World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Türkiye

Yazıcıya hazırla

Türkiye: düşen ürün fiyatları yeni çiftçi eylemlerini ateşleyebilir

Sinan İkinci
28 Mart 2007
İngilizce’den çeviri (12 Mart 2007, 24 Ekim 2006)

Türkiye’de 2006-2007 dönemi için yapılan fındık üretimi tahminleri büyük miktarda arz fazlasının ortaya çıkacağını ve bunun da bu temel tarım ve ihraç ürününün fiyatları üzerinde aşağıya doğru muazzam bir baskı yaratarak ve yüz binlerce çiftçinin geçimini tehdit edeceğini gösteriyor. Bu, geçen yıl yaşanan arz fazlasının fındığın kilogram fiyatının bir önceki yılki 7 YTL düzeyinden yaklaşık 2,5 YTL’ye düşmesine yol açmasının ardından Türk çiftçilere vurulmuş ikinci darbe olacak.

Türkiye’nin 2006 yılında toplam fındık üretimi 650.000 tondu ve bu yıl üretimin 750.000 tona ulaşması bekleniyor. Fındık ihracatı 400.000-450.000 tonu bulurken, yürütülmekte olan yoğun kampanya sayesinde iç tüketim 60.000 tona çıkmış durumda. Bu rağmen 2007’de üretim fazlasının 200.000 tonu aşması bekleniyor.

Türk hükümeti 2003 yılından bu yana uygulamakta olduğu İMF destekli kemer sıkma programının bir parçası olarak -230.000’den fazla üreticiyi kapsayan ve 70 fındık kooperatifinin üretim birliği olan Fiskobirlik (Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği) dahil- tarım birlikleri ve kooperatiflerine sağladığı sübvansiyonları kaldırdı. Bu örgütler giderek derinleşen mali sıkıntılarla karşı karşıya kalmaya başladılar ve güçleri dünya piyasalarındaki büyük boyutlu fiyat dalgalanmalarıyla baş etmeye yetmiyor. Gerek hükümet, gerekse de Dünya Bankası ve İMF bu kasıtlı tasfiye politikasını sinik bir biçimde, "tarım birliklerine ve kooperatiflerine mali bağımsızlık ve idari özerklik vermek," olarak adlandırıyorlar!

Hükümet aynı zamanda İMF destekli kemer sıkma programı ve Avrupa Birliği (AB) reformları ile birlikte Dünya Bankası tarafından desteklenen Tarım Reformu Uygulama Projesi kapsamında fiyat desteği ve girdi sübvansiyonu sistemini de kaldırdı ve bunun yerine doğrudan gelir desteği ödenmesi sistemini getirdi.

Tarım sektörünün giderek derinleşen bir biçimde ve hızla liberalleştirilmesi Türk üreticilerinin fiyatların çok yüksek bir hareketlilik gösterdiği dünya piyasasının kaprislerine tabi kılınması anlamına geliyor. Sistem, geliri üreticilerin ceplerinden çekip alan ve ihracatçıların -yani büyük sermaye sahiplerinin- cebine pompalayan bir tür emme basma tulumba gibi çalışıyor.

Findik üretiminin yüzde 70’ini gerçeklestiren Türkiye, dünya üzerindeki en büyük findik üreticisi ve ihracatçisi konumunda. Findik ihracati ülkenin tarim ürünleri ihracatinin dörtte birini olusturuyor. Üretimin büyük bölümü, basta Almanya, Italya, Fransa ve Belçika olmak üzere AB ülkelerine ihraç ediliyor. Findik üretimi yogun olarak Karadeniz kiyi seridi boyunca yapiliyor ve üretici sayisinin 400.000 civarinda oldugu tahmin ediliyor. Findik üretiminde istihdam edilen insan sayisi 2 milyonu bulurken, findikla ilgili diger ekonomik faaliyetler 8 milyon civarinda dolayli istihdam sagliyor.

Türk çiftçiler, fındık fiyatlarının geçen yıl dramatik bir düşüş göstermesinin ardından, Ordu’da, 30 Temmuz 2006 tarihinde iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) politikalarını ve başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı protesto etmek için 100.000 kişinin katıldığı bir gösteri düzenlediler. 40’a yakın şehirden gelen göstericiler Ordu’da toplandılar ve Ordu-Samsun otoyolunu yaklaşık olarak dokuz saat süreyle trafiğe kapattılar. Bu protestonun ardından sokak çatışmaları yaşandı.

AKP hükümeti bu öfkeli ve kitlesel protestoların baskısı altında, durumu sakinleştirebilmek için kimi önlemler almak zorunda kaldı. Hükümet, Erdoğan’ın başlangıçta, "çiftçiler gidip Fiskobirlik’in kapısını çalsınlar," demiş olmasına karşın, 8 Ağustos 2006 tarihinde -en büyük gösteriden yalnızca sekiz gün sonra- TMO’yu (Toprak Mahsulleri Ofisi) fındık alımı konusunda devreye sokmayı kararlaştırdı. Bu karar İMF programına ve DB projesine aykırıydı, ne var ki durum son derece patlayıcı bir hal aldığından her iki kuruluş da bu ihlale göz yumdu. Hükümet bu alımı finanse edebilmek için yabancı bankalardan 400 milyon dolar kredi kullandı. Bununla beraber, bu bir defaya mahsus bir önlemdi ve çiftçilere gelecek için herhangi bir koruma sağlamıyor.

Fındık fiyatlarının düşük düzeyde seyrettiği bir başka yıl daha geçirmek, zaten ağır bir darbe yemiş olan Türk üreticilerin saflarında daha da büyük boyutlu bir hoşnutsuzluğun ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Bir zamanların uysal başlı ve muhafazakâr çiftçileri geçen yılki protestolar aracılığıyla sahip oldukları gücün farkına vardıklarından, 2006’da yaşanan protestolar ve sokak çatışmaları daha büyük bir patlamayı daha da olası hale getiriyor.

Fındık üreticilerinin başlatacakları ikinci bir protesto dalgası, bir bütün olarak Türkiye kapitalizmi ve siyasi sistemi için geniş kapsamlı ve potansiyel olarak çok daha ciddi sonuçlar doğuracak olan yaygın bir çiftçi seferberliğini ateşleyebilir.

Yeni bir protesto ve toplumsal huzursuzluk dalgasının, hükümeti İMF’nin ekonomik programının ve DB’nın projesinin koşullarını bir kez daha çiğnemeye zorlaması durumunda bu kurumların Türkiye’ye gösterdikleri hoşgörü sona erebilir. Buna ek olarak Türk hükümeti, AB’den yapısal fonlar alabilmek için, telaş içinde, büyük çaplı (aynı zamanda İMF programıyla ve DB projesiyle aynı paralelde olan) yapısal değişiklikler öngören ve 2007 yılının sonuna kadar tamamlaması gereken tarımsal reformları uygulamaya koymaya çalışıyor.

2004 yılının Mart ayında yayınlanan bir Dünya Bankası raporuna göre, "Hükümetin halihazırdaki destekleme alımlarını azaltma yönelişi fındığın nispi kârlılığını azaltarak çiftçileri diğer ürünlere kaymaya teşvik etmeyi, bu şekilde piyasadaki arz fazlasını azaltmayı ve çiftçilerin fındık satış gelirlerini destekleme alımları yoluyla sağlanan devlet sübvansiyonları aracılığı yerine, esnek olmayan dünya talebini kullanarak artırmayı hedeflemektedir." (Türkiye: Tarım Sektörü Sübvansiyonları Reformunun Etkilerine Yönelik bir İnceleme).

Bu toplumsal mühendislik girişimi planlandığı şekilde yürümedi ve üreticiler hâlâ fındık üretimini bırakıp diğer ürünlere kayma konusunda çok isteksizler. Hükümet DB projesi çerçevesinde fındık ekimini 100.000 hektar azaltmaya çalışıyor; ne var ki şu ana kadar yalnızca 1.000 hektardan az bir toprak üzerinde fındık üretiminden diğer ürünlere kayılmış durumda.

Bunun nedeni çiftçilerin üretim düzeyleri ile piyasa fiyatları arasındaki ilişkinin farkında olmamaları değil. Tam aksine, bunu gayet iyi biliyorlar. Ne var ki çiftçiler Türk tarımının hızla ve tam boy liberalleştirilmesi nedeniyle diğer ürünlere kayarak geçimlerini sağlamak konusunda çok az umuda sahipler.

Türkiye’de toplam işgücünün kabaca yüzde 30’u tarım sektöründe istihdam ediliyor. Sektörün büyük bölümü küçük çiftçilerden oluşuyor. Yapılan tahminlere göre tarımsal işletmeler ya da birimlerin toplam sayısı 3 milyonu aşıyor ve bunların birçoğuna yüksek düzeyde gizli işsizlik, düşük emek üretkenliği ve düşük rekabet gücü damgasını vuruyor.

Bu tarımsal işletmelerde ya da birimlerde çalışan insanların büyük çoğunluğu için tarımsal üretim temel geçim kaynaklarını oluşturuyor. Ülkenin çok sayıdaki yoksul bölgesinde bu tarımsal işletmeler ya da birimler milyonlarca insanın hem gelir güvencesini hem de son derece mütevazı düzeyde olan yaşam standartlarının temelini oluşturuyor.

Bu aile işletmeleri teknik olarak çok geriler. Verimlilik düzeyleri düşük ve küreselleşme çağında çok belirleyici bir rol oynamakta olan üretim tedarik zinciri ve lojistik konularında çok ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bu geri kalmışlık nedeniyle sektörde büyüme oranları meteorolojik ve diğer dışsal etkenler dolayısıyla çok büyük oynamalar gösteriyor.

Türk tarımının modernizasyona çok büyük bir ihtiyaç duyduğunu kesin. Ancak şu ana kadar yaşananlar kapitalist temelde - yani ulusötesi şirketlerin ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmiş - "modernleşme"nin yalnızca toplumsal yıkım ve yoksullukla sonuçlandığını gösteriyor.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(12 Mart 2007)
Türk çiftçilerinden kitlesel protesto

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır