World Socialist Web Site (www.wsws.org)

www.wsws.org/tr/2008/feb2008/turk-f22.shtml

Türk ordusu kuzey Irak’taki Kürt bölgelerini yeniden vurdu

James Cogan
22 Şubat 2008
İngilizce’den çeviri (7 Şubat 2008)

Pazartesi sabahının erken saatlerinde, 20 kadar Türk savaş uçağı Irak’ın hava sahasına girdi ve kuzey Irak’taki ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) savaşçılarının barındıkları öne sürülen 11 yeri bombaladı. PKK, Türk devletine karşı, yirmi yılı aşkın bir süredir, genellikle Türkiye, Irak ve İran sınırlarının kesiştiği, dağlık ve Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgeyi bir harekât üssü olarak kullanarak, bir gerilla savaşı yürütüyor.

Türk Hava Kuvvetleri’nin yaptığı açıklamaya göre bombardımanda en az 70 hedef vuruldu. Hava Kuvvetleri’nin bildirisinde PKK’nın varlığının "istihbarat kaynakları tarafından ortaya çıkarıldığı ve doğruluğunun teyit edildiği" öne sürüldü -bu ifade Irak’taki ABD işgal güçlerinin uydudan ve diğer kaynaklardan bilgi sağlamış olduğu izlenimini uyandırıyor. Basın açıklaması, "bölgedeki sivil halkın etkilenmemesi için azami hassasiyet gösterildiğini" belirten içi boş bir teminat ifadesi de içeriyordu.

Bu saldırı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başında yer aldığı Türk hükümeti tarafından 16 Aralık’tan bu yana Irak topraklarına yapılması emredilen beşinci hava akını. Türk ordusu daha önce düzenlemiş olduğu saldırılarda en az 175 PKK savaşçısının öldürüldüğünü ve PKK’nın ikmal hatlarına ağır darbe vurulduğunu öne sürdü. Kürt kaynakları ise onlarca sivilin öldürüldüğünü ve hedef alınan bölgelerden kaçan binlerce mültecinin olduğunu bildiriyor.

PKK’nın bir sözcüsü ve kuzey Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) temsilcileri son bombardımanın hiçbir can kaybına yol açmadığını ve Irak’ın Erbil vilayetinde bulunan, "Kandil dağındaki Horakouk, Hnira ve Loulan adlı terkedilmiş üç küçük köye" karşı yapıldığını bildirdiler. KBY sözcüsü Cabar YaverNew York Times’a yaptığı açıklamada, "hiçbir hasar meydana gelmedi, çünkü yaşanan gerilimler nedeniyle bu bölge önceden terk edilmişti," dedi.

Bu saldırı, bu köyler terkedilmiş olsun ya da olmasın, Bush yönetiminin, Irak içindeki Kürt isyancılara yönelik Türk saldırılarının tırmanmasını teşvik ediyor olmasının doğrudan bir sonucudur.

Turkish Daily News, 29 Ocak’ta şöyle yazdı: "Yetkililer, Genel Kurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un, Amerikan Genel Kurmay İkinci Başkanı James Cartwright’la bu hafta içinde, esas olarak PKK’lı teröristlere karşı verilen savaşta Amerika Birleşik Devletleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında istihbarat paylaşımını tartışmak için görüşmeler yapacağını söylediler. Saygun’un aynı zamanda, PKK’ya karşı görüşmelerin parçası olarak, ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Eric Edelman ve ABD’nin Avrupa'daki kuvvetlerinin (EUCOM) komutanı ve Avrupa’daki NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı General John Craddock ile de görüşmesi bekleniyor."

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, 31 Ocak günü, Washington’da yapılan görüşmelerle aynı sırada ve son hava saldırısından sadece birkaç gün önce gazetecilere şunları söyledi: "Mantık gereği PKK’da çatlak yaratmak ve militanlarını uzaklaştırmak için yapılabilen her şey iyidir. Bunun nasıl yapılacağına karar verecek olan taraf ise Türk hükümetidir."

Pentagon sözcüsü Geoff Morell 5 Şubat günü Pentagon’da düzenlenen bir medya brifinginde ABD’nin desteği konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmadı. "Irak içinde PKK’nın terörist mevzilerine karşı yapılan son hava saldırılarına gelince. Bizim bu konudaki pozisyonumuz değişmedi. Biz bu konuyu Türklerin meşru müdafaası olarak görüyoruz. Türklerin bu tehditle başa çıkarken sorumlu bir şekilde davranmayı sürdüreceğine ve bunu bizimle koordinasyon ve danışma içinde yapacağına güvenimiz tam."

ABD’nin Türkiye ile PKK’ya karşı yürüttüğü işbirliği, Bush yönetiminin Ankara ile aynı zamanda Iraklı Kürtlerin Kerkük şehri çevresinde petrol zengini bölgeyi kontrol altına alma emellerine karşı çıkmak için de ittifak yapabileceğine dair ipuçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte gelişti. Türk yönetici seçkini elinde hatırı sayılır enerji kaynakları bulunan bir Irak Kürt bölgesinin bütün bölge ölçeğinde, Türkiye’nin güneydoğusunu, kuzey Suriye’yi ve batı İran’ı kapsayan geniş bir alan üzerinde, birleşik bir Kürt ulus devleti kurulması yolunda Kürt milliyetçi ajitasyonunu yüreklendireceğine inanıyor.

Washington, ABD işgalinin ilk yıllarında, kendisinin hazırlamış olduğu Irak anayasasına, Kerkük’ün gelecekteki konumunu belirlemek üzere en geç 2007 yılının Aralık ayına kadar bir referandum yapılmasını ekleyerek Kürtlerin emellerini teşvik etti. Ne var ki, referandum tarihi yaklaşırken, işgali sürdürmekte olan ABD, KBY’nin, Irak parlamentosunun anayasanın gereğini yerine getirmesi taleplerine destek vermedi. Oylama ertelendi ve yeni bir tarih üzerinde de bir anlaşmaya varılmış değil.

ABD’nin politikası Ortadoğu’ya yönelik daha geniş jeo-politik düşüncelerle bağlantılı. NATO ittifakının bir üyesi ve ABD’nin önemli bir müttefiki olan Türkiye, kendi çıkarlarını aktif bir biçimde gözeten önemli bir bölgesel güç olarak ortaya çıkmakta. Washington, Türkiye ile Bush yönetiminin derin bir düşmanlık duyduğu İran rejimi arasında gelişmekte olan yakın askeri, ekonomik ve siyasi ilişkileri özel bir endişe ile izliyor.

Türkiye, geçtiğimiz Temmuz ayında, ABD’nin muhalefetine karşın, İran’la, İran ve Türkmen doğalgazını taşıyacak boru hatlarının yapımı için bir anlaşma imzaladı ve İran’daki üç yeni gaz sahasını geliştirmek üzere 3,5 milyar dolarak Türk yatırımını öngören bir başka anlaşma yaptı. Bunu izleyen aylarda, Türkiye ile İran, ABD donanması Tahran’a karşı olası bir saldırı için Basra Körfezi’ne konuşlandığı sırada bile, üst düzey diplomatik görüşmeler yürüttüler. ABD’nin buna tepkisi, ABD işgali altındaki Irak’ta Türk saldırılarına destek sağlayarak ve bu yolda Irak’ta Kürtlerin çıkarlarını kurban etmeye hazır olduğunun sinyalini vererek, Ankara’yı kazanmaya ve İran’ı yalıtmaya çalışmak oldu.

ABD’nin Iraklı Kürt milliyetçilerine yönelik tutumundaki değişiklik, Amerikan Girişim Enstitüsü’nden -Bush yönetimiyle ve özellikle de başkan yardımcısı Dick Cheney’le yakından bağlantılı bir düşünce kuruluşu- Michael Rubin’in Ocak ayında yayınlanan uzunca bir makalesinde somut bir biçimde dile getiriliyor. Rubin makalesinde, KBY yönetimini anti-demokratik ve yozlaşmış olmakla suçluyor ve Mesut Barzani’nin "Türkiye’ye karşı PKK terörizmini -desteklemese bile- önünü açtığını," belirtiyor.

Rubin makalesini şu şekilde bitiriyor: "Barzani bir müttefik olarak kalabilir, ancak kendisini kalıcı bir ortak olmaktan çıkardı. Irak Kürdistan’ı PKK için güvenli bir sığınma alanı olmaya, ABD’nin bölgedeki güvenlik sırlarını en yüksek fiyatı verene satmaya ve demokratik reformları sürüncemede bırakmaya devam ettiği sürece kendisine hiçbir yardım yapılmamalı ve diplomatik meşruiyet sağlanmamalıdır."

Barzani ve KBY, ABD’nin baskısı karşısında hizaya gelerek, Kerkük referandumunun ertelenmesini ve Irak içlerine yapılan Türk saldırılarını eleştirmekten vazgeçmeyi kabul ettiler. Nitekim KBY’nin, Washington’u memnun etmek için PKK’ya karşı yapılan saldırılara yardımcı olmaya başladığına dair işaretler var.

Wall Street Journal’da 5 Şubat’ta yayınlanan bir yorum yazısında, KBY silahlı güçlerinin, gerilla kapmalarına giden mal ve eşyayı sınırlandırmak ve PKK’nın finansörlerini ve kuryelerini gözaltına almak için Kandil dağlarında kontrol noktaları oluşturdukları belirtiliyor. KBY aynı zamanda Türk hava saldırılarının etkileri konusunda birinci elden haber yapılmasına engel olmak için, PKK’nın bulunduğu bölgelere gazetecilerin gitmesine engel oluyor.

Barzani ve KBY başbakanı, yeğeni Neçirvan Barzani bu son hava saldırısını protesto eden herhangi bir bildiri yayımlamadılar. Buna karşılık PKK’ya karşı hız kazanan Türk askeri harekâtları sınır boyunda, hem Irak’ta hem de Türkiye’de yaşayan Kürt halkı içinde hoşnutsuzluğa neden oluyor.

Kuzey Irak’ta Washington’un, ABD’nin Türkiye ile olan ittifakını korumak için bir kez daha Kürt milliyetçisi emellere ihanet ettiği duygusu yaygınlaşıyor. Amerikan politikası, ABD’nin bir Kürt ayaklanmasını bastırmada Irak’taki Baas rejimine destek verdiği 1975 ve birinci Bush yönetiminin bir Kürt ayaklanması için çağrı yaptığı ancak Saddam Hüseyin’in güçleri tarafından bu ayaklanma acımasızca bastırılırken geri durup seyrettiği 1991 olaylarıyla kıyaslanıyor.

Türkiye’de ise Kürt tabanlı Demokratik Toplum Partisi (DTP) son hava saldırılarına taraftarlarını, askeri harekâtların hız kazanmasını protesto etmek için 6 Şubatta Diyarbakır şehrinde toplanma ve oradan Türk-Irak sınırındaki Kasrik kasabasına doğru yürüyüşe geçme çağrısı yaparak tepki verdi. Zaman gazetesinin verdiği bilgiye göre 28 şehirden protestoya katılmak için gelmeye çalışan gruplar polis tacizine maruz kaldılar. Salı günü yapılması planlanan 24 saatlik protesto için Kasrik bölgesine yaklaşık 6.000 kişinin ulaşması beklenirken kasabaya yalnızca 1.000 kişi ulaşabildi.



Telif Hakkı 1998-2007, Dünya Sosyalist Web Sitesi, Bütün hakları saklıdır