DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Savaş haberleri
Yazıcıya hazırla
Gazze krizine sosyalist bir yanıt
Dünya Sosyalist Web Sitesi yazı kurulu
17 Ocak 2009
İngilizceden çeviri (10 Ocak 2009)
Aşağıda yer alan bildiri İsrailin Gazzede yürüttüğü savaşa karşı bu hafta sonu düzenlenen uluslararası gösterilerde dağıtılacaktır.
İsrailin Gazzeye karşı düzenlediği yıldırım savaşın canice karakteri her geçen gün biraz daha açık hale geliyor. Birleşmiş Milletlere göre, İsrail ordusu tarafından şu ana kadar yaklaşık 800 erkek, kadın ve çocuk öldürülmüş ve 3.200den fazla insan yaralanmış durumda. Üniversiteler, okullar, evler, köprüler ve kanalizasyon sistemleri, 500 librelik bombalarla imha edildi. Gazze Şeridinde yaşanan insanlık felaketi tarif edilemez boyutlara ulaşmış durumda.
İsrail savaşı şiddetlendirmeye devam ediyor. Perşembe günü, işçilerinin İsrail ordusu tarafından kasıtlı olarak hedef alınmasının ardından, Birleşmiş Milletler, Gazze halkına sağladığı yaşamsal öneme sahip yiyecek tedarikini durdurdu.
Dünyanın dört bir yanında insanlar savunmasız Filistin halkının İsrailin modern askeri aygıtı tarafından katledilmesine bir şok ve öfke duygusu içinde tepki gösteriyorlar. Uluslararası protestolar ve bunlara katılan insanların sayısı artıyor. Gerek ABDde gerekse de Paris, Londra ve Berlin dâhil çok sayıda Avrupa şehrinde, bugün için çeşitli yürüyüşlerin ve protesto gösterilerinin yapılması planlanmış durumda.
İsrailin terörü nasıl durdurulabilir? Uzun yıllardır ıstırap çekmekte olan Filistin halkının geleceği nasıl güvence altına alınabilir?
Bugünkü gösterileri düzenleyenlerin bu sorulara verebilecekleri bir cevapları yok. Onların esas tepkisi Batılı hükümetlere ve Birleşmiş Milletlere müdahalede bulunmaları ve İsrail üzerinde baskı kurmaları için çağrıda bulunmaktan ibarettir. Bu, her seferinde bir çıkmaza girilmesine yol açmaktadır. Gerçekte, yalnızca uluslararası işçi sınıfı tarafından gerçekleştirilecek sosyalist bir taarruz Ortadoğuya barışı getirebilir ve bu bölgenin hakları -Filistinliler, İsrailliler ve Araplar- için yaşanabilir bir gelecek sağlayabilir.
İsrail hükümeti tarafından girişilen soykırımsal saldırı, kapitalist dünya ekonomisinin kriziyle kopmaz biçimde bağlıdır. On yıllarca süren dizginsiz zenginleşmenin ardından, dünyanın dört bir yanında egemen sınıfların emekçi kitlelere yoksulluktan, işsizlikten, sömürüden, baskıdan ve savaştan başka sunabilecekleri hiçbir şeyleri yoktur.
İsrail bu gelişmeyi daha küçük ölçekte gözler önüne sermektedir. İsrail toplumu derin toplumsal anlaşmazlıklarla yoğrulmuştur. Hükümeti tepeden tırnağa yolsuzluğa batmış durumdadır. Gazze Şeridindeki katliamların hedeflerinden biri, dikkatleri, bir seçim kampanyasının orta yerinde, İsrailin kendi içinde kaynamakta olan toplumsal gerilimlerden başka yere çevirmektir.
Siyonizmin Yahudi halkı için bir tuzak olduğu kanıtlanmıştır. Sosyalistler, Yahudi sorununun, dinsel bir temel üzerinde kapitalist bir ulus devlet kurularak çözülemeyeceği konusunda her zaman uyarıda bulunmuşlardır. Anti-Semitizmin ve Yahudilerin uğradıkları zulümlerin üstesinden gelinmesi, kapitalist sınıflı toplumun ortadan kaldırılmasına ve uluslararası işçi sınıfının yazgısına kopmaz bir biçimde bağlıdır. Yahudi Soykırımını yalnızca, daha öncesinde Alman işçi hareketinin Naziler tarafından yok edilmesi mümkün hale getirdi.
İsrail devleti Filistinlileri terörize ederek her türlü ahlaki meşruiyeti yitirmiştir. Bu durum yansımasını, İsrail halkına gözdağı veren dinci yobazların ve sağcı fanatiklerin siyasi yaşama giderek daha fazla egemen oldukları İsrailin kendi içinde bulmaktadır. Gazzenin kuşatılmış halkına yönelik İsrail katliamına en yakın örneğin, Varşova Gettosunun Naziler tarafından kanlı bir biçimde temizlenmesi olması trajik bir ironidir.
İsrail savaşını, yalnızca ABDnin koşulsuz desteği ve Avrupa ve Arap burjuvazilerinin suç ortaklığı sayesinde yürütebilmektedir.
ABD, İsrail ordusuna her yıl 3 milyar dolar pompalamakta ve en modern silahları sağlamaktadır. Yalnızca Başkan Bush ve Cumhuriyetçiler değil, Senatodaki Demokratlar da İsraile açık bir biçimde destek verdiler. Bushun halefi Barack Obama ise sessiz kaldı -ki bu zımni mutabakat içinde olduğu anlamına gelmektedir.
Avrupalı yönetici seçkinler, üzeri daha örtülü ama aynı derecede haince bir rol oynuyorlar. İçlerinden bir tanesi bile İsrailin saldırganlığını kınamadı. Bunu yerine, İsrailin saldırısını meşru bir öz-savunma olarak haklı gösterdiler ve Filistinlilerin çektikleri acılardan Hamasın sorumlu olduğunu ilan ettiler. Alman Şansölyesi Angela Merkele göre sorumluluk "açıkça ve yalnızca" Hamasa ait.
Bununla birlikte Avrupalılar, İsrail ve ABDnin pervasızca yürüttükleri eylemlerinin yol açabileceği olası sonuçlar konusunda endişeliler. Bu nedenle bir ateşkes yapılmasını talep ediyorlar. Savaşın Arap burjuva rejimlerinin istikrarsızlaşmasından ve bölgede kendi etkilerini zayıflatmasından korkuyorlar. Aynı zamanda, özellikle Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinden gelen milyonlarca göçmenin yaşadığı Fransada olduğu gibi, kendi ülkeleri içinde gerilimlerin artmasından da korkuyorlar.
İsrail, Filistinlilere yönelik terörünü şiddetlendirmeyi sürdürürken, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozynin başını çektiği Avrupalı ülkeler, İsrail ve ABD için kabul edilebilir koşullar içeren bir ateşkesin imzalanması için çaba gösteriyorlar.
Gazze bir cezaevinden, yüksek güvenlikli bir gettoya dönüştürülecek. Gazze ve Mısır arasındaki küçük sınır hattı -İsrail tarafından kontrol edilmeyen tek sınır hattı- uluslararası bir güvenlik gücü tarafından sımsıkı bir biçimde kapatılacak ve denetlenecek. Hüsnü Mübarekin Mısırdaki otoriter rejimine ve Mahmut Abbasın ABD destekli Filistin Otoritesine Gazzede jandarmalık yapma görevi verilecek. Bu şekilde İsrail Gazzede yaşayan 1,5 milyon insanın iaşesini sağlama yükümlülüğünden kurtarılacak ve gardiyanlık görevini Mübarek devralacak.
Atılacak bu türden bir adımın yurtiçinde yaratabileceği tehlikelerden korkan Mübarek henüz tereddüt içinde. Ama verilecek rüşvet yeterince büyük olursa, bunu kabul edecektir. Mübarekin hükümeti büyük ölçüde uluslararası mali yardıma bağımlı durumda.
Mübarek bu savaşın hazırlanmasında önemli bir rol oynadı. O da İsrailin, Mısırdaki Müslüman Kardeşlerle olan bağları nedeniyle korku duyduğu Haması yok etme amacını paylaşıyor. İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, İsrailin savaşı başlatmasından iki gün önce, Mübareki İsrailin planları konusunda bilgilendirmek üzere Kahireyi ziyaret etti. Savaş başladığı zaman Mısır, Gazze ile olan sınırın kapalı kalmasını sağladı, böylelikle kuşatılmış olan Filistinlilerin olası tek kaçış yolunu kapattı.
Haması, sivil halka yönelik devlet terörü uygulayan güçler tarafından, önderlerinin öldürülmesi ve taraftarlarına "terörist" denilerek iftira edilmesi karşısında savunmak gerekmekle birlikte, bu hareket ABD, İsrail ve Arap burjuva rejimleri arasındaki komploya karşı durma ve onu yenilgiye uğratma perspektifine sahip değildir. Hamas İslamcı bir örgüt olarak sınıf mücadelesini reddetmektedir. Destek için yüzünü Arap, İsrail ve uluslararası işçi sınıfına dönmek yerine, Arap rejimleriyle ve emperyalist güçlerle bir anlaşmaya varmaya çalışmaktadır. Bu, Hamasın İsrail köylerine roketler atarak İsrail üzerindeki baskıyı artırma perspektifi ile uyuşmaktadır.
Hamas, İsrailin gerekli bedeli ödemesi durumunda Hamasa verdiği desteği çekmekte bir sorun görmeyecek olan Suriyeye büyük ölçüde bağımlı durumdadır. Sarkozy ve Türkiyenin Başbakanı Erdoğan (eski bir İslamcı) işte bu amaçla müdahalede bulunuyorlar. Her iki ülke de İsrail ve Suriye ile yakın ilişkiler içinde olmayı sürdürüyor ve Suriyeye ya Haması direnişini sona erdirmeye zorlaması ya da bu örgüte verdiği desteği toptan sona erdirmesi için baskı yapıyorlar.
Gazze halkının kaderi kopmaz bir biçimde uluslararası işçi sınıfıyla bağlantılıdır. Filistin halkı, kendisine tekrar tekrar ihanet etmiş olan ve içinde bulunduğu kötü durumun sorumluluğunu paylaşan Birleşmiş Milletlerden, Arap rejimlerinden veya Avrupalı hükümetlerden herhangi bir destek bekleyemez.
Uluslararası ekonomik kriz kaçınılmaz olarak -Ortadoğu, Avrupa ve ABDde- patlayıcı sınıfı mücadelelerine neden olacaktır. Bu mücadeleler uluslararası işçi sınıfı tarafından birleşik bir taarruz için gerekli zemini hazırlayacaktır. Böyle bir mücadelenin önkoşulu, işçi sınıfını burjuvazinin ulusal çıkarlarına tabi kılan partilerden ve örgütlerden bir kopuştur. Bağımsız sosyalist bir perspektife gereksinim duyulmaktadır.
Bugünkü gösterilere egemen olan yönelim bu değildir. Bunun yerine, kendisini "sol" hatta "anti-kapitalist" olarak adlandıran birçok örgüt, bu protestoları kendi hükümetlerine yedeklemek için çaba gösteriyor.
Almanyada, Sol Partinin duruşu Merkel hükümetininkinden hiç farklı değil. Sol Partinin Gregor Gysi gibi önderleri, bu savaşın çıkmasından Haması sorumlu tutuyorlar. Sol Partinin bir başka önderi, Norman Paech, Gazzeye silah sevkiyatını önlemek için bölgeye BM askerlerinin gönderilmesini talep ediyor. Wolfgang Gehrcke gibi diğerleri, Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozynin girişimlerini selamlıyorlar. Monika Knoche, Alman hükümetini "Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarekin girişimini" desteklemeye çağırıyor.
Fransada Devrimci Komünist Liga (LCR) "Uluslararası Topluluğa", yani Birleşmiş Milletlerde örgütlü olan emperyalist hükümetlere sesleniyor. LCR tarafından kurulan "Yeni Anti-Kapitalist Parti", web sitesinde, dikkat çekici bir adım atarak, İsrailli barış eylemcisi olan, "şimdi bir uluslararası müdahale" yapılmasını talep eden ve uluslararası askeri güç gönderilmesi için "Batılı hükümetler üzerinde baskı oluşturulması" çağrısı yapan Michel Warschawskinin bir açıklamasını yayınladı.
Giderek artan sayıda işçinin ve gencin kendi hükümetleriyle ve kapitalist sistemle çatışmaya girdiği bir sırada, bu tür örgütler emperyalizme karşı muhalefetin yönünü değiştirerek kendi burjuva rejimlerine ve onların politikalarına destek veren bir yola sokmaya çalışıyorlar.
ABDde gösterileri düzenleyenler, bu gösterileri Demokratik Partiye yedekliyorlar. Uzun süredir George W. Bushun dış politikasının bütün asli unsurlarını sürdüreceğini açıkça ortaya koymuş olan bir sonraki başkan Barack Obamaya çağrılar yapıyorlar.
Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Dördüncü Enternasyonalin Uluslararası Komitesi gösterilere katılan herkese bu yönelişi reddetmeleri çağrısı yapıyor. Gazzedeki olaylar, Yahudi ve Arap işçi sınıfını bir Ortadoğu Sosyalist Federasyonu için mücadelede derhal bir araya getirmenin gerekliliğini artırmaktadır. Bu perspektif, kapitalizmin bütün dünyada yıkılması mücadelesiyle kopmaz bir biçimde bağlıdır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|