World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Türkiye

Yazıcıya hazırla

Türkiye: özelleştirilen petrol rafineri şirketi 800 işçiyi işten çıkardı

Sinan İkinci
4 Ağustos 2006
İngilizce’den çeviri (1 Ağustos 2006)

Kısa süre önce özelleştirilmiş olan petrol rafineri şirketi Tüpraş’ın (Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketi) yeni yönetimi, 26 Temmuzda, ülke çapında 828 işçinin işten çıkarılmasını içeren yeniden yapılandırma planının ilk aşamasını ilan etti. Şirket, bu toplu işten çıkarma öncesinde yaklaşık olarak 5.000 işçiyi istihdam ediyordu.

26 Ocak 2006 tarihinde Koç Holding’in -enerji, otomobil sanayi, perakendecilik, telekomünikasyon ve savunma sanayi dahil bir çok alanda holdingleri de bulunan ülkenin en büyük şirketler grubu- önderliğindeki ve İngiliz-Hollanda petrol devi Royal Dutch Shell A.Ş.’nin de içinde yer aldığı bir konsorsiyum Tüpraş’ın denetimini ele geçirmesine yetecek kadar hissesini (yüzde 51’ini) resmen satın aldı. Koç ailesi Forbes’in 2005 yılı dünyanın en zengin insanları listesinde 103. sırada yer alıyor.

Petrol-İş (Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası) bu toplu işten çıkarma açıklaması karşısında kelimenin tam anlamıyla sessiz kaldı ve bir açıklama yayımlamaktan bile çekindi. Bu, Petrol-İş bürokrasisinin sürecin bir parçası olması oranında anlaşılabilir bir durum. Şirket yönetimi bu son işten çıkarma açıklamasını yapmadan önce sendika yöneticileriyle durumu görüştü ve sendikanın sessizliği şirket yönetiminin işten çıkarma planına teslim olduğunun açık bir göstergesi.

Sendikanın şirketin yeni sahiplerine faydasını ve ne kadar esnek olduğunu kanıtlamaya çalıştığına şüphe yok. Bir sonraki Petrol-İş kongresi yaklaşırken, bürokrasi işverenlerle birlikte çalışmaya hazır olduğunu sergilemek için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Petrol-İş bürokrasisi Tüpraş işçilerini özelleştirmeye karşı verdikleri mücadelede yanlış yollara saptırmak konusunda kokuşmuş bir rol oynadı. Örneğin, sendika yönetimi dört yıl önce, sendikanın başkanı Mustafa Öztaşkın’ın yakın arkadaşlarının sahip olduğu bir özel reklam şirketi tarafından tasarlanmış olan, ana tema olarak, "Biz özelleştirme tartışmasını basitçe özelleştirmeye ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyen iki karşıt kamp arasındaki çekişmeyle sınırlamak istemiyoruz. Bizler özelleştirme konusunda geniş ve açık bir tartışma düzenlemek istiyoruz. Türkiye kamuoyu bu konuyu henüz tartışmadı," diyen pahalı bir kampanya yürüttü.

Petrol-İş’in özelleştirme konusunda benimsemiş olduğu bu çizgi doğrudan doğruya, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması konusunda benzer bir biçimde "ne ‘evet’ ne ‘hayır’" kampanyası yürüten Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nden (ÖDP) alınmıştı.

Petrol-İş yaklaşık olarak bir yıl önce -yine aynı reklam ajansı aracılığıyla- "Tüpraş Geleceğimizdir. Satılamaz," sloganıyla bir başka son derece pahalı bir kampanya başlattı. Bir kez daha reklam panolarına, yazılı basında ve televizyonlarda yayınlanan duyurulara vb. milyonlar yatırıldı. Tüpraş işçileri saflarında sendika bürokrasisinin pasif tutumuna karşı hoşnutsuzluk işaretleri ortaya çıktığı zamanlarda Petrol-İş birkaç kısa süreli (azami bir gün süren) grev ve diğer türden protesto eylemleri düzenledi. Bunların hepsi herhangi bir perspektiften yoksun, "Özelleştirmeye karşı eylem yaptık," diyebilmek için gerçekleştirilmiş, göstermelik çabalardı.

İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl yayınlanan en büyük 500 sanayi kuruluşu listesine göre Tüpraş 2005 yılında Türkiye ekonomisinde tek başına en büyük kuruluş olarak listenin en üstünde yer alıyor. Şirket aynı zamanda Avrupa’da faaliyet gösteren en büyük yedinci rafineriyi işletiyor.

Tüpraş, 1996 yılında özelleştirme kapsamına alındığından bu yana, hiç yeni personel istihdam etmedi. İşten ayrılan ve emekli olan işçilerle işçi sayısı son on yılda azalırken bu personel azatlımı reel ücretlerin -Petrol-İş ve onun dışındaki Türk sendika bürokrasisi sayesinde- erozyona uğramasıyla ele ele gitti. İMF gözetimindeki kemer sıkma programı nedeniyle yerel para birimi (Yeni Türk Lirası) aşırı değerlenmiş olmasına karşın şu anda Tüpraş işçilerinin maaşları Avrupalı rafineri işçilerinin maaşlarının yarısından daha az.

Şirketin yakında asgari ücretle yeni işçileri işe alacağına şüphe yok -Türkiye’de dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 345 dolar olmasına karşın asgari ücret 250 dolar civarında. Aynı zamanda Petrol-İş bürokratları sıradan işçilerin ve sendika üyelerinin yaşam koşullarıyla hiç ilişkisi olmayan lüks bir yaşam sürüyorlar. Türk hükümetinin kemer sıkma politikalarına karşı Türkiye’deki küçük burjuva "sol"un "alternatif" olarak ilan ettiği bürokrasi işte bu bürokrasidir.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(1 Ağustos 2006)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır