DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Amerika Birleşik Devletleri
Yazıcıya hazırla
ABD Castronun sağlığı ile ilgili yapılan spekülasyonların ortasında Kübaya karşı provokasyonlarına hız verdi
Bill Van Auken
25 Ağustos 2006
İngilizceden çeviri (3 Ağustos 2006)
Devlet Başkanı Fidel Castronun, bağırsak kanaması nedeniyle acil olarak ameliyata alınmadan önce iktidarın temel dizginlerini geçici olarak kardeşi Raule bıraktığını açıklamasının hemen sonrasında Bush yönetimi, Kübaya karşı provokasyonlarına hız vererek, adaya doğrudan bir ABD müdahalesi tehlikesini gündeme getirdi.
Böylelikle Castro, ABD tarafından desteklenen diktatör Fulgencio Batistaya karşı bir gerilla ayaklanmasının ardından iktidara gelişinden bu yana geçen 47 yıl içinde Küba devletinin temel organlarının başı olarak elinde tuttuğu yetkileri ilk kez bir başkasına devretmiş oluyor.
Yetki devri açıklaması Miamideki ve ABDnin başka yerlerindeki sağcı siyasi göçmenler arasında tantanalı gösterilerle karşılanırken, Washingtondan yapılan resmi açıklamada uzun yıllardır Kübayı yönetmekte olan Castronun çalışmaz hale gelmesinin ya da ölmesinin ABDnin bu ülkeye karşı sürdürdüğü saldırgan politikada herhangi bir yumuşamaya yol açmayacağı belirtildi.
Beyaz Saray sözcüsü Tony Snow, "Yumuşama yönünde herhangi bir planın söz konusu olmadığını," vurguladı ve Raul Castroyu bir "gardiyan" olarak nitelendirdi.
Sağcı Cumhuriyetçi parti Temsilciler Meclisi üyesi Lincoln Diaz-Balart Miamide yaptığı bir basın toplantısında Kübalı güvenlik güçlerinden herhangi bir toplumsal kargaşayı bastırmaya yönelik olarak verilecek emirlere uymayı reddetmelerini istedi ve aksi halde "adlarının ağır suç işlemiş olanların listesinde yer alacağını" söyleyerek tehditler savurdu. Diaz-Balart, kendisince hazırlanmış olan, Kübada ABD tarafından desteklenen "muhaliflerin" evlerinin önünde düzenlenen protesto gösterilerine katıldıklarının tespit edildiğini iddia ettiği 56 kişilik Castro yanlıları listesini elinde salladı.
Floridadaki Castro karşıtı Kübalı sürgünler kitlesel sivil itaatsizlik ve askeri ayaklanma çağrıları yaparlarken, Kübadan gelen haberler bu ülkede herhangi bir toplumsal huzursuzluğun yaşandığına işaret etmiyor.
Küba medyası Castronun "sağlık durumunun iyi" olduğunu belirttiği ve "moral bakımdan kendisini çok iyi hissettiğini" söylediği bir açıklamasını yayımladı. Fidel iktidarı "geçici olarak" kardeşine devrettiğine ilişkin ilk açıklamasında, geçireceği ameliyatı "karmaşık" olarak nitelendirdi ve ardından "birkaç hafta boyunca istirahat edeceğini" söyledi.
ABD hükümeti yetkilileri Kübada "demokrasi" için yapılan malum çağrıların yanı sıra adayı fiilen abluka altına almak ve Washingtonun askeri olarak müdahale etmesi veya adada büyük çaplı bir kriz çıkarmakta başarılı olması durumunda mültecilerin ABDye akın etmesini önlemek için çok sayıda Donanma ve ABD Sahil Güvenlik birimini konuşlandırma planlarını açıklamış durumdalar.
Castronun sağlık durumu üzerinden bir kriz ortamı yaratma girişimi Washingtonun Castro rejimine karşı muhalefeti finanse etmek ve ABD yanlısı bir rejime "geçiş" için hazırlık yapmak üzere 80 milyon dolarlık bir Küba "demokrasi" programını başlatmasından birkaç hafta sonra meydana geldi. Bu 80 milyon dolar, hem ABDnin Kübaya yönelik propaganda yayınları yapan Marti Radyo ve TVyi finanse etmek için harcadığı 35 milyon doların hem de CIAnin adada karışıklık yaratmaya yönelik gizli bütçesinin üzerine ilave olarak tahsis edildi.
Bush yönetimi tarafından sağcı göçmen gruplarıyla işbirliği içinde üç yıl önce kurulmuş olan Özgür bir Kübaya Yardım Komisyonu tarafından yayınlanmış olan kamuoyuna açık rapora, Kübada "rejim değişikliğini" amaçlayan doğrudan bir ABD askeri müdahalesini olmasa bile, üstü örtülü CIA ve Pentagon operasyonları için yapılmış planları içeren bir dizi gizli öneri eşlik ediyordu.
Washingtonun birbiri ardı sıra gelen 10 ABD yönetimi tarafından sürdürülmekte olan Küba politikasının iflası en özlü ifadesini, temel ABD stratejisinin 79 yaşındaki Castronun ölmesini beklemeye indirgenmiş olmasında buluyor. 45 yıldır süren ekonomik bir ambargonun yanırsa, 1961de başarısızlığa uğrayan Domuzlar Körfezi çıkarması ve gerek CIAnin Küba halkına karşı desteklediği sayısız terörist saldırılar, gerekse de bizzat Castroya karşı düzenlenen yüzlerce suikast girişimi rejimi yerinden oynatmayı başaramadı.
Başkanlığı, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile bir Kübalı-Amerikalı olan Ticaret Bakanı Carlos Gutiérrez tarafından paylaşılan bu komisyonun planları büyük ölçüde Castronun ölümünden veya iş göremez hale gelmesinden faydalanma ve Küba devleti tarafından iktidarın Castronun siyasi halefine kontrollü bir biçimde aktarılmasını engelleme girişimlerinden oluşuyor.
Bu plan ABD müdahalesinin, Küba halkının "egemenliğini geri almasına" yardım etmek amacını taşıdığını ilan ederken, esas olarak gelecekteki ABD destekli bir Küba rejiminin kurmak zorunda olacağı hükümet biçimini ve uygulanacak olan ekonomik politikaları - "serbest piyasa" - dikte ediyor. Washingtonun Kübadaki "demokratik geçişin" koşullarını oluşturma girişimi ABDnin İspanya-Amerika savaşından 1959 devrimine kadar ülke üzerinde uyguladığı yarı-sömürgeci egemenliği açıkça tekrar kurma çabalarını temsil etmektedir.
ABDnin Küba üzerindeki egemenliğini yeniden kurma isteğinin altında yatan motivasyonun göz ardı edilmeyecek bir bölümü, potansiyel olarak kârlı bir pazarı, nikel maden sektörü ile birlikte adanın turizm sektörüne ve diğer sektörlerine önemli yatırım yapan ekonomik rakipleri olan Avrupa, Asya ve Kanadaya kaptırdığını gittikçe daha fazla fark etmesinden kaynaklanıyor. Ayrıca, kısa süre önce Küba kıyılarında Avrupa ve Çin petrol şirketlerinin ciddi bir biçimde ilgisini çeken petrol rezervlerinin keşfedilmiş olması Washingtonun "arka bahçesindeki" bu uzun zamandır kayıp olan bölgeyi geri alma arzusunu kabartıyor.
İktidarın Raul Castroya devri birçokları tarafından, akabinde Küba Komünist Partisinin üst kademesi içinden yeni bir önderliğin çıkabileceği geçici bir uygulama olarak görülüyor. Bununla birlikte iktidarın büyük Castrodan genç kardeşine (Raul 75 yaşında) geçtiği bu yarı-hanedanlık biçimi Kübadaki işçi sınıfı tarafından gerçekleştirilmiş bir sosyalist devrim temelinde değil, fakat küçük burjuva milliyetçi bir gerilla hareketinin çabaları ile iktidara gelmiş rejimin sınıf karakterinin altını çiziyor.
Castro rejiminin uzun ömürlülüğü -ve yaklaşık 30 yıl boyunca bağımlı olduğu, Küba ekonomisini sübvansiyonlar yoluyla desteklemiş olan Sovyet bloğunun çökmesinin ardından ayakta kalmış olması- genellikle Washington tarafından yapılan siyasi baskıya bağlanıyor.
Gerçekte Kübada Castronun sahip olduğu popülarite, adayı açlıkla boyun eğdirme ve geleceğini dikte çabaları karşısında Küba halkının ABDye karşı duyduğu milliyetçi öfkeden kaynaklanıyor. Ayrıca, merkezi Miamide bulunan, ülkeye dönerek siyasi iktidarı eline geçirme amacındaki sürgün gruplarına karşı duyulan düşmanlık ve korku da Castronun popülaritesini artırıyor.
Çoğu Kübalı, ABDnin dış politikasının şekillendirilmesinde oransız bir etkiye sahip olan bu yarı faşist tabakanın, yerli oligarşinin 1959 devrimi ardından el konulan mallarını geri almaya çalışacağına, Küba işçi sınıfını baskı altına alacağına ve 1959 devrimi sayesinde elde edilen sınırlı fakat - aralarında bedava ve koşulsuz sağlık ve eğitimin de yer aldığı - önemli kazanımları ortadan kaldıracağına inanıyor.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|