World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : İşçi mücadeleleri

Yazıcıya hazırla

Türkiye: Tek Gıda-İş sendika bürokrasisinde patlak veren yolsuzluk skandalı

Muhabirimiz bildiriyor
13 Eylül 2005
İngilizce’den çeviri (8 Eylül 2005)

Tek Gıda-İş, Türkiye Tütün Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası, yolsuzluk iddiaları ile çalkalanıyor. Sendika merkezindeki büyük çaplı yolsuzluk iddiaları nedeniyle sendika genel başkanı Korkut Güler, suçlamaları gerekçe göstererek görevinden istifa etti.

Basında yer alan haberlere göre Genel Başkan Güler’in yanı sıra Genel Sekreter Mustafa Türkel, Genel Mali Sekreter Zeki Şeşen, Genel Örgütlenme Sekreteri Turan Ayber ve Genel Eğitim Sekreteri Mesuthan Çolak da bu yolsuzluğa bulaşmış durumdalar.

Gazeteler sendika yöneticilerinin sendikaya ait büyük miktarlarda parayı at yarışlarına ve diğer türden kumar oyunlarına yatırdıklarına ilişkin suçlamalarla dolu.

Sendikanın kısa süre içinde erken genel kurul yapması bekleniyor.

Yolsuzluk skandalları ne Tek Gıda-İş ne de genel olarak Türkiye sendikal hareketi için yeni bir şey değil. Örneğin, 1980 yılının Mayıs ayında bir sendika üyesi o yıllardaki İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığına bir mektup göndererek Tek Gıda-İş yöneticilerinin, sendikanın fonlarını zimmetlerine geçirmekle suçladı. Sendika yöneticileri yargılandılar ve dava mali işlerden sorumlu yöneticinin ağır para cezasına çarptırılması ve geçici olarak meslekten men edilmesiyle ve diğer yönetim kurulu üyelerinin beraatıyla sonuçlandı.

Türkiye sendika bürokrasisinde işlenen yolsuzlukların uzun bir tarihi olmasına karşın, bu olgu geçtiğimiz 25 yıl boyunca gittikçe daha çok göze çarpar hale gelmiş durumda. Bu, sendikaların bütün dünya çapında yaşadıkları genel düşüş ve çürüme ile çakışıyor.

Bu skandalı olağan üstü kılan ise çalındığı öne sürülen paranın miktarı. İddialara göre 10 milyon YTL (7,5 milyon dolar) yok olmuş durumda. Bu iddialar bağımsız ya da yasal bir soruşturma sonucunda değil, fakat görüldüğü kadarıyla çığ gibi büyüyen suiistimallerin kontrolden çıkmasıyla ortaya çıkmış durumda.

Diğer bütün Türk işçileri gibi, 200.000 Tek Gıda-İş işçisi de, geçtiğimiz yıllarda sendika yöneticileri kendilerine büyük ücret artışları sağlarlarken, reel ücretlerinin sürekli olarak gerilediğine şahit oldular.

Türkiye, geçtiğimiz 11 yıl içinde, 1994, 1999 ve 2001 yıllarında, üç derin ekonomik kriz yaşadı. Birbirini takip eden bu ekonomik felaketler hem kamu işçilerinin hem de ülke halkının çok büyük çoğunluğunun eşi görülmemiş bir yoksullaşma yaşamasına yol açtı. Türkiye Merkez Bankası’nın verilerine göre 1994 yılında yaşanan kriz sırasında reel ücretler yüzde 30 oranında düştü ve 2000 yılına kadar eski düzeyine geri dönemedi.

Tek Gıda-İş’in üyesi olduğu Türk-İş bürokrasisi hükümetle üst üste (1995, 1997 ve 1999 yıllarında) reel ücretleri baskı altında tutan toplu sözleşmeler imzalayarak haince bir rol oynadı. 2001 yılında yaşanan ve Türkiye’nin modern tarihinde gördüğü en büyük ekonomik kriz olan krizle birlikte reel ücretler daha da düşerek, 2001 - 2004 yılları arasında yüzde 25 oranında geriledi.

Türk-İş bürokrasisi özellikle geçtiğimiz beş yıl boyunca militan işçi mücadelelerinin yaşanmasına engel olmak için elinden geleni yaptı ve neo-liberal ekonomik toparlanma programına hayat vermek konusunda kritik bir rol oynadı.

Türkiye’deki sendika yönetimlerinin tamamına yakını, hangi konfederasyona üye olurlarsa olsunlar (Türk-İş, DİSK ve Hak-İş Türkiye’de konfederasyon olarak örgütlenmiş üç ana sendikal yapıyı oluşturuyorlar) sefih bir orta sınıf yaşamı sürüyorlar. En pahalı elbiseleri giyiyorlar, en pahalı otomobilleri kullanıyorlar ve lüks evlerde yaşıyorlar.

Sendika bürokratları işçilerin paralarını, ulusal düzeydeki yöneticileri, şube yöneticilerini ve karanlık ilişkiler yoluyla oluşturulmuş çekirdek kongre delegelerini içeren bir sistem yoluyla ceplerine indiriyorlar. Sendika bürokratları, tabandan gelen her türlü demokrasi ve hesap vermeye yönelik taleplere düşmanca tepki veriyorlar. Büyük sendikaların sıradan üyeleri verdikleri aidatların nereye gittiğini hiçbir şekilde takip etme olanağına sahip değiller. Sendikalarından hesap vermelerini istemek işçilerin işlerini ve hatta güvenliklerini tehlikeye atabiliyor.

Bununla birlikte sendika yönetimleri ile ilgili olarak bugüne kadar çok az sayıda yolsuzluk suçlaması inceleme altına alındı ve bunlar genellikle aklanma ile sonuçlandı ve cezalandırılmadı.

Bütün bunlar ölmekte olan - belki de çoktan bir ceset haline dönüşmüş olan - sendikaların içinde bulundukları duruma uygun düşüyor. Küreselleşme ve özelleştirme çağında Türkiye’deki sendikalar, hem işçilerin hem de Avrupalı ve ABD’li seçkinler türünden daha istikrarlı müttefikler arayan ve ulusal sendika bürokrasilerinin verdiği hizmetlerden çok, uluslararası rekabet gücüne bel bağlayan kamu ve özel sektör işverenlerinin gözünde gittikçe daha önemsiz hale gelerek, hızla üye kaybediyorlar.

Son 25 yıl içinde toplu sözleşme kapsamında yer alan işçi sayısı 2 milyondan 870.000’e geriledi. Bunun sonucunda sendika bürokratları "piyasa değerleri" azalmakta olduğundan ve ayrıcalıkları hızla tehlikeye girdiğinden bu tür umutsuz önlemlere başvurmaya daha fazla yatkınlaşıyorlar.

Tek Gıda-İş sendikası üyelerinin çoğu TEKEL işçisi ve devlet mülkiyetindeki sigara şirketi TEKEL özelleştirilmek üzere. Şu ana kadar sendika, kendisini şovenizmle dolu bildiriler yayınlamakla ve etkisiz, göstermelik eylemler düzenlemekle sınırlandırdı. Batı Avrupa’daki ve ABD’deki sigara piyasalarından farklı olarak Türkiye’de sigara piyasası hızla büyüyor ve TEKEL’in ucuz emek gücü ulusötesi tekeller için çekici bir yatırım konumunda.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(8 Eylül 2005)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır