DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Türkiye
Yazıcıya hazırla
Türkiye: Mahkeme Orhan Pamuka karşı açılan davayı düşürdü
Justus Leicht
28 Şubat 2006
İngilizceden çeviri (6 Şubat 2006)
Geçtiğimiz ay bir İstanbul mahkemesi Türk yazar Orhan Pamukla ilgili davayı teknik nedenlerle sona erdirdi. Buna karşılık benzer ancak daha az bilinen davalarda gazeteciler, yazarlar, insan hakları savunucuları ve politikacılar yargılanıyorlar ve ya hapis ya da para cezasına mahkum ediliyorlar.
Pamuk, Züricher Taggesanzeige gazetesiyle yaptığı bir görüşmede Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1 milyon Ermeninin ve Türkiyede 30.000 Kürdün öldürüldüğünü ve kimsenin bundan söz etmeye cesaret edemediğini söylediği için, 2005 yılının Şubat ayında, yeni çıkartılan "Türklüğe alenen hakaret etmeye" karşı yasayı çiğnediği gerekçesiyle yargılandı. Bu görüşme nedeniyle Pamuk hakkında dört yıl hapis cezasıyla sonuçlanabilecek bir dava açıldı.
Pamuk hakkında dava açmak için kullanılan 301. Madde, 1 Haziran 2005 yılında eski ceza yasasının 159. Maddesinin yerine konulmuştu. Yeni yasanın yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş olan suçlar affedildi. Yeni ceza yasasının düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişleteceği öne sürülüyor ve yasa Türkiyenin gelecekte Avrupa Birliğine üye olması için yapması gerekli görülen reformlar arasında yer alıyordu. Kısa süre içinde, daha önceki baskıcı uygulamaların, gerçekte, yeni yasa altında sürmekte olduğu ortaya çıktı.
Ceza Yasasının 301. Maddesi, "Türklüğe, Cumhuriyete, meclise, mahkemelere, orduya ya da güvenlik güçlerine alenen hakaret"ten suçlu bulunan herkesi hapis cezası ile tehdit ediyor. Eğer suç yurtdışında işlenmişse verilecek ceza daha da ağırlaştırılıyor. Sadece eleştiri amacı güdüldüğü durumlar cezadan muaf tutuluyor ancak eleştiri ile "hakaret" arasındaki ayrım mahkemelerin ve yargıçların takdirine bırakılıyor.
Geçtiğimiz sonbaharda Pamuka ve diğer kişilere karşı davalar açıldı. Ülkenin en büyük basın örgütü olan Türk Basın Konseyine göre, yeni yasanın uygulamaya girmesinden bu yana 70ten fazla dava açılmış durumda. Bu davaların tamamı ya Ermeni soykırımı ya Kürt sorunu ya da Türk toplumunda ordunun egemenliği konusunda yapılan yorumlarla ilgili.
Hakkında suçlamada bulunulanlar içinde en tanınmış olanı Avrupa Birliği parlamentosu Türkiye Komisyonunun Hollandalı eş-başkanı Joost Lagendijk. Lagendijk 17 Aralık günü İstanbulda, generalleri son zamanlarda Kürtlerle çatışmaları alevlendirmeyi hedefleyen provokasyonların arkasında olmakla suçladı. Kısa bir süre önce de bu türden bir olay, iki astsubayın ve bir Kürdistan İşçi Partisi (PKK) itirafçısının, bir Kürt milliyetçisinin kitapevine bomba yerleştirdiklerinin ortaya çıkarıldığı Şemdinlide meydana geldi. Patlama nedeniyle ve patlamanın ardından astsubaylardan birinin kalabalığa ateş açması üzerine iki insan hayatını kaybetti.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin generallerinden Yaşar Büyükanıt daha sonra, ateş açan kişiyi kamuoyu önünde övdü ve korumaya çalıştı. Kalabalığa ateş açan bu kişi sonrasında daha hafif bir suçtan, kasıt olmadan ölüme sebebiyet vermekle suçlandı ve mahkeme adam öldürme fiillerinin bir terörist saldırı ile bağlantılı olup olmadığı sorusunu ele almayı bile reddetti. Lagendijk, Avrupa Birliğinin bir temsilcisi olarak olayı yorumladı ve Türk ordusunun, siyasi etki gücünü PKKya karşı sürekli gerilla savaşı vererek korumaya çalıştığını açıkladı. Bunun hemen ardından da silahlı kuvvetlere hakaret etmekle suçlandı.
Aralık ayında Lagendijk aleyhine bir soruşturma başlatıldı ancak yetkililer bu hafta yaptıkları açıklamayla, suçlamaların düşürüldüğünü açıkladılar.
Çok sayıda dava açılmasında Türkiyenin faşist "Bozkurtlar" hareketiyle yakın bağları olan bir grup aşırı sağcı avukatın yaptığı ihbar başvuruları önemli rol oynuyor.
Bu arada, muhaliflere, özellikle de Kürt sorunu konusunda nasıl davranılacağı devlet aygıtının kendi içinde tartışma konusu haline gelmiş durumda. Ayrılıkçı Kürt eğilimler ABDnin Irakı işgal etmesiyle birlikte güç kazanmış durumdalar. Komşu Iraktaki Kürt milliyetçileri işgalcilerin bölgedeki tek güvenilir taraftarları konumundalar ve bu nedenle geniş bir otonomi ile ödüllendirildiler.
Aynı zamanda Türkiyedeki büyük şirketler ve bankalar, ekonomik olarak bağımlı oldukları Avrupa Birliğine uyum sürecinden yanalar. Bunlar, toplumsal gerilimleri sınırlı düzeyde siyasi serbestleşme yoluyla denetim almaya çalışırken ve Iraktaki Kürt milliyetçileriyle işbirliği yapmaya hazırken, bürokrasi ve ordu içindeki bir kanat doğrudan baskıcı önlemler uygulamaktan yana.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin bir ayağı bir tarafta diğer ayağı ise öteki tarafta yer alıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Pamuk davasını dolaylı olarak eleştirirken, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Pamuku bir hain olmakla suçlayanlara duyduğu sempatiyi pek fazla saklamaya çalışmadı. Avrupa Birliği komisyonu, Pamuk davasını bir provokasyon ve ülkenin reform yapma konusundaki becerisine ilişkin bir sınav olarak nitelendirdi. Pamuka karşı yürütülen yasal işlemler Avrupa Birliği ülkelerinde Türkiyenin AB üyeliğine karşı çıkanların ellerini güçlendirdi.
16 Aralıkta Pamuka karşı davanın ilk duruşması sırasında kargaşalıklar yaşandı. Polis olup bitenleri pasifçe seyrederken Türk milliyetçileri yazara ve duruşmayı izlemeye gelmiş olan yabancı gözlemcilere karşı fiziksel şiddete başvurdu. Mahkeme davanın görülmesini 7 Şubata erteledi. Daha sonra mahkeme ilgili yasanın dava konusu olan görüşmeden sonra yürürlüğe girdiği gerekçesiyle 301. Maddenin Pamuka karşı uygulanamayacağına hükmetti. Pamuk ancak 2005 yılının Şubat ayı öncesinde yürürlükte olan eski yasa çerçevesinde yargılanabilirdi. Böyle bir yargılamanın yapılabilmesi için Adalet Bakanının yargılamaya onay vermesi gerekiyordu.
Bununla birlikte Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafsız kalmaya karar verdi. Eski yasanın artık geçerli olmadığına ve dolayısıyla bu temelde bir davaya izin verme yetkisi olmadığına dair kaçamaklı sözler söyledi. Çiçek 20 Ocakta mahkemeye gönderdiği bir mektupla konunun kendi yetkisi dışında yer aldığını ilan etti ve mahkemeden davayı görmeye devam edip etmemeye kendisinin karar vermesini istedi. Birkaç gün sonra mahkeme bu talebi Bakanlığın davanın görülmesine izin vermeyi reddettiği şeklinde yorumladı ve davayı düşürdü. Ne var ki bu yeni yasa maddesi altında açılmış olan diğer davalar elbette görülmeye devam edilecek.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|