World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Yunanistan krizi jeopolitik rekabeti canlandırıyor

Jordan Shilton
11 Temmuz 2012
İngilizce’den çeviri (23 Haziran 2012)

Bu tür kaygılar, Yunanistan’ın Avro’dan çıkması ihtimalinin açıkça tartışıldığı son haftalarda gündeme getirilmektedir. Bunun Avrupa’nın dört bir yanında yol açacağı ekonomik çalkantının yanı sıra, Yunanistan’ın gelecekteki siyasi konumlanışı da söz konusu olacak.

ABD istihbarat şirketi Stratfor’un baş çözümleyicisi Robert Kaplan’ın, 12 Haziran’da, Yunanistan seçimlerinin öngününde yazdığı gibi, "Batı’nın çıkarları, şimdi, Avro bölgesinden ayrılsa bile ki bu oldukça kuşkulu, Yunanistan’ın her durumda Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya sıkı sıkıya bağlı kalmasını gerektirmektedir. Yunanistan Avro’dan çıksa da çıkmada da, yıllar sürecek ekonomik zorluklarla karşı karşıyadır. Bu, mevcut coğrafi konumlanışı göz önünde bulundurulduğunda, Yunanistan’ın siyasi yöneliminin asla çantada keklik olarak görülmemesi gerektiği anlamına gelir.

Atina’nın Batı Avrupalı büyük güçler ve ABD yanlısı geleneksel yöneliminden uzaklaşmasına ilişkin kaygıların altında, Rusya ile Çin’in bölgedeki giderek artan varlığı yatmaktadır.

Çin’in Yunanistan’daki ekonomik varlığı ekonomik krizin başlamasından bu yana çarpıcı biçimde artmaktadır. Pekin, 2010 yılında, Atina yakınlarındaki Pire limanının geliştirilmesine büyük miktarda para yatırdı.

Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papoulias, Atina ile Pekin arasında ekonomik ilişkiler kurulmasının 40. yıldönümü amacıyla kısa süre önce düzenlenen bir toplantıda, Yunanistan ile Çin arasındaki yıllık ticaretin 3 milyar dolara yükselmiş olduğunu belirtmişti. Papoulias, konuşmasında, iki ülke arasında 2006’da üzerinde anlaşılmış olan Kapsamlı Stratejik İşbirliği’ne gönderme yaparak, "Bana göre, geçtiğimiz yıllar, ilişkilerimizin gelecek yıllarda çok yönlü gelişmesinin işaretini vermektedir" yorumunu yapmıştı.

Bu arada, Rusya, Kıbrıs ile anlaşmalar yaparak bölgesel rolünü arttırıyor. Rusya’nın, 2011 yılında, Lefkoşa’ya verdiği 2,5 milyar Avroluk (3,1 milyar dolar) borç, halen Yunanistan’daki krizin etkisine maruz kalan Kıbrıs’ın bir AB kurtarma planı arayışına girmesini önlemişti. Son haberler, Kıbrıs’ın Moskova ile 5 milyar Avroluk bir diğer borç anlaşması üzerinde görüşmeler yaptığını ortaya koyuyor ki bu miktar, Kıbrıs’ın GSYH’sinin dörtte birine eşit.

Rus doğalgaz şirketi Gazprom, Yunanistan’ın enerji sektöründe önemli bir yere sahip ve Atina şimdi bu şirkete olan yüksek borcunu kapatma mücadelesi veriyor.

Kaplan, yazısında, "Medyada, Yunanistan’da paradan çok daha fazla çıkarı olduğu; bir rejim değişikliğinin ardından Suriye’deki limanlardan çıkartılması durumunda, Rusya’nın Yunan donanma tesislerinden yararlanmanın bir yolunu bulacağına ilişkin yorumlar yapılıyor" diyerek, Rusya’nın [Yunanistan ekonomisine -çev.] giderek daha fazla dahil olmasında gördüğü olasılığa dikkat çekti.

Bu ekonomik gerilimler Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu ve Ortadoğu’ya coğrafi yakınlığı dolayımıyla şiddetlenmektedir.

Londra’daki Richmond Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler profesörü Vassilis Fouskas’ın kısa süre önce yazmış olduğu gibi, "Yunanistan, örneğin, Ege’deki konumu sayesinde Ege denizini (ticareti, iletişim hatlarını, deniz yollarını, uçuş bilgilendirme bölgesini) bloke etme gücüne; bu yolla, Türk boğazlarından geçen küresel deniz yollarında büyük zarar yol açma, petrol ve doğalgaz hatları projelerini engelleme ve NATO ile Avrupa’nın bölgedeki güvenliğini baltalama gücüne sahiptir… Hiç kuşku yok ki, Yunanistan’ın sinirlenmesi; bir başka ifadeyle, Yunan toplumunun ve iç siyasetinin dış güçler, yani ‘troyka’ tarafından çaresizliğe sürüklenmesi durumunda, bu olasılık sanıldığı kadar uzak değildir."

Bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyebilecek çok sayıda parlama noktası bulunmaktadır. Kıbrıs’ın ekonomik sorunları, bölünmüş olan adada Yunanistan ile Ankara arasındaki gerilimleri büyük güçleri de dahil edecek şekilde patlamasına yol açabilir. Türkiye’nin, adanın kuzeyinin adını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönüştürme kararı, onun adayı kendi denetimi altında birleştirme niyetinin bir ilanı olarak yorumlandı.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki bu uzun soluklu bölgesel sorunlar, Doğu Akdeniz’de zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunmasıyla birlikte yeniden yoğunlaşmış durumda. Atina’daki yönetim, 2010 yılı sonlarında, petrol ve doğal gaz çıkartılması için yatırım yapmaya başlamış; son tahminlere göre, Ege Denizi’nin kuzeyinde 4 milyar varilin üzerinde, Yunanistan’ın batısındaki İyon Denizi’nde ise en az 22 milyar varil petrol bulunduğunu ileri sürmüştü. Güney Ege’de de henüz keşfedilmemiş petrol kaynaklarının bulunması bekleniyor.

Bu kaynakların bütünüyle işletilmesi biçimindeki beklenmedik kazanç kaynağı büyük güçlerin dikkatinden kaçmayacaktı. Atina’nın, limanlar ve petrol şirketleri de dahil, devlet mülkiyetinde olmaya devam eden tesisleri özelleştirmesi, Avrupa Birliği / Uluslararası Para Fonu kurtarma paketinin Yunanistan devletine dayattığı koşullar arasında yer almaktadır. Bu, büyük ölçüde kârlı olan bu sektörü, başta ABD’li şirketler olmak üzere yabancı yatırımcılara açacaktır.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Atina’ya yaptığı ve Yunan hükümet yetkilileriyle gelecekte enerji kaynaklarının işletilmesini tartıştığı ziyaretin amacı buydu. Yunan hükümeti, bu görüşmelerin ardından, uluslararası şirketlerin araştırma ve sondaj haklarını düzenlemek amacıyla resmi bir kurum oluşturulacağını açıkladı.

Araştırmacı William Engdahl’a göre, Yunan politikacılarına, Doğu Akdeniz’den geçecek ve Avrupa pazarına petrol sağlayacak olan güney akım boru hattının inşası için Rusya’nın Gazprom şirketiyle birlikte çalışma planlarından vaz geçmeleri için, Clinton ve yardımcıları tarafından baskı yapıldı. Atina, 2007’de, Türkiye’den geçmesini önleyecek şekilde, Bulgaristan ve Rusya ile bir boru hattı inşa etmek üzere anlaşma imzaladı. Bu projenin inşasına başlamak için belirlenen son tarih Aralık 2012.

Washington, uzun süredir, Bakü’den gelecek doğalgazın, Rusya’nın denetimi dışında, Gürcistan ve Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden aktarılması biçimindeki kendi alternatifini destekliyor. Söylenenlere göre, Clinton, yukarıda sözünü ettiğimiz toplantıda, Yunan politikacıları bölgedeki petrol ve doğalgaz rezervlerini ortaklaşa çıkarma konusunda Türkiye ile bir anlaşmaya varmaya teşvik etti.

Bu öneri Yunanistan ile Türkiye arasındaki kaygı verici ilişkiler sorunuyla karşılaşmaktadır. Ege Denizi üzerindeki denetim Atina ile Ankara arasında uzun süreli bir çekişme konusudur. Yunanistan’ın, Birleşmiş Milletler anlaşmalarına göre hakkı olduğunu iddia ettiği bir özel ekonomik bölge oluşturma önerisi Türkiye tarafından reddedildi. Ankara’daki yetkililer, Atina’nın Ege’deki yetkisini genişletmeye yönelik herhangi bir girişiminin savaş nedeni sayılacağını açıkladılar.

Türkiye’nin, 16 Martta, Yunanistan’ın kendi karasuları olarak gördüğü Rodos ve Kastelorizo adalarının güneyinde petrol ve gaz çıkartma izni verme kararı almış olduğu ilk kez Nisan ayında ortaya çıktı.

Yunan siyaset kurumu içinde, mevcut çizgiyi Türkiye’nin tehditlerine rağmen kararlı bir şekilde sürdürme yönünde giderek artan bir duyarlılık söz konusu. SYRİZA’nın (radikal sol koalisyon) önderi Tsipras, seçim kampanyası sırasında, Ege’de bir özel ekonomik bölge oluşturulmasını bütünüyle desteklediğini belirtmişti. O, G-20 ülkelerinin büyükelçileriyle düzenlenen bir toplantıda, "bölgedeki su altı zenginliklerin işletilmesine" başlamak için, Ege’de bir özel ekonomik bölge oluşturmanın Yunanistan’ın "devredilemez hakkı" olduğunu açıkladı.

Önceki sanayi bakanlarından Evangelos Kouloumbis, bu yılın başlarında, Yunanistan’ın "ihtiyacı olan petrolün yarısı Ege Denizi’nin açıklarında bulunmaktadır ve Yunanistan’ın bundan yararlanmasının önündeki tek engel Türkiye’nin karşı çıkmasıdır" yorumunu yaptığında, Türkiye’yi açık bir şekilde başlıca engel olarak tanımlamıştı.

Böylesi bir hamle geniş ekonomik kazançlar getirmekle birlikte, Türkiye ile ulusalcı gerilimlerin kışkırtılması, Yunan yönetici sınıfı için yaşamsal bir siyasi amaca hizmet etmektedir. Toplumsal çöküş koşullarında Türkiye’yi suçlamak ve Yunan bayrağına sarınmak, dikkatleri işçi sınıfına karşı uygulanmakta olan yıkıcı kemer sıkma önlemlerinden başka yöne çekmeye yaramaktadır.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır