimiz ay Moskova'da neredeyse çöktü. İran, uranyum zenginleştirmesini yüzde 20 düzeyinde durdurma, uranyum stoklarını ülke dışına çıkarma ve Fordow uranyum zenginleştirme tesisini kapatma biçimindeki ABD destekli ultimatomu kabul etmedi. Tahran, bunların, ABD'nin izinsiz inceleme ve uranyum zenginleştirmesini bütünüyle durdurma yönündeki sonu hiçbir zaman gelmeyecek talepler dizisinin ilk bölümü olduğunun farkındaydı. Daha alt düzey teknik görüşmeler bu hafta İstanbul'da gerçekleşti ve yeni görüşmeler için herhangi bir tarih belirlenmedi.

ABD'nin ve Avrupa'nın 1 Temmuz'da yeni yaptırımlar dayatmasını ertelemesini ya da durdurmasını bile kabul etmeyen Obama yönetimi, İran ile hiçbir zaman iyi niyetli şekilde görüşmedi. Avrupa Birliği'nin, İran'ın petrolüne yönelik ambargosu Pazar günü uygulamaya kondu. Bu, ABD'nin yabancı şirketlerin İran merkez bankası ile iş yapmasını cezalandıran yasasını tamamlamaktadır. İran'ın son derece önemli petrol dışsatımı, çalışanlar için büyük bir zorluk oluşturacak şekilde, şimdiden, tahminen yüzde 40 düştü.

Washington, şimdi, "diplomatik seçeneği" neredeyse tüketmiş ve İran'a ekonomik kuşatma dayatmış durumda ki bir başına bu bir savaş nedenidir. Bir sonraki adım askeri seçenektir. İkipartili Politika Merkezi'nin 2008 raporu, "Biz, askeri saldırının uygulanabilir bir seçenek olduğuna ve İran'ın nükleer programını geciktirmek için son seçenek olarak kalması gerektiğine inanıyoruz" diyordu. Rapor, bir ABD askeri saldırısının "yalnızca İran'ın nükleer altyapısını değil ama aynı zamanda, onun tepki göstermesini engellemek için konvensiyonel askeri altyapısını da hedefleyeceğini" açıklıyordu.

Pentagon'un yaklaşık dört yıl sonra Basra Körfezi'nde güçlenmesi, bu planları yaşama geçirmek için gerekli askeri kapasiteyi sağlamıştır. Obama yönetimi, füze savunma sistemlerini denemek üzere tasarlanmış ABD-İsrail savaş tatbikatının ilanıyla birlikte, bölgedeki gerilimi arttırdı. New York Times, ABD'nin, 19 ülke ile birlikte Basra Körfezi'nde Eylül ayında büyük bir mayın temizleme tatbikatı yapacağını belirtti. Washington, ayrıca, İran'ın bölgesel rakipleri Suudi Arabistan ve Körfez devletleri ile askeri bağlarını sıkılaştırma yönünde adımlar atıyor.

ABD ile müttefiklerinin İran'ın müttefiki Beşar Esad yönetimindeki Suriye rejimini askeri müdahale ile tehdit ettiği sırada, İran'a yönelik bu tehditkâr hamleler Ortadoğu'yu tehlikeli bir barut fıçısına dönüştürmüş durumda. Obama yönetiminin doğrudan niyeti ne olursa olsun, herhangi bir yanlış hesap ya da kaza, hızla kontrolden çıkarak, büyük devletlerin de dahil olabileceği bölgesel bir çatışmanın başlangıcı haline gelebilir.

Savaşın başlıca nedeni olan kapitalizme ve dünyanın ulusal devletler arasında bölünmüşlüğüne son vererek savaş tehlikesini ortadan kaldırabilecek tek toplumsal güç uluslararası işçi sınıfıdır. Ortadoğu'nun bütün işçileri, ABD emperyalizmi ile müttefiklerinin yağmacı eylemlerine karşı ABD'deki, Avrupa'daki ve uluslararası düzeydeki kardeşleriyle sosyalist enternasyonalizm uğruna ortak mücadelede birleşmelidir.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır