www.wsws.org/tr/2009/mar2009/trot-m03.shtml
DEUKun Alman bir taraftarı, kısa bir süre önce Norveçe yaptığı bir seyahat sırasında Lev Trotskiyin 1929 yılında Sovyetler Birliğinden sürgün edilmesinin ardından bir süre sonra sığındığı evi ziyaret etti. Bu okurumuz, Trotskiyin sürgünde geçirdiği bu dönemle ilgili olarak aşağıda yer alan yazıyı gönderdi.
1935 yılında, Fransız yetkililerin Trotskiyin ülkede daha fazla kalmasına izin vermeyi reddetmelerinin ardından, diğer hiçbir Avrupa ülkesi ona sığınma hakkı vermeye hazır değildi. O tarihte, Fransa Stalinle ittifak görüşmeleri yürütüyordu ve Stalinist Fransız Komünist Partisinin desteğiyle bir halk cephesi hükümeti kurmak üzereydi.
Norveçte, Sosyal Demokrat İşçi Partisi henüz iktidara gelmişti. Bu parti kendisini İkinci Enternasyonalin solunda görüyordu ve hatta bir süre için Komünist Enternasyonalde yer almış ve daha sonra 1923 yılında Enternasyonalden kopmuştu.
Trotskiyin Norveçte sürgünde yaşayan taraftarlarından biri olan Walter Held, Trotskiye sempati duyan bir parti önderi olan Olaf Scheflodan yardım istedi ve en sonunda Trotskiyin geçici olarak Norveçte kalabileceğine dair bir söz aldı.
Trotskiyin Norveçte kalmasına karşı çıkan üst düzey hükümet yetkililerinin neden oldukları bazı sorunların ardından, Trotskiy bir dizi koşula bağlı olan altı aylık bir vize aldı. Trotskiy hükümete siyasi faaliyetten uzak duracağı ve başkent Oslodan belirli bir uzaklıkta ikamet edeceğine söz vermek zorundaydı. Isaac Deutscherin yazdığı gibi Trotskiy bunu, Norveçin iç işlerine karışmamasının istendiği varsayımı üzerine yapmıştı. Norveç hükümeti daha sonra ondan her türlü siyasi faaliyetten uzak durmasının istendiğini iddia edecekti.
Sosyal demokrat gazeteArbeiderbladetin editörlerinden biri olan Konrad Knudsen, Trotskiye bir ev kiralayabilmek için boşu boşuna uğraştı ve en sonunda onu ve eşi Natalyayı kendi evine davet etti. Knudsen misafiriyle siyasi olarak anlaşmıyor olsa da, bütün ailesi Trotskiylerle olan dostane ilişkilerinden keyif aldılar ve misafirliklerinin güzel geçmesi için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Trotskiy ciddi ve uzun süreli bir hastalıktan kısmen iyileştikten sonra, ilk işçi devleti olan Sovyetler Birliğinin yozlaşarak bir bürokratik rejime dönüşüşünü tahlil ettiği, en önemli kitaplarından biri olan İhanete Uğrayan Devrim üzerinde çalışmaya başladı.
Bu, Sovyetler Birliğinde cinayet ve temizlikler döneminin başladığı tarihti. Yalnızca Bolşevik önderlik ortadan kaldırılmadı, fakat aynı zamanda entelijensiya, ordu, kültür alanında faaliyet gösterenler ve sayısız sıradan Sovyet vatandaşı arasından yüz binlercesi de ceza kamplarına konuldu ve/veya öldürüldü. Sahte suçlamaları ve önceden kararlaştırılmış hükümleriyle göstermelik davaların baş sanığı Lev Trotskiydi.
Stalinin Norveç hükümetini bir ticari boykot ve diğer yaptırımlarla tehdit etmesinin ardından Trotskiyin vizesi uzatılmadı ve Norveçi terk etmek zorunda kaldı.
Trotskiy,İhanete Uğrayan Devrimde, Sovyetler Birliğinin geleceği için yalnızca iki olasılık olduğu sonucuna vardı: ya işçi sınıfı Stalinist bürokrasiyi bir siyasi devrim yoluyla devirecek ve Sovyet demokrasisini onaracak ya da bürokrasi kapitalist mülkiyet ilişkilerini geri getirecek ve yeni bir egemen sınıf haline gelecekti. Trotskiyin öngörüsü, 1980lerin sonlarında ikinci alternatifin gerçekleşmesiyle, trajik bir biçimde doğrulandı.
Trotskiyin bu kitabı yazdığı ev, Oslonın 60 kilometre kadar kuzeyinde, Oslo ile Bergeni birbirine bağlayan Avrupa-16 Karayoluna yalnızca birkaç yüz metre uzaklıkta yer alıyor. Bugün bu küçük yerleşim yerinde hemen hemen hiç kimse Trotskiyi tanımıyor. Nerede yaşadığını gösteren hiçbir işaret ve evin üzerinde bir hatıra plakası bulunmuyor.