World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Tarih : DEUK

Yazıcıya hazırla

Fransız revizyonist Pierre Lambert 87 yaşında öldü

Peter Schwarz
5 Şubat 2008
İngilizce’den çeviri (21 Ocak 2008)

Fransız Organisation Communiste Internationaliste’in [Enternasyonalist Komünist Örgüt] (OCI) ve bugünkü Parti des Travailleurs’ün [İşçi Partisi] (PT) uzun yıllar boyunca önderliğini yapmış olan Pierre Lambert, geçirdiği uzun bir hastalığın ardından, 16 Ocak günü Paris’te, 87 yaşında öldü.

Lambert, Dördüncü Enternasyonal’e Trotskiy’in hayatta olduğu sırada katılmış ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde örgüt içinde önemli rol oynamış olan bir kuşağın son temsilcilerinden biriydi.

9 Haziran 1920’de Paris’te göçmen bir Rus Yahudisi ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Pierre Boussel (vaftiz adı) henüz 14 yaşındayken komünist gençlik hareketine katıldı. Bir yıl sonra, Stalin’in Pierre Laval’in başında yer aldığı Fransız hükümetiyle yaptığı ittifakı eleştirdiği için hareketten ihraç edildi. Trotskistlerin hızla etkinlik kazanmakta oldukları sosyalist gençlik hareketinin üyesi oldu ve savaş sırasında Trotskist harekette aktif olarak yer aldı.

Dördüncü Enternasyonal, 1950’li yılların başlarında Doğu Avrupa’da gerçekleştirilen millileştirmeler nedeniyle Stalinizme ilerici bir rol atfeden revizyonist bir eğilimin giderek artan baskısı altında kaldı. Michel Pablo ve Ernest Mandel’in başını çektiği bu eğilim komünist partilere girilmesi çağrısı yaptı. Bu perspektif, eğer başarıya ulaşmış olsaydı Dördüncü Enternasyonal’in tasfiyesine yol açacaktı.

Fransız seksiyonunun çoğunluğu bu Pablocu revizyonizme güçlü bir biçimde karşı çıktı. Marcel Bleibtreu ve Daniel Renard gibi önde gelen üyeleri, Pablocuların izledikleri tasfiyeci rotaya karşı değerli makaleler kaleme aldılar. Pierre Lambert parti çoğunluğunu destekledi; ne var ki geriye, onun tarafından Pabloculuğa karşı yazılmış hiçbir makale kalmadı.

1953 yılında PCI’nın (adını daha sonra OCI olarak değiştirdi) çoğunluğu, Amerikan Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) girişimiyle, Dördüncü Enternasyonal’in programını Pablocu revizyonizme karşı savunmak için kurulmuş olan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin yanında yer aldı. Lambert işte tam bu sırada Fransız seksiyonunda önde gelen bir rol üstlendi.

Bununla birlikte, Lambert’in PCI’sı daha 1950’lerin sonlarında kafa karışıklığı ve moralsizlik belirtileri gösteriyordu. PCI, General De Gaulle’ün iktidara dönüşünü ve 1958 yılında Beşinci Cumhuriyet’in kurulmasını Bonapartist bir hükümet darbesi olarak yorumladı ve işçi sınıfının mücadele etme kapasitesi konusunda son derece kötümserdi; daha sonraki yıllarda, varlığını zaman zaman yarı-gizli faaliyet gösteren bir hareket olarak sürdürdü.

OCI, 1960’lı yılların başlarında, o yıllarda Amerikan Sosyalist İşçi Partisi tarafından savunulmakta olan ve SWP’nin sonunda uygulamaya koyduğu Pablocularla yeniden birleşme yönelişine karşı çıkıyordu. Ancak OCI bu mücadelede yalnızca ikincil bir rol oynadı -birleşmeye karşı verilen siyasi ve teorik mücadeleye, asıl olarak, başında Gerry Healy’nin yer aldığı Sosyalist Emek Ligası (SLL) önderlik etti.

Lambert’in OCI’sının artan krizine dair işaretler, bu parti 1960’lı yıllar süresince Uluslararası Komite’nin Pabloculuğa karşı verdiği mücadelesinin üzerine bir soru işareti koyduğunda, daha belirgin hale geldi. Bu, başlangıçta kendisini Dördüncü Enternasyonal’in can çekişmekte olduğu iddiasında gösterdi: Dördüncü Enternasyonal, Pabloculuk tarafından tahrip edilmişti ve yeniden inşa edilmesi gerekiyordu.

Britanya SLL’si bu iddiaya şiddetli bir biçimde karşı çıktı. SLL, 1967 yılında OCI’ya şunları yazdı: "Dördüncü Enternasyonal’in geleceği, milyonlarca işçinin kendi mücadelelerine ihanet eden Stalinistlere ve reformistlere duydukları birikmiş nefrette ve yaşadıkları deneyimlerde ifadesini bulmaktadır. Dördüncü Enternasyonal bu ihtiyacı karşılamak üzere, önderliği ele almak için bilinçli biçimde savaşmak zorundadır… Kadroları, kapitalizme ve bürokrasiye karşı mücadelenin içine çekilmekte olan milyonlarca işçinin önderliğini ele almaya yalnızca revizyonizme karşı verilen bu mücadele hazırlayabilir… 1952’den bu yana geçen yıllar içinde Dördüncü Enternasyonal’in yaşam merkezi, Pabloculuğa karşı verilen bu canlı mücadele ve kadrolar ile partilerin bu mücadele temelinde eğitilmeleriidi." (Trotskyism versus Revisionism [Trotskiyizme karşı Revizyonizm], 5. cilt, Londra 1975, ss. 107-14).

1968’in büyük sınıf mücadelelerinin eşiğinde SLL aynı zamanda OCI’nın kuşkucu bakış açısının yol açacağı sonuçlar konusunda da uyarıda bulundu: "Şu anda Batı Avrupa’da, özellikle de Fransa’da işçilerin radikalleşmesi süreci hızla ilerliyor… Böyle bir gelişme aşamasında, devrimci partinin işçi sınıfının içinde bulunduğu bu duruma devrimci bir yoldan değil de işçilerin eski önderlikler altındaki deneyimleriyle sınırlandırılmış olan mücadele düzeyine -yani başlangıçta yaşanılması kaçınılmaz olan kafa karışıklığına- uyarlanarak karşılık vermesi tehlikesi her zaman vardır. Bağımsız parti ve Geçiş Programı için verilen kavgada yapılan bu tür revizyonlar genellikle işçi sınıfına yakınlaşma, mücadele içinde yer alan herkesin birliğini sağlama, ültimatomcu olmama, dogmatizmi terk etme vb. maskesi altında gizlenir." (ibid., ss. 113-14).

Bu uyarıya kulak asılmadı. 1968 yılında yaşanan ayaklanmalar binlerce yeni, deneyimsiz üyeyi OCI’nın ve onun gençlik örgütünün (AJS) saflarına akıttı ve OCI önderliği kendisini onların içinde bulunduğu kafa karışıklığına uyarladı. Bir "birleşik sınıf cephesi" talebi -bu da SLL tarafından 1967 yılında eleştirilmişti- şimdi OCI’nın kendisini sosyal demokrat bürokrasiye uyarladığı ve yeni kazanılmış güçleri gerisin geriye eski bürokratik aygıtlara yönelttiği bir formül haline gelmişti.

Artık, OCI’nın görüşleri ile Pablocuların görüşleri arasında herhangi bir temel farklılık kalmamıştı. Aradaki tek fark, Pablocular Stalinist partilere doğru yönelişlerini sürdürürlerken, OCI’nın kendisini sosyal demokrasiye doğru yöneltmiş olmasıydı -Stalinizme duyduğu düşmanlık OCI’nin kendisini giderek daha fazla sosyal demokrat anti-komünizme uyarmasına neden oldu.

OCI, 1971 yılında, ayrılmanın gerekçesini oluşturan sorunlara bir açıklık getirmeksizin Uluslararası Komite’den koptu. OCI, 1960’larda beklendiğinden çok daha fazla sağa kaymış olmasına karşın, SLL giderek daha fazla Britanya’da yürüttüğü ulusal çalışma üzerinde yoğunlaştı ve uluslararası sorunları açıklığa kavuşturmaya olan ilgisini yitirdi. Daha sonra OCI siyasi oportünizmin, o zamandan bu yana Lambert’in adıyla tanımlanan özgün bir biçimini geliştirmeye başladı.

"Lambertizm"in ayırt edici özelliği işçi sınıfının devrimci Marksizmin bayrağı altında bağımsız siyasi seferberliğini reddetmesidir. O bunun yerine sendika ve reformist parti aygıtlarının önde gelen temsilcilerini etkilemeye çabalar. Lambert’in örgütü işçi sınıfına hitap etmeyerek, kimi etkili kişilerin kulaklarına fısıldamaya çalıştı.

Bir dönem için Lambert’in Fas’daki örgütünün üyesi olan gazeteci Cemal Berraoui, Aujourd’hui le Maroc gazetesinde yayınlanan anma yazısında bunu açıkça ortaya koyuyor. Berraoui şöyle yazıyor: "Lambert, büyük sınıf mücadeleleri sırasında ısrarla şunu vurguladı; ‘Kitlelerin önderliği bizler değiliz’ -o bu rolü geleneksel aygıtlara bırakıyordu. Kitle hareketini incelemek; kendini geleneksel önderliklerin ve aygıtların yerine geçirmeden, onlara uygun sloganlar eliyle birleşik bir perspektif açmak; izlenen çizgi buydu."

Bu çizgi, gerici bürokratik aygıta kriz zamanlarında işçi sınıfını felce uğratması ve burjuva düzenini istikrara kavuşturması için sol bir paravana sağlamak üzere yaratılmıştı. Bu bakımdan, Lambert’in, ölümünün ardından Fransız basınında yer alan çok sayıdaki yazının da tanıklık ettiği gibi, son derece "başarılı" olduğundan kuşku yok.

Le Monde, "Yetenekli bir manevracı olan Pierre Lambert, çevresinde yer alan farklı güçleri nasıl bir araya getireceğini ve alçakgönüllü ancak kendi sınırları içinde etkin bir örgütü sürdürecek araçları nasıl bulacağını biliyordu," diye yazıyor. Gazete, Lambert’in, 1970’lerin başında, bir zamanlar Trotskiy’in sekreterlerinden biri olarak görev yapmış olan Fred Zeller’in yer aldığı Büyük Doğu Hür Masonlar locası ile olan bağlantılarına; OCI’nın hem Lambert’in yakın bir dostu olan Marc Blondel’in uzun yıllar sekreterliğini yapmış olduğu sendika konfederasyonu Force Ouvrière (FO) içindeki etkisine hem de öğrencilerin sosyal sigorta düzenlemelerini yöneten öğrenci örgütü MHEF’yi kontrol ediyor olmasına işaret ediyor.

Libération gazetesine göre, Lambert’in aynı zamanda basın baronu Robert Hersant’la düzenli olarak görüşmeler yaptığı ve hatta 1995 yılında, emeklilik reformlarına karşı yapılan kitlesel protestoların hemen öncesinde diğer FO görevlileriyle birlikte başkanlık sarayında özel bir akşam yemeğine katıldığı söyleniyor.

Bununla birlikte Lambert’in reformist bürokrasiye yaptığı yağcılığın en önemli sonucu kesinlikle çok sayıda önde gelen Sosyalist Parti üyesinin kendi okulundan geçmiş olmasıdır. Bunların arasında en tanınmış olanı 1997 ile 2002 yılları arasında Fransız hükümetinin başında yer almış olan ve 2002’de başkanlık seçimlerine katılan Lionel Jospin’dir. Ancak Jospin kesinlikle bunun tek örneği değildir.

Jospin OCI’ya 1960’ların ortalarında bir öğrenci olarak katıldı ve daha sonra, 1971 yılında, kendisine Sosyalist Parti’ye üye olması söylendi. Jospin, 1981 yılında devlet başkanı seçilmesinin ardından onun partinin birinci sekreteri olmasını sağlayan, parti lideri François Mitterand’a en yakın olanlar içinde hızla yükseldi. En yakın çalışma arkadaşlarının tamamını gözetim altında tutan Mitterand, o zamandan bu yana bağımsız kaynakların da doğruladıkları gibi, hiç kuşkusuz Jospin’in gizli OCI üyeliğini ve Lambert’le olan yakın ilişkilerini de biliyordu.

1970’lerin başında birkaç binin üzerinde üyesi olan ve gençlik örgütü Alliance des Jeunes pour le Socialisme’in (AJS) on binleri seferber edebildiği OCI’nın desteğini almak, Mitterand için büyük önem taşıyordu. Kısa bir süre için Vichy rejiminde görev yapmış ve Cezayir savaşının en üst noktasında içişleri ve adalet bakanlığı görevlerinde bulunmuş olan, bu itibarını yitirmiş burjuva politikacısı, 1971 yılında Sosyalist Parti’nin önderliğine geldi ve partiye sol bir kimlik kazandırmaya çalışıyordu.

Mitterrand’ın amacı Fransa’da -1968’in genel grevi ve öğrenci protestoları ile ciddi biçimde sarsılmış olan- burjuva düzenine, Komünist Parti ile yapacağı ve egemenliği elinde tutacağı bir ittifak yoluyla, yeni ve istikrarlı bir temel oluşturmaktı ki, bunu da en sonunda başardı. OCI, bu "sol ittifakı", "işçilerin birleşik cephesi" olarak övdü ve onu soldan eleştiren herkese saldırdı.

OCI ile Mitterrand arasındaki ilişkiler en sonunda soğuyunca, Jospin ve Sosyalist Parti’ye 1971 yılında katılmış olan diğer OCI üyeleri yalnızca bu partide kalmakla yetinmediler; 1986’da Lambert’in örgütünün bütün bir kanadı, öğrenci çalışmasının başını çeken Jean Christophe Cambadélis’in önderliğinde Mitterand’ın kampına geçti. Cambadélis, 10 yıl boyunca Ulusal Meclis’te yer aldı ve bugün Sosyalist Parti hiyerarşisi içinde en etkili isimlerden biri konumunda.

1995/96 kışında, demiryolu işçilerinin ve kamu çalışanlarının Jacques Chirac’ın de Gaullcü rejimini sarsan grevi haftalarca uzadığında, yönetici seçkin durumu kontrol altına alabilmek için gözlerini bu insanlara çevirdi. 1997 yılında Lionel Jospin başbakan olarak ortaya çıktığında, Fransız hükümetinin başında, yaklaşık olarak 20 yıl süreyle sözde Trotskist bir hareketin disiplini altında çalışmış olan bir adam vardı.

Jospin’in rolü, bir yandan işçi sınıfını kontrol altına almak için kendi solcu imajını kullanırken, aynı zamanda finans kapitalin çıkarları doğrultusunda bir özelleştirme ve sosyal harcamalarda kesintiye gitme politikası izlemekti. Sonuç yıkıcı oldu. Yaşanan yaygın düş kırıklığı, bir tek -daha sonra 2002 yılı devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turunda Jospin’i yenilgiye uğratan ve ikinci tura kalarak Chirac’la yarışan- Jean Marie Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Cephe’sine yaradı.

Bu arada, Lambert yeni bir projeye, 1991 yılında Parti des Travailleurs’ün (PT) kurulmasına yöneldi. Her ne kadar, eski OCI tarafından kontrol ediliyor olsa da bu parti ısrarla Trotskist bir örgüt olmadığını vurguluyor; kendisini eski OCI ile birlikte PT içinde sosyal demokratlar ve Stalinistlerle yan yana yer alan bir eğilim, Courant communiste internationaliste(Uluslararası Komünist Akım) olarak lanse ediyor. OCI, PT’nin kurulmasıyla birlikte, etkisi altında tutabileceği kendi bürokratik aygıtını, belirli bir ölçüde yaratmış oldu.

PT’nin hedef kitlesi sıradan işçilerden değil, Sosyalist ya da Komünist parti hiyerarşisi içinde yer alıp, şu ya da bu nedenle -genellikle kariyerci tutkuları karşılanmadığı için- düş kırıklığına uğramış unsurlardan oluşuyor. PT, son devlet başkanlığı seçim kampanyasında kendisini Fransa’nın 36.000 belediye başkanının -bir entrika ve rüşvet yığınının- çıkarlarının temsilcisi olarak sundu. PT, seçim programının merkezine, Fransız toplumundaki bütün kötülüklerin sorumlusu ilan ettiği Avrupa Birliği’ne karşı şovenist-tonlar taşıyan bir kampanyayı yerleştirdi.

Lambert’in taraftarları FO sendikasında, Blondel dönemindeki kadar olmasa da, hâlâ önemli bir etkiye sahipler.

Lambert’in etkisi Fransa’yla sınırlı değil. Onun taraftarları Kuzey Afrika’da, Latin Amerika’da, Türkiye’de ve diğer ülkelerde akıl hocalarının modelinin peşinden giderek, reformist partilerin ve sendikaların aygıtlarının; çoğu zamanda bunların sağ kanatlarının içinde çalışıyorlar. Parti des Travailleurs’ün (İşçi Partisi) Brezilya’daki Lula’nın partisiyle aynı adı taşıyor olması rastlantısal bir durum değildir. Lambert’in Brezilyalı izleyicileri bugünkü Brezilya devlet başkanının partisinin kurulmasında önemli bir rol oynadılar ve parti aygıtını soldan gelen her türlü eleştiriye karşı savunarak, onun saflarında yer alan sadık üyeler olduklarını kanıtladılar.

Lambert’in yaşamı ve mirası uluslararası işçi sınıfı için önemli dersler içermektedir. Onun yaşamı ve mirası siyasi oportünizmin bedelini tasvir ediyor. Bu yalnızca farklılaşan görüşler ya da yapılan hatalar sorunu değildir. Kriz dönemlerinde, oportünizm burjuva düzeninin son savunma hattı haline gelir.

Dünya Sosyalist Web Sitesi çok yakında Lambert’in yaşamı ve önemi üzerine daha kapsamlı eleştirel bir değerlendirme yayınlayacak.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(21 Ocak 2008)
Oportünizm kültürü: Lutte Ouvrière (LO), Devrimci Komünist Liga (LCR) ve İşçi Partisi (PT)
( 12 Aralık 2005)
Lionel Jospin ve Trotskizm: Fransız başbakanının geçmişiyle ilgili yapılan tartışma
( 27 Haziran 2001)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır