DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
İsrail Gazzeye ve Lübnana hava saldırıları düzenliyor
Chris Marsden
16 Şubat 2006
İngilizceden çeviri (30 Aralık 2005)
İsrail hükümeti Gazze şeridine ve Lübnana savaş uçaklarıyla yaptığı akınlarla Filistinlilere yönelik saldırılarını büyük ölçüde arttırdı. Her iki akın da Filistinli militan gruplar tarafından yapılmış olan roket saldırılarına karşılık verme bahanesiyle gerçekleştirildi.
Gazzeye yönelik olarak 28 Aralık Çarşamba akşamı başlatılan saldırılar Başbakan Ariel Şaronun bakanlar kurulunun kuzey şeridinde bir tampon bölge kurulacağını ilan etmesinin ardından gerçekleştirildi. Eskiden Yahudi yerleşimcilerin bulunduğu alanı kapsayan topraklar üzerinde, 2,5 kilometre (1,5 mil) derinliğinde bir tampon bölge oluşturulması talimatı saat 18:00de uygulamaya kondu ve bunu izleyen birkaç dakika içinde bombardıman başladı.
İsrail Savunma Kuvvetleri (İSK), Gazzenin kuzeyinde havadan, üzerinde "güvenlik bölgesinin" bir haritasının yer aldığı, uygulamanın "ikinci bir duyuruya kadar" sürdürüleceğini bildiren ve halka bölgeden uzak durmasını emreden bildiriler attı.
Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert, kendisiyle yapılan bir görüşmede, Şaronun Gazzenin diğer bölgelerle olan ilişkilerini kesme planının bir hata olduğunu öne süren suçlamalara yanıt verdi. Olmert bu planın aslında daha esnek bir askeri misilleme yapma olanağı sağladığını vurguladı. Olmert insanın kanını donduran şu açıklamayı yaptı: "Başbakanın önünde bir engel kalmadı. Onu hiç kimsenin durduramıyor. Hiç kimse önünü kesemiyor. Başbakan başkalarının ne söyleyeceğinden korkmuyor."
Olmert sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Gazzenin içlerine kadar girdiğimizde, top ateşi altındaydık ve terör saldırılarıyla karşılaştık ve Yahudi nüfusu Arap nüfusun tam merkezinde yer aldığından Mavi Gökler benzeri operasyonlar düzenleyemiyorduk."
28 Aralıkta aynı zamanda Beyrutun güneyinde, Al-Naimada yer alan, Ahmet Cibrilin komutasındaki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlığı (FHKC-GK) merkezine de bir İsrail hava saldırısı düzenlendi. Saldırıda iki Filistinli militan yaralandı. İsrail hükümeti Lübnandan İsrailin sınır kasabalarına doğru fırlatılan toplam 9 roket için FHKC-GKyi sorumlu tuttu. FHKC-GK roket saldırılarından sorumlu olduğu iddiasını reddetti.
İsrail hükümetinin sertlik yanlısı tutumu, bir ölçüde gelecek ay yapılacak olan genel seçimlerde destek kazanma çabasından kaynaklanıyor.
Şu anda baş rakibi Binyamin Netenyahunun başında bulunduğu Likuddan, kendi yeni partisi Kadimayı kurmak üzere ayrılmış olan Şaron, Likud seçmenlerini kendi partisine çekme çabası içinde. Likudun seçmen tabanını yerleşimciler ve Şaronu Gazzeden çekildiği için ihanetle suçlayan daha aşırı sağcı güçler oluşturuyor. Şaron aynı zamanda güçlü askeri şahsiyet olarak sahip olduğu ünün İşçi Partisinin hükümete sosyal ve ekonomik politikalarıyla ilgili olarak saldıran yeni önderi Amir Peretzden gelecek bir meydan okumaya karşı en iyi silahı olduğuna inanıyor.
Gazzeye yönelik saldırı, Filistin Özerk Yönetimi seçimlerinin arifesinde ve İsrail hükümetinin daha önce Doğu Kudüste yaşayan Filistinlilerin seçimlerde oy kullanmalarına izin vermeyeceği tehdidiyle yaptığı bir provokasyonun ardından gerçekleştirildi. Bunların her ikisi de Mahmut Abbasın başında bulunduğu El Fetihi, Hamas gibi militan gruplarla doğrudan çatışmaya sürükleyerek örgütün istikrarsızlığa sürüklenmesine neden oldu. Hapisteki militan Mervan Bargutiyi destekleyen ve Abbası İsraile boyun eğdiği için eleştiren bir hizbin örgütten kopma tehdidini gündeme getirmesinin ardından, El-Fetih içinde seçimlerde Hamas karşısında birleşik bir liste çıkarma konusunda kırılgan bir ateşkes mevcut.
Abbas 27 Aralıkta çeşitli militan gruplarla görüştü ve roket saldırılarına bir son vermeleri çağrısında bulundu, ancak bu çağrı hem -roket saldırılarının çoğundan sorumlu tutulan- İslami Cihat hem de El-Aksa Şehitleri Tugayı ve diğer örgütler tarafından reddedildi. Bu örgütler geçtiğimiz haftalarda Batı Şeriada gerçekleştirdiği baskınlarla ve Gazzeye düzenlediği hava saldırılarıyla çatışmaları kızıştıran tarafın İsrail olduğuna işaret ettiler. Militan gruplar, zorla bir tampon bölge oluşturulmasının, söz konusu toprakların yeniden işgal edilmesi anlamına geldiğini söyleyerek kınadılar.
Lübnandaki FHKC-GK kampına yapılan saldırı da aynı derecede kaygı verici sonuçlara gebe. Bu küçük grup Suriye yanlısı ve bu nedenle saldırı aynı zamanda Şama yönelik doğrudan bir tehdit anlamına geliyor.
Bu durum İsrail ordu personeli tarafından yapılan açıklamalarla vurgulandı. İsrailin kuzey bölgesindeki İSK komutanı General Udi Adam şu açıklamayı yaptı: "Kiryat Şmona [kasabasına] Katyuşa füzeleriyle yapılan saldırılardan Filistinli gruplar sorumludur, ancak bunlara saldırı için yeşil ışık yakanın Hizbullah olduğunu öğrenmek beni şaşırtmayacaktır."
Sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Bizler kendi topraklarından İsraile karşı girişilen operasyonlardan Lübnan hükümetini sorumlu tutuyoruz ve düzenlemiş olduğumuz baskın bir uyarı olarak algılanmalıdır."
Udi Adam, İsrail ordu radyosunda, daha önceleri yapıldığı gibi Şam tarafından desteklenen gruplarca roketler ateşlenince İsrailin aynı zamanda Suriye hedeflerini de vurup vurmayacağı sorusuna şöyle cevap verdi: "Bu soruya cevap vermek istemiyorum… Misillemede bulunma hakkımızı gerekli gördüğümüz biçimde kullanma hakkımızı saklı tutuyoruz."
Suriyeye yöneltilen bu tür tehditler sadece iç politikayla ilgili değil. Bu tehditler, Şama karşı Amerika Birleşik Devletleri tarafından yürütülmekte olan ve Şubat ayında eski Lübnan başbakanı Refik Haririnin bombalı bir saldırı ile öldürülmesinde Suriyenin parmağının bulunduğu iddialarına odaklanan uzun soluklu bir kampanyanın ortasında yapılıyor.
Haririnin öldürülmesine yönelik olarak Birleşmiş Milletler soruşturmasının başında yer alan Alman sulh yargıcı Detlev Mehlis bu ay raporunu yayınladı ve herhangi bir kanıt öne sürmeden bir kez daha suikastta Suriyenin parmağı olduğunu belirtti. Bu rapor, gazeteci ve milletvekili Gibran Tueninin Beyrutta yine Suriyenin suçlandığı bombalı bir saldırıda öldürüldüğü gün yayınladı. Şam bombalı saldırıdan sorumlu olduğuna yönelik suçlamaları reddetti ve saldırıyı kınadı.
Şaron, Suriyeye yönelik tehditlerinin Bush yönetimi tarafından memnuniyetle karşılanacağını biliyor. Bu tehditler, İranın, ABDnin nükleer silah geliştirmeye yönelik olduğu iddia edilen çalışmalarını sona erdirmesi talebine uygun davranmaması durumunda İsrailin İranın uranyum zenginleştirme tesislerine bir askeri saldırı planladığına dair daha önce yayınlanmış olan haberlerin ardından yapıldı.Sunday Timesta 11 Aralıkta yer alan bir haberde, bu İsrail operasyonunun özel kuvvetler birimlerinin ve uzun menzilli F-15I savaş uçaklarının kullanıldığı, birleşik bir hava ve kara saldırısı içerebileceğini iddia ediliyor.
Bush yönetimi şu ana kadar İrana yönelik taleplerini bu ülkenin Nükleer Silahların Sınırlandırılması Anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle BM Güvenlik Konseyine götürülmesi gerektiğini öne sürmekle sınırladı, ancak "askeri operasyon seçeneğini" de inkar etmedi.
İsrail kendisini, ABDnin sürmekte olan Ortadoğuyu hegemonyası altına alma girişiminden en büyük faydayı sağlayan taraf olarak görüyor. Bu girişim daha şimdiden Irakı Tel Aviv karşısında bir askeri güç olmaktan çıkartmış durumda. Şaron, Tahrana ve Şama karşı girişilecek her türlü hareketi memnuniyetle karşılayacaktır ve bir provokatör ve askeri vekil olarak işlev görmekte daha da istekli olacaktır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|