World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Türkiye

Yazıcıya hazırla

Mali kriz Türkiye’nin sanayi sektörüne ağır darbe vurdu

Sinan İkinci
6 Kasım 2008
İngilizce’den çeviri (11 Ekim 2008)

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Çarşamba günü, ekonomik büyümenin öncü göstergelerinden biri olan toplam sanayi üretiminin Ağustos ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4 oranında azaldığını açıkladı. Türkiye’de sanayi üretimi 2007 yılının Ağustos ayında yüzde 6,3 oranında artış göstermişti.

Bu oran, aynı zamanda hızla aşağıya doğru revize edilmekte olan beklentilerden çok daha kötü bir oran. Bloomberg tarafından, sekiz ekonomistten derlenen tahminlerin medyanı alınarak yapılan ankete göre sanayi üretiminin Ağustos ayında yüzde 0,3 oranında azalması bekleniyordu. Dolayısıyla, Ağustos ayının sanayi üretimi rakamlarının büyük bir şaşkınlık yarattığını söylemek abartılı bir ifade olmayacaktır.

2008’in ilk sekiz ayında sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 3,6 oranında büyüdü. Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 5,8’di. Sanayi üretimi 2008 yılında ilk kez düşüş gösterdi ve bu düşüş 2006 yılının Ocak ayından bu yana sanayi üretiminde yaşanmış olan en büyük gerileme.

TÜİK, Ağustos ayına ilişkin sanayi üretimi verilerini yayınlar yayınlamaz, farklı mali kuruluşlar yüzde 4 ile 4,5 arasında değişen ekonomik büyüme tahminlerini iki puan aşağıya çektiler. 2009 yılına ilişkin beklentiler daha da karamsar.

İslamcı AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümetinin bu yıl için belirlediği ekonomik büyüme hedefi başlangıçta yüzde 5’ti ancak daha sonra bu hedef yüzde 4,5 olarak revize edildi.

Aynı zamanda Çarşamba günü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de, Türkiye kapitalizminin dramatik bir durgunlaşma evresine girdiğini doğrulayan nitelikte veriler yayınladı. TOBB’un Ticaret Sicili Gazetesi'nin verilerine göre bu yılın ilk dokuz ayında yeni kurulan şirket sayısı bir yıl öncesine kıyasla yüzde 4,99 oranında geriledi. Aynı dönem içinde kapanan şirket sayısı yüzde 1,49 oranında artış gösterdi.

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından kısa bir süre önce yayınlanan verilere göre binek otomobili satışlarında Ağustos ayında yüzde 8,3’lük bir düşüş yaşandı-bu ardı ardına gelen ikinci aylık gerileme. Hafif ticari araç satışı ise 20,5 oranında düşüş gösterdi.

Toyota Motor Şirketi geçen ay talep yetersizliği nedeniyle Türkiye’deki fabrikasında üretime iki hafta süreyle ara verdiğini açıkladı.

Fiat’ın Türkiye’deki üreticisi olan Tofaş, 24 Eylül’de otomobil fabrikasında üretime altı gün süreyle ara vereceğini açıkladı. Tofaş’ın icra kurulu başkanı Ali Pandır şirketin bu yıl 330.000 araç üreteceğini ve bu rakamın yılbaşında planlanandan 20.000 daha az olduğunu söyledi.

Çok uluslu lastik şirketi Goodyear’ın Türkiye üretim birimi de Eylül ayında yaptığı bir duyuruyla, Türkiye’nin kuzey batısında, Adapazarı ve İzmit’teki fabrikalarında üretimi 3 Ekim’den itibaren sekiz gün süreyle durduracağını açıkladı.

Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) on gün önce otomobil üreticilerinin Türk yan sanayine verdikleri siparişlerde yüzde 30 kesintiye gittiklerini açıkladı. Taşıt araçları yan sanayi şu anda ürünleri için potansiyel olarak büyük bir pazar kaybı ve büyük çaplı işten çıkarmalarla yüz yüze gelmiş durumda.

Son açıklanan makro ekonomik veriler Türkiye ekonomisinin çok ciddi bir durgunluk yaşadığını ve resesyona girmekte olduğunu ortaya koyuyor. Hali hazırda Türkiye ekonomisinin büyüme hızı yılın ikinci çeyreğinde önemli bir darbe almış durumda. Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) 2008’in ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yalnızca yüzde 1,9 oranında artış gösterdi. Büyümede görülen bu yavaşlama ülkenin ekonomik performansında belirgin bir yavaşlamaya işaret ediyor ve 2002 yılının ilk çeyreğinden bu yana görülen en düşük büyüme hızı.

Finansbank ekonomisti İnan Demir, Bloomberg’e yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Büyüme zayıf kalmaya devam edecek ve bu eğilim 2009 yılına da yayılacak. Ama yine de Merkez Bankası’nın faiz oranlarını düşürmesini beklemiyoruz, çünkü bu Türk lirasını, risk alma hevesinde görülen iniş çıkışların etkisine daha da açık bir hale getirecektir."

Hürriyet gazetesinden Erdal Sağlam, Demir’le aynı görüşü paylaşıyor: "Küresel piyasalardaki krizin uzaması ve kurlardaki yükselişin faiz indirimlerini geciktireceği artık gün gibi aşikar."

Türkiye’nin Merkez Bankası, Temmuz ayında gecelik borçlanmanın faiz oranını yarım puan artırarak yüzde 16,75’e yükseltti-bu Euro bölgesindeki faiz düzeyinden yaklaşık olarak dört kat daha fazla. Türkiye’deki bu çok yüksek faiz oranlarına rağmen, küresel mali ve ekonomik kriz "yükselen" piyasaların yüksek getirili varlıklarına yönelik spekülatif talebi azalttığından, Türk lirası (YTL) son günlerde değer kaybediyor.

Her ikisi de İslamcı güçlerin denetiminde olmasına karşın, önümüzdeki aylarda hükümetle Merkez Bankası yönetimi arasında açık ve şiddetli bir çatışmanın yaşanması şaşırtıcı bir gelişme olmayacaktır. Bir hafta önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası’nın gecelik faizleri çok yüksek düzeyde tutma politikasını kamuoyunun önünde eleştirdi.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz bu eleştiriye birkaç gün sonra gazetecilere şu açıklamayı yaparak karşılık verdi: "Az veya çok bütün ülkeler bu krizden etkilenecek. Bizim ülkemizin bunlardan biri olmayacağını düşünmek akıllıca olmayacaktır." Bu sözler, Türkiye’nin küresel krizden en kötü ihtimalle asgari düzeyde etkileneceğini öne süren Erdoğan ve diğer AKP yöneticilerinin son günlerde yaptıkları açıklamalara yönelik olarak yapılmış doğrudan bir göndermeydi.

Türkiye’de önümüzdeki yılın Mart ayında yapılacak yerel seçimler yaklaşıyor ve bu durum Erdoğan ve partisini krizin yoğunlaştığı sırada seçmen desteğini kaybetme olasılığı karşısında endişelendiriyor.

Son günlerde yaşandığı gibi YTL’nin dolara ve sert paralar olarak adlandırılan diğer para birimlerine karşı hızla değer yitirmesi hiç kuşkusuz enflasyonu kamçılayacak ve ithalatın maliyetini artıracaktır. Yabancı kaynak akışının kesildiği ve sermaye kaçışının gündemde olduğu koşullar altında bu eğilimin şiddetlenmesi kuvvetle muhtemel.

Önümüzdeki aylarda çok düşük büyüme -yılın son çeyreğinde eksi büyümenin ortaya çıkması ciddi bir olasılık- artan veya en azından dirençli bir enflasyonla bir araya geldiğinde en kötü ekonomik senaryonun, stagflasyonun ortaya çıkmasına neden olacaktır. Artan ithalat maliyetleri de beraberinde dış ticaret açığını ve cari işlemler açığını artıracaktır.

Türkiye burjuvazisinin, özellikle de yabancı para cinsinden yeterli geliri ya da birikimi olmayan şirketlerin dış borçları, mali krizin şiddetlenmesiyle birlikte ciddi bir risk oluşturacaktır. Özel sektörün dış borçları 2002 ile 2007 yılları arasında yılda ortalama yüzde 28,5 oranında artış gösterdi. Bu yılın ilk yedi ayında ise artış oranı yüzde 23,4’tü ve toplam dış borç stoku 200 milyar dolar düzeyine ulaşmış durumda.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Perşembe günü gazetecilere yaptığı açıklamada iş dünyası olarak "çok endişeli" olduklarını belirtti ve şöyle dedi: "Ekonomik krizin ciddiyetle ele alınması gerekiyor… Hükümet ekonomik krizi yeterince ciddi bir biçimde ele almıyor!" Yalçındağ şunları ekledi: "Şu anda dünya bir daralmaya gidiyor. Ve dolayısıyla ihracatımıza gelen talep düşecek. Zaten iç tüketim düşüyor. Türk özel sektörü muazzam borçlu… Bütün bunlar bu daralmanın Türkiye'de de ciddiyetle yaşanacağını gösteriyor ve bu bizi hakikatten çok ciddi tedirgin ediyor."

Yavaşlayan büyüme, görece hızlı bir nüfus artışı ve hükümetin Anadolu’nun kırsal bölgelerindeki yoksul köylüleri etkileyen katı serbest piyasa politikaları nedeniyle şehirlere doğru göç akımı ile beslenen işsizliğin, özellikle de gençler arasındaki işsizliğin hızla tırmanmasına neden olacak.

Türkiye kapitalizmi bugünkü küresel mali ve ekonomik krize, çok büyük bir cari işlemler açığı ve yabancı sermayeye büyük bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğu halde yakalandı. Dünya kapitalizminin sürmekte olan ve derinleşen ekonomik krizi Türkiye’nin daha önceki -esas olarak ucuz dövize (veya aşırı değerli YTL’ye) ve ucuz ve kolay elde edilebilen krediye (buna borç yaratan nitelikteki yabancı sermaye girişleri de dâhil) dayalı ucuz ithalatı temel alan- büyüme modelinin bundan böyle işlemeyeceğini açıkça gösteriyor.

Türkiye kapitalizmi bir kez daha, derinleşen bir rejim krizinin olduğu bir ortamda, çok ciddi ve uzun süreli bir ekonomik krize giriyor. Bu iki kriz içsel olarak birbiriyle bağlantılıdır. İslamcı AKP hükümeti ile Türk ordusunun başını çektiği Kemalist düzen arasındaki çekişmeler, son tahlilde, tarihsel olarak derin bir bölünme yaşayan Türk burjuvazisinin ihtilaf halindeki iki hizbi arasında yaşanan bir çatışmadır. Bu hiziplerin hiçbiri bugünkü ekonomik krize herhangi bir çözüm önerebilecek durumda değil.

Makalenin İngilizce orijinali
(11 Ekim 2008)
Türkiye ekonomisi sendeliyor
( 29 Ekim 2008)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır