DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler
Yazıcıya hazırla
İstanbuldaki ABD konsolosluğuna yönelik silahlı saldırı
Sinan İkinci
5 Ağustos 2008
İngilizceden çeviri (11 Temmuz 2008)
9 Temmuz günü, sabah saat 10:30 civarında, bir grup saldırgan İstanbuldaki ABD konsolosluğunun önünde polise ateş açtı. Bunun üzerine üç polis memurunun ve dört saldırgandan üçünün öldüğü bir silahlı çatışma yaşandı.
Saldırıda, silahlı çatışmada yer alan bir başka polis memuru ve bir polis çekici kamyonunun sivil şoförü ile ABD vizesi için kuyrukta bekleyen görgü tanıklarının bazıları yaralandı. Yaralılar hızla olay yerine yakın yerlerdeki hastanelere götürüldü ancak yaralılardan hiçbirinin hayati tehlike taşımadığı bildirildi. Konsolosluk içinde görevli olan personelden yaralanan hiç kimsenin olmadığı da gelen haberler arasında yer alıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söyledi: "20-25 yaşlarındaki saldırganlar, pompalı tüfek ve tabanca kullandılar. Saldırı dört kişi tarafından gerçekleştirildi. Saldırganlardan biri olay yerini, saldırıda kullanılan araçla terk etti."
Türk İçişleri Bakanı Beşir Atalay gazetecilere saldırının sorumluluğunu henüz hiç kimsenin üstlenmediğini söyledi.
Basında yer alan haberlere göre dört saldırgandan üçü, çalıntı bir otomobilden, ellerinde av tüfekleri ve tabancalar olduğu halde indiler ve önce polis kulübesine, daha sonra da konsolosluğun kapısına ateş ettiler. Polis noktası konsolosluğun ana ziyaretçi girişinde, dik merdivenlerin yukarıya, yüksek ve kalın duvarlarla çevrili, güçlü bir biçimde tahkim edilmiş olan binaya doğru yükseldiği yerde bulunuyordu. ABD konsolosluğu, şehrin Avrupa yakasında yer alan, nüfusun yoğun olduğu bir yerleşim bölgesi olan İstinyede, bir tepenin üzerinde yer alıyor.
Konsolosluk, 11 Eylül 2001de New York ve Washingtondaki terör saldırılarının ve 2003 yılında teröristler tarafından İstanbulda Britanya konsolosluğuna, bir bankaya ve iki sinagoga yapılan ve 60 fazla insanın hayatını kaybettiği saldırıların ardından, bu yüksek güvenlikli bölgeye taşındı. El Kaide ile bağlantılı olduğu iddia edilen İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi adlı, Türk Sünnî İslamcı fundamentalist grup 2003 yılında yapılan bu saldırıların sorumluluğunu üstlenmişti.
Çarşamba günü yaşanan saldırının tanıklarından biri, Yavuz Erkut Yüksel, CNN-Türk televizyonuna saldırganların beyaz bir araçtan indiklerini ve koruma polislerini şaşırttıklarını söyledi. Bu görgü tanığının şu sözlerine yer verildi: "İçlerinden biri elindeki tabancayı saklayarak bir polise yaklaştı ve ardından kafasına ateş etti." Diğer bir tanığa göre ise saldırganlar sakallı ve uzun saçlıydılar.
Polis oldukça kısa bir süre içinde faillerin -Bitlis nüfusuna kayıtlı Erhan Kargın ve yine aynı şehir doğumlu Bülent Çınar ve Raif Topcıl adlı şahısların- Türk vatandaşı olduklarını saptadı.
Arabayı kullanmakta olan dördüncü saldırgan olay yerinden kaçtı. Milliyet gazetesine göre otomobil Çarşamba gecesi terk edilmiş olarak bulundu ve polis sürücünün kimliğini saptadı. Bu makalenin kaleme alındığı sırada, yaralı olduğuna inanılan dördüncü saldırgan henüz yakalanmamıştı.
Milliyet gazetesi tetikçilerden Erhan Kargının iki yıl önce Afganistana gittiğini ve orada eğitim aldığını bildirdi. Basında yer alan diğer haberlerde, polis kaynaklarının şüphelilerin İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesine üye olduklarına dair yaptıkları açıklamalar yer alıyor.
Bununla birlikte Türk hükümeti bu haberleri doğrulamış değil ve ABD Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü Çarşamba günkü saldırının El Kaide ile bağlantısının bulunup bulunmadığını teyit etmelerinin ya da reddetmelerinin mümkün olmadığını söyledi. ABD Büyükelçisi Ross Wilson, Ankarada gazetecilere yaptığı açıklamada saldırının hem ABDyi hem de Türkiyeyi hedef alan "açıkça terörist bir eylem" olduğunu söyledi.
Saldırganların kimliklerinin belirlenmesinin ardından polis şehrin farklı yerlerinde bir dizi adrese baskınlar düzenledi ve kimi insanlar sorgulanmak üzere gözaltına alındı.
Bu saldırının arkasındaki gerekçe belirsizliğini koruyor. Medyada yer alan kimi haberlerde saldırganların hem konsolosluğa hem de polis kulübesine saldırdıkları öne sürülürken, kimi yayın organları saldırganların yalnızca binayı koruyan Türk polisini hedef aldığını söylüyor.
Merkezi Ankarada bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumunun (USAK) başkanı Sedat LaçinerTodays Zamana yaptığı açıklamada, "İlk bakışta saldırı El Kaideyi işaret ediyormuş gibi görünüyor," dedi ve bunun hem Amerika Birleşik Devletlerine hem de Türk polisine yönelik sembolik bir saldırı olabileceğini ekledi. Laçiner sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Ortadoğuda yapılan benzer saldırılara bakarsanız, bunların Batıdan çok, Batının çıkarlarını koruyan yerel güçlere karşı yapıldığını görürsünüz." Laçiner yorumlarını, açıkça saldırının İslamcılar tarafından gerçekleştirilmiş olduğu varsayımına dayandırıyordu.
Bu saldırı Türkiyede yoğun bir siyasi krizin yaşandığı, Anayasa Mahkemesinde iktidardaki İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) temelli olarak kapatılması istemiyle açılmış olan bir davanın görüşülmekte olduğu bir sırada gerçekleşti. 1 Temmuzda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, iktidar partisinin Türkiye Cumhuriyetinin laiklik ilkesini ihlâl ettiği gerekçesiyle, temelli kapatılmasını talep eden sözlü açıklamasını yaptı. Aslında bu dava halkın oyuyla seçilmiş bir hükümeti bir hukuk darbesiyle devirme girişimini ve "laik" ordu ve onunla aynı doğrultuda hareket eden egemen seçkinin çeşitli kesimleriyle burjuva AKP hükümetini destekleyen güçler arasındaki keskin bölünmüşlüğü yansıtıyor.
Bu gerilimler gazetelerin Çarşamba günü yaşanan saldırıyı veriş biçimlerine de yansıdı. "Laik" kampı destekleyen gazeteler, özellikle de Kemalist çizginin sadık izleyicisi Cumhuriyet gazetesi, dini fundamentalizmin rolünü vurguladı. Diğer yandan İslamcı gazeteler saldırının bu yönünü önemsizmiş gibi göstermeye çalıştılar.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|