World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Bildiriler

Yazıcıya hazırla

David North DEUK’nin 50. kuruluş yıldönümünde Sri Lankalı Trotskistlere hitap etti

Muhabirimiz bildiriyor
25 Ekim 2005
İngilizce’den çeviri (21 Kasım 2003)

DSWS’nin Uluslararası Yazı Kurulu Başkanı David North, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin 50. kuruluş yıldönümü nedeniyle, 16 Kasımda Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’da Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) tarafından düzenlenen bir toplantıda delegelere hitap etti. Toplantı, adada bir hafta önce devlet başkanının olağanüstü hal ilan etme tehdidi nedeniyle patlak veren siyasi krizin tam ortasında gerçekleştirildi.

Toplantıda Kolombo’dan gelen SEP üyeleriyle, kuzeyde Jaffna ve LTTE-denetimindeki Vanni bölgesi; güneydeki Ambalangoda ve Hikkaduwa bölgesi; ve orta dağlık bölgelerden Kandy, Hatton ve Bandarawella dahil olmak üzere adanın dört bir yanından gelen delegeler bir araya geldiler. SEP Genel Sekreteri Wije Dias parti adına, DEUK’nın tarihi ve ilkeleri konusunda geniş kapsamlı bir sunuş yapan North’u sıcak bir biçimde selamladı. North’un sunduğu bildiri hem Singalaca’ya hem de Tamilce’ye çevrildi.

North konuşmasına DEUK’nin benzersiz karakterine işaret ederek başladı. "Bugün dünyada hangi başka örgüt bir bütün olarak kendi tarihini gözden geçirebilecek ve bugünkü pratiğini kuruluşunun temelini oluşturan ilke ve ideallere bağlayabilecek durumda?" diye sordu.

North, anayasal krizin hemen sonrasında, Sri Lanka’daki egemen çevrelerin içinde bulunduğu şaşkınlıktan söz etti. Bununla birlikte, bir Kolombo gazetesinde yer alan "Şaşkın ve Aldatılmış" başlığının Sri Lanka hükümeti için olduğu kadar Bush yönetimi için de geçerli olduğunu gözlemlemişti.

North, ABD eşi görülmemiş bir silah stokuna sahip olabilir, ancak bu kendi başına ABD emperyalizminin sorunlarını çözmeye yetmez dedi. "George Bush, cahilliği ve sadizimiyle Amerika Birleşik Devletleri’ndeki egemen seçkinin siyasi ve düşünsel iflasına örnek oluşturuyor. Geçtiğimiz Mart ayında uluslararası hukuka aykırı olarak ve daha sonrasında bütünüyle teşhir olan yalanlar ve çarpıtmalar temelinde bir savaş başlatıldı."

North, Amerikan egemen sınıfının, "politikalarının geçmişin tarihsel derslerine kayıtsız kalarak yürütebileceğine ve medya ne diyorsa gerçek odur felsefesine inandığını," anlattı. "Ancak tarih ve gerçek, cehalet ve yalanlardan intikamını her zaman için kaçınılmaz bir biçimde alır."

Konuşmacı bütün dünyada toplumsal ve siyasi gerilimleri alevlendiren dünya ekonomisindeki nesnel çelişkilere işaret etti. Üretici güçlerin küresel düzeydeki gelişimi özel mülkiyetle ve ulus devletin oluşturduğu çerçeve ile bağdaşmaz hale gelmiş durumda. Asya’nın küreselleşmiş üretim süreçleriyle bütünleşmesinin ardında olağanüstü teknolojik gelişmeler yer alıyor, ancak nüfusun sadece çok küçük bir azınlığı bundan fayda sağlıyor.

North, dünya krizinin en yoğunlaşmış ifadesinin kendisini Amerikan emperyalizminin patlamasında bulunduğunu belirtti. Dünya kapitalizmini ABD’nin hegemonyası altında yeniden örgütlemeye ve istikrarlı hale getirmeye yönelik çılgınca girişimin başarı şansının ne kadar olduğunu sordu. Irak’ta daha şimdiden direniş ortaya çıkmış durumda ve bu direniş sadece ilkel gerilla savaşı ve terörist eylemler biçiminde ortaya çıkmayacak. İşçi sınıfı içinde, bir siyasi programı ve berrak bir perspektifi talep eden yeni bir siyasi diziliş ortaya çıkacak.

North işçi sınıfının karşı karşıya olduğu siyasi sorunların kökten dincilik ya da şovenizm temelinde çözülemeyeceğini; ne de emperyalizmin evvelki gün İstanbul’da yaşanan türden terörist eylemler yoluyla yenilgiye uğratılabileceğini vurguladı.

"Bizler kendimize temel olarak işçi sınıfının gücünü alıyoruz. Büyük siyasi sorunlar küçük ve gizli gruplar halinde çalışan yalıtılmış komplocular tarafından çözülemez. Yapılması gereken şey geniş kitlelerin siyasi kültürünü ve bilincini yükseltmektir. Bizler bu nedenle, işçi sınıfının kafa karışıklığını ve yönünü yitirmiş olmasını sömüren ve bunlara katkıda bulunan terörist örgütlere uzlaşmaz bir biçimde karşı çıkıyoruz.

"Terörist örgütlerin, bırakın işçi sınıfına ve köylülüğün ezilen kesimlerine bir program sunmayı, kitlelere herhangi bir çağrıda dahi bulunmamaları dikkate değer. Patlayıcı yüklü bir otomobil, işçi sınıfını kendi tarihsel hedeflerini kavraması konusunda adım adım ilerleyen bir siyasi programın gerici antitezidir. El Kaide’nin ve benzer örgütlerin terörist yöntemleri, ulusal burjuvazinin hoşnutsuz bir kesimini temsil ettikleri gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bu örgütlerin yaptıkları eylemler, mevcut iktidar yapısında bir yeniden düzenlemeye gidilmesi konusundaki uzun vadeli müzakerelerinde kullandıkları pazarlık öğeleridir.

"Masum insanları öldüren terörist saldırılar, işçi sınıfının siyasi olarak eğitilmesi sürecinin karşısında yer alır ve onu kesintiye uğratır. Bu tür eylemler kapitalist devletin en gerici güçlerinin eline oynar. Ve bu tür saldırıları düzenleyenler polise ve istihbarat örgütlerine kolaylıkla maniple edilmelerini sağlayacak kozları verirler. Riyad’da işçilerin evlerinin bombalanmasından ya da İstanbul’da iki sinagogun önüne bomba yerleştirilmesi kimin çıkarınadır? Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’de Irak’taki savaşa karşı önemli bir muhalefetle karşı karşıya kalmışken, İstanbul’da bombalar patlıyor, masum insanlar ölüyor."

Dördüncü Enternasyonal’in kuruluşu

North, Dördüncü Enternasyonal’in tarihine geri dönerek, Uluslararası Komite’nin geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca siyasi şarlatanlığın her biçimine karşı uzlaşmaz bir mücadele verdiğini belirtti.

"Son elli yılın büyük bölümünde revizyonistlerin, Pablocuların, çeşitli örgütleri devrimci Marksizme alternatif olarak övdüklerini ve hareketimizin tarihsel köklerini oluşturan programla alay ettiklerini işittik. Ancak bizi eleştirenlerin tamamına ne oldu?"

"Şimdi uzun bir süreye yayılmış olan tarihimizi gözden geçirebiliriz ve onun önemi konusunda nesnel bir değerlendirme yapabiliriz. Şu soruyu sorabiliriz: Uluslararası Komite’nin 1953’te kuruluşunun temelini oluşturan ilkeler tarihsel ve siyasi olarak haklı çıktı mı? Yarım yüzyıl önce siyasi mücadelenin sıcaklığı içinde üretilmiş olan bu belgeleri okuduğunda, insan bunların olağanüstü ileri görüşlülüğü karşısında çarpılıyor."

North 1938’de Dördüncü Enternasyonal’in ve 1953’te DEUK’un kuruluşu sırasında verilmiş olan tarihsel mücadeleleri ele aldı. "[DEUK’un kurulmasından] 30 yıl önce, 1923 yılında Sol Muhalefet’in kurulmasından itibaren Trotskiy, Stalinist bürokrasinin gelişimine karşı verilen mücadeleye önderlik etti ve Stalinist bürokrasinin programatik çarpıtma ve saptırmalarını acımasızca eleştirdi. Marksist strateji ve taktiklerin bütün temel sorunlarına, özellikle de Sovyet bürokrasisinin milliyetçi yönelişine karşı, yirminci yüzyılda toplumsal devrimin uluslararası karakteri sorununa yeniden şekil verildi."

Trotskiy’in ulusal burjuvazinin sömürgelerde devrimci bir rol oynayabileceği iddiasını reddedişi, 1927 yılında Şangay’da komünist işçilerin Kuomintang tarafından katledilmesiyle trajik bir biçimde doğrulandı. Almanya’da, Komintern’in aniden aşırı-sol "sosyal faşizm" teorisine dönmesinin bir sonucu olarak Hitler’in iktidara gelmesi, bununla birlikte bu konuda Komünist Enternasyonal içinde hiçbir iç eleştirinin yapılmaması Trotskiy’in Üçüncü Enternasyonal’in toplumsal devrimin dünya partisi olarak bittiği sonucuna varmasına yol açtı. Yeni bir uluslararası parti inşa edilmeliydi. Trotskiy, uluslararası işçi sınıfının yaşadığı yenilgilerin boyutlarının yeni bir emperyalist savaş için temel oluşturduğunu kavrıyor olmasına karşın yine de genel tarihsel öngörüsünde iyimser olmaya devam etti. Bu yenilgilerin boyutlarına karşın işçi sınıfı devrimci bir sınıf olarak kalacaktı.

Pabloculuğa karşı mücadele

North, 1953’te Dördüncü Enternasyonal’de bölünmenin yaşanmasına neden olan siyasi konuları ele aldı.

"İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, Dördüncü Enternasyonal’in seksiyonları içinde Trotskiy’in savaşın sonunda siyasi gelişmelerin aldığı biçimi öngöremediğine dair bir görüş ortaya çıktı." Bu kesimler Trotskiy’in kendilerine "dünya devrimi" vaat ettiğini ileri sürdüler. Ancak 1943-45 yıllarında bir devrimci kalkışma yaşanmış olmasına karşın, Trotskist kadroların, büyük bir kısmının Stalinizmin ve emperyalizmin bileşik darbeleriyle yok edilmesi, bu kalkışmanın Stalinist ve reformist bürokrasilerin denetimi altına girmesi anlamına geldi.

North konuşmasını - Michel Pablo ve Ernest Mandel’in önderliğindeki - kendisini izlenimci bir yaklaşımla savaş sonrasında oluşan siyasi ve toplumsal ilişkilere uyarlayan oportünist eğilimin temel bakış açısını inceleyerek sürdürdü. Pablocular için toplumsal gerçekliğin bir yanda ABD emperyalizminden ve diğer yanda Sovyet bürokrasisinden oluştuğunu anlattı. Uluslararası işçi sınıfı bütünüyle göz ardı ediliyordu.

Pablocular Stalinist bürokrasinin rolünü ve gücünü çok abarttılar. Doğu Avrupa’da kurulan yeni ekonomik yapıları, Trotskiy’in Stalinizmi karşı devrimci olarak karakterize edişinin yanlış olduğunu gösteren bir kanıt olarak sundular. Sadece bürokrasinin bir kesiminin "kendi kendini reforme edeceği" bir süreçten geçeceğini değil, fakat aynı zamanda bu kesimin sosyalist devrimin temel aracı haline geleceğini öne sürdüler.

North, DEUK’nin tarihi tahlil ederken "kötü adam" teorilerine prim vermediğini açıkladı. Pablo ve Mandel yola Dördüncü Enternasyonal’e ihanet etmek üzere çıkmadılar. Her ikisi de, zamanında Dördüncü Enternasyonal için önemli fedakarlıklar yaptılar. Stalinizme ve sömürgelerdeki burjuva milliyetçi önderlere uyarlanmaları, kapitalizmin savaş sonrasında yeniden istikrara kavuşmasının Trotskist hareket üzerinde yarattığı muazzam baskıların bir ürünüydü. Bu baskılar yansımasını 1951-2 yıllarında Seylan’da Lanka Sama Samaja Partisi (LSSP) içinde, partiden kopan, Stalinizm yanlısı bir hizbin ortaya çıkmasında buldu.

"Dördüncü Enternasyonal içindeki sorunlar sınıf ilişkilerinde dünya ölçeğinde yaşanan değişimleri yansıtıyordu: Stalinist bürokrasinin artan etkisi ve gücü, köylü kitleleri saflarında radikalleşme, yeni bir orta sınıfın ortaya çıkışı. Bütün bu eğilimler Dördüncü Enternasyonal’in siyasi yönelişi üzerinde etki yarattı. Bu yeni olgulara doğru siyasi cevap ancak Marksist hareketin bütün mücadeleler tarihinin yaratıcı bir biçimde yeniden ele alınmasıyla bulunabilirdi."

North, Pablo ve Mandel’in Stalinist bürokrasilere ve Mısır’da Nasır ve Cezayir’de Ben Bela gibi burjuva önderlerine yönelişinin altında Trotskist hareketin işçi sınıfı içinde partiler inşa edebilme yeteneği konusunda duyulan derin bir kötümserliğin yattığını söyledi. Onlar Stalinistlere ve burjuva milliyetçilere, bu siyasi güçlerin taşımadıkları devrimci sıfatlar atfettiler. "Bu perspektiften çıkarılan siyasi sonuçlar nelerdi? Trotskist partiler kendilerini Stalinist partilerin ve burjuva ulusal hareketlerin içinde eritmeliydiler.

"Bu siyasi çizginin detaylandırıldığı 1951 ile Dördüncü Enternasyonal içinde mücadelenin patlak verdiği 1953 yılları arasında, bu çizgiyi savunanların aşağı yukarı Dördüncü Enternasyonal’in siyasi olarak likide edilmesini istedikleri ortaya çıktı. ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) önderi James P. Cannon tarafından 16 Kasım 1953’te uluslararası Trotskist harekete hitaben Açık Mektup’un yayınlanmasına ve DEUK’nın kurulmasına yol açan neden buydu.

LSSP’nin "tarafsızlığı"

North, Cannon’ın 1953 bölünmesi sırasında başvurduğu taktiklere ilişkin olarak çok sayıda eleştiri yapıldığına işaret etti. Ancak bunların büyük bölümü ana sorunun göz ardı edilmesine hizmet ediyordu: Açık Mektup’ta ter alan siyasi görüşler doğru muydu yanlış mıydı? North, Cannon’ın tutumunu ve bu tutumun siyasi sonuçlarını, Leslie Goonewardene’nin ve LSSP önderliğininki ile karşılaştırdı.

"Goonewardene bizzat Seylan’daki deneyimlerinden Pablo’nun çizgisinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Fakat buna rağmen Seylan’daki önderlik, Dördüncü Enternasyonal içinde kızışmakta olan mücadele karşısında dikkatle yürütülen bir tarafsızlık çizgisini benimsedi. Neden? Bu tutum LSSP’nin Seylan’da ortaya çıkmakta olan toplumsal güçlere uyarlanışını yansıtıyordu. Bu tutum siyasi olarak ölümcül uzlaşmalara yönelik hazırlıktı."

North, Cannon ve SWP ile Pabloculuğa karşı verilen mücadelede birleşmek, Stalinizme ve burjuva milliyetçiliğine karşı siyasi mücadeleyi derinleştirmek ve parti üyelerini Trotskizmin programı ve tarihi doğrultusunda yeniden eğitmek anlamına gelecekti dedi. "LSSP’nin önderleri bunu biliyorlardı. Ancak bunlar Seylan’da oluşmakta olan siyasi anlaşmalarla nasıl uyuşacaktı? LSSP önderleri için kendi parlamento grupları uluslararası siyasi taahhütlerinden çok daha belirleyici hale geliyordu.

"Aslında LSSP önderleri Seylan’daki sorunlara devrimci bir yanıtı ancak uluslararası sorunlar temelinde oluşturabilir ve ayrıtılandırabilirlerdi. Bunun yerine tarafsız kalmayı tercih ettiler: ‘Evet, Pablo’nun görüşleri yanlış ancak Cannon bu derece tepkisel olmasa ve işi örgütsel kopuş noktasına getirmese daha iyi olurdu,’ dediler."

North, 1953 yılında Cannon tarafından vurgulanan temel konuları ele aldı: "Kapitalizme karşı mücadele bilinçli bir biçimde, uluslararası düzeyde verilmelidir. Kapitalizm bir ülkede ya da bir başkasında nihai olarak yenilgiye uğratılamaz. Her bir ülkede mücadeleye bir uluslararası strateji rehberlik etmeli ve bu mücadeleler uluslararası stratejiye tabi olmalıdır. Ve bu temel gerçeği inkar eden siyasi partiler, kendilerini sosyalist olarak adlandırıyor olsalar bile, özünde gericidirler.

"Ayrıca bu uluslararası temel üzerinde verilmesi gereken mücadele, bilinçli siyasi önderliği gerektirir. Kapitalizmin krizi ne kadar ağır olursa olsun, burjuvazi, Sri Lanka’da olduğu gibi bir ülkede ya da ötekinde ne kadar zayıf olursa olsun, işçi sınıfının iktidara gelmek için ihtiyaç duyduğu programı, stratejiyi ve taktikleri kendiliğinden detaylandırabileceğine inanmak yanlış olur. Sosyalist devrimin siyasi önderliği bilinçli, bilimsel bir görevdir. Bu yirminci yüzyılın temel dersidir.

"Bu bakış açısını ile, 1953 yılında Cannon’un ısrarla vurguladığı gibi, hiçbir siyasi parti Dördüncü Enternasyonal’in kadrolarını ikame edemez. Trotskizm ile Pablocu revizyonizm arasındaki temel farklılık burada yatmaktadır. Pabloculuk, Dördüncü Enternasyonal’e - Stalinistlerin, diğer burjuva ulusal hareketlerinin saflarında - sürekli olarak alternatifler aramaya çalıştı. Bu şekilde Pablocular çağımızın temel görevinden - işçi sınıfı içinde Marksist bir kadro inşa etme ve eğitme görevinden - vazgeçtiler."

Birleşik bir dünya hareketi

Konuşmasının son bölümünde North UK’nin savaş sonrası dönemde oportünizme karşı verdiği, SWP’nin 1961-63’de Pablocularla yeniden birleşmesini de içeren, uzun süreli mücadeleyi ele aldı. North özellikle siyasi ilkeler pahasına gittikçe daha fazla parlamenter manevralarla uğraşan LSSP’nin 1953 yılında benimsediği tutumun siyasi sonuçları üzerinde durdu. LSSP önderi Colvin R. De Silva 1957 yılında Çin Başbakanı Çu En Lay ile bir araya geldiğinde, Maoist hapishanelerde çürümekte olan Çinli Trotskistlerin kaderini bile gündeme getiremedi. 1964 yılında LSSP önderliği Trotskizmin temel ilkelerine ihanet etti ve Madam Sirima Bandaranaike’nin burjuva hükümetine girdi - bu karar, kendisini takip eden otuz yıl boyunca Sri Lanka ve uluslararası işçi sınıfı için yıkıcı sonuçlar yarattı.

North, daha sonra, Britanya’daki İşçilerin Devrimci Partisi önderliğinde yaşanan siyasi yozlaşmadan ve 1985-86 yıllarında bölünmeyle sonuçlanan siyasi mücadeleden söz etti. Uluslararası Komite’den kopan bütün hiziplerin kendilerine, daha sonrasında bir kaç yıl içinde dağılıp yok olacak olan, Stalinist bürokrasinin ve çeşitli ulusal kurtuluş hareketlerinin görünürdeki gücünü temel aldıklarına işaret etti. Sovyetler Birliği’nin çöküşünü, Filistin Kurtuluş Örgütü gibi örgütlerin emperyalizme doğrudan uyarlanmaları izledi. Buna karşılık UK kendisine, işçi sınıfının siyasi bağımsızlığını sağlamayı ve yirminci yüzyılın tarihsel derslerini özümsemeyi temel olarak aldı. Bu yolla, UK son 18 yıl boyunca sağladığı gelişmenin temellerini atmış oldu.

North konuşmasını Uluslararası Komite’nin, Sosyalist Eşitlik Partilerinin veDünya Sosyalist Web Sitesi’nin kurulmasıyla birlikte etki gücünün muazzam bir artış gösterdiğine işaret ederek bitirdi. "Uluslararası Komite’nin 50. kuruluş yıldönümü tarafından sunulan fırsatı, onun ilkelerini savunmaya olan bağlılığımızı tekrar teyit ederek, onun derslerini özümseyerek ve işçi sınıfının ileri kesimlerini ve sosyalist aydınları bu tarihle eğiterek kullanmalıyız. Bunca yolu şimdi geriye dönmek için kat etmedik. Bugün birleşik bir dünya hareketi olarak faaliyet yürütüyoruz. Dünya Sosyalist Web Sitesi aracılığıyla her gün uluslararası düzeyde işçi sınıfına dünya kapitalizminin krizine ilişkin tahlilimizi ve Dördüncü Enternasyonal’in programını ulaştırmak için kavga veriyoruz.

"50 yıl önce hiç kimse 1953’te Uluslararası Komite’nin ortaya çıktığı bölünmeden bütün bunların ortaya çıkacağını tahmin edemezdi. Bu mücadelede aktif olarak yer almış olanların tamamına yakını bugün hayatta değiller. Ancak kavga verdikleri siyasi ilkeler yaşadığımız dönemde çok büyük ve kalıcı bir siyasi önem kazandı. Ve bizler, Marksizmi temel alarak dünya üzerindeki en güçlü siyasi partileri kurmanın mümkün olduğunu göstereceğiz.

"Bu yıl dönümünün anlamı burada yatıyor. Bütün bu deneyimi yeni yüzyıla taşıma ve onu uluslararası hareketimizin hızla genişlemesinin temeli haline getirme fırsatına sahip olduğumuz için büyük bir gurur ve hoşnutluk duymayı fazlasıyla hakkettiğimizi düşünüyorum."

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(21 Kasım 2003)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır