World Socialist Web Site (www.wsws.org)

www.wsws.org/tr/2007/aug2007/text-a30.shtml

Tekstil şirketleri ücretlerin dondurulmasını ve toplu işten çıkarma istiyor

Muhabirimiz bildiriyor
30 Ağustos 2007
İngilizce’den çeviri (13 Ağustos 2007)

Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası (TEKSİF) 8 Ağustos’ta Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası’yla (TÜTSİS) sürdürmekte olduğu toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşmaya varamadığını açıkladı. Sendika, 17 şirkette çalışan toplam 11.000 işçi için grev kararı aldı.

TEKSİF temsilcileri TÜTSİS’le Nisan ayından bu yana toplu iş sözleşmesi görüşmelerini yürütüyorlar.

TÜTSİS görüşmeler sırasında 2007 yılının ilk yarısı için ücretlerin dondurulmasını ve yılın ikinci yarısında ise yüzde 3 oranında bir artış yapılmasını önerdi. Merkez Bankası tarafından kısa bir süre yayınlanan bir raporda 2007 yılı sonunda enflasyon oranının yüzde 7,49 olacağı öngörülüyor. Bu, tekstil ve giyim işçilerinin bir kez daha reel gelir kaybına uğrayacakları anlamına geliyor. Tekstil işçileri henüz 2001 krizi sırasında ve sonrasında, sendika bürokrasisinin ihaneti nedeniyle yaşadıkları büyük çaplı kayıpları bile geri alabilmiş değiller.

Tekstil sektörü Türkiye’nin ihracatının yüzde 25’ini oluşturuyor ve 1.5 milyon işçiyi istihdam ediyor-bunların yalnızca çok küçük bir bölümü sendika üyesi. TEKSİF’in web sitesinde yer alan bilgilere göre 1996 yılından bu yana, bu sektörde faaliyet gösteren 28 kamu işletmesinden on biri özelleştirilmiş durumda. Diğerleri ise ya diğer kamu kuruluşlarına aktarıldılar ya da üretimi durdurdular. Sendikanın sitesinde şöyle deniyor: "Özelleştirme adına atılan bu adımların sonucu olarak TEKSİF 25.000 üyesini kaybetti. TEKSİF bugün 80.000 üyesiyle hâlâ Türkiye’nin en çok üyeye sahip sendikalarından biri olmayı sürdürüyor."

Tekstil sektöründe işçilerin önemli bir bölümü kayıt dışı çalışıyorlar ve ücretleri ile istihdam koşulları son derece kötü. Herhangi bir iş güvenceleri yok ve herhangi bir sosyal güvenlik korumasına da sahip değiller. Sektörde enformel ekonominin sahip olduğu ağırlık nedeniyle yapılan üretimin önemli bir bölümü de kayıt altına alınamıyor.

Küreselleşme nedeniyle tekstil firmaları yoğun bir uluslararası rekabetle karşı karşıyalar ve son yıllarda birçok işyeri ya kapılarını kapattı ya da üretimlerini başka ülkelere kaydırdı. Sektörün 2008 yılından sonra Çin’den gelecek daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalması bekleniyor.

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından yayımlanan bir rapora göre Çin ve diğer ülkelere uygulanan ihracat kotalarının ortadan kalkmasıyla birlikte Türk ihracatının keskin bir şekilde azalması beklendiğinden, sektörde 2020 yılına kadar ciddi kayıplar yaşanacak. Tekstil üretiminin yüzde 23'den fazla ve hazır giyim üretiminin ise yüzde 33'den fazla gerilemesi söz konusu olabilecek. DTP uzmanları 600.000 işçinin işsizlikle yüz yüze kalacağını hesaplıyorlar.

İktidardaki AKP’nin (Adalet ve Kalkınma Partisi) yeni seçilen milletvekillerinden ve daha öncesinde Wall Street şirketi Merrill Lynch’te ekonomist olarak çalışan Mehmet Şimşek sektörün geleceğiyle ilgili olarak, Türkiye "tekstili Çin’e bırakmalıdır" dedi ve daha fazla katma değer üreten sektörlerin ve ürünlerin teşvik edilmesini önerdi.

Sendikaların birbiri ardınca, şirketlerin talepleri doğrultusunda imza altına aldıkları sözleşmelerle cesaret kazanan tekstil patronları, işçilerini daha fazla sömürmeyi kararlaştırmış durumdalar. TÜTSİS Başkanı Halit Narin tıkanan sözleşme görüşmeleriyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin daha fazla rekabetçi gücü kalmadı. İşverenler herhangi bir ödünü kabul edebilecek durumda değiller."

Narin, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kurulan askeri diktatörlük döneminde Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) başkanlığını yapıyordu. İşçileri en temel haklarından yoksun bırakan yeni anayasayı ve çalışma yasasını sevinçle karşılayan Narin, "Bugüne kadar hep işçiler güldü. Şimdi gülme sırası bizde," demişti.

Aynı dönemde, TEKSİF’in üyesi olduğu ulusal sendika konfederasyonu Türk-İş, gaddarca uygulamalar içindeki askeri cuntaya meşruluk sağlamak amacıyla, askeri cunta tarafından düzenlenen yeni anayasa, çalışma yasası ve sendikalar yasasıyla ilgili tartışmalarda yer almıştı.

Askeri cunta döneminde TEKSİF’in eski başkanlarından Şevket Yılmaz, Türk-İş yönetiminde yer alıyordu ve 1982 yılında yaptığı bir açıklamada askeri darbeye açıkça destek vererek, kimi sendikacıların ülkenin istikrarını kaybetmesine neden olduğunu ve ordunun barışı tekrar sağladığını söyledi. Yılmaz bunun hemen sonrasında Türk-İş başkanlığına seçildi.

Bugünkü TEKSİF yönetimi, Yılmaz ve onun destekçilerinin soyundan gelen isimlerden oluşuyor. Sendika bürokrasi tekstil işçilerinin yaşam standartlarıyla ilgilenmiyor, onların başlıca kaygısı kendi ayrıcalıklarını ve egemen düzenle olan siyasi bağlarını savunmaktan ibaret. Bu nedenle TEKSİF yöneticileri işçileri, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunmak adına yeni ödünleri kabul etmek zorunda olduklarına ikna etmeye çalışıyorlar.



Telif Hakkı 1998-2007, Dünya Sosyalist Web Sitesi, Bütün hakları saklıdır