DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Türkiye
Yazıcıya hazırla
Washington, Irakta PKKya karşı girişilecek bir gizli harekatın planlarını tartışıyor
Stefan Steinberg
28 Ağustos 2007
İngilizceden çeviri (6 Ağustos 2007)
30 Temmuz tarihliWashington Postta yayınlanan bir makale, Washingtonda Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) elinde tuttuğu mevzileri ve kampları hedef alan gizli bir harekat için ABD özel birliklerini bölgeye göndererek, Irakta yeni bir cephe açma planlarının tartışılmakta olduğunu ortaya çıkardı.
"Bushun Türkiye Kumarı" başlığını taşıyan bu habere göre ABD özel birlikleri "Türklere PKKyı etkisiz hale getirmekte yardımcı olacak" ve "Türkiyeye yıllardır hedef aldıkları PKK önderlerinden kurtulmalarını sağlayarak, bu gerilla örgütünü başsız bırakacak"tı.
Bu planlar, hem Senatoda, hem de Temsilciler Meclisinde yer alan Silahlı Hizmetler Komitelerinin üyelerinin de içinde yer aldığı bir grup seçilmiş Kongre üyesine, Başkan Yardımcısı Cheneyin eski yardımcısı ve halihazırda savunma bakan yardımcısı olan Eric S. Edelman tarafından açıklandı. Edelman eski Türkiye büyükelçisi ve bu ülkedeki resmi siyasi ve askeri kaynaklarla yakın bağlara sahip.
Toplantıya katılanlardan bazılarının böyle bir operasyonla ilgili olarak duydukları kuşkuları dile getirmeleri üzerine, Edelman amaçlananın bir gizli operasyon düzenlemek olduğunu ve görevin tamamlanmasının ardından hükümetin ABD güçlerinin operasyonla ilgisi olduğuna dair bütün iddiaları inkar edeceğini belirtti.
Ana Suni ve Şii gruplar arasındaki giderek artmakta olan ve kısmen de ABD tarafından kasıtlı olarak kışkırtılan mezhep savaşı koşullarında kuzey Iraktaki Kürt hükümeti ABD işgalinin en güvenilir müttefiklerinden biri haline gelmiş durumda. Kürt partileri, Irak anayasası paralelinde kuzey Irakta, Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) tarafından idare edilen bir iktidar alanı oluşturdular. Şimdi ise PKK militanlarına karşı provokatif bir askeri harekata girişerek, harap olmuş bu ülkede yaşanan bölünmeleri körükleyecek planlar tartışılıyor.
ABDnin bu girişimi, Türk ordusunca bölgeye tam boy bir askeri saldırı düzenlenmesi için yapılan ve giderek artan baskılara verilmiş bir karşılık. Türk ordusu kuzey Irak sınırına bir süredir asker yığıyor ve Türk generalleri PKK kuvvetlerini takip etmek üzere sınırı geçme tehdidini birçok kez dile getirdiler. Şu anda Türkiyenin sınır boyunca, kuzey Irak dağlarında saklanan 4.000 PKK savaşçısına karşı, 250.000 adet tam-teçhizatlı askeri bulunuyor.
Türk genel kurmayı kuzey Iraka bir saldırı düzenlenmesi yönünde aylardır kampanya yürütüyor ve genel seçimlerden sadece birkaç gün önce Türk topçu birlikleri Irak sınırı içindeki PKK mevzilerine ateş açtılar. Bir gün sonra, 20 Temmuzda ve yeniden seçilmesinden yalnızca iki gün önce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (AKP-Adalet ve Kalkınma Partisi) Kürtlere karşı Irakın içlerine bir askeri saldırı düzenleme konusunda kendi tehdidini dile getirdi.
Seçimlerin hemen sonrasında, AKP milletvekili Egemen Bağış, Sunday Telegraph gazetesine verdiği röportajda, Erdoğanın dile getirmiş olduğu tehdidi tekrar ederek, Türkiyenin, Washingtonla çatışma pahasına da olsa Irak'a girmeye hazır olduğunu ABDnin anlaması gerektiğini belirtti. Bağış, Kuzey Iraka operasyon konusunda, "Bir saniye bile tereddüt etmeyiz ve hiç kimseden izin istemeyiz," dedi.
Başbakan Erdoğan şu ana kadar mecliste bu türden bir sınır ötesi harekat için oylama yapılmasına engel olmayı başardı, ancak yeniden seçilmesinin ardından Türk ordusunun üst komuta kademesi bir saldırı düzenlenmesi için yürütmekte olduğu kampanyaya hız verdi.
ABDnin özel birlikleri ile bir müdahalede bulunmaya yönelik planları Türk hükümetine ve ordusuna verilmiş bir ödün niteliğinde olmakla birlikte, aynı zamanda hem ABD yönetiminin, hem de Ankaranın, kuzey Iraktaki Kürt yönetiminin PKKya karşı harekete geçmiyor olması karşısında duydukları, giderek artmakta olan rahatsızlığı yansıtıyor.
Mesut Barzaninin yönetimindeki BKY, ABD işgalinin en sadık destekçilerinden biri olduğunu kanıtlamış durumda. Ana Suni bloğu, Irak Uyum Cephesinin (IUC) Irak hükümetinden kısa bir süre önce çekilmesiyle birlikte ABD, Irak Devlet Başkanı Celal Talabaninin başında yer aldığı ulusal meclisteki Kürt hizbinin yardımına daha da bağımlı hale geldi. Ancak hem Barzani, hem de Talabani bir süre için, Türkiyenin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi emekli general Edip Başer ve ABDli meslektaşı Joseph Ralstondan gelen, kuzeyde PKKya karşı etkili adımlar atılmasına yönelik baskılara maruz kaldılar -ancak bu girişimler herhangi bir sonuç vermedi.
BKY yönetiminin ve Talabaninin PKK ile başa çıkma konusundaki isteksizlikleri aynı zamanda Türk hükümeti ve ordu yönetimi arasında da bir anlaşmazlık kaynağı haline gelmiş durumda. AKP yönetimi son seçim öncesinde Iraktaki Kürt milliyetçisi yöneticilerle (PKK hariç) durum hakkında görüşmeye hazır olduğunu ifade etti. Ne var ki Türk ordusunun üst komuta kademesi, PKKya karşı etkili önlemler almadığı sürece Iraktaki yerel Kürt yönetimiyle herhangi bir görüşme yapılmasına sürekli olarak ısrarla karşı çıkıyor.
PKKya karşı gizli bir ABD operasyonu düzenlemek üzere yapılan son planlar besbelli ki bu sıkışıklığı aşmayı ve Türk ordusu tarafından girişilebilecek bir saldırıyı önlemeyi amaçlıyor. PKKyı bastırma planları tartışılırken, ABDli yetkililer Ankara ile ilişkileri güçlendirme yönünde adımlar atıyorlar ve Türkiyeyi Ortadoğuda ve Arap Yarımadasında -özellikle İranı yalıtma ve üzerinde giderek daha fazla baskı kurmak amacıyla- başlıca güç odağı olma yolunda teşvik ediyorlar.
Türkiye ve Arap Yarımadası
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) müsteşarı Emre Taner bu yılın başında yaptığı yazılı açıklamada Türkiyeyi dış politika alanında çok daha iddialı olmaya çağırdı. Taner şunları yazdı: "Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus-devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler sadece gelişememekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dahil olamamakla kalmayacak; aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir."
Tanere göre Türkiyenin "önemli bir oyuncu" konumunu elde etmesi gerekiyor. "Türkiye, gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da `bekle-gör-tavır al` taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir."
Türkiyeye bölgede yeni bir rol biçilmesine ilişkin planlar Amerikan dış politika çevrelerinde de tartışılıyor. Stratfor düşünce kuruluşu [think tank] için kaleme alınmış olan yeni bir makalede bu tema işleniyor. Makalenin yazarı George Friedmann, Türk ekonomisinin son yıllarda gösterdiği hızlı büyümeye ve bu ülkenin Ortadoğu ve Arap Yarımadası bölgesinde artan ekonomik ve siyasi önemine işaret ediyor.
Friedmann şöyle yazıyor: "Türkiye, Çin değil, ancak hem en büyük Müslüman ekonomi, hem de doğu Akdeniz, güneydoğu Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslar ve Hindu Kuşun doğusundaki en büyük ekonomi haline geliyor; Türkiye bölgede geleneksel egemen konumunu yeniden oluşturma yolunda ilerliyor. Büyüme hâlâ kırılgan ve kesintiye uğrayabilir bir durumda, ancak Türkiyenin bölgesel olarak hem en önde gelen, hem de en dinamik ekonomi haline geldiğine şüphe yok. Ayrıca, Türkiyenin coğrafi konumu, özellikle Avrupanın Rusyaya olan bağımlılığını azaltmaya çalıştığı bir sırada, Avrupanın enerji nakil sisteminin ana transit üssü haline gelmesine olanak sağlıyor."
Friedmann, ABD-Türkiye ilişkilerinin esas olarak, ABD ile Iraktaki Kürt güçlerinin Çöl Fırtınası Harekatından bu yana geliştirdikleri yakın ilişkiler nedeniyle gerginleştiğini belirtiyor.
Ne var ki, ABDnin belirli bir noktada güçlerinin bir kısmını geri çekmek zorunda kalacağı Irakta içinde bulunulan durumun ışığında, Washington "İranı dengeleyecek karşı bir ağırlık oluşturabilmek için bölgesel bir güce," ihtiyaç duyuyor. Friedmann, Türkiyenin İsraille olan iyi ilişkilerinden söz ederek şunu öne sürüyor: "Bu, İran nedeniyle yaşamsal bir sorundur. Bizlerin sürekli olarak yaptığımız varsayım şudur, Amerika Birleşik Devletlerinin bulunmadığı bir ortamda, İran egemen bölgesel güç haline gelecektir ve uzun dönemde Arap Yarımadasına egemen olacak, yalnızca bölgesel güç dengesini değil, fakat aynı zamanda küresel dengeyi de değiştirebilecek bir konumda olacaktır."
Friedmann yazısını, -Tanerin söylediklerini tekrar edercesine- Türkiyeye bölgede önemli bir rol oynamayı sürdürme çağrısı yaparak bitiriyor. "Geçtiğimiz 90 yıl boyunca Türkiye tarihsel rolünü oynamadı. Ne var ki, şimdilerde ekonomik ve siyasi-askeri göstergeler Türkiyenin bu rolü yavaş yavaş yeniden üstlenmekte olduğuna işaret ediyor. Türkiyenin PKKya karşı girişeceği harekatla ilgili söylentiler çok daha geniş bir öneme sahip. Bu söylentiler Türkiyenin değişmekte olan rolüne işaret ediyor -ve bu, zaman içinde muazzam bölgesel değişiklikler anlamına gelecek."
ABD tarafından PKKya karşı bir askeri saldırı düzenlemeye yönelik bu son planlar, ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği üzerinde oynayacağı rol konusunda yapılan tartışmalardan ayrı olarak, Bush yönetiminin politikasının bariz pervasızlığının bir başka göstergesidir. Böyle bir harekat Türk ordusunu geçici olarak yatıştırmaya yarayabilecek olsa da, kuzey Iraktaki Kürtlerin kesinlikle düşmanca tepkiler vermesini kışkırtacak ve savaş nedeniyle harap olmuş bu ülkede yeni bir cephe açacaktır. Türk ordusu ve siyasi kurumları yalnızca PKKya değil, fakat aynı zamanda herhangi bir türden bağımsız Kürt bölgesinin oluşması olasılığına da karşı çıktıklarını bir çok kez açıkça ifade ettiler. Bu yıl zengin petrol yataklarının bulunduğu Kerkük şehrinin kaderini belirleyecek olan bir referandum yapılacak ve oylamadan çıkacak otonomi yanlısı herhangi bir sonuca Ankaradaki milliyetçi çevreler şiddetle karşı çıkacaklardır.
Ayrıca Washington yönetimi ile Türk ordusu arasında daha fazla yakınlaşma yaşanması aynı zamanda Türk hükümetinin sorunlarını da artıracaktır. Erdoğan bir yandan batılı bankalar ve İMF tarafından önüne konmuş olan ekonomik programı eksiksiz bir biçimde uygularken, Türkiye içinde ABDye karşı, özellikle Irak savaşının ardından duyulan yaygın düşmanlığın da farkında. Yeni yapılan bir araştırma Türkiyenin bölgedeki ülkeler içinde ABD karşıtlığının en güçlü olduğu ülke olduğunu ortaya koyuyor. Washingtondan gelebilecek herhangi bir yeni teklif yalnızca Türk hükümetinin kendisine karşı muhalefeti güçlendirmesine hizmet edebilir.
Dolayısıyla PKKyı "etkisiz hale getirmeye" yönelik bir ABD harekatı için yapılan planlar yalnızca Kürt azınlığı kendi karşısına almakla ve Iraktaki kanlı kurban bilançosunu büyütmekle kalmayacak -aynı zamanda Washingtonun bölgedeki en önemli müttefiklerinden birini istikrarsızlaştırma tehlikesini de beraberinde getirecektir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|