DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
İspanyol genel grevi ve işçi sınıfının önündeki siyasi görevler
Julie Hyland
7 Nisan 2012
İngilizceden çeviri (3 Nisan 2012)
Geçtiğimiz Perşembe günü, Halk Partisi (PP) hükümetine, Avrupa Birliğine ve onların kemer sıkma politikalarında karşı gerçekleşen genel grev, işçi sınıfının gücünü ve mücadeleye hazır olduğunu bir kez daha gösterdi.
Milyonlarca işçi, bir öfke ve militanlık patlamasıyla, PP hükümetinin, toplu sözleşme düzenini tersine çeviren ve işverenlerin ücretleri azaltmasını ve işçileri dilediğince işten çıkartmasını mümkün kılan yeni çalışma yasasına karşı greve çıktı ve protesto gösterilerine katıldı.
Genel grev kapsamı, derinliği ve bileşimi açısından çok güçlüydü. Fabrikalar, havaalanları, limanlar ve demiryolları felç oldu. Kamu hizmetleri en aza indirildi; dükkânlar ve üniversiteler kapatıldı.
İşçilerin ve üniversite öğrencilerinin ülkenin dört bir yanındaki kentlerde ve kasabalarda düzenledikleri gösterilere, hükümetin önlemlerine olan öfkelerini dile getirme fırsatı yakalayan işsizlerin ve okul çocuklarının da dahil olduğu binlerce insan katıldı
Bu mücadeleye hazırlık gösterisi İspanyada, Avrupada ve uluslararası düzeyde burjuvazi içinde endişe yarattı.
Bu meydan okumanın çapından, hiç kimse sendika önderlerinden daha fazla rahatsız olmadı. En büyük iki sendika federasyonu; Sosyalist Parti (PSOE) çizgisindeki Genel İşçi Sendikaları (Union General de TrabajadoresUGT) ile Komünist Partini (PCE) önderliği altındaki İşçi Komisyonları (Comisiones ObrerasCC.OO), Kasım ayında göreve gelmesinden bu yana, Başbakan Mariano Rajoyun hükümetine karşı her türlü eylemi önlemeye çalışıyordu.
Sendikalar, aylardır, PP ve işverenlerle, onlara ödünler için yalvardıkları üçlü görüşmelerle meşguldüler. Sendikalar eyleme geçmeyi, yalnızca, bu görüşmelerden hiçbir sonuç çıkmayacağı ortaya çıktığında, isteksizce kabul ettiler.
O zaman bile, grev göstermelik bir jest olarak düşünülüyordu. UGT Genel sekreteri Cándido Méndez şunu açıklamıştı: "Biz hükümetle bir uzlaşma arayışı içindeyiz; bu yolla aynı yönde kürek çekebiliriz."
Greve olan kitlesel destek, daha büyük ve daha patlayıcı mücadelelerin yaklaştığının müjdecisidir. Bununla birlikte, bu durum, yalnızca, işçi sınıfı için yeni bir önderlik ve yeni bir mücadele perspektifi için mücadelenin önemini vurgulamaktadır.
Sendika önderleri ve onları destekleyen -Pablocu Birleşik Sekreterliğin Anti-Kapitalist Solu (IA) ve Britanyalı Sosyalist İşçi Partisinin İspanyol bileşeni En Lucha (Mücadelede) gibi orta sınıf grupları, bir günlük eylemin ve benzeri protestoların burjuvazinin politikasını değiştirmeye yeteceğini söylediler. Bu iddialar, genel grevden bir gün sonra, PPnin kamu harcamalarını 27 milyar dolara kadar kısacağını açıkladığında -ki bu General Franconun faşist diktatörlüğünden bu yana uygulanan en acımasız kemer sıkma önlemidir- paramparça oldu.
Hükümetin yanıtı, işçi sınıfının önünde duran temel siyasi meselelerin altını çizmektedir.
Rajoy, yalnızca İspanyol yönetici seçkinleri adına değil ama Avrupa işçi sınıfına yönelik yıkıcı saldırıları dayatma çabasında bir santim gerilemeye bile niyeti olmayan uluslararası mali sermaye adına konuşmaktadır. Amaç, çalışma ve yaşama koşullarını Çin ve Brezilya ile karşılaştırılabilecek düzeylere çekmektir.
Yunanistan, bu sosyal karşıdevrim politikasının deney alanıdır ama bu, İrlanda ve İtalyadan Britanyaya, ABDye kadar bütün dünyada uygulanmak üzere hazırlanan bir politikadır.
Bu saldırının küresel karakteri çalışanların uluslararası kapitalizmin çöküşüyle yüz yüze geldiği gerçeğini doğrulamaktadır.
Sahte sol örgütlenmeler, işçi sınıfını, sisteme özgü bu krizin gerçek sonuçları konusunda bilinçli olarak silahsızlandırmaya çalışıyorlar.
Onların batacağı derinlik, "Yunan işçi sınıfının sürekli mücadelesi … ve … başarısı" İspanyol işçi sınıfı için örnek olmalıdır diyen En Lucha tarafından açıklandı.
Bu "başarı" ne? Beş yıllık ekonomik durgunluk içinde, Yunanistanlı çalışanlar -önce Sosyal Demokrat PASOK hükümeti, şimdi de PASOK ile tutucu Yeni Demokrasi koalisyonu tarafından- birbiri ardına uygulanan kemer sıkma politikalarına maruz kalmaktadır.
Yunan sendikaları tarafından örgütlenmiş olan bir ya da iki günlük bir dizi genel grev, geçtiğimiz Perşembe günü İspanyada gerçekleşenden daha az cüretkâr olmayan şekilde on binleri sokaklara dökmüştür. Ama bu, kemer sıkma bütçelerinin başarısını önlemedi. Yunanistan Başbakanı Lucas Papademos, daha bu hafta sonu, bir diğer "yeni ekonomik program" içinde, 12 milyar Avroluk yeni kesintilerin yapılacağını ilan etti.
Sonuç toplumsal bir felakettir. Resmi işsizlik oranı şimdiden yüzde 23 ve genç işsizler arasında yüzde 50nin üstünde. Yardım kuruluşları, Yunanistanın kimi yerlerini, bir "insanlık krizi"ne maruz kalma olarak betimliyorlar. Dünya Doktorları adlı sivil toplum örgütü, Atina yakınlarındaki Perama liman kentinde çok sayıda insanın ayda 200 Avrodan (270 Dolar) az parayla yaşadığını bildiriyor. Örgüt şunları yazıyor: "Beş ya da sekiz aydır elektriği olmayan, kışı ısınmak için tahta parçalarını yakarak geçiren ve çocukları çöplerden karnını doyuran aileler var."
Eğer En Lucha "başarı"yı böyle görüyorsa, o zaman, onun benzeri "başarı"yı İspanyada göstermeyi amaçlayan PPden ve yönetici seçkinlerden bir farkı kalmaz. Le Luchanın rezil açıklaması, bu tür örgütlenmeler için, işçi sınıfının yıkımının onun kapitalizme karşı devrimci seferberliğine tercih edilebildiğini açıkça göstermektedir.
Avrupanın her yerinde olduğu gibi, İspanyadaki işçi sınıfı da burjuvaziye ve onun -sendika bürokrasisi ve onun savunucuları da dahil- bütün temsilcilerine karşı siyasi iktidar mücadelesine yönelmektedir. Bu, sosyalist politikalar üzerine kurulu bir işçi hükümeti için mücadele edecek yeni bir siyasi partinin, Dördüncü Enternasyonalin İspanya şubesinin inşasını gerektirmektedir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|