World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

2006 ABD seçimlerinde sosyalist bir alternatif için

Sosyalist Eşitlik Partisi’nin seçim bildirgesi


25 Mart 2006
İngilizce’den çeviri (12 Ocak 2006)

Sosyalist Eşitlik Partisi, 2006 yılında yapılacak olan federal ve eyalet ara seçimlerine kendi adaylarını çıkartarak katılacak. SEP, egemen seçkinin ve büyük sermayenin iki partisine, Demokratlara ve Cumhuriyetçilere karşı kitlesel bir siyasi hareket inşa edebilmek için mümkün olduğunca çok sayıda eyalette kampanya yürütecek.

SEP’in kampanyası Bush yönetiminin savaş, baskı ve sömürü politikalarına, ABD’de ve uluslararası düzeyde karşı çıkan milyonlarca emekçinin ve gencin sesi olacak ve onlara önderlik edecek.

Amerika Birleşik Devletleri derin bir siyasi, ekonomik, toplumsal ve ahlaki krizin pençesinde kıvranıyor. ABD, küresel emperyal amaçları, kendi milyonlarca yurttaşı arasında nefret duyguları uyandırmış olan bir ülke.

Bush yönetiminin sözde "Teröre karşı Savaş"ı başlattığı dört yıldan fazla bir süre boyunca, Amerika Birleşik Devletleri’nin politikaları gittikçe daha açık bir biçimde anayasaya aykırı, yasadışı ve hatta suça bulanmış hale geldi. 11Eylül olayları dizginlerinden boşanmış bir militarizmin ve insan yaşamına ve onuruna karşı utanmazca bir aşağılamanın bahanesi olarak kullanılıyor.

Devrimci kurucularının "yaşama, özgürlük ve mutluluğa ulaşma"yı "devrolunamaz haklar" olarak ilan etmiş olduğu bir ülke, şu anda "büyük sözleşme" habeas corpusu [Kişinin yargıç kararı olmadan hürriyetinden mahrum bırakılamaması -ç.n.] iptal etmeye çalışan ve Amerikan yurttaşlarına karşı kitlesel ve yasadışı casusluk operasyonları düzenleyen bir siyasi gangsterler çetesi tarafından yönetiliyor. Amerikan Devriminin önderleri "insan soyunun görüşlerine, insan onuruna uygun biçimde saygı" duyduklarını ilan etmişlerdi. Şu anda Beyaz Saray’da oturmakta olan kişi ve onun yardakçıları yüzleri kızarmadan açıkça uluslararası hukuka karşı duydukları hor görüyü sergiliyorlar ve işkencenin kullanılmasını savunuyorlar. Lincoln Başkan sıfatıyla "doğamızın daha güzel meleklerine" seslenmişken [Burada Abraham Lincoln’un 1861 yılında İlk Göreve Başlama söylevine gönderme yapılıyor - ç.n.] Bush yönetimi halkın en gerici kesimlerinin en çirkin içgüdülerine sesleniyor.

Bu gericilik çağrısı, Amerikan cumhuriyetinin laik, Aydınlanmacı temellerine yönelik amansız bir saldırıyı ve dinci bağnazlığın ve hoşgörüsüzlüğün canlandırılmasını içeriyor. Bush yönetimi geçmişin kültürel ve düşünsel kazanımlarına karşı, bilimin kendisine, kök hücre araştırmalarına karşı çıkışı, çevrebilim çalışmalarının bulgularını reddetmeyi ve Darvinci evrim teorisine karşı kökten dinci saldırıları teşvik etmeyi içeren sistematik bir saldırı başlatmış durumda.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Irak savaşına ve Bush yönetiminin sağcı iç politikalarına karşı yaygın ve kökleri derinlere uzanan bir muhalefet var. Buna rağmen iki partili sistemin siyasi çerçevesi içinde bu muhalefetin kendisini siyasi olarak ifade edebileceği gerçek ve bağımsız bir kanal bulunmuyor.

Demokrat Parti, aşırı sağcı Cumhuriyetçi yönetime karşı ciddi bir siyasi muhalefet oluşturmak şöyle dursun, korkakça, onun suç ortağı gibi çalışıyor. Demokratların ve Cumhuriyetçilerin arasında ne türden farklılıklar olursa olsun, her iki partinin Amerikan kurumsal ve mali egemen seçkinin yurtiçindeki ve küresel düzeydeki çıkarlarını savunma konusunda paylaştıkları kararlılıkla karşılaştırıldıkları zaman bu farklılıklar önemsizleşiyor.

Irak’taki savaşı durdurma, Amerikan emperyalist militarizmine son verme, demokratik hakları savunma, yoksulluğu ortadan kaldırma ve toplumsal eşitliği sağlama mücadelesi, sosyalist bir programı ve perspektifi temel alan yeni bir kitlesel siyasi hareketin inşa edilmesini gerektirmektedir.

Uluslararası bir programa duyulan ihtiyaç

SEP, programı dünyanın dört bir yanındaki emekçilerin ortak çıkarlarını ifade eden ve milliyetçiliğin her biçimine, etnik ve dini şovenizme ve ırkçılığa karşı çıkan tek partidir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde işçilerin karşı karşıya oldukları sorunlar, özü itibariyle, işçilerin dünyanın her köşesinde karşılaştıkları sorunların aynısıdır. Savaş, demokratik haklara karşı yapılan saldırılar, sömürü, işsizlik, yoksulluk ve doğal çevrenin tahrip edilmesi yalnızca Amerika’ya özgü sorunlar değildir. Bunlar dünya sorunlarıdır ve küresel çözümleri gerektirmektedirler.

Zamanımızın her şeyden daha önemli olan ekonomik ve toplumsal gerçeği uluslararası kapitalist sistemin başarısızlığıdır. Üzerinde 5 milyardan fazla insanı barındıran bir gezegende, ekonomik ve toplumsal karar almanın bütün veçheleri, şirketlerin kâr kaygılarına ve gittikçe daha büyük tutarlarda kişisel servetin küçük bir egemen seçkinin ellerinde akıldışı birikimine tabi durumda.

Bilimde, teknolojide ve emek üretkenliğinde sağlanan olağanüstü gelişmelerin bütün insanların yaşam standartlarında büyük çaplı bir iyileşme sağlamış olması gerekirdi. Oysa dünyanın dört bir yanındaki geniş emekçi halk kitlelerinin yaşam koşulları daha kötüye gidiyor.

2005 yılında ardı ardına yaşananlar -Asya’da yaşanan tsunami karşısındaki kayıtsızlıktan, ABD hükümetinin Katrina Kasırgası felaketi sırasındaki beceriksizliğine varıncaya kadar- bu sistemin insanların en temel fiziksel ihtiyaçlarını bile karşılamaktaki yetersizliğini gözler önüne serdi.

Dünya ekonomisi çağında, büyük toplumsal sorunlar ancak uluslararası bir sosyalist program temelinde çözümlenebilir. Dünya kaynaklarının akılcı, planlı ve insanca harekete geçirilmesi, sahip oldukları serveti ve iktidarı mevcut kapitalist sistemin üzerinde inşa etmiş olan ulusal egemen seçkinlerin çıkarlarıyla her noktada çelişmektedir.

Büyük sermaye işçi sınıfına karşı yürüttüğü saldırıyı küreselleşme öcüsüne başvurarak açıklıyor. Fakat derinleşmekte olan toplumsal ıstırapların gerçek nedeni, kendi başına, ekonomik yaşamın bütün veçhelerinin küresel bütünleşmesi değildir. Üretici güçlerin küresel düzeyde genişlemesi ve bütünleşmesi, yaşam standartlarında çok büyük bir iyileşme sağlama potansiyeline sahip. Ne var ki, bu etkili ekonomik kuvvetlerin, birbiriyle rekabet halinde olan ulus devletlerin egemen seçkinlerinin özel kâr çıkarlarına tabi kılınması toplumsal ilerlemenin önünü tıkamaktadır.

ABD’de işverenler işçilere büyük çaplı ücret indirimlerini kabul etmeleri gerektiğini, aksi halde işlerin düşük ücretli bölgelere kaydırılacağını söyledikleri zaman, bu durum yalnızca Amerikan işçilerinin uluslararası düzeyde diğer işçilerle, ulus-ötesi şirketlerin ekonomik despotluğuna karşı, sosyalizm için dünya ölçeğinde bir mücadele vermek üzere, siyasi olarak birleşmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Sosyalizm, ekonomik yaşamın toplumsal gereksinimler ve kamu yararı temelinde yeniden örgütlenmesi demektir. Sosyalizmin amacı yoksulluğun ve baskının ortadan kaldırılması ve dünya halklarının yaşam standartlarının toplumsal eşitlik temelinde yükseltilmesidir. Sosyalizm, politikalar, toplumun öncelikleri ve servetin üretilmesi ve bölüşümüne yönelik süreçler üzerinde demokratik denetimin her düzeyde genişletilmesi anlamına gelir.

2006’nın kritik sorunları

2006 seçimlerine üç kritik ve içsel olarak birbiriyle bağlantılı sorun damgasını vurmaktadır: (1) Irak ve Afganistan’da sürmekte olan savaşlar ile Bush yönetiminin yeni ve hatta daha kanlı askeri eylemler gerçekleştirmeye yönelik tamamlanmaya yüz tutmuş hazırlıkları; (2) Amerikan halkının demokratik haklarına yönelik saldırı; ve (3) işçi sınıfının yaşam koşullarına karşı yürütülen hükümet destekli saldırı ve Amerika Birleşik Devletleri’nde toplumsal eşitsizliğin gösterdiği devasa artış.

SEP’in bu kritik sorunlar karşısındaki tutumu, kurumsal seçkinin partilerinin tutumuna ikirciksiz biçimde ve taban tabana zıttır.

* SEP, Amerikan askerlerinin Irak ve Afganistan’dan derhal geri çekilmesini talep ediyor!

2003 yılının Mart ayında Irak’a karşı başlatılan saldırının düpedüz yalanlara dayandığı su götürmez bir gerçektir. Irak’ta herhangi bir kitle imha silahı bulunmuyordu ve Saddam Hüseyin’in rejimi, Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan saldırıların hazırlanması sırasında El-Kaide ile işbirliği yapmamıştı.

Bu savaş terörle mücadele etmek için değil, fakat ABD’nin Irak’ın yaşamsal öneme sahip petrol kaynakları üzerinde egemenliğini sağlamak ve Amerikan egemenliğini bütün Ortadoğu ve Orta Asya’da yaymak için başlatıldı.

Irak savaşı konusunda egemen siyasi düzenin kurumlarınca yürütülen resmi tartışmalar bütünüyle sözde "Teröre Karşı Savaş"ın çerçevesi içinde kalınarak yapıldı. SEP, Bush yönetimi tarafından Amerikan egemen seçkininin dünyaya hükmetme çabalarını haklı göstermek için icat edilmiş olan bu siyasi aldatmacayı bütünüyle reddediyor. Eğer bugün bir terörist tehdit söz konusuysa, bu durum dünyanın dört bir yanında yoksulluğa ve baskıya yol açan ve çok büyük öfke ve nefret doğuran ABD’nin emperyalist politikalarının sonucudur.

SEP adayları bütün ABD askerlerinin Irak’tan ve Afganistan’dan derhal ve koşulsuz olarak geri çekilmeleri için kampanya yürütecekler. Bizim kampanyamız Irak’a karşı yürütülen yasadığı ve herhangi bir kışkırtma olmadan başlatılan saldırıdan sorumlu olan herkesin bir savaş suçları mahkemesi önünde yargılanmasını ve ABD hükümetinin hem yol açtığı yıkım ve verdiği acılar için Irak halkına hem de savaşta ölen Amerikan askerlerinin ailelerine ve savaşta fiziksel ve ruhsal olarak yaralanmış olan insanlara tazminat ödemesini talep edecek.

* SEP demokratik hakların savunulması ve genişletilmesi için çağrıda bulunuyor!

Belirli bir noktadan sonra demokrasi, ABD’deki mevcut servet yoğunlaşması ve toplumsal eşitsizlikle uzlaşamaz durumdadır.

ABD’de demokratik haklara yönelik gittikçe hız kazanan bir saldırının savaşa eşlik ediyor olması, Bush’un Irak’ın işgalinin demokrasiyi yaymak için sürdürülen bir savaş olduğuna dair iddiasını yalanlayan en büyük kanıttır. Bush yönetimi, "terörizme" karşı "özgürlüğü" savunmak adına, gelmiş geçmiş hiçbir ABD hükümetinin, hatta I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında görevde bulunan hükümetlerin bile sahip olmadıkları askeri ve polisiye yetkilerle donanarak, Amerika’da bir polis devletinin kurumsal ve yasal çerçevesini inşa etti.

Bush yönetimi uluslararası hukuku, Cenevre Sözleşmesi’ni ve iktidar gücünün önündeki bütün yasal sınırlamaları tanımazlıktan geldi. Bush yönetimi altında Amerika Birleşik Devletleri dilediği ülkeye saldırma ve işgal etme hakkına sahip olduğunu öne sürdü; dünya çapında, Washington tarafından hedef alınan insanların cezadan muaf biçimde kaçırılabildikleri, işkence edilebildikleri ve hatta öldürülebildikleri bir hapishaneler ağı kurdu ve ülke içinde faaliyet gösteren devasa bir casusluk, izleme ve provokasyon aygıtı oluşturdu.

Sosyalist Eşitlik Partisi, Yurtseverlik Yasası’nın yürürlükten kaldırılmasını, ABD Anavatan Güvenlik Bakanlığı’nın [Bush yönetimi tarafından güvenlikten sorumlu bütün kurumlar arasında koordinasyon sağlayıp bilgileri tek bir merkezde toplayacağı söylenerek kurulmuş olan yeni bakanlık -ç.n.] dağıtılmasını, Pentagon’un Kuzey Komutanlığı’nın [Bush yönetimi tarafından kurulmuş, iç güvenlikle ilgili yeni bir komutanlık -ç.n.] lağvedilmesini, Guantánamo toplama kampının ve benzer diğer bütün tesislerin kapatılmasını ve işkenceye, sorgu sırasında alınan ifadelerin çarpıtılmasına ve Amerikan halkı adına işlenen benzer canavarlıklara bir son verilmesini talep ediyor.

Demokratik hakların savunulması, Bush yönetiminin en gerici siyasi ve toplumsal güçleri kışkırtma ve geçmişte kazanılmış olan ilerici reformları geriye götürme çabalarına karşı bir karşı saldırıyı gerektiriyor. Sosyalist Eşitlik Partisi, hem geçmişte elde edilmiş demokratik ve toplumsal kazanımları -sivil hakları ve seçme-seçilme hakkını, genel kamusal eğitimi, yaşlılara sağlık hizmetlerinin ücretsiz olarak sağlanmasını vb.- hem de sivil özgürlüklerin anayasal güvencelerini yorulmak bilmez bir biçimde savunuyor.

SEP herkese eşit haklar tanınmasını talep ediyor ve istihdamda, konut alanında, eğitimde ya da herhangi bir başka alanda ırk, ulusal köken, din, cinsiyet ve cinsel tercih temelinde yapılan her türden ayrımcılığa karşı çıkıyor. Bizler, kadınların talep etmeleri durumunda sınırsız kürtaj hakkına sahip olmaları gerektiğini savunuyoruz ve eşcinsel insanların evlenme ve heteroseksüel çiftlerle aynı tıbbi, yasal ve çalışma haklarından faydalanmaları ilkesini destekliyoruz. Bizler, devlet tarafından insan yaşamına son verilmesini onaylayan, barbarca bir uygulama olan ölüm cezasına karşı çıkıyoruz -ölüm cezası neredeyse bütünüyle yoksullara ve orantısız bir biçimde ırksal azınlıklara uygulanan bir ceza niteliğindedir.

Ancak demokratik hakların savunulması, sivil özgürlüklere ve anayasal normlara karşı yapılan saldırılara karşı mücadele etmekle, yani sadece karşı durmakla sınırlandırılamaz. İşçi sınıfının - ileri sanayileşmiş ülkeler arasında en kısıtlayıcı ve anti-demokratiği olan - ABD’nin kendi siyasi sisteminin radikal bir yeniden yapılandırılmasıyla başlayacak şekilde, demokratik hakların büyük çapta genişletilmesine gereksinimi vardır.

Bu genişletme, Seçiciler Kurulu [ABD Başkanı doğrudan seçilmiyor, kimin başkan olacağına dolaylı yoldan, Seçiciler Kurulu vasıtasıyla karar veriliyor -ç.n.] gibi arkaik kurumların kaldırılmasını, bütün yurttaşların oy kullanma hakkına getirilmiş çok sayıda kısıtlamaya son verilmesini ve Demokratlara ve Cumhuriyetçilere karşı seçimlerde yer almak isteyen üçüncü partilere ve bağımsız adayların önüne dikilmiş olan sayısız engelin yok edilmesini içermelidir. Bu engeller oy pusulasında yer almayı zorlaştıran kısıtlayıcı ve keyfi yasalardan, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin kampanyalarına verilen federal desteğe ve oradan da medyanın üçüncü parti adaylarına uyguladığı sansüre kadar uzanmaktadır. Bütün bu uygulamalar bir araya geldiklerinde, devletin gittikçe daha fazla itibar yitirmekte olan iki parti sistemine destek verdiği anlamına gelmektedir -ve yaklaşık 300 milyon nüfuslu bir ülkenin sahip olduğu muazzam farklılıklar göz önüne alındığında bu durum akıl dışılık kertesine ulaşmaktadır. SEP, bütün partilerin yasama organlarında aldıkları oy oranına uygun olarak yer aldıkları nispi temsil sistemini savunuyor.

Demokratik haklar anlayışının kendisi yasa önünde ve hukuki süreçlerde eşitliği öngören dar çerçevenin ötesine geçecek şekilde genişletilmelidir. Geniş emekçi kitlelerinin yaşamlarının toplumsal gerçeklerini kapsamalıdır. Bu nedenle demokratik haklar özel servetin yoğunlaşmasına karşı mücadeleden ayrı düşünülemez.

Ekonomik ve toplumsal eşitsizlikle dolu bir toplumda yasa önünde eşit haklara sahip olma anlayışında çok temel bir ikiyüzlülük vardır. Her iki ya da dört yılda bir oy kullanma hakkına sahip olmak, bir mali oligarşi gündelik yaşamın en önemli konularını -insanların bir iş bulup bulamayacaklarını, ne kadar ücret alacaklarını, hangi koşullar altında çalışacaklarını- dikte ettiği bir ortamda çok az anlam ifade etmektedir.

Demokrasi, çoğu insanın zamanını ve enerjisinin büyük bölümünü harcadığı işyerlerinin demokratikleştirilmesiyle başlayarak, derin bir toplumsal içerikle aşılanmalıdır. Endüstriyel demokrasi, emekçilerin çalışma yaşamları üzerinde gerçek anlamda denetimlerinin olması anlamına gelir. Çalışma koşullarını, çalışma güvenliğini, ücretleri, işe personel alımı ve çalışma saatlerini etkileyen koşullar işgücünün demokratik söz hakkına tabi olmalıdır. Bu, mantıken bütün şirketlerin defterlerinin işçilerin incelemesine açılmasını ve şirket yönetiminin bütün çalışanlarının demokratik oyu ile onaylanmasını gerektirir.

Bizler, sayıları 12 milyon olarak tahmin edilen ve "yasadışı yabancılar" olarak adlandırılan kayıt dışı işçiler de dahil, bütün göçmenlere tüm demokratik hakların tanınmasını ve vatandaşlık verilmesini destekliyoruz. Hükümetin "Teröre Karşı Savaş"ının bir parçası olarak yürüttüğü göçmen karşıtı saldırılara -iz sürme türü arama taramalara, gözaltılara ve sınır dışı etme uygulamasına - son verilmesini talep ediyoruz.

* SEP istihdamın korunması, sosyal yardımların genişletilmesi ve emekçilerin ve gençlerin yaşam standartlarının iyileştirilmesi için mücadele ediyor!

ABD egemen seçkini insan onuruna uygun düzeyde ücret ödeyen işlerin, emekliliğin, sağlık yardımlarının ve kamusal eğitim gibi sosyal hizmetlerin sürdürülemez hale geldiğini iddia ediyor. Bunların, Amerikan toplumunun en zengin yüzde 1’lik kesiminin sahip olduğu bireysel servetin insanı daha da fazla şoke edecek düzeylere çıkarılması için kurban edilmeleri gerektiğini savunuyor.

SEP buna, şirket yöneticileri yarattıkları felaketler nedeniyle hiçbir bedel ödemeden, banka hesaplarına milyonlar eklenerek kolayca yakalarını sıyırırlarken, işçi sınıfının yaşadığı bölgeleri viraneye çeviren şirket iflaslarında emekçilerin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını belirterek cevap veriyor. Amerikan sermayesinin ilahları olan General Motors ve United Airlines gibi iki en çok tanınmış şirketin yaşadıkları büyük çaplı fiyaskolar, Amerikan kapitalizminin içinde bulunduğu genel krizin çok açık kanıtlarıdır.

Büyük sermayenin özürcüleri uzun yıllardır Amerikan "hür teşebbüs" sisteminin işçilere yüksek ücretler, cömert sosyal yardımlar ve güvenli ve konforlu bir emeklilik sağlayabileceğini öne sürdüler. Büyük şirketlerin bu düzenbaz özürcüleri, kapitalizm işçilere yüksek bir yaşam standardı sağlayabilirken sosyalizme gerek olmadığını iddia ettiler.

Amerikan yaşamının ekonomik gerçekleri bu ahmakları yalancı çıkardı.

ABD’nin Gayrı Safi Yurtiçi Hasılatı, 1972 yılından bu yana, reel olarak yüzde 50 oranında büyüme gösterdi. Aynı biçimde kişi başına düşen GSYİH’da önemli bir artış yaşandı. Bu, bir toplum olarak emekçi insanların temel ihtiyaçlarının -iyi ücretli işlerin, sağlık yardımlarının, güvenli emekliliğin, kaliteli kamu hizmetlerinin- daha kolay karşılanıyor olması anlamına gelir; daha zor değil. Ne var ki, Amerikan işçilerinin reel saat ücretleri geriledi, aile gelirleri yerinde saydı, emekli maaşları tırpanlandı ve sağlık ve eğitim gibi yaşamsal sosyal hizmetler ise kaynak sıkıntısı içinde boğulmakta.

Geçtiğimiz 30 yıl içinde ekonomik üretim devasa bir artış gösterdi ancak çalışanlar bundan ya çok az bir pay aldılar ya da hiç pay alamadılar. Buna karşılık artan servet Amerikan toplumunun en tepesinde yer alan küçük bir kesim tarafından tekelleştirildi. 1979’dan bu yana Amerikan nüfusunun en zengin yüzde 1’lik kesimi ulusal servet içindeki payını iki kattan fazla arttırarak yüzde 19’dan yüzde 40’ın üzerine çıkarttı.

Şu anda şirket BİS’lerinin [Baş İcra Sorumlusu - İngilizce kısaltması CEO -ç.n.] aylık ortalama geliri, ortalama bir işçinin aldığı ücretten 431 kat daha fazla. Geçen yıl işçilerin ücretleri yüzde 4 oranında artarken üst düzey yöneticilerin maaşları yüzde 91 oranında artış gösterdi.

New York Times’ta 2005 yılının Ekim ayında yayınlanan Vergi Dairesi tarafından yapılmış bir çalışma, Amerika Birleşik Devletleri’nde gelir dağılımı eşitsizliğinin ulaştığı çarpıcı düzeyi ortaya koyuyordu. Ayrıntılı verilerin bulunabildiği son yıl olan 2003’te [Gelir dağılımına ilişkin veriler, doğaları gereği, diğer ekonomik verilerden çok daha sonra yayımlanır -ç.n.] en yüksek gelire sahip olan yüzde 1’lik kesim Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlanan reel gelir artışının tamamını yutmuş.

Serveti süper zenginlerin elinden alan ve bu kaynakları herkesin yararına olacak şekilde kullanan, kapsamlı bir yeniden servet dağılımı acil bir toplumsal gereklilik haline gelmiş durumda. Bizler, ekonomik yaşamın akılcı ve insani -yani sosyalist- temeller üzerinde yeniden örgütlenmesini talep ediyoruz: işçi sınıfı tarafından üretilen servet dev şirketlerin kâr çıkarları ve ayrıcalıklı bir seçkin kesiminin kişisel birikimi yerine halkın gereksinimlerini karşılamak üzere kullanılmalıdır.

Ekonomik güvence, az sayıdaki zenginin sahip olduğu bir ayrıcalık değil, temel bir insan hakkıdır. SEP, bütün emekçilerin rahat bir yaşam standardına ulaşmalarını güvence altına alacak şekilde ekonomik yaşamın örgütlenmesini talep ediyor.

* SEP toplumsal eşitlik için mücadele ediyor!

Sosyalist Eşitlik Partisi, ABD ve dünya ekonomisinin işçi sınıfının çıkarlarına uygun olarak yeniden örgütlenmesini hedefleyen bir program geliştiriyor. Bütün sanayinin ve finansın özel kişilerin mülkiyetinde ve denetiminde olduğu mevcut kapitalist düzenin yerini, kamu mülkiyetine ve ekonominin demokratik bir biçimde denetlenmesine dayalı bir sosyalist sistem almalıdır. Bizler, düzenleyici ilkesi kâr ve uçsuz bucaksız kişisel servet birikimi yaratmak değil, insanların gereksinimlerini karşılamak olan bir ekonomik sistemi savunuyoruz.

Ekonomik yaşamı geniş emekçi halk kitlelerinin yararına olacak şekilde yeniden örgütlemenin temellerini atabilmek için, değeri 10 milyar dolar ya da daha fazla olan özel sektöre ait sanayi, üretim ve bilgi teknolojisi şirketlerinin -bu şirketler bir arada ABD ekonomisini denetim altında tutabilen bir paya sahipler- küçük hisse sahiplerine tam tazminat verilerek ve büyük hissedarların tazminat koşullarının ise kamuoyu önünde müzakere edilerek belirlenmesi yoluyla, kamuya ait kuruluşlar haline getirilmelerini savunuyoruz. SEP aynı zamanda hem sağlık ve ilaç devlerinin hem de büyük bankaların ve sigorta kuruluşlarının ulusallaştırılmasını öneriyor. SEP, buna ek olarak, demiryollarının, havayollarının, telekomünikasyonun ve enerji üreten kuruluşların ulusallaştırılmalarını ve kritik öneme sahip doğal kaynakların kamu mülkiyeti ve denetimi altına alınmasını savunuyor.

Amerikan ekonomisinin bu biçimde yeniden örgütlenmesi, işçi sınıfının yaşam koşullarında büyük çaplı iyileşmeler sağlayacak programların uygulanmasını mümkün kılacak kaynakları ortaya çıkartacaktır.

Bizler şu anda çalışabilir durumda olduğu halde işsiz olan herkese istihdam güvencesi sağlayacak çok kapsamlı bir kamusal iş programı talep ediyoruz. Milyonlarca çalışan Amerikalının gelir düzeyinin artırılması acil bir gerekliliktir ve bu gereklilik federal olarak finanse edilen güvenceli, enflasyona endekslenmiş bir yıllık gelirle karşılanmalıdır. İstihdam yaratmak ve işçilerin siyasi ve kültürel yaşama daha fazla katılmalarını sağlayabilmek için haftalık çalışma süresi 40 saat karşılığı ücret ödenerek 30 saate indirilmelidir. Tam zamanlı çalışan işçiler yılda en az beş hafta yıllık izin hakkına sahip olmalıdır.

Bizler, aynı zamanda, isteyen herkese kaliteli kamusal eğitim sağlanması için büyük çaplı yatırımlar yapılmasını, herkese genel ve geniş kapsamlı sağlık sigortası sağlanmasını, devletin konforlu ve uygun fiyatlı ev inşaatını sübvanse etmesini, işçilerin bir sendikaya katılma ve sendikayı demokratik olarak denetleme haklarının güvence altına alınmasını, sendikasızlaştırma taktiklerinin ve ücret indiriminin yasaklanmasını, bütün emekçilere insan onuruna yakışan bir gelirle emeklilik güvencesi sağlanmasını ve küçük ve orta büyüklükteki işletmelere devlet desteği verilmesini talep ediyoruz.

Burada özetlenen sosyal haklar ancak toplumsal eşitliği destekleyen somut önlemler temelinde gerçekleştirilebilir. Vergi politikası tam tersine çevrilmeli, milyonerleri ve büyük sermayeyi zenginleştirmek için halkı soymanın bir aracı olmaktan çıkarılıp, servetin radikal bir biçimde yeniden dağıtımının aracı haline gelmelidir. Bu, Ronald Reagan, baba George Bush ve George W. Bush dönemlerinde çıkarılan, zenginlere vergi indirimleri sağlayan yasaların yürürlükten kaldırılması, servet üzerinden alınan -emlak vergisi gibi- doğrudan vergilerin yeniden yürürlüğe konması ve çoğu büyük şirketin elde ettikleri kârların sadece çok küçük bir bölümünü vergi olarak ödemelerine izin veren yasal boşlukların kapatılması ve muhasebe oyunlarının önlenmesi demektir. Halkın büyük çoğunluğunun üzerindeki vergi yükü azaltılmalı ve yüksek geliri olan ve yüksek tutarda servet birikimi olanların vergi yükü ise keskin bir biçimde artırılmalıdır.

Son 25 yılda yapılmış olan spekülatif işlemlerin ve şirket kaynaklarının işçilerin ve küçük hissedarların zararına olacak biçimde BİS’ler tarafından kötüye kullanıldığı durumların araştırılmasına özellikle dikkat gösterilmelidir. Bu çalınmış servet geri alınmalı ve sosyal hizmetlerin ve işçi sınıfının yaşam koşullarının iyileştirilmesinde kullanılmalıdır.

Mülkiyet hakları sosyal haklara tabi kılınmalıdır. Bu her şeyin ulusallaştırılacağı ya da bizzat dev şirketlerin ve bankaların kurbanı olan küçük ve orta boy işletmelerin ortadan kaldırılacakları anlamına gelmemektedir. Planlı bir ekonominin kurulması, bu tür işletmelere, işçilerine insan onuruna uygun ücret verdikleri ve çalışma koşulları sağladıkları sürece hazır kredi kaynaklarına erişim olanağı ve çok daha istikrarlı piyasa koşulları sağlayacaktır.

Sosyalist Eşitlik Partisi, asıl işlevi kapitalist toplumdaki en temel bölünmenin toplumsal sınıflar arasında yaşandığını gizlemek olan, kimlik politikasının -kültürel milliyetçilik ve feminizm de dahil olmak üzere- her türlü biçimine karşı çıkmaktadır. Bizler kararlı bir biçimde, bütün emekçilerin bütünleşmesini ve birliğini savunuyoruz. Emekçilerin çıkarlarına ve kapitalizme karşı kitlesel bir uluslararası hareket inşa etmeye düşman olan ırk temelli siyasete karşı çıkıyoruz. Irksal temelde çeşitli seçim bölgelerini temsil etme iddiasında olanlar, ister siyahlar, ister Latinolar ya da diğer etnik gruplar arasında olsun, bunu her zaman için, kapitalist sistemin çerçevesi içinde makam ve avanta arayan dar ve ayrıcalıklı tabakaların çıkarları doğrultusunda yaparlar.

Bu bağlamda bizler beyaz ve azınlık işçileri ve öğrencileri, işe ve üniversiteye girebilme mücadelesi içinde birbirine düşman eden pozitif ayrımcılık politikalarına karşı çıkıyoruz. Bu tür programlar azınlık kitlelerine değil, sadece ayrıcalıklı bir azınlığa fayda sağlamaktadır. Bizler, iyi düzeyde ücret ödenen işleri, kaliteli K-12’yi [12 yıllık ilköğretim okullarına verilen ad -ç.n.] ve üniversite eğitimini, uygun fiyatlı konut edinmeyi ve diğer bütün toplumsal ihtiyaçları güvence altına alan, büyük çaplı bir sosyal yatırım çerçevesinde, tam ve gerçek fırsat eşitliğini ısrarla savunuyoruz. Bütün herkesin ekonomik güvenceye sahip olduğu ve kendi potansiyellerini tam olarak harekete geçirebildiği bir toplum için gerekli koşullar, sınırlı fırsatları ırk ve cinsiyet temelinde karneye bağlayıp dağıtan politikalarla değil, fakat emekçilerin bütün kesimlerinin mücadele içinde birliğini temel alan bir politika eliyle yaratılabilir.

Sosyalist Eşitlik Partisi emekçilerin sanat ve kültüre tam erişimini sağlayacak önlemlerin alınmasını da talep ediyor. Amerikan popüler kültürü, yenilikçiliği ve sahip olduğu güçlü demokratik ve hümanist haliyle bir zamanlar dünya harikalarından biriydi, bir çekim kutbuydu. Diğer alanlarda olduğu gibi, kültürün de kâr güdüsüne tabi kılınmış olması çok büyük bir yozlaşmaya yol açtı.

Popüler kültür, sanata tahsis edilen fonlarda yapılan kesintiler ve sanatsal ifadeye karşı yürütülen sağcı ideolojik saldırılar nedeniyle önemli zarar gördü. Müzelere, orkestralara, tiyatrolara ve kamu televizyonlarına ve radyolarına sağlanan devlet sübvansiyonları tırpanlandı. Devlet okullarının çoğunda sanat ve müzik eğitimi büyük ölçüde azaltıldı ya da bütünüyle ortadan kaldırıldı. Kütüphanelerin açık olduğu süreler ve sundukları hizmetler azaltıldı. Böyle bir paragöz ve bayağı yaklaşımın, toplumun entelektüel ve ahlaki dokusunda yarattığı tahribatı ölçmek olanaksız. Bununla birlikte militarizmin, vahşiliğin ve bencilliğin yüceltilmesi ile geçmiş kuşakların sanatsal ve kültürel mirasına duyulan düşmanlık arasında bir bağ olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.

Sosyalist Eşitlik Partisi, sanata büyük tutarda kaynak ayrılmasını ve halkın her kesiminin müziğe, dansa, tiyatroya ve sanata ya çok düşük bir bedel ödeyerek ya da ücretsiz olarak erişimini sağlayacak yeni okulların ve merkezlerin yapılmasını talep ediyor. Sanata sağlanan sübvansiyonlar ve ödeneklerle ilgili kararlar siyasetçilerin ve bürokratların elinden alınmalı ve sanatçıların, müzisyenlerin ve diğer kültür emekçilerinin komitelerinin denetimine bırakılmalıdır.

Dünyanın sınırlı kaynaklarının akılcı bir biçimde geliştirilmesini ancak sosyalist bir ekonomi programı sağlayabilir. Bütün insan faaliyetinin kâr güdüsüne ve kişisel servet birikimine tabi kılınması ekolojik bir felaketin yaşanması tehlikesine yol açıyor. Kâr sisteminin, bu ve kitle toplumunun gittikçe karmaşıklaşan ihtiyaçlarının yol açtığı diğer sorunlarla başa çıkma konusundaki yetersizliği, insan soyunun varlığını sürdürebilmesine yönelik ölümcül bir tehdit oluşturuyor. Sosyalist ekonomik planlama dünyanın doğal çevresinin korunmasında gerçek küresel işbirliğinin koşullarını yaratacaktır.

İşçi sınıfının siyasi bağımsızlığı için

Savaşa, baskıya ve yaşam standartlarına ve demokratik haklara yönelik olarak yapılan saldırılara karşı ABD’de ve uluslararası düzeyde bir mücadele yürütebilmenin önkoşulu işçi sınıfının siyasi bağımsızlığının sağlanmasıdır. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin seçim kampanyası, bu temel görevi yerine getirmek amacıyla, SEP’in Amerikan işçi sınıfının bağımsız kitlesel partisi haline gelmesi için gerekli olan siyasi temeli atmayı hedefliyor.

SEP, işçi sınıfının karşısında duran en acil siyasi görevin Demokrat Parti’den ve iki siyasi parti tarafından desteklenen "iki-parti sistemi"nin çerçevesinden bütünüyle kopmak olduğunu ısrarla vurguluyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasında farklılıklar olsa bile bunlar sadece taktik karakterde olan -kapitalist seçkinin çıkarlarının Amerika Birleşik Devletleri’nde ve küresel olarak en iyi nasıl güvence altına alınabileceğine ilişkin- faklılıklardır.

Demokrat Parti, Bush’un Kongreyi, yasaları ve anayasayı hiçe saymasına ve bir devlet başkanlığı diktatörlüğünün çerçevesini oluşturmasına karşı ciddi hiçbir muhalefet göstermiyor. Bu parti, uzun yıllar önce, her türlü toplumsal reform politikasını reddetti ve en zengin toplumsal kesimleri emekçilerin pahasına daha da zenginleştirmek üzere tasarlanmış olan politikaları benimsedi.

Demokrat Parti’nin Bush’la ve Cumhuriyetçilerle suç ortaklığı yapmasının ana nedeni, aynı kapitalist egemen seçkinin temel çıkarlarını savunuyor olmasıdır. Bu partinin iki-parti sistemi çerçevesindeki özgül işlevi, aşağıdan gelecek herhangi bir toplumsal muhalefet hareketini yumuşatmak ve etkisizleştirebilmek için kendisine "halkın partisi" süsü vermektir.

SEP’in kampanyasını destekle!

Sosyalist Eşitlik Partisi, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin binlerce okurunu, SEP’in taraftarlarını ve savaş ve baskı politikalarına ve işçi sınıfının yaşam koşullarına yapılan saldırılara karşı çıkan herkesi seçim kampanyamızı aktif olarak desteklemeye çağırıyor.

SEP’in seçim kampanyası, Demokrat ve Cumhuriyetçi partileri ve onların karşılıklı çamur atma ve yalan kampanyalarını parasal olarak destekleyen Amerikan şirketlerinden ve süper zenginlerden gelen milyonluk bağışlar almıyor ve bu türden bağışlar almak da istemiyor. Bizim ulaşmaya çalıştığımız şey - yani işçi sınıfının siyasi bilincini yükseltmek- yalnızca işçileri, profesyonelleri, gençleri ve öğrencileri harekete geçirebilecek ve seçimin ötesine geçerek, işçi sınıfının kitlesel sosyalist partisini inşa etmenin temellerini atabilecek bir yığın hareketi oluşturularak elde edilebilir.

Bizler bu zorlu görevi taraftarlarımızın önüne koyuyoruz: SEP’in kampanyasını tanıtma, adaylarımıza destek sağlama, programımızın emekçiler ve gençler arasında tartışıldığı siyasi toplantılar düzenleme çabamızda bize katılın. Mahallelerinizde, iş yerlerinizde ve okullarınızda SEP’in seçim kampanyasını öğrenmek için toplantılar düzenleyin. Bu kampanya programını olabildiğince yaygın olarak dağıtın. SEP’in işçi sınıfının yeni siyasi partisi olarak inşa edilmesine yardımcı olun.

Bizler bu kampanyayı yürütürken devasa engellerle karşı karşıya olduğumuzun farkındayız. Amerikan siyasi sistemi son derece anti-demokratiktir. İki-parti sistemi kendi sürekliliğini bütün bağımsız alternatifleri, özellikle de solda yer alanları oy pusulası dışında bırakarak sağlamaya çalışmaktadır. İki-parti sistemi bunu, oy pusulasında yer almayı kolaylaştırmak yerine önlemek üzere tasarlanmış, bağımsız ve üçüncü parti adaylarına keyfi ve engelleyici imza toplama zorunlulukları getirerek, aday gösterme dilekçeleri için son teslim tarihleri dayatarak ve eleştirel görüşleri -özellikle de sosyalistlerinkini- sistematik bir biçimde dışlayan şirketlerin denetimindeki bir medya ile yapıyor.

Bununla birlikte bizler iddialı bir kampanya yürütmeyi planlıyoruz. Bunu ilkeli bir sosyalist ve enternasyonalist program ve bu programın emekçiler arasında gittikçe artan bir destek bulacağına duyduğumuz güven temelinde yapacağız. Kampanyanın yaygınlığı, çıkaracağımız aday sayısı, seçime katılacağımız seçim çevresi sayısı, hangi eyaletlerde ve seçim bölgelerinde kampanya yürüteceğimiz, SEP adaylarının oy pusulasında yer almalarını sağlamak için öne çıkan işçilerin, öğrencilerin ve gençlerin desteğine ve katılımına bağlı.

Sosyalizm mücadelesine katıl!

Sosyalist Eşitlik Partisi kendisini uluslararası sosyalist hareketin büyük gelenekleri üzerine oturtuyor. Sosyalizm eşitliği, insanlar arası dayanışmayı ve işbirliğini, insan soyunun baskıdan ve yoksulluktan maddi ve tinsel olarak kurtulmasını savunur. Sosyalizmin ilk görevi yoksulluğun ortadan kaldırılmasıdır -insanlığın üretici güçlerinde yaşanan muazzam gelişme ve bilim ve teknolojide kaydedilen büyük ilerlemeler yoksulluğun ortadan kaldırılmasını kesinlikle mümkün kılıyor. Sosyalizm, geniş kitlelerin yaşam standartlarını yükseltmeye başlayacak ve tam eşitliğin koşullarını yaratacaktır.

Ne var ki insanoğlu sadece ekmekle yaşamaz ve sosyalizmin perspektifi - bu sorun her ne kadar çok önemli olsa da - kendisini sadece acil maddi ihtiyaçların karşılanmasıyla sınırlandırmaz. Acil maddi ihtiyaçların karşılanması kültürün, bilimin ve tekil erkek ve kadınların düşünsel ve tinsel kişiliklerinin çok geniş ölçekte serpilip gelişmesinin temellerini oluşturacaktır. Sosyalizm, üretim araçlarının toplumsal mülkiyetinin, uluslararası planlamanın ve işbirliğinin olduğu bir dünyada, insanların yeteneklerinin, ilgi alanlarının ve potansiyellerinin tam anlamıyla gelişebileceğini; halkın yönetime katılımının ve demokratik denetiminin, insanlığı, ekonomik güvencesizliğin moral bozucu yıpratıcılığından ve kıran kırana rekabetin insanı insanlıktan çıkarışının üstesinden gelmesini mümkün kılacağını öngörür.

Sosyalizm Karl Marx’la birlikte bir bilim haline geldi. 1917 Ekim Devrimiyle birlikte, sosyalizm kapitalizmi yıkan ve ilk işçi devletini -Sovyetler Birliği’ni- kuran kitlesel bir halk hareketinin programı haline geldi.

Rus Devrimi işçi sınıfının toplumsal eşitlik yolunda verdiği daha kapsamlı uluslararası mücadelenin bir parçasıydı. Amerikan işçilerinin elde ettikleri bütün önemli kazanımlar -sekiz saatlik işgününden, çocuk işçiliğinin kullanımına son veren yasalardan, genel kamusal eğitime, kitlesel sanayi sendikalarının oluşumuna, Güney’de Jim Crow ayrımcılığına [Siyahların kamusal alan, toplu taşıma araçları ve lokantalarda beyazlardan ayrı durmasını öngören yasalara verilen ad -ç.n] son verilmesine varıncaya kadar- sosyalizmle ilişkilidir ve bunlara sosyalist düşünceli militanlar tarafından öncülük edilmiştir.

Birçok büyük ülkü gibi sosyalizm de kötüye kullanıldı ve ihanete uğradı. Sovyetler Birliği’nde Joseph Stalin’in yönetimi altında yükselen bürokrasi tarafından ihanete uğratıldı. Stalinizm, Rus Devrimi’nin eşitlikçi ve enternasyonalist mirasının devamı değildi. Stalinizm, devrime karşı, milliyetçi "tek ülkede sosyalizm" programını temel alan, muhafazakar, bürokratik gerici bir tepkiydi. Stalinist bürokrasi - "sosyalizm" adına - işçi demokrasisini ezdi, diktatörce bir yönetimi dayattı, gerçek Marksistleri idam etti ve dünyanın dört bir yanında işçi sınıfının verdiği devrimci mücadeleleri çöküntüye uğrattı. Rus Devrimine ve sosyalizme yapılan bu ihanet, Kremlin bürokrasisinin, Sovyetler Birliği’nin parçalanması ve 1990’ların başında kapitalizmin restore edilmesinde uluslararası emperyalizmle doğrudan işbirliği içine girmesiyle doruk noktasına ulaştı.

ABD’de işçi sınıfının verdiği mücadelelere sendikalarda yükselen bürokrasiler tarafından ihanet edildi. İşçi bürokrasisi kapitalizmi savundu ve esas olarak Demokrat Parti ile kurduğu ittifak yoluyla işçileri siyasi olarak Amerikan büyük sermayesinin boyunduruğu altına soktu. AFL-CIO bürokrasisinin ihaneti sendikaların şirket yönetimleriyle özdeşleşmesine ve işçi sınıfını savunmak yerine onu bastırmanın araçları haline dönüşmelerine yol açtı.

Bizim hareketimiz kendisini işçi sınıfının bürokrasiye karşı sosyalizm için kavga vermiş olan en iyi, en cesur ve en uzak görüşlü temsilcilerinin mirasına dayandırıyor. Bu geleneğin en büyük temsilcisi, Stalinizm’in ihanetlerine karşı mücadeleye önderlik etmiş olan ve 1938 yılında Dördüncü Enternasyonal’in -Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’nin- kuruluşuyla uluslararası işçi hareketinin yeniden doğuşunun temellerini atmış olan, Rus Devriminin önderlerinden Lev Trotskiy’di.

Amerika da sosyalizm mücadelesinde büyük savaşçılar -işçi bürokrasilerine karşı savaşmış ve yaşamlarını işçi sınıfının kurtuluşuna adamış erkekler ve kadınlar- üretti. Bunlar arasında Big Bill Haywood, Eugene Debs ve James Cannon gibi isimler yer almaktadır. Amerikalı işçiler, bugün toplumu halkın çıkarları doğrultusunda dönüştürme mücadelesini örgütleyebilmek ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ve bütün dünyada yoksulluğa, sömürüye ve baskıya son verebilmek için, bu zengin sosyalist mirası yeniden kendisine mal etmek zorundadırlar.

Savaşa, militarizme ve demokratik haklara yapılan saldırılara karşı olan ve toplumsal eşitlik için mücadeleyi destekleyen herkesi Sosyalist Eşitlik Partisi’yle ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’yle ilişkiye geçmeye; kendi eyaletlerinde ve seçim bölgelerinde SEP adaylarının oy pusulasında yer almasını sağlamak üzere imza toplama inisiyatifleri geliştirmede gönüllü olmaya çağırıyoruz. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin programıyla hemfikir olanların öne çıkarak seçime SEP adayı olarak katılmalarını istiyoruz.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(12 Ocak 2006)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır