World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Kuruluş kongresine doğru giderken

Fransa’nın Sol Parti’si Fransız burjuva solunu yeniden örgütlemeye çalışıyor

Kumaran Ira ve Alex Lantier
3 Mart 2009
İngilizce’den çeviri

Jean-Luc-Mélenchon tarafından, geçtiğimiz Kasım ayında, Sosyalist Parti’den (SP) ayrıldığı sırada kurulan Sol Parti’nin (Parti de Gauche—PG) kuruluş kongresi 30 Ocak-1 Şubat tarihinde gerçekleştirilecek.

Artan toplumsal hoşnutsuzluk ve büyüyen ekonomik kriz Fransa’nın siyasi yaşamını istikrarsızlaştırırken, Sol Parti, Sosyalist Parti ve Fransız Komünist Partisi’nin (FKP) fiilen çökmüş olmalarıyla birlikte ortaya çıkmış olan siyasi boşluğu doldurabilecek, geniş bir sol koalisyon (sözde Sol Cephe) oluşturma umuduyla, Fransız siyasi düzeninin Sosyalist Parti’nin (SP) solunda yer alan hemen hemen bütün kesimlerine kur yapıyor.

Mélenchon, birçok gruba, Sol Parti’ye veya bu Haziran’da yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Sol Cephe seçim ittifakına katılmaları için çağrı yapıyor. Bu çağrı, Mélenchon tarafından, Sol Parti’nin Kasım ayında yapılan kuruluş konferansında geliştirilen, Sol Parti’nin, "yeni bir şey yapmak" için bir araya gelen Sosyalistlerin, Komünistlerin, çevrecilerin ve cumhuriyetçilerin tek bir "potada eridikleri" bir parti (parti creuset) olduğuna dair çizgisiyle uyumludur.

Sol Parti’nin online gazetesi Vie de Gauche’un (Sol Yaşam) 16 Ocak tarihli sayısına göre, Sol Parti’nin çağrıları başarılı oldu ve anlamlı bir karşılık buldu. Gazetede şöyle deniyor: "Genel olarak, bütün bu toplantılar neşeli, herkesin birbirine karşı saygılı olduğu bir atmosferde gerçekleştirildi ve -iyi haber- yaptığımız önerilerde şu ana kadar doğrudan doğruya herhangi bir ret cevabıyla karşılaşmadık."

Birkaç örgüt Sol Parti’nin Sol Cephesi’ne katılma kararı almış durumda: Les Communistes Unitaires (Birlikçi Komünistler, FKP’nin günlük gazetesi l’Humanité’nin editörü Pierre Zarka’nın etrafında örgütlü olan FKP hizbi), CNCU (Birlikçi Kolektiflerin Ulusal Koordinasyonu, küreselleşme karşıtı aktivistlerin ve akademisyenlerin oluşturduğu bir federasyon) ve MPEP (Halkın Eğitimi yolunda Siyasi Hareket, küreselleşme karşıtı Attac grubunun eski önderi Jacques Nikonoff etrafında toplanmış olan bir grup.)

Sol Parti ve FKP arasında kısa bir süre önce yapılan bir toplantıda, her iki örgüt de ortak bir platformda birlikte çalışmayı kararlaştırdılar. Sol Parti, halen POI (müteveffa Pierre Lambert’in eski Trotskist Enternasyonalist Komünist Örgütü’nden [OCI] gelen Bağımsız İşçi Partisi) ve MRC (Jean-Pierre Chevènement’ın Cumhuriyet ve Yurttaşlar hareketi) ile görüşmeleri sürdürüyor. Bununla birlikte Vie de Gauche, Sosyalist Parti’nin eski bir savunma bakanı ve içişleri bakanı olan Chevènement’ın "bizim ittifak yapmayı reddettiğimiz Sosyalist Parti ile bir ittifaka açık kapı bıraktığını," belirtiyor.

Sol Parti aynı zamanda, kuruluş kongresi Şubat ayının başlarında LCR (Devrimci Komünist Liga) tarafından düzenlenecek olan Yeni Anti-Kapitalist Parti (NPA) ile de bir ittifak oluşturmaya çalışıyor. LCR, NPA’nın Sol Parti’nin koalisyonuna katılıp katılmayacağı konusundaki kararını kuruluş kongresinden sonra duyuracağını söyledi.

Alman Sol Parti’sine öykünmek

Sol Parti, parti literatüründe kendisini, devlete emekçiler lehine önlemleri yasalaştırması için baskı yapmaya çalışan, sol bir reformist parti olarak sunuyor. Sol Parti’nin abartılı, muğlâk ve Sosyalist Parti’den bağımsızmış gibi görünen söylemi, LCR’yi taklit ediyor.

Bununla birlikte, Sosyalist Parti’nin sol bir ağızla konuşan ve partiden kopan kesimleri FKP’ye yöneldiklerinden, Sol Parti’nin düzen içi karakterini gizlemek, LCR’ninkinden daha güç. Sol Parti açıkça ve kamuoyu önünde kendisine, oturmuş ve sağcı bir sicile sahip olan çağdaş bir siyasi partiyi model olarak alıyor: Alman Sol Parti (Die Linke).

Mélenchon, 11 Kasım tarihli Le Monde’la yaptığı ve Sosyalist Parti’den ayrılma niyetini açıkladığı görüşmede şöyle demişti: "Ben, Die Linke’yi kurmuş olan Oskar Lafontaine’in izinden gidiyorum. O, Almanya’daki durumu değiştiriyor, ben de aynısını Fransa’da yapacağım."

Le Monde, Mélenchon’a bununla FKP’yi yeni bir partinin bünyesine katmayı kastedip kastetmediğini sorunca, şu cevabı verdi: "Şunu açıkça bilmemiz gerekir. Fransa’da bir birleşik partiyi, diğer partileri feshederek oluşturmayacağız. Bununla birlikte, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, benim oluşturmakta olduğum partiyi-Sol Parti-Komünistlerle, Olivier Besancenot’un [LCR’nin başkan adayı] NPA’sıyla, sol çevrecilerle ve [bir AB anayasası için] Lizbon Anlaşması’yla ilişkilerin kesilmesini isteyen herkesle birlikte, ortak bir cephe yaratabiliriz. Böyle bir koalisyonu gerçekleştirebilirsek, solun önderliğini ele alırız."

Sol Parti ve Sol Cephe projesi uzun yılların siyasi apartçikleri arasında yapılan özel bir anlaşma biçimini alıyor. FKP, Mélenchon ile Alman burjuva politikası içinde önde gelen bir siyasi partiyi anıştıran bir siyasi cepheye katılarak, siyasi bir estetik ameliyattan geçmeye çalışıyor. Mélenchon ise, FKP’nin yerel yönetimlerde sahip olduğu geniş seçilmiş görevliler ağından ve gazetesi l’Humanité’den belirli bir destek tabanı kazanma uğraşı içinde.

Mélenchon, Lafontaine kadar iyi kurumsallaşabilmiş olmamasına karşın, Fransa burjuva politikasında sıkça rastlanan, radikal geçmişten gelen ve sağcı politikaları uygularken sol bir söylemi sürdürme becerisine sahip, iyi sınanmış bir burjuva politikacısıdır. Mélenchon, Mayıs-Haziran 1968’in öğrenci isyanının ve genel grevinin hemen sonrasında, yaşadığı şehirde liseli öğrenci hareketinin bir önderiyken OCI’ya katıldı. 1972 ile 1975 yılları arasında, OCI, DEUK’tan ve Trotskizmden resmi olarak koptuktan sonra, OCI’nın önderliğini yaptı.

Mélenchon, OCI’dan ihraç edildikten sonra, 1977 yılında Sosyalist Parti’ye katıldı ve Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın sadık bir taraftarı haline geldi. 1986’da Essonne’den senatör seçildi ve senato dışında kaldığı dört yıllık bir dönem hariç, bugüne kadar senatörlük yapmaya devam etti. 2000’le 2002 yılları arasında Jospin’in hükümetinde devlet bakanı olarak görev yaptı.

Yine de, Die Linke’yi kopyalama girişiminin Mélenchon için bir dezavantajı var: bu, onu Die Linke’nin politikalarını onaylayan bir konuma yerleştiriyor. Bu durum, Mélenchon’un izlemek istediği çizgiye ilişkin olarak, Sol Parti’nin bildirilerinde yer alan bulanık ifadelerden çok daha anlamlı bir kanıt oluşturmaktadır.

Die Linke, bir süre için, bütünüyle sağcı bir sosyal kemer sıkma politikası izlediği Berlin yerel yönetiminde iktidarı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile paylaştı. Die Linke ile SPD’nin "kırmızı-kırmızı" koalisyonu, kamu hizmetlerinde çalışanların ücretlerinde yüzde 10 oranında kesinti yaparken, hastanelerde, toplu taşıma alanında ve diğer kamu servislerinde on binlerce kişiyi işten çıkardı. 2007 yılında, şehirde yaşayan 3,3 milyon işçinin neredeyse 250.000’i "sosyal refah yardımına" bağımlı durumdaydı.

Die Linke, aynı zamanda, Alman hükümetinin bankalara yüz milyonlarca avro veren kurtarma paketini resmen destekliyor. Önderlerinden bazıları, İsrail hükümetinin Gazze’ye yönelik son saldırısını destekleyerek, bu partinin bütünüyle gerici olan karakterini gözler önüne serdiler.

Fransız burjuva politikasını değiştirmeye yönelik bir operasyon

Ekonomik kriz Avrupa genelinde derinleşirken, Fransız burjuva solu işçilerin gözünde yeniden itibar kazanabilmek için sınırlı bir siyasi karşı taarruz başlatmış durumda.

Geçtiğimiz Kasım ayında Martine Aubry’nin Sosyalist Parti’nin birinci sekreteri olarak atanması, partinin 2007 başkan adayı Ségolène Royal tarafından savunulan açıkça serbest piyasacı olan politikalardan bir adım uzaklaşıldığını göstermektedir. Sosyalist Parti şu anda hükümete karşı gensoru önergeleri vermiş ve muhafazakâr Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından önerilen canlandırma paketine karşı alternatif bir paket önermiş durumda.

Sol Parti’ye benzer bir tutum alan sendikalar, 29 Ocak’ta, böyle bir eylemin burjuvaziyi, devletin daha az zarar veren bir ekonomik politika izlemesi için baskı altına alabileceği yönündeki boş beklentiyi devam ettiren, kitlesel bir grev ve ulusal eylem günü çağrısı yaptılar.

LCR’nin, NPA’yı kurması, daha radikal bir ton kullanıyor olsa da, esas olarak egemen sınıfın bu siyasi taarruzunun sol kanadını oluşturmaktadır. Bununla birlikte Fransız burjuvazisi, LCR’nin sınıf uzlaşmacı yönelişini çok iyi biliyor olmasına karşın, bu örgütü kendi sınıf çıkarlarının bir ölçüde deneyimsiz ve sınanmamış savunucusu olarak görüyor. Sol Parti’nin girişimlerinden biri LCR-NPA’yı Sol Cephe’nin sınırları içine almaya yönelik. Sol Parti aynı zamanda, Die Linke’nin pozisyonlarına paralel olarak, Sarkozy’nin seçilmesinin ardından bir politika değişikliği yaparak yakınlaştığı ABD’ye daha fazla yönelen bir dış politika geliştirmeye yönelik bir kampanyaya da öncülük ediyor.

Büyük sermayenin, bir Avrupa anayasasına yönelik çeşitli planlarda temsil edilen çıkarlarına yönelik kitlesel düşmanlığın, dış politika alanında AB’ye ABD karşısında daha büyük bağımsızlık verme girişimlerinin önünü kestiğinin bilincinde olan Sosyalist Parti, Lizbon anlaşmasını şiddetle eleştirdi. Ne var ki, anlaşmaya karşı çıkıyor olması, bu partinin AB’yi oluşturan parçaların daha büyük çaplı siyasi birliğine karşı çıktığı anlamına gelmiyor.

Aksine, Sol Parti, bir Avrupa anayasasını kabul ettirme girişimlerine sol bir cila atmaya çalışmaktadır. İçinde Die Linke ve FKP’nin de yer aldığı, 2009 Avrupa seçimleri için Avrupa Sol koalisyonu platformu şöyle diyor: "Demokratik katılım ve parlamentoların gücü, toplu dilekçeler, ortak kararların alanının genişletilmesi ve ulusal parlamentolar ve Avrupa Parlamentosu arasındaki ilişkiler konusunda yapılacak düzenlemelerle güçlendirilmelidir. AB yurttaşları, Lizbon anlaşmasına karşı bir seçenek üzerinde tartışmalı ve karar almalıdır."

Sol Parti, LCR’ye Sol Cephe’ye üye olmasını önerdiğinde, aynı zamanda LCR’den Lizbon Anlaşması’nı reddetmesini ve Avrupa parlamentosunda yer alan resmi Sosyalist partilerden bağımsız olarak hareket etmesini istemiş oldu. Sol Parti’nin 16 Ocak tarihli bu önerisi başlangıçta cevapsız kaldı. Sol Parti önderliği, LCR içindeki önemli güçlerin - Christian Piquet etrafındaki azınlığın, ama daha geniş düzlemde örgütün, kendisini sol ve muhalif olduğunu ilan eden her grupla ittifak yapma yöneliminin- LCR’yi Sol Cephe ittifakına katılma konusunda güçlü bir biçimde baskı altına alacağını biliyordu.

Besancenot’un 20 Ocak’taki ilk tepkisi bir ölçüde düşmancaydı: Besancenot önce 2010 yerel seçimlerine kadar sürecek olan, daha uzun süreli bir seçim ittifakı oluşturulmasını istedi. Ardından kendi söylediklerinden çark etti ve Sosyalist Parti’nin solunda yer alan partilerin 29 Ocak gösterisi için "şu anda işten çıkarmalarla ilgili ortak bir bildiri dahi yazamadıklarını," söyledi ve bu nedenle, "bizi, daha sonra kalıcı bir siyasi cephe inşa edebileceğimize inandırmaya çalışmayın," diye ekledi.

Bununla birlikte, Sol Parti 26 Ocak’ta, LCR’nin 29 Ocak grevi için ortak bir bildiri üzerinde anlaşmaya vardığını ilan etti.

Gelgelelim Sol Parti’nin dış politika kampanyası bir Avrupa anayasası için yapılacak görüşmelerden daha fazlasını içeriyor: bu kampanya aynı zamanda açıkça anti-Amerikan bir politikayı dile getiriyor. Bu politika şu anda Fransız burjuvazisinin egemen hiziplerinin desteğine açıkça sahip olmasa da, Mélenchon, büyük bir olasılıkla, derinleşen ekonomik ve siyasi kriz ortamında bu tür politikanın daha fazla destek bulacağını hesaplıyor olabilir. Ne var ki, bu politikalar uygulamaya konulmaları durumda, kolaylıkla ABD ile Fransa arasında herkesin gözü önünde gerçekleşen bir diplomatik kopuşa neden olabilir.

Mélenchon -Fransız solunun, sol burjuva çevrelerle azımsanamayacak temaslarının olduğu ve Fransız emperyalizminin sömürgeci bir varlığa, Fransız Guyanası’na sahip olduğu- Latin Amerika’ya, Fransız-Amerikan rekabetinin bir arenası olarak, özel bir vurgu yaptı. Washington’un düşmanca bir tutum aldığı Latin Amerikalı rejimlerle izlenecek bir tartışma politikasının ana hatlarını ortaya koydu. "Geçtiğimiz son birkaç yıl boyunca, birçoklarımız okyanusun iki ucu arasında gidip geliyor ve hepsi kapitalizme ve savaş tüccarı imparatorluğa cesaretle göğüs geren Venezüella, Küba, Bolivya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay’daki yoldaşlarımızla görüşüyoruz."

Mélenchon, 2008 yılının Ağustos ayında, hâlâ bir Sosyalist Parti üyesiyken, "barıştan ve bu nedenle ABD hükümetinin peşinden gitme politikasından, medeniyetler çatışması politikasından ve NATO’dan kopmaktan," yana olduğunu açıkladı. "Bu nokta, açıkçası, Avrupa’nın ‘büyük bir transatlantik pazar" oluşturma planına toptan karşı çıkmak anlamına gelir."

Sol Parti kendisini "sol" bir parti olarak gösterirken, gerçekte toplumsal kemer sıkma önlemlerinin uygulamaya konması ve ABD ile Avrupalı güçler arasında jeopolitik gerilimlerin patlak vermesi için gerekli zemini oluşturmaya çalışıyor.

Makalenin İngilizce orijinali
(30 Ocak 2009)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır