DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Avrupa medyasında yayınlanan Müslüman aleyhtarı karikatürler: Çirkin ve hesaplı bir provokasyon
Yazı Kurulu
9 Mart 2006
İngilizceden çeviri (4 Şubat 2006)
Dünya Sosyalist Web Sitesi, Muhammed Peygamberi bir terörist ve katil olarak gösteren aşağılayıcı karikatürlerin bir dizi Avrupa gazetesinde yayınlanmasını açıkça kınar. Müslümanların duyarlılıklarını aşağılamayı ve onları kışkırtmayı amaçlayan bu kaba saba karikatürler siyasi bir provokasyondur. İlk olarak, Alman ve İtalyan faşizmiyle tarihsel bağları olan, sağcı bir Danimarka gazetesinde yayınlanan bu karikatürlerin Müslüman ve göçmen karşıtı duyguları körükleyecekleri en başından bu yana biliniyordu.
Sağcı Danimarka hükümetinin, karikatürleri ilk olarak yayınlanış olan gazeteyi savunmasının ve bunun ardından da bu karikatürlerin Norveç, Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Belçika, Hollanda, İsviçre, İzlanda ve Macaristandaki, hem muhafazakar hem de liberal gazeteler tarafından yeniden yayınlanmasının ne basın özgürlüğüyle ne de laikliğin savunulmasıyla hiç bir ilişkisi yoktur. Bu türden iddialar ileri sürmek, bu demokratik ilkeleri alaya almaktır.
Bu türden bağnazlık dolu çirkinliklerin etrafa saçılması, esas olarak Avrupalı egemen seçkinlerin, ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Orta Asyadaki yeni sömürgeci müdahalelerine daha açık biçimde destek verme yönelimiyle bağlantılıdır. Bütün bunların Irakta katliam sürmekteyken, Filistinli kitlelere yönelik yeni tehditler gündeme getirilmişken ve İrana karşı yaptırımlar uygulamanın ve en sonunda da askeri saldırı başlatmanın hazırlıkları yapılırken meydana gelmiş olması bir rastlantı değildir.
Üstelik bu, Avrupada sağcıların başını çektiği ve sözde "sol" partilerce de desteklenen ve yardakçılığı yapılan kasıtlı bir politikanın; Müslüman nüfusu öcü olarak gösterme, yalıtma ve işçi sınıfının geniş kesimlerini etkileyen artan toplumsal sefaletin günah keçisi haline getirme çabasının sürdürülmesi ve tırmandırılmasıdır.
Avrupa çapında, bütün hükümetler, bir yandan terörizmle mücadele adına, en başta Müslümanları ve diğer göçmen gruplarını hedef alan baskıcı önlemleri uygulamaya koyarlarken, diğer yandan da bir bütün olarak işçi sınıfının demokratik haklarını ortadan kaldırmanın zeminini hazırlıyorlar. Polis devletini kurmaya yönelik bu hazırlıklar, emekçilerin işlerine, ücretlerine ve yaşam standartlarına karşı sürmekte olan bir saldırıyla ve servetin en tepede yer alan çok zengin ve ayrıcalıklı bir azınlığın elinde gittikçe daha fazla yoğunlaşmasıyla el ele gitmektedir.
Dünyanın dört bir yanında, Doğudan gelen sürüye karşı Batının laik değerlerini savunduğunu iddia eden medya kuruluşları tarafından yüzlerine fırlatılmış ırkçı karikatürlere yönelik öfkelerini ifade etmekte olan Müslümanların bu haksızlık karşısında duydukları kızgınlığı paylaşmak için, insanın İslam dinine ya da herhangi bir başka dine inanması gerekmiyor.
Bu karikatürlerin yayınlanmasına karşı düzenlenen protestolar Cuma günü bütün Ortadoğuya, kuzey Afrikaya ve Asyaya yayılırken, gösterilere Irakta binlerce, Batı Şeria ve Gazze Şeridinde on binlerce ve Sudanın başkenti Hartumda bir meydanı dolduran 50.000 kişi katıldı. Müslümanlar aynı zamanda Britanyada ve Türkiyede de protesto gösterileri düzenlediler.
Halen yaşanmakta olan çatışmaların ortaya çıkmasına yol açan gelişmeler bu karikatürlerin yayınlanmasının siyasi bir provokasyon olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Muhammede ilişkin on iki karikatürü, 30 Eylül tarihinde ilk kez yayınlayan Danimarkadaki Jyllands-Posten gazetesi, Başbakan Anders Fogh Rasmussenin başında bulunduğu sağcı hükümeti destekliyor -bu, koalisyon ortakları arasında fanatikçe göçmen ve Müslüman karşıtı olan bir partinin de yer aldığı bir hükümet.
Jyllands-Posten, 1920li ve 1930lu yıllarda, İtalyan faşizmine ve Alman Nazizmine olan yakınlığından dolayı adı kötüye çıkmış bir gazetedir. Gazete 1933 yılında, Danimarkada bir askeri diktatörlüğün kurulması gerektiğini savunmuştu.
Bu gazete, geçtiğimiz Eylül ayında, kırk çizerden, Muhammed Peygamberi resmeden karikatürler çizmelerini istedi -Muhammed Peygamberin resmedilmesi, bunu "dine küfür" olarak gören İslam inancına göre yasaktır. Yazı işleri müdürü bu uygulamanın kışkırtıcı amacını açıklarken niyetlerinin, "Müslümanlıkla ilgili konular söz konusu olduğunda, insanların, diğer durumlarda gördüğümüz gibi, oto sansüre direnip direnemeyeceğini denemek," olduğunu söyledi.
Gazete on iki karikatürü yayınlamaya başladı. Bu karikatürlerden biri Muhammed Peygamberi başında fitili ateşlenmiş bomba biçiminde bir sarıkla, bir başkası Muhammedi cennette, bulutların üstünde durmuş, kendilerine ödül olarak verilecek hurileri almaya gelmiş intihar komandolarına ellerinde başka huri kalmadığını söylerken ve bir üçüncüsü ise peygamberi, yanında çarşaflı iki kadın ve elinde bir bıçak olduğu halde vahşi bir yüz ifadesiyle sırıtırken gösteriyor.
Başbakan Rasmussen, Ekim ayında bu karikatürlerle ilgili itirazlarını tartışmak için bir toplantı talep etmiş olan, nüfusunun çoğu Müslüman olan on bir ülkenin elçisiyle bir araya gelmeyi reddetti. Rasmussen, daha sonra yaşanacak olan gelişmelere ortam hazırlayacak biçimde, karikatürlerin yayınlanmasının basın özgürlüğü çerçevesinde meşru bir şey olduğunu açıkladı ve ortada tartışacak bir şey olmadığını ima etti.
Bu hakaret, Ocak ayında bir Norveç gazetesinin bu karikatürleri yayınlamasıyla birlikte bir üst aşamaya tırmandı. Danimarka, Ocak ayının sonlarında Suudi Arabistan ve Suriye Danimarkadaki elçilerini geri çağırıncaya ve Suudi rejimi Danimarka mallarına karşı bir tüketici boykotu başlatıncaya kadar Danimarkalı Müslüman grupların ve diğer Müslüman örgütlerinin protestolarını göz ardı etmeye devam etti.
Danimarka hükümeti veJyllands-Posten, ancak, Avrupanın ikinci büyük süt ürünleri üreticisi olan Danimarkalı Arla Foods şirketi Ortadoğudaki satışlarının tümüyle durduğunu açıkladıktan sonra, üzüntülerini ifade eden açıklamalar yayımladılar ama aynı zamanda karikatürleri basma kararını savunmaya devam ettiler.
Fransız gazetesiFrance Soir, bu hafta, karikatürleri, yeniden yayınlayınca sürmekte olan çekişme nedeniyle birikmekte olan öfke patlamaya dönüştü. Gazetenin editörü, bu karikatürlerin yayınlamasını savunan Salı günkü başyazısında şöyle diyordu: "Bu gerici bağnazlardan gereğince ders aldık."
Liberal Libération da dahil olmak üzere Fransadaki diğer gazeteler de aynı şeyi yaparak bu çirkin karikatürlerin bazılarını ya da tamamını yayınladılar. Le Monde ise, "Muhammedin resmini çizmemeliyim" cümlelerinin yan yana gelerek Muhammedi temsil ettiği anlaşılan bir portre oluşturdukları bir karikatür yayınladı.
Geçtiğimiz birkaç gün boyunca, Alman gazeteleriDie Welt, Die Tageszeitung, Tagesspiegel veBerliner Zeitung, Hollanda gazeteleriVolksrant, NRC Handelsblad veElsevier, İtalyan La Stampa veCorriere della Sera; İspanyol El Periodico ile Belçikada Flamanca olarak yayınlanan iki gazete, bu karikatürlerin bir bölümünü ya da tamamını yayınlayan gazeteler arasında yer aldılar.
Britanyada BBC, ITV ve Channel 4 televizyon kanalları haber programlarında, bu karikatürlerin bir bölümünü gösterdiler.
Hollandalı bir milletvekili olan ve geçmişte kadınların çarşaf giymesini yasaklayan bir yasa önergesi vermiş olan Geert Wildersin bu karikatürleri, "Danimarkalı çizerleri desteklemenin ve basın özgürlüğünü savunmanın bir ifadesi olarak" kendi web sitesinde yayınlamış olması, bu ırkçı karikatür fırtınasının arkasında ne türden siyasi güçlerin ve niyetlerin yer aldığını gösteren bir işaretti.
Danimarka hükümetini ve bu karikatürleri yayınlamış olan medya kuruluşlarını savunmaya soyunan Avrupalı politikacılar ve hükümet yetkilileri arasında, Fransanın İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy de yer alıyordu. Geçtiğimiz yıl Fransada, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu göçmen varoşlarında yaşayan insanlardan "pislik" ve "kangren" olarak söz ederek yaşanmakta olan polis karşıtı isyanları kışkırtmış olan bu adam, şimdi de Müslümanlara karşı bir başka saldırıyı desteklemek için basın özgürlüğünün savunucusu kılığına bürünmüş durumda.
Fransadaki sivil özgürlükleri tırpanlayan, hali hazırdaki olağanüstü hal uygulamasının yaratıcısı olan Sarkozy, bu anti-demokratik saldırıya demokratik bir görünüm vermeye yönelik bu saçma girişimin bir örneği. Fransadaki Sarkozynin hükümeti ve Devlet Başkanı Jacques Chirac -Sosyalist ve Komünist partilerin ve "uç sol" Lutte Ouvrièrein (İşçi Mücadelesi) desteğiyle- Müslüman kızların devlet okullarında başörtüsü takmasını yasaklayarak, bu türden Müslüman karşıtı saldırılara örnek oluşturdular. Genel olarak dinsel özgürlüklere, özelde ise Müslümanların haklarına yönelik bu açık saldırı da aynı şekilde laikliğin ve Fransız Cumhuriyetinin "aydınlık" değerlerinin bir savunusu olarak sunulmuştu.
Laikliği ve basın özgürlüğünü savunmayı amaçladığı söylenen bu kampanyanın gerçek içeriği, geçtiğimiz yılki ayaklanmaların ardından, Sarkozynin desteklediği bir yasaya gereğince, Fransız Müslümanları sınırdışı etme uygulamasının ilk dalgası sırasında görüldü. Bu yasa, hakkında suçlama olan -yargılanıp suçlu bulunan değil- bütün yabancıların derhal sınırdışı edilmesini öngörüyor. Yaşanan kargaşalar sırasında yüzlerce genç, Sarkozynin toplum polisi tarafından tutuklandı ve şimdi bu insanlar sınırdışı edilme tehdidi altındalar.
Angela Merkelin başında yer aldığı yeni Büyük Koalisyon da benzer biçimde, yabancıların Alman topraklarından çıkartılmasını sağlayacak daha sert önlemler alınmasını istiyor.
Hollandanın ABD emperyalizmine, Afganistanı denetim altında tutmasına yardımcı olmak üzere bu ülkeye ek asker gönderme planlarını açıklaması, bu Müslüman karşıtı saldırının ardında yatan dış politika çıkarlarını ortaya koyuyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Cuma günü, bu karikatürlerin yayınlanmasına karşı çıkan bir açıklama yayımladı. Bir bakanlık sözcüsü, "Bu karikatürlerin Müslümanların inançlarına yönelik bir saldırı olduğunu" söyledi ve şunları ekledi: "Basın ve ifade özgürlüğünü tamamıyla kabul ediyoruz ve saygı duyuyoruz, ancak bu özgürlüklere basın sorumluluğu eşlik etmelidir. Bu şekilde dinsel ve etnik nefretin kışkırtılması kabul edilemez."
Amerikan basınını tekrar tekrar susturmaya çalışmış ve ABDdeki Müslümanlara karşı vahşice bir saldırı yürütmekte olan bir hükümetten gelen bu müdahale bütünüyle ikiyüzlüdür. Bush yönetimi, 11 Eylül terörist saldırılarının hemen sonrasında, "teröre karşı savaş" bahanesiyle dünyanın dört bir yanında Müslümanlara yönelik saldırının başını çekmeye başladı.
Washingtonun Müslümanların inançlarına olan "saygı"sı, subayların ve istihbarat görevlilerinin, Müslümanların inançlarını ve duyarlılıklarını kötüye kullanmak üzere tasarlanmış olan taktikleri uygulamaya koydukları Iraktaki Ebu Garib cezaevinde tutuklulara yaptıkları sadistlikleri gösteren fotoğraflarla dünyanın gözleri önüne serilmişti.
Karikatürlerin yayımlanmasına ilişkin olarak ABDden gelen bu resmi yanıt, büyük ölçüde, bu provokasyonun, Washingtonun Irakta, İranda ve diğer ülkelerde sürdürdüğü emperyalist operasyonlar üzerinde olumsuz etkiler oluşturması endişesinden kaynaklanıyor.
Bu karikatürlerin yayımlanmasını savunanların bir bölümü -sanki bu en bayağı ve bağnaz güdüleri kışkırtmaya yönelik yapılan kaba göndermeler gerçek toplumsal ve kültürel eleştiriyle bir sayılabilirmiş gibi- bunların birer hiciv örnekleri olduğunu iddia ediyorlar. Aslında, Avrupa gazetelerinin sayfalarında ve televizyon kanallarının haber programlarında sergilenen bu karikatürler hicivden daha çok, Nazilerin kötü üne sahip anti-Semitik karikatürlerini andırıyorlar.
Böyle taşkınlıkların dinsel inançlara karşı bir laiklik mücadelesi vermekle herhangi bir ilişkisinin olduğunu düşünmek saçmadır. Dinin gerçek bir eleştirisi ancak en yüksek düşünsel düzeyde, bilime ve akla başvurularak yapılabilir -cehalete ve korkuya başvurarak değil.
Bugün yaşanmakta olan bu olaylar, işçi sınıfının bütün kapitalist ülkelerde demokrasinin gözle görülür biçimde çürüyüşü nedeniyle karşı karşıya olduğu muazzam tehlikeleri ortaya koymaktadır. Müslüman karşıtı şovenizmin ve her türden bölgeci ya da milliyetçi zehirin teşvik edilişi, çözümsüz bir krizin batağına saplanmış ve geniş kitlelerin en temel gereksinimlerini karşılama yeteneğine sahip olmayan bir toplumsal sistemin ifadesidir.
Böylesine ilkel ve gerici politikaların biricik panzehiri, savaşa, kapitalist egemen seçkinlere ve savundukları sisteme karşı bütün ülkelerden, dinlerden ve milliyetlerden işçilerin birleşik hareketinin oluşturulmasından geçmektedir. Böyle bir mücadelenin üzerinde yükselmesi gereken program sosyalist enternasyonalizmdir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|