www.wsws.org/tr/2009/jan2009/sril-j30.shtml
Sri Lankadaki Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), 14 Şubatta yapılacak olan iki il genel meclisi seçimine katılıyor. Parti, seçimde 19 adaydan oluşan iki listeyle-biri Orta Eyalete bağlı Nuwara Eliyada ve diğeri Kuzey Batı Eyaletine bağlı Puttalamda- yer alacak.
Nuwara Eliya, adanın, işgücünün büyük bölümünü Tamilce konuşan, düşük ücretli ve baskı altında tutulan emekçilerin oluşturduğu orta tepeler bölgesinde yer alan, geniş çay plantasyonlarının merkezinde yer alıyor. Batı sahilinde yer alan Puttalam ise -ülkede 25 yıldır yaşanan amansız iç savaş nedeniyle yaşadıkları diğer bölgelerden zorla göç ettirilmiş olan çok sayıda insanın da aralarında yer aldığı- Sinhalalılar, Müslümanlar ve Tamillerden oluşan karışık bir nüfus yapısına sahip.
SEPin adayları arasında plantasyon işçileri, balıkçılar, çiftçiler, öğretmenler, işsizler, gençler, öğrenciler ve ev kadınları yer alıyor. Nuwara Eliyada aday listesinin başında, 55 yaşındaki ve yirmi yılı aşkın bir süredir tam zamanlı olarak parti örgütçüsü olarak çalışmakta olan, Myilvaganam Thevarajah yer alıyor. Puttalamda, 52 yaşındaki, uzun yıllardan bu yana parti üyesi olan Nihal Geekiyanage, kampanyanın başını çekecek.
SEP adayları, diğer bütün siyasi partilerin aksine, Devlet Başkanı Mahinda Rajapakse ve hükümeti tarafından Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanlarına (LTTE) karşı yürütülen savaşa kararlı bir biçimde karşı çıkacak ve Kuzeyden ve Doğudan bütün askerlerin derhal ve koşulsuz olarak çekilmelerini talep edecekler.
Bu bir kurtuluş savaşı ya da teröre karşı verilen bir savaş değil, Sinhala egemen seçkinini bir bütün olarak -ister Sinhala, ister Tamil, isterse de Müslüman olsun- işçi sınıfı üzerindeki iktidarını ve ayrıcalıklarını pekiştirmeyi amaçlayan bir savaştır. SEP, bütün işçileri bölgeci politikaların bölücü zehrini kararlı bir biçimde reddetmeye ve sosyalist bir program temelinde ortak sınıf çıkarları için bir mücadele içinde birleşmeye çağırıyor.
Bu seçim, ordunun LTTEnin Kilinoççideki idari karargâhını ele geçirmesinin ardından, Kolombodaki siyasi düzenin kurumlarında bir zafer havasının esmekte olduğu bir sırada yapılıyor. Rajapakse, bunu, "bütün ulus için kazanılmış bir zafer" olarak ilan etti ve askerleri "barış, özgürlük ve demokrasi" rüyasını bir gerçek haline getirdikleri için selamladı.
SEP işçi sınıfını uyarıyor: bu ne sizin savaşınız ne de sizin "zaferiniz"dir. 1983 yılında patlak vermiş olan savaş, on yıllar boyunca işçileri bölmek ve burjuva egemenliği için toplumsal bir temel sağlamak için körüklenen Tamil karşıtı şovenizmin ürünüydü. Yirmi beş yıl boyunca birbiri ardınca göreve gelen hükümetler bu savaşı, bütün yükünü emekçilerin sırtına yükleyerek yürütmeyi sürdürdüler.
Ordunun LTTEyi, bu örgütün güçlü olduğu diğer bölgelerden de çıkarmayı başarması durumunda, bu yalnızca, Rajapaksenin ve sırtını dayadığı siyasi-askeri kliğin elini güçlendirecektir. Böyle bir "zafer" yeni bir barış ve demokrasi dönemini başlatmak şöyle dursun, demokratik hakların daha fazla ayaklar altına alınmasına ve toplumun her yönüyle daha fazla militarizasyonuna neden olacaktır. Ordu, "barışın" gerçekleşeceği düşüncesiyle küçülmek bir yana, asker sayısını yüzde 50 artırarak, 200.000ne çıkarmakla yetkilendirilmiş durumda.
Geçtiğimiz iki yıl içinde Rajapakse 2002 ateşkesini yırtıp attı ve ülkeyi tekrar savaşın içine sürükledi ve hükümet, muhalefeti yıldırmak ve bastırmak için bir terör dönemi başlattı. Ordunun desteğindeki ölüm mangaları tarafından yüzlerce insan kaybedildi ya da katledildi. Medya, protesto gösterileri düzenleyen işçiler ve çiftçiler -hatta Yargıtay bile- "ulusal güvenliği zayıflattıkları" gerekçesiyle, şiddet uygulamakla tehdit ediliyorlar. Parlamento, içi boş bir kabuğa indirgenmiş durumda. Ada, dünya üzerindeki en büyük kabine tarafından yönetiliyor ama gerçek kararlar, başkanlık kliğinin gözdesi olan bürokratlar ve generaller tarafından alınıyor.
Bundan sonra yaşanacaklarla ilgili en açık uyarı, "Kilinoççi zaferinden" bu yana geçen hafta içinde meydana gelen olaylardan çıkarılmalıdır. 6 Ocak günü, MTV/Sirasa yayıncılık kuruluşunun büroları, stüdyoları ve kontrol odası, hükümet tarafından bu yayın kuruluşunun yayınlarının "yurtseverlik karşıtı" bir çizgiye sahip olduğu suçlaması ile yürütülen bir kampanyanın ardından, otomatik silahlarla ve el bombalarıyla silahlanmış zorbalar tarafından yağmalandı. 8 Ocakta silahlı bir kişi, hükümetin savaşı yürütme biçimine eleştirel bir tutum alanSunday Leaderın başyazarı Lasantha Wickramatungayı, güpegündüz vurarak öldürdü.
Hükümet ve ordu, işçi sınıfına karşı aniden saldırıya geçmekte hiç tereddüt etmeyecektir. Bütün Asyada ve dünyanın dört bir yanında yaşayan on milyonlar gibi, Sri Lankalı işçiler de, 1930lardan bu yana küresel kapitalizmin yaşadığı en kötü krizinin ortasında, işlerini kaybetme ve yaşam standartlarında yıkıcı bir gerilemenin ortaya çıkması olasılığının kasveti ile karşı karşıyalar. Giyim eşyası, çay ve diğer metaların ihracatı zaten keskin bir biçimde geriliyor. Küresel altüst oluşun etkisi, 2006 yılında 69 milyar rupiyken, 2008 yılında üçe katlanarak 200 milyar rupiye yükselen devasa askeri harcamalar nedeniyle daha da ağırlaşıyor.
Hükümet geçtiğimiz üç yıl boyunca emekçilerden savaş için fedakârlık yapmalarını istedi. İşçiler ne zaman ücret artışı, işsizler iş, köylüler ve balıkçılar destek talep edecek olsalar ya da yoksullar sosyal yardım isteseler, Rajapaksenin bunlara verdiği hazır cevap, hiç paranın olmadığı şeklindeydi. Ama iş insanların yaşamlarının ve kaynakların nedensiz yere yok edilmesine gelince hiçbir sınır söz konusu olmuyor!
Kilinoççinin düşmesinin ardından Rajapakse şöyle demişti: "Anavatanımız sizlerden bu sadakati ve sabrı göstermeye biraz daha devam etmenizi istiyor." Ama gerçek şu ki, onun anavatan için yaptığı fedakârlık çağrıları, ordu LTTEyi bastırmayı başarsa bile sona ermeyecek. Savaşı sürdürürken kullanılan yöntemler -bölgecilik, adam öldürme ve polis devleti baskısı- bu kez işlerini, çalışma koşullarını ve yaşam standartlarını savunmak için mücadele eden işçilerden gelen muhalefeti bastırmak için kullanılacak.
Muhalefet partilerinin hiçbiri herhangi bir alternatif önermiyor. LTTEnin açık faaliyet gösteren temsilcileri dışında, sağcı Birleşik Ulusal Parti (UNP), şoven Janatha Vimukthi Permuna (JVP) ve tüm Tamil ve Müslüman azınlık partileri askeri güç gösterisine destek verdiler. UNP barış görüşmeleri için yaptığı çağrısını bir kenara bırakmış durumda ve şu anda, orduya bugünkü savaşa hazırlanması fırsatını sağladığı için 2002 yılında LTTE ile yapılmış olan ateşkesin akıllıca bir hile olduğunu öne sürüyor.
SEPin adayları bu tiksindirici şovenizm dalgasına karşı, savaşa ve ekonomik krize, sosyalist enternasyonalizm temelinde bir sınıf çözümünü öne sürecekler. Sri Lankada işçiler, bütün Güney Asyadaki ve uluslararası düzeyde erkek ve kız kardeşleriyle aynı sorunları, endişeleri ve özlemleri paylaşıyorlar -ve çoğu durumda aynı ulus-ötesi şirketler tarafından sömürülüyorlar.
Sri Lankadaki savaş, kapitalist sınıfın bütün bölgede en temel demokratik ve ulusal görevleri çözme becerisine sahip olmadığının yalnızca en keskin kanıtıdır. On yıllar boyunca din, etnik farklılıklar ve dil farklılıkları işçi sınıfını bölmek ve burjuva egemenliğini güçlendirmek için kullanıldı ve bu politikalar on milyonlarca sıradan insan için bir felakete yol açtı. Mumbai vahşetinin hemen sonrasında, Hindistan ve Pakistan bir kez daha savaş tamtamlarını çalıyorlar. Sri Lankada işçiler, etnik ve dini ayrımlara dayalı bölgeciliğe ve militarizme karşı durarak, bütün Güney Asyada işçi sınıfına ileriye doğru giden yolu göstereceklerdir.
SEP, askerlerin adanın Kuzeyinden ve Doğusundan çekilmesi çağrısını yaparken, LTTEye hiçbir siyasi destek vermiyor. LTTEnin Tamil ayrılıkçılığı programı, hükümetin izlediği Sinhala üstünlüğüne dayalı bölgecilik politikasıyla birlikte, aynı madalyonunun iki ayrı yüzünü oluşturmaktadır. Tamil seçkinin çeşitli kesimlerinin çıkarlarını temsil eden LTTE, organik olarak-savaşı sona erdirmeye ve Tamil halkının demokratik haklarını güvence altına almaya muktedir biricik toplumsal güç olan- işçi sınıfına bir çağrı yapma becerisine sahip değildir.
Savaş, uluslararası "barış sürecinin" bir çözüm sağlayabileceğini iddia eden, Nava Sama Samaja Partisinin (NSSP) orta sınıf radikalleri ve benzerlerinin gerçek yüzlerini ortaya çıkarmaya hizmet etti. ABD ve "barış sürecine" destek veren diğer emperyalist güçler için barış görüşmeleri, savaşın bölgedeki ekonomik ve stratejik çıkarlarına zarar vermemesini güvence altına almak için başvurdukları bir taktikti yalnızca. Hepsi Sri Lanka ordusunun 2006 yılında tekrar başlayan saldırısını sessizce desteklediler ve Rajapakse 2002 yılında yapılan ateşkesi geçen yıl resmen bozduğunda bu amaca yönelik sessizliklerini korudular. ABD şimdi artık, LTTE ile barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasını desteklemediğini açıkça söylüyor.
Savaşa karşı gerçek bir siyasi mücadele, sosyalist bir programı temel alan, bir işçi ve köylü hükümeti için verilen mücadele ile birleştirilmelidir. SEP adayları, işçilerin, çiftçilerin ve gençlerin karşılaştıkları sorunlara çözüm bulacak sosyalist önlemler için kampanya yürütecekler. Bununla birlikte işçi sınıfının karşılaştığı sorunları küçük bir adanın sınırları içinde çözüme ulaştırmak olanaksızdır. Dünyanın dört bir yanında, emekçiler ekonomik durgunlukla, artan ticaret savaşı ve savaş tehlikesiyle karşı karşıyalar. SEP işte bu nedenle, daha geniş bir Güney Asya ve dünya sosyalist cumhuriyetleri birliğinin parçası olarak, sosyalist bir Sri Lanka ve Eelam cumhuriyeti için mücadele edecek.
SEP bu seçim kampanyası boyunca mümkün olduğunca çok sayıda insana ulaşmayı amaçlıyor. Bu nedenle programımızı destekleyen herkesi parti fonumuza bağışta bulunmaya, halka açık toplantılarımıza katılmaya, kampanya literatürümüzün dağıtımına yardımcı olmaya ve her şeyden önce de SEPe, Dördüncü Enternasyonalin Uluslararası Komitesinin Sri Lanka seksiyonuna üye olmak için başvuruda bulunmaya çağırıyoruz.