World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Alman hükümeti Kürt gazetesini ve Filistin derneğini yasakladı

Justus Leicht
26 Eylül 2005
İngilizce’den çeviri (17 Eylül 2005)

Yeşiller Partisi ile birlikte koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) bir üyesi olan Alman İç İşleri Bakanı Otto Schily 5 Eylül’de Kürtlerin günlük gazetesiÖzgür Politika’yı ve Filistinlilere ait bir derneği, "YATIM Kinderhilfe e.V." (Çocuklara Yardım Derneği) yasakladı.

Kalabalık bir polis ekibi Schily’nin kararını derhal uygulamaya koydu. Gazetenin, idare müdürü, yayıncısı ve baş editörü de dahil olmak üzere dört çalışanı tutuklandı.

İfade, basın ve örgütlenme hakkı özgürlüğüne yapılan bu saldırı için gösterilen gerekçeler sadece yanıltıcı değildi, fakat aynı zamanda SPD-Yeşiller Partisi hükümetinin dünya sorunlarına barışçıl çözüm bulunmasından yana olduklarına dair iddialarının sahteliğini de gözler önüne seriyordu. Alman hükümeti Kürtleri ve Filistinlileri, bu iki ezilen halkı, susturmaya çalışıyor ve bu halkları ezenlerden yana tavır alıyor.

Schily, Alman genel seçimlere iki hafta kala kendisine, sertlik yanlısı ve yasa ve düzeni sağlamaktan yana, temel demokratik haklara çok az önem veren bir adam görüntüsü vermeye çalışıyor. Schilly, "Hükümet aşırı uçta yer alan ve terörist bir geçmişi olan bütün faaliyetlere karşı kararlılıkla harekete geçecektir," dedi.

Buna karşılık SchilyÖzgür Politika’yı aşırı uçta yer alan ya da terörist bir örgüt yapan şeyin tam olarak ne olduğunu açıklamaktan dikkatle kaçındı. Sadece gazetenin "açıkça PKK adlı [Kürdistan İşçi Partisi, şimdi adını Kongra-gel olarak değiştirmiş olan] örgütle," bağlantılı olduğunu iddia etti.

Bu "açık kanıtlar" nelerdi? Schily buna şu cevabı verdi: "Haberleri veriş şekilleri"! Schily’e göre Özgür Politika Avrupa’daki okurlarına PKK hakkında bilgi sağlıyor ve onlara sürekli olarak PKK önderliğinin verdiği talimatları aktarıyor.

Schily’nin karşı çıktığı "haber veriş şekli" kısa bir süre önce hazırlanmış olan bir İstihbarat Örgütü raporunda şu şekilde tarif ediliyor: "Türkçe yayınlanan günlük Özgür Politika gazetesi örgütün önde gelenleriyle yapılan söyleşileri ve bunların yaptıkları açıklamaları yayınlayarak Kongra-gel için bir forum oluşturuyor. Gazete düzenli olarak Kongra-gel toplantıları hakkında haberler yapıyor."

Schily buna dayanarak Kongra-gel’in veÖzgür Politika’nın "bir ve aynı örgüt" olduklarını iddia ediyor. Bu mantığa göre, yasaklanmış ya da hükümetin rahatsız edici bulduğu örgütlerle ilgili olarak düzenli olarak yayın yapan ve bu örgütlerin söylediklerini ve yaptıklarını aktaran herkes bu örgütlerin bir parçasıdır ve yasaklanmaları ve cezalandırılmaları gerekir.

Buna benzer bir biçimde, Bush yönetimi de, silahlı direniş gruplarının bildirilerini düzenli olarak yayınladığı ya da El Kaide dahil bunların üyeleriyle görüşmeler yaptığı için Arap yayın kuruluşuEl Cezire’ye "teröristlerin borazanı" olduğunu söyleyerek iftira etti. El Cezire çalışanları Afganistan’da ve Irak’ta ABD’nin silahlı güçleri tarafından öldürüldü.

Alman gazeteciler sendikası DJUÖzgür Politika’nın yasaklanmasını eleştiren şu açıklamayı yaptı: "Polisin bir gazeteye karşı giriştiği bu eylem son derece ciddi bir durum. Bu eylem haber kaynaklarının gizliliğini ve aynı zamanda anayasal olarak güvence altına alınmış olan basına sağlanan korumayı tehlikeye atıyor." DJU yasaklamayı "bütünüyle aşırı bir tepki" olarak adlandırdı.

Özgür Politika 10 yılı aşkın bir süredir yayınlanıyor, her sayısı 10.000’den fazla basılıyor. Özgür Politika Avrupa’da Türkçe yayınlanıp, Türk milliyetçiliğini desteklemeyen ve Türkiye’deki Kürtlerin sorunlarını düzenli olarak ele alan tek gazete.

Gazetenin perspektifi Kürt milliyetçiliğine dayanıyor ve gazete en önemli Kürt milliyetçisi örgüt olan PKK’ya yakın bir çizgi izliyor. Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Sosyalist Eşitlik Partisi (Almanya) PKK ve Kürt milliyetçiliği ile arasında köklü ve bağdaşması mümkün olmayan siyasi farklılıklar olmasına karşın bu yasaklamayı temel demokratik haklara yönelik kötü niyetli bir saldırı olarak kınıyor.

Schily,Özgür Politika’nın aşırı uçta yer alan ya da terörist eğilimli bir gazete olduğuna dair iddiasıyla ilgili olarak herhangi bir somut kanıt sunmaya çalışmadı bile. Böyle bir kanıt sunmaya çalışması durumunda epeyce zorlanırdı. Gazete beş yılı aşkın bir süreyle PKK önderliğinin bütün siyasi manevra ve dönüşlerini kabullendi. PKK’nın Türk devletinin ideolojisi olan Kemalizmi yüceltmesini savundu ve ABD’nin Irak’a saldırmasına ve bu ülkeyi işgal etmesine destek verdi.

"Terörizm" iddiasına gelince, "Özgür Politika tarafından desteklenen" PKK 2000 yılından bu yana resmi olarak gerilla stratejisinden vazgeçmiş durumda. Yüksek Mahkeme’ye göre 1996’dan bu yana bu gazete Almanya’da terörist bir örgüt olarak addedilmiyor. İstihbarat Örgütü bile 1999’dan bu yana örgütün propagandasının "demokratik bir Türkiye’nin sınırları içinde Kürtlerin kültürel otonomisini," savunmak olduğunu ve örgütün faaliyetlerinin hapishanedeki PKK önderi Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarını iyileştirmek ve aynı zamanda "Türkiye’de Kürtlerin siyasi ve kültürel kimliğinin kabul edilmesi talebi ve Kürt sorununun Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişi ile ilgili tartışmalara dahil edilmesi," üzerinde yoğunlaştığını kabul ediyor.

Bu çizgi Özgür Politika tarafından da savunuluyor. Schily bunun neresinin aşırı uçta yer almak olduğu açıklamadı. Schily’nin iddiaları Kürt sorunu ile ilgili her türlü eleştirel ifadeyi ayrılıkçılık ve terörizme destek vermekle eşdeğer gören Türk generallerini ve devlet savcılarını andırıyor. Bu nedenle Türkiye en çok gazeteciyi hapse atan ve basına en çok yasak getiren ülkelerden biri konumunda.

Aynı zamanda Avrupa Birliği resmi olarak, "AB’nin tam üyesi olmak isteyen" Türkiye’yi daha demokratik olmaya ve azınlık haklarını tanımaya teşvik ediyor. Bu nedenle, PKK ve Özgür Politika da dahil olmak üzere, Kürt milliyetçileri Avrupa Birliği’ne her zaman için büyük umutlar bağladılar.

Schily’nin şimdi bunun tersini yapıyor olması, Türk devlet aygıtında yer alan en sağcı güçleri cesaretlendirmesi, bu durumla çelişiyormuş gibi görünüyor. Diğer Avrupa ülkeleri ve ABD gibi Almanya da Türkiye’nin AB üyeliğini, bu ülkeye özgürlük ve refah sağlamak için değil, fakat Şansölye Schröder’in kısa bir süre önce belirttiği gibi "Türkiye’nin jeopolitik önemi" nedeniyle destekliyor. Ülke, Batının önemli "dış ve güvenlik çıkarlarının" bulunduğu, Ortadoğu’nun, Kafkasların ve Orta Asya’nın petrol ve gaz rezervleriyle sınırdaş. Diğer bir deyişle Türkiye bir askeri ve ekonomik ileri karakol olarak görülüyor. Bunun demokrasi ile ve ister Türk, ister Kürt ya da Arap olsun geniş halk kitlelerinin refahıyla uzlaştırılması mümkün değil.

Bu durum aynı gün Schily tarafından uygulamaya konan bir başka yasaklama kararında görülebilir. Schily, "YATIM Kinderhilfe e.V."ye karşı yapılan eylemi, bu örgütün Filistin bölgelerindeki İslamcı Hamas örgütünün sosyal faaliyetleri için para yardımı topladığını söyleyerek gerekçelendirdi. Bu terörist faaliyetleri "dolaylı bir biçimde" desteklemek olarak addediliyor. Schily, Almanya’nın baskıcı uygulamasını, "İsrail’in kriz içindeki bölgelerinde haklar arasındaki barışçıl iletişimin terörist grupların bir saldırısından korumak konusunda önemli" bir katkı yaptığını söyleyerek açıkladı.

Buradaki sözcük seçimi dikkat çekici. Schily’nin sözleri, Filistin topraklarının İsrail tarafından yasadışı bir biçimde işgal edildiğini söyleyen uluslararası hukukla uyuşmuyor, buna karşılık bu toprakların İsrail’e ait olduğunu iddia eden ve krizin işgalin bir sonucu değil, fakat "terörist grupların" eylemlerinden kaynaklandığını iddia eden İsrail aşırı sağının çizgisini izliyor.

"İşgal altındaki" ya da işgal" sözcükleri Schily’nin bildirisinde bir kez olsun yer almıyor. Hamas gibi, intihar saldırılarını destekleyen İslamcılar, Filistinlilerin saflarında, işgal tarafından yaratılan sefalet, umutsuzluk ve baskıdan güç alan geniş bir toplumsal destek mekanizmaları ağı kurarak önemli bir etki gücüne sahip oldular.

Hamas, ilkbaharda Gaza ve Batı Şeria’da yapılan seçimlere ilk kez katıldı. Yerel seçimlerde oyların yaklaşık olarak üçte birini ve bir dizi büyük şehirde, özellikle de Gaza da oyların çoğunu aldı. Schily’nin koyduğu yasak, işgal altında yaşayan Filistinliler arasında siyasi tartışmayı devlet zoruyla boğmayı, Filistinli kitleleri siyasi tercihleri nedeniyle cezalandırarak toplumsal sefaletin içine itmeyi hedefliyor.

SPD’nin 18 Eylül genel seçimini yitirmesi durumunda Schliy’nin olası halefi olan, halihazırda Bavyera eyaletinin İç İşleri Bakanı görevini yürüten (sağcı Hıristiyan Sosyal Birliği’nden) Günter Beckstein bu yasaklamaları memnuniyetle karşıladı ve destekledi.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(17 Eylül 2005)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır